dore okulları
Malatya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    35.65
  • ALTIN
    2326.2
  • BIST
    9079.97
  • BTC
    71066.41$

Dört mezhebe göre 'Gusul abdesti' tarifi


Dört mezhebe göre 'Gusul abdesti' tarifi
Guslün Farzları, Sünnet ve Mekruhları Nelerdir?
Narin

Guslün Farzları

Bu farzları önce her mezhebe göre toplu olarak ele alacak, sonra da üzerinde ittifak edilenlerle ihtilâf edilenlere ayrı ayrı dikkat çekeceğiz. Çünkü bu farzlar böylece daha kolay anlaşılır ve daha rahatlıkla da zihinde tutulabilirler.

 

Hanefîler: Bunlar, guslün farzlarının üç tane olduğunu söylediler:

Mazmaza,
İstinşak,
Tüm vücûdu suyla yıkamak.
Özet olarak sayılan bu farzların her birine özgü hükümleri mevcûd olup bunları birer birer gözden geçirelim:

Mazmaza: Temizleyici suyu ağza vermekten ibarettir. Ağıza alman su ağız içinde çalkalanmasa veya tekrar dışarı atılmasa da, yutulsa da farz yerini bulmuş olur. Ancak suyun, ağzın her tarafına isabet etmesi şarttır. Gusül yapacak olan kişinin dişlerinin arasında boşluk varsa ve bu boşlukta yemek artığı da kalmış olsa bile, yapılan gusül geçerli olur. Ama ihtiyat ba­kımından en uygun olan davranış, dişler arasında ve diş etleri üstünde bulu­nan kirlerle yemek artıklarını çıkarıp temizlemektir.
İstinşak: Abdestte anlatılan şekliyle burun içine su vermektir. Bu­run içinde kurumuş sümük veya kir varsa bunlar temizlenip giderilmediği takdirde yapılan gusül sahîh olmaz. Bu hüküm, müslümanlan sürekli temizliğe sevkeden bir etkendir. Burundaki bu pislikleri çıkarıp temizlemenin ve altla­rını yıkamanın vâcib olması şeriat koyucunun, bedene fayda veren iç ve dış temizliğe ne kadar özen gösterdiğine ilişkin mükemmel bir delildir.
Cünüblük nedeniyle yapılan gusülde tüm vücûdu suyla yıkamak, üzerinde ittifak edilen bir farzdır. Vücûdun çok küçük bir parçasına su isa­bet etmeyecek olursa gusül geçersiz olur. Gusül yapmak isteyen kişi, vücû­dunun üzerinde bulunup da suyun cilde ulaşmasına engel olan şeyleri gider­melidir. Meselâ tırnaklarının arasında suyun deriye ulaşmasını engelleyen pis­likler olursa bu şahıs, ister köylü ister kentli olsun guslü geçersiz olur. Ama tırnaklar arasında toprak, çamur ve benzeri kirler bulunursa kişi bundan muaf tutulur. Guslü de sahîh olur. Ama bazı mesleklerde çalışan işçilerin tırnak­ları arasında bulunan kirlerin guslü etkileyip etkilemeyeceği hususunda eser­lerde görüş ayrılıkları mevcûdtur. Meselâ devamlı olarak hamur yoğuran ek­mekçinin tırnakları arasında hamur bulunmasıyla boyacının tırnakları ara­sında yapışık ve cirmi olan boya parçalarının bulunması bunlara örnek ola­rak gösterilebilir. Ki bunları temizleyip gidermek çok güçtür.

Bazı fıkıhçılar bu durumdaki kimselerin tırnak aralarında kalan şeyle­rin guslü geçersiz kılacağını söylemektedirler. Bazıları da zaruret dolayısıyla bu kimselerin gusüllerinin sahîh olacağını söylemektedirler. Çünkü şeriat, zaruret durumlarını genel hükümlerden her zaman istisna etmiştir. Bu gibi kimseler de güçlük ve zaruret içinde olduklarından ötürü zorlanmamalıdırlar. Fıtrata uygun olan İslâm dinine yaraşan da budur.

