dore okulları
Malatya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.37
  • EURO
    34.97
  • ALTIN
    2325.5
  • BIST
    9079.97
  • BTC
    70265.98$

CHP, FETÖ’ye düşman mı?


CHP, FETÖ’ye düşman mı?
Gülek’ten FETÖ’ye uzanan CHP’nin derin ilişkileri
Narin

“Vɑtɑnlɑrını yɑşɑnmɑz bulɑnlɑr, vɑtɑnlɑrını yɑşɑnmɑz'lɑştırɑnlɑrdır.”

Cemil MERİÇ

Tarihin sayfalarını karıştırdıkça Meriç'in yukarıdaki sözünün daha da önemli olduğunu görüyoruz. 15 Temmuz'daki hain darbe girişiminde vatandaşlarımızın yazdığı destanı düşündükçe gurur duyuyorum. Ardından da “Keşke, ana muhalefet partisi darbe girişimi sonrasında gösterdiği dayanışmayı, seçim yatırımına devşirmeye çalışmasaydı daha güzel olacaktı” diye düşünmeden edemiyorum.

Geçtiğimiz günlerde gazeteleri okurken bir başlık dikkatimi çekti. İşte o başlık ve beni araştırmaya iten konu:

"BENİM BÜTÜN HAYATIM, FETÖ'YLE MÜCADELEYLE GEÇTİ"

"Ben mağdurlara sahip çıkıyorum diye bana kızıyorlar" diyerek kendini ifade eden Kemal Kılıçdaroğlu, konuşmasına devam etmiş. “Bana FETÖ'cü diyorlar. Benim bütün hayatım FETÖ örgütü ile mücadeleyle geçti ama benim hayatım insan hakları, demokrasi mücadelesi ile geçti. Yenikapı'da da 12 madde halinde saydım. Siyasete, kışlaya, camiye siyaseti sokmayın dedim. Bunlar üzerinde siyaset yapılmaz. Kimse anne babasını seçme özelliğine sahip değil. Hepimiz anne ve babamızla gurur duyuyoruz. İnanç üzerinden siyaset yapılmaz. Biz inancımızı anne, babamız ve çevremizden alırız."

"DÜNYADA BÖYLE BAŞKA BİR DEVLET YOK"

 

Rusya ile ilişkiler konusuna da değinen Kılıçdaroğlu, "Putin geldi. Gayet güzel. Rusya ile ilişkilerimiz düzeldi. Gayet güzel. Bütün komşularla iyi olmak isteriz. Devleti yönetenler devletin geleceğini düşünmek zorundadırlar. Devleti yönetenler devletin geleceğini risk altına sokmamak zorundadırlar. Enerjide yüzde 50'nin üzerinde Rusya'ya bağlıyız. Dünyada böyle başka bir devlet yok. Yarın ilişkiler bozulduğunda düğmeye basılacak enerji bitecek. Kimse başka bir devlete kendisini bağımlı hale getiremez. Bunu düşündük mü? Devlet yönetimi sıradan değildir. Liyakat esası vardır. İşi ehline vermek adaletinde bir gereğidir" şeklinde konuşmuş…

Duygulandım bir an! Bir anlık bilinç kaybına uğradığımı düşündürenCHP, Atatürk'ün kurduğu bu partinin tarih içinde, aldığı yol gözümün önünden geçti. Cumhuriyetin kurucusu,

Atatürk'ün, emperyalist güçlerle mücadelesi ve Kurtuluş Savaşı'nda gösterdiği mücadeleye düşünüyor insan.

28 Eylül 1959 Cumhuriyet Gazetesinin ilk sayfası,




“Gülek, genel sekreterlikten çekildi” başlıklı bir haber tarihe kaydediliyor!

