dore okulları
Malatya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.48
  • EURO
    34.92
  • ALTIN
    2435.3
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64499.49$

ORTAYA KARIŞIK?


ORTAYA KARIŞIK?
Adem İnsanoğlu yazdı: Günaydın UKOME!
Narin

Adem İnsanoğlu'nun yazısı:



Geçtiğimiz hafta Malatya Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) toplantısı ile ilgili bir haber servis edildi. Haberde Malatya Havaalanına otobüs seferleri yapılması ile ilgili konunun alt komisyona havale dildiği yazıyordu. Alt komisyondan nasıl bir karar çıkar, olumlu bir kara sonrası süreç nasıl işler, ne zaman otobüsler havaalanına servis çekmeye başlar bilmiyorum. Fakat her geciken gün, vatandaşın cebinden fazladan çıkan para demek, onu iyi biliyorum. Ben bu konuyu 2014 yılının Kasım ayında yazmıştım. 29 Kasım 2014 tarihinde yayınlanan yazıma aşağıdaki linkten dileyenler ulaşabilirler.

http://www.malatyatime.com/haber/adem-insanoglu-belediye-sirketlerini-yazdi-17364.html Yazımda; “Birde öneride bulunayım. Malatyalı yöneticilerinin hiçbirinin farkında bile olmadığı bir sorun var. Sorun ile ilgili çözüm önerim dikkate alınırsa, müsebbiplerine hem artı puan hem de dua olarak döner. Bütün büyükşehirlerde havaalanları ile şehir merkezi arası ulaşım, büyükşehir belediyesi tarafından karşılanmaktadır. Malatya'da ise havaalanı-şehir merkezi arası ulaşım halen Havaş tarafından karşılanmakta ve sefer başına 10,00 TL ücret alınmaktadır. 100 km ötedeki Elazığ'a 9,00 TL'ye seyahat edilebiliyorken, 25 Km'lik havaalanına 10,00 TL ücret çok fahiş bir ücrettir. Malatya Büyükşehir Belediyesinin bir an önce bu konuyu gündemine alarak çözüm üretmesi ve vatandaşları bu çileden kurtarması, hanesine yazılacak çok büyük bir puan olur. Motaş tarafından hiç beklenmeden Havaalanı seferlerinin başlatılması gerekir.” demişim. Ancak 14 ay sonra bu konu UKOME tarafından gündeme alınmış ve beklide daha aylar sonra olumlu bir karar alınacak. Geçen her gün vatandaşın cebinden çıkan fazla para demek. Bu durum yöneticilerimizin halkın sorunlarına ne kadar uzak olduklarının apaçık göstergesi. Eğer öyle olmasaydı bizim 14 ay önce yazdığımız konu bugün değil, 14 ay önce gündeme gelirdi.

Aslında bizim yöneticilerimiz için bu konu sorun değil. Zira onların hemen hemen hepsinin altılarında devletin tahsis ettiği şoförlü makam araçları mevcut. Hangi sebeple giderlerse gitsinler, hangi saatte gelirlerse gelsinler, özel şoförleri onları havaalanına bırakıp havaalanından alıyor. Hal böyle olunca, diğer vatandaşın çektiği sıkıntıyı görmeleri mümkün olmuyor. Bizim memleketin zaten en büyük sorunu empati yapamamaktan kaynaklanıyor. Empati yapacak imkân ve ortamı da bulamıyoruz. Bazen yardım kampanyalarında boy gösteren yöneticilerimizin, empati yapabildiklerini düşünmüyorum. Bana samimi gelmiyor nedense. Aksi olsaydı bu hallerini sosyal medyada paylaşmazlardı diye düşünüyorum. İşte bu sebeple, memlekette yaşayan garibanın halini anlamak mümkün olmuyor. Alınan yanlış kararların hepsinin altından buna benzer durumlar yatıyor. Aldığımız kararlar kimleri ilgilendiriyor, kimleri nasıl etkiliyor, kararın muhataplarının mali durumu nasıl? Bu tür bir analiz yapıldığını sanmıyorum. Eğer yapılıyorsa da sağlıklı bir ortamda yapılmıyor. Doğru analizler yapılabilseydi, bu gün MASKİ şikâyetlerin ana merkezi haline gelmezdi diye düşünüyorum. Fiyatlandırma politikası tamamıyla halktan kopuk bir şekilde alınmış bir karar. Yapılan çalışmaların halka mal edilmesinin yanlış olduğunu önceki yazılarımda yazdım. Zira bu kararları alanlar; yeni, modern ve lüks sitelerde yaşayan kişiler. Bu adamların sitelerinde kanalizasyon sorunu olmadığından, faturalarına yansıyan ek giderler olmayabilir. Fakat eski evlerde yaşayan ve zar zor geçinen gariban insanların; evlerinde sürekli kanalizasyon sorunları olacaktır. Bu onlara sürekli ekstra ücret yansıtılmasına sebep olacaktır. Lüks mekanlarda yaşayan karar alıcıların, varoşlarda yaşayan garibanların halini göz önüne alarak karar alabileceklerine ihtimal vermiyorum. Keşke gerçek manda empati kurabilseler.