Gusül yaparken kadının, saç örgülerini çözmesi gerekmez. Ancak su­yu, saç diplerine kadar ulaştırması gerekir. Şakakları üzerine inen zülfünü yıkamaya gerek yoktur. Saçları örülü değilse ve su dibine kadar ulaşmıyorsa bu durumda suyu saçlarının arasına girdirmesi gerekir. Kadın, başına cismi olan ve biraz da katı durumda bulunan bir esansı sürecek olursa ve bu esans, gusül esnasında suyun saç diplerine kadar ulaşmasına engel olursa bunu giderip temizlemesi gerekir. Ki su, saç dibine ulaşsın. Kadın, dar yüzükler, bi­lezik ve küpeler takınmışsa, suyun alt tarafına ulaşması için bunları oynat­ması vâcibtir. Eğer suyu alt taraflarına ulaştırmıyorsa bu durumda çıkarılmaları gerekir. Kulak delik olup içinde küpe yoksa gusül esnasında bu deli­ğe suyu girdirmek gerekli olur. Su bu deliğe kendiliğinden girerse ne ala. Aksi takdirde her ne ile mümkün olacaksa suyu onunla girdirmek gerekli olur. Kadının gusül esnasında parmağını vaginasına girdirmesine gerek yoktur. Ama erkeğin, gusül esnasında suyu sakal tüylerinin arasına ve diplerine ulaştır­ması vâcibtir. Tüyleri örülü olsa da olmasa da hüküm aynıdır. Gusül esna­sında göbek ve benzeri çukur yerlere de suyu ulaştırmak vâcibtir. Parmağı göbek çukuruna koyup hareketlendirmek gerekir. Sünnet olmamış kişinin, suyu penisinin baş tarafındaki kılıfının altına ulaştırması vâcib olmayıp sa­dece müstehabtır.

Mâlikîler: Guslün farzlarının beş tane olduğunu söylemişlerdir:

Niyet: Abdestte anlatılan hükümleriyle birlikte niyet, gusülde de farzdır. Gusle başladıktan sonra örfe göre aradan çok kısa bir zaman geçin­ce de niyet edilirse, gecikmiş olunmasına rağmen sahîh olur. Gusülde niye­tin zamanı, vücûdun ilk yıkanmaya başlanması zamanıdır. Abdestin farzla­rı bölümünde de anlatıldığı gibi niyet, Hanefilere göre müekked bir sünnet­tir. Hanbelîlerse niyetin, gusül için bir sıhhat şartı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Niyetsiz olarak yapılan gusül sahîh olmaz. Bununla beraber niyet, gus­lün asıl rüknü değildir.
Şâfiîlerse niyetin farz olduğu hususunda Mâlikîlerle sözbirliği etmişler­dir. Ancak Şâfiîler niyeti, vücûdun ilk organının yıkanmaya başlanmasın­dan sonraya ertelemek caiz değildir demişlerdir.

Vücûdun tümünü suyla kaplamak: Ağız, burun, kulak deliği ve gözler vücûdun yıkanması gereken yerlerinden sayılmamıştır. Bunlara göre vücûdun dış kısmının tümünü yıkamak farzdır. İçi olan organların içini yı­kamak farz değildir. Mazmaza ve istinşak gibi ağız ve burunun içini yıka­mak farz değildir. Sadece sünnettir. Ama bunun yanında vücudda kırışık­lıklar varsa aralarına su girsin diye bunları hareketlendirmek gerekir.