“Gülek'in İnönü ve Parti Meclisi üyeleri ile ihtilâfa düşmesi istifaya sebep oldu. Yeni Genel Sekreter İsmail Rüştü Aksal; Kasım Gülek, istifadan sonra toplantıyı terk etti. Haber bütün C.H.P. teşkilâtına süratle yayıldı. Şemsettin Günaltay: «Bir şey söyleyemem» dedi. D.P'liler bunun beklendiğini belirttiler

TEBLİĞ

Ankara, 27 (Telefonla) — Çalışmalar saat 23 te bitmiş ve C.H.P. Genel Başkanlığı şu tebliği yayınlamıştır: «— Parti çalışmaları üzerinde, Parti Meclisinde cereyan eden

müzakereler esnasında Genel Sekreter Kasım Gülek ile Genel Başkan ve Parti Meclisi üyeleri arasında; ihtilaf çıkmış ve Kasım Gülek, Genel Sekreterlikten istifasını Genel Başkanlığa vermiştir. İstifa kabul edilmiştir. ! Gizli oy ile yapılan seçim sonunda İsmail Rüştü Aksal ittifakla: Genel Sekreterliğe seçilmiştir. 'Kasım Gülek'in meziyetlerini ve geçmiş hizmetlerini Genel Başkan ( ve Parti Meclisi üyeleri teşekkür ve takdir duygulan ile kaydetmeyi vazife telâkki etmişlerdir. C.H.P Genel Sekreteri Kasım Gülek C.H.P. Meclisinin üç günden beri devam etmekte olan toplantılarında kendisine karşı yapılan tenkit ve hücumların bugün büsbütün keyfiyet peyda etmesi üzerine aksam 21.45 de Genel Sekreterlikten istifa etmiştir. Gülek istifadan sonra «beraberinde Tahsin Bekir Balta) olduğu halde partiden ayrılmış ve evine gitmiştir. Gülek' in istifası ile açılan Genel Sekreterliğe Parti Meclisi ittifakla Ankara Milletvekili İsmail Rüşt. Aksal'ı seçmiştir. C H.P'nin tadil gören son tüzüğüne göre Genel Sekreterin ıska halinde Genel Başkanın Parti Kurultayını 1 ay içinde olağanüstü toplantıya çağırması icap ederdi. Ha1buki Genel Sekreter iska edilmemiş istifa etmiştir. Tüzüğün 31. maddesi- İsmail Rüştü Aksal ne göre yeni teşkil edilen Genel Sekreter normal Kurultay zamanına kadar vazife görecektir. Kasım Gülek, 1950 yılında C.H.P. in iktidarı kaybetmesinden sonra yapılan ilk Kurultaydan beri Parti Genel Sekreteri idi. C.H.P Meclisi, bugün saat 10'dan itibaren üçüncü gün çalışmalarına devam etmiştir. Genel Başkan İsmet İnönü'nün Başkanlığında toplanan parti meclisinin bugün daha ziyade gündem dışı meselelerle meşgul olduğu sızan haberlerden öğrenilmiştir. Genel Sekreter Gülek'in Albay Fens'e yazdığı mektup meselesi, meclisin 5-6 saatini almıştır.”

(Cumhuriyet gazetesinin bu sayısında istifaya sebep olan konu ise kısaca; 1958 yılında Kuzey Atlantik Asamblesi Başkanı (1957-1959) Albay J. J. Fens, Menderes hükümetinden Türk heyetinin bildirilmesini istiyordu. CHP'den Nüvit Yetkin seçiliyor, ama harekete geçen CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, Colonel (Albay) Fens'e mektup yazarak Nüvit Yetkin yerine kendisinin çağrılmasını öneriyordu. Konu Zafer Gazetesi'nde manşet oluyordu. Kasım Gülek, İnönü'ye böyle bir mektup yazmadığını söylüyor, ama bir gün sonra, gazete mektubun kopyasını yayınlayınca, İsmet İnönü, Kasım Gülek'e güvenemeyeceğini bildirerek, görevden ayrılmasını rica ediyordu.)

 

ŞİMDİ GELELİM ASIL KASIM GÜLEK KİMDİR SORUSUNA?

Kasım GÜLEK, 1905'de Adana'da doğumlu olup, üç kardeşlerdir. Birinci Dünya Savaşı'nın başladığı yıl annesi Tayyibe Hanım ve kardeşleri Hüseyin ve Mehmet ile İttihat Terakki üyesi olan babası Mustafa Rıfat Bey'in de bulunduğu İstanbul'a gidiyor ve GalatasarayLisesi'ne yazılıyor. Birkaç yıl sonra Robert Kolej'e giren GÜLEK, 1924 yılında Ecole Science Politiques' te (Paris Siyasal Bilgiler Okulu) Siyaset Bilimi okumak üzere Paris'e gitti.1928 yılında Colombia Üniversitesi'nde iktisat Doktorası yapmak üzere New York'a gidiyor. Öğrencilik yıllarında Chase Manhattan Bank'ta çalışıyor. Harvard'da işletme mastırı yapmak üzere kabul edilip. “Rockefeller bursunu” kazanıyor. Berlin ve Cambridge Üniversitelerinde ki çalışmalarından sonra yurda dönüyor. Columbia Üniversitesi rektörünün tavsiyesi üzerine Atatürk, Kasım Gülek'i Adana'dan Çankaya Köşkü'ne çağırıyor. Atatürk onu 30 yaşını doldurduktan sonra milletvekili olması koşuluyla CHP'ye yazdırıyor. Kısa bir süre sonra Bilecik'ten milletvekili seçildi. Siyasi kariyere genç yaşta atılan Kasım GÜLEK, kısa zamanda sırasıyla,Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı görevlerine getiriliyor. Çeşitli dönemlerde devlet bakanlığı ve başbakan yardımcılığı da yapan Kasım GÜLEK, 1950 yılında CHP Genel Sekreteri seçiliyor. Bu görevi 10 yıla yakın bir süre üstleniyor. İç siyasetin yanı sıra Kasım GÜLEK' in uluslar arası siyasi kariyeri de bulunduğu biliniyor. 1950- 1953 yılları arasında Kore Birleşmiş Milletler KOMİSYONU Başkanı olarak

Kore'de, Kuzey Atlantik Asamblesi Başkanlığı, Avrupa konseyi Parlamenterler Asamblesi Başkan Yardımcılığı, NATO Parlamenterler Konferansı Başkan Yardımcılığı ve Atlantik Enstitüsü Guvernörlüğü gibi makamlarda bulunuyor. 1960 senesinin ortalarında Kontenjan Senatörlüğü görevine getirilen Kasım GÜLEK, siyasi kariyerini Türkiye'yi ve dünyayı yöneten kişilere danışmanlık yaparak sürdürüyor. Ve Kasım GÜLEK, 1989 yılında merhum Turgut ÖZAL adaylığını koymadığı taktirde Cumhurbaşkanı adayı olacağını açıklıyor.


İstifasının ardından ABD' de yaşayan Kasım GÜLEK'in vasiyeti üzerine cenaze namazının GÜLEN tarafından kıldırılması.

Geçelim tarihin diğer sayfalarına; Milliyet Gazetesi'nin arşiv kayıtlarına bakıldığında (22.06.1999) Gülen dosyası adı altında bir dosya gözüme çarpıyor. Dosyada Bülent Ecevit dahil, Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz gibi bir çok kişiyle görüştüğünü biliyoruz. Aynı gazetede, CHP Genel Sekreterliği yapan Kasım Gülek'in baldızı hakkında yazılan kitap AYLİN'den de bahsediyor ve şunu diyor:

 

KULİN; "AYLİN, GÜLEN'İN MÜRİDİ OLAMAZ!"

Yayınlanan kasetlerdeki rejim karşıtı açıklamalarıyla gündeme oturan Fethullah Gülen'in 'Kasım Gülek'in baldızı ABD için bana referans olmuş olabilir' yönündeki açıklamaları tepkiyle karşılandı. Gülek'in baldızı ve Ayşe Kulin'in yazdığı 'Adı Aylin' kitabının kahramanı olan Aylin Devrimel Radomisli Cates'in, Gülen'le hiçbir bağlantısı olmadığı belirtildi.