Muvalât: Buna çabuk davranmak da diyebiliriz. Gusül yapan kişi­nin hatırında kalması ve yapmaya da gücünün yetmesi halinde bir organındaki su kurumadan öbürünü yıkamaya geçmesidir. Ki bu husus, abdest bahsinde de anlatılmıştır.
Vücûdun tümünü suyla ovmak: Suyu vücûda dökme esnasında ov­mak şart değildir. Su vücûda dökülüp yere damladıktan sonra da bu ovma yapılabilir. Yeterki vücûda dökülen su kurumamış olsun. Ovmanın özellikle elle yapılması da şart değildir. Vücûdunun bir kısmını kolu ile veya ayakla­rından birini diğerinin üstüne koyarak da ovarsa yeterli olur. Mendil, havlu ve benzeri şeylerle ovmak da mûtemed olan görüşe göre yeterlidir. Meselâ havlunun bir ucunu sağ eline, diğer ucunu sol eline alır ve böylece sırtını ve vücudunun diğer taraflarını ovarsa, eliyle ovmaya gücü yetse bile yine de yeterli olur. Yeterki vücuddaki su, daha önce kurumuş olmasın. Mûtemed olan görüş budur. Yine bunun gibi eline bir kese alıp vücûdunu böylece ovarsa tartışmasız olarak guslü sahih olur. Zîrâ bu, elle ovmadır. Kendi eliyle veya bir bez parçasıyla vücûdunun tümünü veya bir kısmını ovmaktan âciz olan bir kişiden ovma yükümlülüğü düşer. Böyle birinin, vücûdunu başkasına ov­durması gerekmez.

Saçları hilâllemek: Sık olan sakal tüylerini hilâlleme hakkında ihti­lâf vardır. Bazıları bunun farz olduğunu, bazilarıysa mendub olduğunu ileri sürmüşlerdir. Vücuddaki tüy ve saçlara gelince, bunları sık olsun seyrek ol­sun hilâllemek ittifakla farzdır. Kadında olsun, erkekte olsun kaş, kirpik, koltuk altı ve kasık tüyleri de hilâllenmesi farz olan tüylerdendir. Saçlar örülü olursa bunlar ya iple, veya ipsiz olarak örülmüştür. Eğer iple örülmüşse ve bu iplerin sayısı üç telden fazlaysa veya üç telse gusül esnasında bu örgünün çözülmesi gerekir. Ama bu ipler üç telden az ise ve sık olarak da örülmemiş-se çözülmeleri vâcib olmaz. Ama sık olarak örülmüşse ve su da saçların di­bindeki deriye ulaşmıyorsa, ipli olsun ipsiz olsun, örgünün çözülmesi vâcib olur.

Özetleyecek olursak deriz ki: Örgü üç veya daha fazla sayıda iple örül­müş ise tartışmasız olarak gusül esnasında çözülmesi gerekli olur. Çünkü böyle bir örgü, suyun deriye ulaşmasına engel olur. Örgü sık olduktan sonra ipli olsun ipsiz olsun, yine çözülmesi gerekir. Ama gevşek örülmüşse çözülmesi gerekmez. Yalnız süslenen gelinin durumu istisna edilmiştir. Onun örülen saçları, başına sürülen kokularla parfümler ve diğer süs malzemeleri telef olmasın diye gusül esnasında başını yıkamayıp sadece vücudunu yıkamakla yetinir. Bu süslere zarar vermeyecek şekilde başını mesheder. Eğer vücudu­nun her tarafına güzel kokular ve parfümler sürünmüş ise ve yıkandığı takdirde bunların telef olmasından korkuyorsa ve gusletmesi de gerekiyorsa bu vecibe kendisinden sakıt olur. Ve teyemmüm eder. Dar ve geniş yüzüğün hük­mü abdest bahsinde anlatılmıştı. Burada da aynı hükümler geçerlidir. Yü­zük eğer darsa, fakat kullanılması mubah olan bir yüzükse ve su da altına geçmiyorsa sadece yüzüğü yıkamakla yetinilir. Çıkarmak gerekli değildir.

Şafiiler dediler ki: Guslün farzları iki tanedir: Niyet ve bedenin tü­münü suyla kaplamak (yıkamak).

Niyet: Gusle başlarken vücûdun ilk yıkanılacak yeri yıkamaya girişildiğinde niyet edilmelidir. Bedeninin ilk organını yıkamaya başlamadan daha önce niyet edecek olan kişinin guslü bâtıl olur. Nitekim bu husus, abdest bah­sinde de anlatılmıştı.
Bedenin tümünü suyla kaplamak: Bedenin üzerindeki kıllar sık ol­sun seyrek olsun, bu farzın kapsamına girer. İç ve dışlarını yıkamak farzdır. Farz olan, suyun kılların arasına girmesidir. Sık oldukları takdirde dipteki deriye suyun ulaşması farz değildir, içine suyun sızmasına engel olan örgü­leri çözmek de farzdır. Örgünün kadında veya erkekte olması aynı hükme tâbidir. Ama kendi tabiatı gereği özürsüz olduğu halde giriftleşen saçların arasına su girmiyorsa bu durumdaki bir kişi muaf tutulur. Su ne kadar saç aralarına girebiliyorsa o kadarıyla yetinilir. Suyun, bedenin her tarafına nü­fuz etmesi farzdır. Bedenin çok az bir kısmı kuru kalırsa gusül geçersiz olur. Göbek çukuru ve yaraların bıraktığı çukurumsu yerlere kadar suyu ulaştır­mak da gerekli değildir. Bedendeki çukur yerlere tulumba ve boru gibi şey­lerle suyu ulaştırma zorunluluğu yoktur. Gaye, hiçbir zorlanmaya katlan­madan suyu bu gibi çukur yerlere ulaştırmaktır. Hamur, mum ve göz çapağı gibi suyun deriye ulaşmasını engelleyen şeylerin ortadan kaldırılıp gideril­mesi gerekir. Yerinden çıkarmadıkça altına su geçmeyen dar yüzüğü çıkar­mak da gereklidir. Kadının, kulağındaki küpeyi de oynatması gerekir. Kula­ğı delik ve fakat içinde küpe olmayan kadının, suyu bu deliğin içine girdir­mesi gereklidir. Çünkü Şâfiîlere göre farz olan, bedenin dış kısmını yıka­maktır. Kulak deliği ise bedenin dış kısmından olmayıp içinden sayılmakta­dır. Kulak deliğinin sadece görünen kısmını yıkamak gerekir. Ama iç tarafı­nı yıkamak gerekli değildir. Sünnetsiz kişinin penisinin başındaki kılıfının altına da suyu ulaştırmak gerekir. Eğer kesilmeden altına suyu ulaştırmak mümkün olmuyorsa kesilmesi vâcib olur. Eğer kesilmesi sakıncalıysa bu ki­şinin durumu, abdest için su bulamayan, teyemmüm için de toprak bulama­yan kişinin durumuna benzemektedir. BöyleSine, iki temizleyiciyi yitiren ki­şi derler. Sünnetsiz olarak ölen kişi, üzerine namaz kılmadan defnedilir. Mû­temed olan görüş budur. Bazıları derler ki: Böyle birini bir kişi teyemmüm ettirir. Ve namazını kılar. Böylece sünnet olmanın Şâfiîlere göre vâcib oldu­ğu anlaşılmış olmaktadır. Ki bu da, çağımızda bir sağlık gereğidir. Sünnet olmayan, câhil ve de murdardır.