Aylin'in hayatını kaleme alan ve bunu yaparken yüzlerce insanla konuştuğunu belirten kuzeni Ayşe Kulin ise şunları söyledi: "Benim bildiğim Aylin, Fethullah'ın adamı, dostu, müridi olamaz. Aylin'den Gülen hakkında hiçbir şey duymadım. Nilüfer'in görüştüğünü, ahbabı olduğunu duydum. Nilüfer, 'Seni de tanıştırayım, müthiş hoş bir adamdır' dedi. Ben istemedim. Benim ilgi alanıma Fethullah Gülen hiçbir şekilde girmiyor. Yazılanlar tamamen sansasyon." Aylin'in ölümünden bir gün önce bir arkadaşına Türki devletlerden birinde büyükelçi olmak istediğini söylediğini ifade eden Kulin, Aylin'in Fethullah Hoca'nın güçlü olduğu Türki devletlerde diplomat olmak istemesinin tesadüf olduğunu belirterek, "Aylin Türkçe biliyordu, Türk asıllıydı. Fethullah'la bir işi olabileceğini düşünmüyorum" diye konuştu. Kulin, Aylin'in ablası Nilüfer Gülek'i kıramayıp onun gönderdiği misafirleri evinde zaman zaman ağırladığını kaydederek, "Fethullah Gülen de Nilüfer'in Aylin'in başına sardığı 'Geliyor, meşgul ol' dediği insanlardan biridir diye tahmin ediyorum. Biz Aylin'in eski kocası Mişel ve diğer kocasıyla hayatını didik didik ettik. Hiç böyle bir şey çıkmadı. Çıksa belki romana renk versin diye katardım" dedi. Ayşe Kulin'in yazdığı kitapta ise Nilüfer Gülek'in dini inanışları şöyle anlatıldı: "... Nilüfer, bu yıllar içinde felakete uğrayan pek çok insan gibi dini arayışlar içine girdi. Beş vakit namaz kıldı ve çevresini hocalarla doldurdu. Bu dini eğitimden Tayyibe de nasibini bolca aldı. Beşi bitirdiği yıl, bütün bir yaz Nilüfer çocuğa dualar ezberletti, abdest almasını, namaz kılmasını öğretti ve Amerika'ya giderken de yanına bir namaz seccadesi, bir namaz örtüsü, bir tespih ve Kur'an verdi..." diye devam ediyor yazı.



Ve 21 Ocak 1998 yılında Yeni Yüzyıl Gazetesi'nde; Hulusi Turgut ile Fettullah Gülen'in yaptığı röportajda ise; Amerika sizlerle ilgili referansı merhum Kasım Gülek'ten mi aldı?

sorusuna; Gülen ise şu yanıtı veriyor “Kasım GÜLEK Bey'in baldızı Amerika'daydı, yani pentagonla bağlantıları vardı. Eğer kendisine değişik platformlardan, Beyaz Saray'dan sormuşlarsa “ Nedir diye?” “Endişelenecek bir şey yoktur” demiştir, referans vermiştir.” Diyor kendini efendi zanneden hoca…

Tarih tekerrürden ibaretmiş. Yıl 1999 yine kaset skandalları, tele kulak ve yine FETÖ DOSYASI! O zaman bu olayları ortaya çıkaran kim? Şu an çarmıha germeye çalıştığımız MİT, TSK ve Emniyet görevlileri.. ( Milliyet Gazetesi arşivi 22.06.1999 – Fettullah GÜLEN DOSYASI) Peki o zaman FETÖ olayını kapatanlar kimdi?

Kılıçdaroğlu ve temsil ettiği CHP bangır bangır 15 Temmuz'u seçim yatırımına çevirirken, “Biz söylemiştik” diyorlar! İnsan haklarından ve demokratik hak ihlallerinden korktuklarını dile getiriyorlar. Kandırılmak ifadesine takılıyorlar. Geçmişinde birçok solcunun dirsek temasında olduğu hatta ve hatta kendi genel başkanlarının namazını kıldıran hoca düşünüldüğünde, kandırılan sadece AK Parti, Cumhurbaşkanı ve diğer siyasiler değil sanırım.

Adım adım ilerleyelim CHP'nin FETÖ'nün nasıl karşısında olduğuna. -Özür dilerim- demokrasi, insan hakları taraftarı olduğuna ve bu demokrasiyi nasıl Atatürk ilke ve inkılaplarından ayrılmadan yaptığına...