Hanbeliler dediler ki: Guslün bir tek farzı vardır. O da bedenin tümünü su ile kaplamaktır. Ağız ve burun da bedenin (yıkanması gereken) kısımlarındandır. Abdestte olduğu gibi gusülde de bunların içini yıkamak farzdır. Bedenin üzerindeki tüylerin, içlerine su girecek şekilde iç ve dışları­nı yıkamak da gereklidir. Sık oldukları takdîrde suyun, dipteki deriye ulaş­ması zorunlu değildir. Gusül yapacak olan erkeğin, örgülerini çözmesi gere­kir. Kadınlarsa zorluk ve sıkıntıya neden olduğundan ötürü cünüplükten te­mizlenmek maksadıyla gusül yaptıklarında örgülerini çözmek zorunda de­ğildirler. Diplerine su gitsin diye bu örgüierinj oynatıp hareket ettirmeleri gerekir. Örgülerini çözmeleri ise vâcİb olmayıp menduptur. Tabiî bu, cünüblükten ötürü yapılan gusüller için söz konusudur. Hayız kanının kesilmesin­den ötürü yapılan gusüllerde örgülerini çözmeleri vâcibtir. Çünkü bu, sık sık tekerrür eden bir hal değildir. Dolayısıyla bunda sıkıntı ve zorluk sözkonusu değildir. Sünnetsizin penisinin başındaki kılıfın içi de bedenin dışından sayılıp yıkanılması vâcibtir. Ama altına su geçmiyorsa kesilmesi vâcibtir. Ke­silmesi de sakmeahysa yıkanılması vâcib olmaktan çıkar.

Yüzük ve benzeri takıların altına suyu ulaştırmak vâcibtir.

Guslün başlangıcında “besmele” çekmek de farzdır. Ancak bunun farz olması için iki şart gereklidir:

Gusül yapacak kişi, “besmele” çekmesini bilmelidir.
Guslün evvelinde “besmele” çekmeyi hatırlamaladır.
Şu halde “besmele” çekmesini bilmeyen çekmez. Guslün evvelinde unu­tan da çekmez. Dolayısıyla farz da düşmüş olur. “Besmele”yle ilgili hükümde diğer İmamlar Hanbelilere katılmamışlardır.

 

Guslün İttifaklı Ve İhtilaflı Farzlarının Özeti

Bedenin tümünün suyla kaplanmasının farz olduğu hususunda dört İmam ittifak etmişlerdir. Ancak ağız ve burnun içinin yıkanması hususunda görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Hanefîlerle Hanbelîler bu ikisinin, bedenin dış kıs­mından olduklarını ve dolayısıyla mazmazayla istinşakm farz olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ayrıca Hanbelîlerin ağız ve burnun içinin yıkanmasının abdestte de farz olduğu görüşünde oldukları da bilinmektedir. Ancak Hanefîler bu görüşlerinde onlara muvafakat etmemişlerdir. Şâfiîlerle Mâlikîler sadece bedenin tümünün yıkanmasının farz olduğunu; mazmazayla istinşakm ne gusüîde ne de abdestte farz olmadığım söylemişlerdir. Ameliyat çukuru ve diğer yaraların bırakmış olduğu çukurumsu izler gibi vücûdun su ulaştırı­labilecek her tarafına suyun ulaştırılmasının zorunlu olduğu hususunda dört İmam ittifak etmişlerdir. Aynı şekilde vücûddaki deliklere enjektör ve boru gibi şeylerle su ulaştırmanın zorunlu olmadığı hususunda da ittifak etmişler­dir. Sözgelimi, adamın biri kurşunla yaralanacak olursa bu yara iyileştikten sonra yeri delik olarak kalsa, gusül esnasında herhangi bir zorluğa katlanmaksızın bu deliğe mümkün mertebe su ulaştırmaya çalışmalıdır. Dört mezhebin İmamları bu hususta görüş birliği etmişlerdir. Ancak Şâfiîler, küpe ta­kılan kulak deliğini bedenin dışından değil de içinden saymışlardır. Müm­kün olsa bile suyu buraya girdirmeye gerek yoktur. Hamur, mum ve göz ça­pağı gibi suyun deriye ulaşmasına engel olan şeyleri gidermenin gerekliliği hususunda da ittifak etmişlerdir. Ancak Haneliler, zorluk ve sıkıntıları bertaraf etmek gayesiyle, parmak uçlarına ve tırnak altlarına yapışık olan şey­leri gidermeleri güç olduğu takdirde, ekmekçi ve boyacı gibi sanatkârlara mu­afiyet tanımışlardır. Ama diğer mezhebler, bu gibi şeylerin illâ da giderilme­si gerektiği düşüncesindedirler.