Baykal' ın CHP Genel Başkanı olduğu dönemde, aktif siyasette olan bir şahıs, birden bire belediye başkanı adayı oluyor. Yükselen bir yıldız, aday olacağı ilde demokratik ilkeleri hiçbir zaman aşmadan hakkaniyetle, yolsuzlukla mücadele ederek ilerleyecek bir belediye başkan adayı... CHP bu ilde 2009 seçimlerinden farklı bir galibiyetle çıkıyor. O sıralarda da CHP yönetiminde ani bir değişim yaşanıyor ve Kemal Kılıçdaroğlu partinin genel başkanı oluyor.

 

BELEDİYE BAŞKANIMIZ! HEMEN İŞE KOYULUYOR…

Bizim genç dinamik belediye başkanımız halkın büyük sevgisiyle birlikte işe koyuluyor. Sevgi bir sel oluyor. Herkes iş başında çok çalışılıyor! O kadar çok çalışılıyor ki zaman geçtikçe bu belediyenin tiyatrosunda çalışanlar kanalizasyon veya gişelerde devam ediyor işlerine... Zaman ilerledikçe, ilerlemeyen hizmetler eleştiri olmaya başlıyor. Ne gibi mi? Kendi partisinin üyeleri tarafından başkan eleştiriliyor, hatta ve hatta bazı “insani ve yasal olmayan uygulamalar hakkında bilgi verilmesine rağmen” çalışkan başkanımız oralı olmuyor.

 

DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARI, SÖYLEM OLARAK KALIYOR

Bizzat yakın bir tanıdığın yaşadığı olay göz önünde çıktığında ise adalet, demokrasi, hak arayışının sadece CHP'de söylem olduğu, mobbingin CHP'li yöneticiler tarafından da yapıldığı, hatta ve hatta yasal olmayan işlerin döndüğü ortaya çıkıyor. Yıl 2009 -2011 arası CHP'li bu belediyemizin başkanına bir çalışan giderek, birim müdürlerinden biri ile ilgili çalıştığı kurumda yasal olmayan işlerin döndüğü, hatta insanların hayatlarını olumsuz etkileyecek bir takım yasal olmayan olayların döndüğü konusunda kendisine bilgi ulaştığını ki birim müdürünün bunu doğrular nitelikte davrandığını ve elinde delil olabilecek bir takım evrakların bulunduğunu ifade ediyor. Sevgili başkanımız, gayet özenle çalışan personel ve başkan yardımcıları ile konuyu görüşürken, başkan yardımcılarından biri başkanı ve diğer başkan yardımcısını göstererek “Ben bu adamın böyle olduğunu bunlara söylemiştim” diyor. Bizim memur “Konuyu savcılığa iletmemiz lazım” dediğinde ise, diğer başkan yardımcımız, CHP'nin adı kirlenir diyor! Ertesi gün konuyu görüşmek üzere gönderilen memurumuzun gözüne uyku girmediği saatlerde, son söylenilen sözcükle yalnız kaldığını

anlayarak, ertesi günü çağırıldığı başkanlık makamında CHP'li milletvekili ve başkan ile görüşme yapıyor.

 

BELEDİYE BAŞKANININ OPERASYONU!..

Hukuk devletine ve hukukun üstünlüğüne inanan bu partinin sayın belediye başkanı memurumuza dönerek, “Evet konuyu araştırdık, söylediklerin doğru ama belediye olarak bu işlemi yapamayız, senin bireysel olarak savcılığa şikayetçi olman gerekiyor” diyor. Hatta ve hatta yasal işler yapmayan bu müdürlerle ilgili olarak sayın belediye başkanı derhal gerekeni yaparak yerel basına yansıtılıp nedeni belli olmayan görevden alımları başlatıyor. Tabi ki alanı temizlemenin verdiği rahatlıkla görevine devam eden başkan, başarılarına başarı katıyor... Gelelim memurumuza. Kendisi savcılık köşelerinde bulduğu her evrakı vererek, doğruyu yaptığını zannederken, birden tehditler havalarda uçuşuyor. Yanlış duymadınız bildiğiniz ölüm tehditleri, hatta ve hatta belediyeye ait birimde bu memurun çalıştığı yerde olan bıçaklı saldırı tüm birim amirleri, başkan yardımcılarının bilmesine rağmen nedense referandum öncesi örtbas ediliyor. İşin tuhaf tarafı saldırıyı yapan şahıs saldırıdan 1 saat kadar önce CHP'li meclis üyesini arıyor ve eyleminden bahsediyor…