Altındaki deriye suyun ulaşabileceği kadar seyrek olan saçları hilâllc-menin vâcib olduğu hususunda görüş birliği mevcuttur. Saçların sık olması hâlinde ise Mâlikîler, suyun alttaki deriye ulaşıncaya kadar saçların hilâllenmesinin vâcib olduğunu ileri sürmüşlerdir. Diğer üç mezhebin İmamları ise vâcib olan, suyun saç aralarına girmesini sağlamaktır, demişlerdir. Bu du­rumda gusül yapan kişi, saçların dış kısmını yıkayacak ve aralarına su girsin diye de saçlarını hareketlendirecektir. Suyun sık saç dibindeki deriye ulaş­ması vâcib değildir.

Örgülü saçlara gelince, İmamların hepsi de bu hususta görüş ayrılrğına düşmüşlerdir. Hanefîler, “gusül esnasında bu örgülerin çözülmesi değil de, suyun saç diplerine ulaştırılması vâcibtir” demişlerdir. Örülmemiş saçları, aralarına su girsin diye hareketlendirmek vâcibtir. Kadının başında, suyun saç diplerine ulaşmasını engelleyen koku ve parfümler varsa bunlar ruhsata tâbi olmayıp, bu kadın gelinlik hâlinde olsa bile saçmdakileri temizleyip gider­mesi vâcibtir. Hanefîler, Şâfiîler ve Hanbelîler bu hususta görüş birliği et­mişlerdir. Mâlikîlerse bunlara muhalefet ederek; gelin olan bir kadının ba­şındaki süsleri ve kokulan gusül esnasında yıkamayıp olduğu gibi bırakma­sına ruhsat vermişlerdir. Ki bu güzel bir ruhsattır. Şafiiler dediler ki: Örgü­lerin içine su geçmesi için çözülmesi gerekiyorsa çözmek vâcib olur. Gerek­miyorsa vâcib olmaz. Hanbelîler, erkeklerin gusül için örgülerini mutlaka açmaları gerekir demişlerdir. Kadınlarsa cünüblükten ötürü yaptıkları gu­süllerde değil de hayız ve nifastan çıkarken yaptıkları gusüllerde örgülerim çözmek mecburiyetindedirler. Çünkü cünüblükten ötürü yapılan her gusül için örgüleri çözmek çok zok bir iştir.

Mâlikîler tek başlarına kalarak guslün farzlarının beş tane olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bilindiği gibi gusülde niyet, Şâfiîlerce farz olarak kabul edil­miştir. Bu hususta Şâfiîlerle Mâlikîler söz birliği etmişlerdir. Hanbelîlere ge­lince bunlar, abdestte de olduğu gibi niyetin, farz değil de şart olduğunu ile­ri sürmüşlerdir. Hanefîlerse gusüîde niyetin sünnet olduğunu söylemişlerdir. Malikîlerin niyet dışında söylemiş oldukları gusül farzları, diğer mezheb İmam­larına göre sünnettir.

 

Guslün Sünnet, Mendub Ve Mekruhları

 

Abdest bahsinde her mezhebe göre sünnet, mendub ve mekruhun tanımlarını ayrı ayrı yapmıştık. Dileyenler o kısma bakabilirler. Burada guslün sünnet ve mendublarını detaylı bir şekilde anlatacağız. Mekruhlarına gelince bu da, sünnetlerinden birini terk etmekten ibarettir. Bunları aşağı­daki satırlarda her mezhebe göre genişçe anlatmaya çalışacağız.