Olaylar bitmiyor tabi. Görevden uzaklaştırılan eski müdürün emriyle belediye veznesinden tahsil edilen ve sahte imza atılan görevlendirme çekleri çıkıyor. Ne hikmetse bu konunun incelenmesini isteyen memurumuz, inanılmaz bir destekle karşılanıyor, belediye başkanı tarafından öyle ki dilekçesini geri çekmesi gerektiği, her şeyin yasal yollarla halledilemeyeceğinden bahsediyor. Tabi ki olaylar bununla kalmıyor ama bitirelim. Bizim memur yaşadığı baskılar nedeniyle görevden istifaya zorlanıyor. Sonrası mı görevden alınan müdürümüz Daire Başkanı oluyor. Mutlu son demek istesem de, tabi ki değil! Tüm bu olaylara şahit olan ilin CHP'lileri ne yapıyor? Susuyor! Çünkü başkan çok güçlüymüş. Peki, bizim memurumuz ne yapıyor, konuyu BİMER'e aktarıyor! Bilin bakalım gelen müfettişler ne yazıyor? Konunun şahıs tarafından Savcılığa bildirildiğini ve konu hakkında başkaca bir işlem yapılmasına gerek olmadığına kararını veriyor!

 

DANIŞMAN VE SAVCI FETÖ SUÇLAMASIYLA TUTUKLANIYOR

Aradan çok uzun zaman geçmese de geçenlerde bu belediye başkanın danışmanın FETÖ suçlaması ile arandığını, hatta ve hatta tutuklandığını, belediye başkanına adli süreçte yardımcı olan savcının tutuklandığını öğreniyorum. Peki bizim memura soruyorum gelişme var mı diye? Yanıt gayet açık belediye başkanı rantına rant katmaya, bahsedilen müdürün daire başkanlığına devam ettiğine, hatta araştırdığında soruşturmayı yürüten müfettişlerin FETÖ soruşturması nedeniyle görevden alındıklarını söylüyor.

Bir CHP üyesine belediye başkanının usulsüzlükleri ve mobingleri hakkında neden genel başkanla konuşmuyorsunuz diye sorduğunda ise milletvekilinin ses çıkartamadığını, çıkartsa bile, başkanın maddi olarak çok güçlü olduğunu, hatta ABD'de yatırımlarının bulunduğunu, Kılıçdaroğlu'nun bu ili kaybetmek istemediğini söylemiştir.

Kılıçdaroğlu'nun, söylemleri, CHP'nin Atatürk'ün CHP'si olmayı yitirdiği gerçeğini örtmüyor. Kılıçdaroğlu'nun iktidar partisinin açıklarını bulmaya çalışması, AK Parti, MHP ya da diğerlerinin eksikliği belirtmesi, CHP'yi demokrat yapmayacak.

Diğer bir deyişle, demokrasi sadece CHP'nin tekelinde değil! Bu ülkenin insanları hak ihlallerini dile getiriyor. Bu ülkenin insanları bir yerlerde şova çevirmeden gerçekten hukuk mücadelesine devam ediyor. CHP ise seçim yatırımı yapma telaşında. İnsanlara demokrasi

söylemleri atıp tutarken öncelikle parti içinde istikrarı, birliği ve demokrasiyi korumak gerekiyor.

Bu günkü yazıma Mehmet Akif Ersoy'un bir sözüyle noktayı koymak isterim: “Zannetme ki ecdadın asırlarca uyudu, nereden bulacaktın o zaman elde ki yurdu!

 

Alper Sancaktar

 

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!