 

Hanbelîler: Bunlara göre guslün sünnetlerini şu şekilde sıralamak mümkündür:

Gusülden önce abdest almak. Bilindiği gibi bunlara göre mazmaza ve istinşak farzdır.
Vücûdun üzerindeki pislikleri gidermek.
Her organın yıkayışını üçlemek.
Sağ tarafı sol taraftan önce yıkamak.
Muvâlât (çabuk davranmak): Yıkanan bir organın suyu kuruma­dan diğerini yıkamaya başlamak.
Yıkanan yerleri ovmak.
Ayakları, gusül yapılan yerden başka tarafta yeniden yıkamak. Me­selâ bir leğende gusül yapılıyorsa ve ayaklar da su altında kalmışsa, gusül tamamlandıktan sonra leğen dışında ayaklar yeniden yıkanmalıdır.
Guslün başlangıcında, kişi eğer biliyorsa ve de hatırında ise “besmele” çekmesi farzdır. Ama bilmeyen veya bilip de guslün başlangıcın­da söylemeyi hatırlamayan kimseden bu farz düşer. Bu nedenle Hanbelîler bunu ne guslün, ne de abdestin farzları bölümünde anlatmadılar.
Hanbelîlere göre sünnetle mendub arasında bir fark yoktur. Abdest bah­sinde de anlatıldığı gibi bu hususta Şâfiîlerle hemfikirdirler.

Hanefîler: Guslün sünnetlerini şu şekilde sıralamışlardır:

Gusle başlarken kalben niyet edip dille de; “Cünüblükten temiz­lenmek için gusletmeye niyet ettim” denmelidir.
Başlarken “besmele” çekilmelidir.
Eller, bileklere kadar yıkanmalıdır.
Üzerinde pislik olmasa bile tenasül organı yıkanmalıdır.
Gusle başlamadan önce vücût üzerindeki pislikler yıkanmalıdır.
Gusle başlamadan önce tıpkı namaz abdesti gibi abdest alınmalı­dır. Ancak leğen gibi içinde su biriken çukurumsu bir yerde yıkamlıyorsa, ayaklan yıkama işi gusülden sonraya ertelenmelidir. Ama yüksekçe bir ta­şın üzerinde durulmuşsa veya takunya gibi su seviyesinin üstündeki bir şey giyilmişse ayaklar, o anda yıkanmalı ve sonraya bırakılmamalıdır. Çünkü birinci durumda, yani çukurumsu yerde yıkanılırken bedenin üstünden dö­külen sular, ayakların üzerine gelip yığılmakta, muhtemelen bu suyun için­de bazı pislikler de bulunmaktadır. Bu sebebten ötürü böylesi yerde gusledilirken ayakların sonraya bırakılarak ayrı bir yerde yıkanması sünnet olmuştur.
Bedenden önce başı üç defa yıkamalıdır. Birinci yıkayış farz, ikinci ve üçüncü yıkayışlarsa sünnettir.
Yıkanan yerler ovulmalıdır.
Sağ taraf, sol taraftan önce yıkanmalıdır.
Yıkanan her yer üç defa yıkanmalıdır.
Bu sıralamaya riâyet edilmelidir.
Abdestte sünnet olan her şey, gusülde de sünnettir.
13. Abdestte mendub olan her şey, gusülde de menduptur. Ancak ab­destte okunan dualar bundan istisna edilmiştir. Gusül yapmakta olan kişi, muhtemelen pisliğe bulaşık suyun içinde durmakta olduğundan bu duaları okumamalıdır.

Şâfiîler: Bunlar da guslün sünnetlerini şu şekilde sıralamışlardır:

Gusle niyetle beraber “besmele” çekilmelidir.
Abdestte olduğu gibi eller, bileklere kadar yıkanmalıdır.
Gusülden önce tam bir abdest alınmalıdır. Mazmaza ve istinşak da sünnettir. Gusülden önce abdest alınır da gusle başlanırken abdest bozu­lursa, yeniden abdest alınmasına gerek kalmaz. Çünkü sünnet, yerine geti­rilmiştir. Bazı Şâfiîler demişlerdir ki: Gusle başlamadan abdest bozulursa ye­niden abdest alınması gerekir.
Her yıkayışta bedenin, el ulaşabilen yerleri ovulmalıdır.
Muvâlât: Bir organın suyu kurumadan diğerinin yıkanmasına ge­çilmelidir.
Önce baş yıkanmalıdır.
Yıkamaya sağ taraftan başlanmalıdır.
Suyun deriye ulaşmasına engel olmayan şeyler vücûddan gideril­melidir. Engel olan şeyler varsa onların giderilmeleri zâten vâcibtir.
Gizli yerlerde gusül yapılsa bile avret yerleri kapatılmalıdır.
Yıkanan her yer üçer defa yıkanmalıdır.
Saçlar ve parmaklar hilâllenmelidir.
Gusülden önce koltuk altı ve kasık kılları ile tırnaklar kesilme-meli.
Yine gusülden önce abdest duaları okunmamalı.
Mazeret olmadıkça başkasının yardımı istenilmemelidir.
Gusül suyu sıçrantısmm isabet etmeyeceği bir yerde bulunulma­lıdır.
Gusül yaparken kıbleye yönelinmelidir.
Organlar üzerinde kalan su damlacıkları silkelenmemelidir.
Gerek görülmedikçe gusül esnasında konuşulmamalıdır.
İhramda olmayan, oruçlu olmayan ve kocasının ölümü nedeniy­le zinetten men olunmayan kadın gusül esnasında, bulabilirse üzerine misk veya ıtır sürülmüş bir pamuk parçasını tenasül organına koymalıdır.
Alt kısımlardan önce üst kısımlar yıkanılmalıdır. Ancak erkekler abdestten önce penislerini yıkamalıdırlar. Ki abdestten sonra elleri penis­lerine değip de abdestleri bozulmasın. Tenasül organı yıkanırken, hades hâ­linin bunların üzerinden kaldırılmasına niyet edilmelidir.
Daha önce de anlatıldığı gibi Şâfiîlere göre sünnetle mendup aynı şey­lerdir.

Malikiler: Bunlar guslün sünnetlerini dört tane olarak belirlemiş­lerdir:

Abdestteki gibi gusülde de eller bileklere kadar yıkanmalıdır.
Mazmaza ve istinşak yapılmalıdır.
İstinsar: Burundaki su dışarı atılmalıdır.
Kulak delikleri meshedilmelidir.
Bunlara göre guslün mendupları ise on tanedir:

Gusle başlarken “besmele” çekilmelidir.
Tenasül organında veya vücûdun diğer yerlerinde suyun deriye ulaş­masına engel olmayan kirler ve pislikler giderilmelidir. Suyun deriye ulaş­masına engel olan kirlerle pislikleri gidermekse vâcibtir.
Temiz bir yerde gusledilmelidir.
Bundan sonra da abdest organları üçer kez yıkanmalıdır.
Bedenin üst tarafları, alt taraflarından önce yıkanmalıdır. Ancak tenasül organı bu hükmün dışında olup öncelikle onun yıkanması müstehabtır. Abdestten önce penisin yıkanması şu sebeble gerekiyor ki: Abdestten sonra penise el değip de abdest bozulmasın. Kadınların elleri kendi tenasül organ­larına değerse, her ne kadar abdestleri bozulmazsa da bu hususta onlar da erkeklere tâbi olup tenasül organlarını önceden yıkamaları müstehab olmuştur.
Baş her defasında, su tamamını kaplayacak şekilde üç kez yıkan­malıdır.
Bedenin sağ tarafı, sol tarafından önce yıkanmalıdır.
Su, organları yıkamaya vetecek kadar az dökülmelidir.
Gusül niyeti, gusül tamamlanıncaya kadar kalbte tutulmalıdır.
Allah'ı zikir dışında veya gereksiz yere konuşmamalıdır.

Kaynak: Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!