Milletvekilleri Arasında İş Bölümü

Daha önce defaatle vurguladığım bir konu vardı; milletvekillerinin iş bölümü yapması konusu. Bununla ilgili oturup konuştuğumuz vekillerin bazıları da olumlu görüş beyan etmişti. Fakat bugüne kadar bu konu ile ilgili hiçbir gelişme olmadı. Ta ki, geçtiğimiz haftaya kadar. Geçtiğimiz hafta, milletvekillerimiz arasında bir iş paylaşıma gittiği vurgulandı. Sanırım bu Malatya'ya yapılacak yatırımlar ile ilgili bir iş paylaşımıydı. Hangi vekilin hangi konulardan sorumlu olacağını bilmemekle birlikte, bu iş bölümünün hayırlı bir iş olduğunu düşünüyorum. Hani “yetmez ama yine de güzel” babında bir hareket. Aslında ben İl Başkanının yerinde olsam, Bakan Bülent Tüfenkçi hariç her vekil için bir çalışma ofisi oluştururum. Bu çalışma ofislerinde görev alacak maaşlı danışmanlar görevlendiririm. Bu durumda vekillerin iş yükü hem hafiflemiş olur, hem de sorunların çözümü hızlandırılmış olur. Neresinden bakarsanız bakın, her açıdan faydalı olacak bir uygulama olur. İl Başkanının emrinde çalışan vekil danışmanları, Türkiye'de bir ilk olur. Örnek bir uygulama olması hasebiyle, Genel Merkez tarafından takdirle karşılanacak bir hareket olacağını düşünüyorum. Bu tür bir uygulama, başta Ak Parti olmak üzere diğer partilere de örneklik teşkil edecektir.

Paralel Yapı ve Malatya Büyükşehir Belediyesi???

Geçtiğimiz hafta paralel yapının finansörlerine yönelik bir operasyon yapılmış ve medyada fazlasıyla yer bulmuştu. Operasyonda, paralel yapının finansörü olmayan, kamudaki iş ve işlemlerini takip eden, gerekli yerlere gerekli emirleri ileten bir kişide tutuklanmıştı. Ak Parti eski İl Başkan Yardımcısı olan bu şahıs, paralel yapının önemli isimlerinden birisi olması nedeniyle, bizde geçtiğimiz yazımızda bu konuya değinmiştik. Yazımız üzerinde oldukça fazla sayıda mail aldık. Özellikle paralel yapının Malatya Büyükşehir Belediyesi içerisinde yuvalandığı haberleri dikkat çekiciydi. Daha sonra sosyal medya üzerinden, Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır, Yeşilyurt Belediye Başkanı Hacı Uğur Polat, Milletvekili Mustafa Şahin ve Ak Parti İl Başkanı Hakan Kahtalı'nın; 29 Ocak tarihinde Turgut Özal Tıp Merkezinde yatan bir kişiyi ziyaret ettikleri haberi yayıldı. Bu kişi, Malatya Belediyesi Eski Başkan Yardımcısı Ahmet Ceyhan'dı. Ahmet Ceyhan, paralel yapının belediye imamı olarak biliniyor. Bu kişilerden Mustafa Şahin, bu haberi derhal yalanladı. Fakat diğerleri tarafından yalanlama yapılmadı. Başka bir kişinin ziyaret edildiği bu sırada tesadüfen o kişinin de ayaküstü ziyaret edildiği söylendi. İnsani olarak, hasta bir kişinin ziyaret edilmesi gayet normal bir şey. Fakat işin içinde başka bir konu var ise, o zaman durup düşünmek gerekiyor. Ahmet Ceyhan, yıllarca Malatya Büyükşehir Belediyesinin imar işlerinden sorumlu başkan yardımcısıydı. Bu sebeple ziyaret bu minval üzere de yapılmış olabilir. Eğer konu imarla ilgili ise o zaman işler değişir. Malum, Ahmet Çakır inşaat işi ile iştigal ediyor. Umarım öyle bir durum yoktur ve tamamen insani bir ziyaret olmuştur. Tabi bu durum Büyükşehir Belediyesindeki, paralel yapılanma iddiasını etkilememelidir. Başkan Çakır'ın bu tür bir yapılanma var ise, bir an önce müdahale etmesi gerekmektedir. Kimsenin ekmeği ile oynadığımız düşüncesi oluşmasın. Ülkemizin içinde bulunduğu bir gerçek var ve paralel yapının kimlere hizmet ettiği gün gibi ortada. Aynı şekilde diğer kurumlarında bu tür yapılanmalara müsaade etmemesi gerekiyor. Özellikle Malatya Valiliğinde de bu tür yapılanmadan söz ediliyor. Kripto paralelcilerin varlığından söz ediliyor. Kurumların, muhasebe ve personel gibi mahrem yerlerinde bu kripto paralelcilerin çalıştıkları iddia ediliyor. Bunlar birer iddia olmakla beraber, yaban atılacak iddialar değil. Malatya Valisi ve diğer yöneticilerin bu hususları dikkatle takip etmeleri ve gerekli müdahalelerde bulunmaları şart.

İkinci Üniversite

Malatya'ya kurulacak olan ikinci üniversite, Ak Partinin seçim vaatlerinden birisiydi. Seçim sonrası en yüksek oyu veren illerden birisi olan Malatya'da bu vaatle ilgili bir çalışma şimdiye kadar yapılmadı. Üniversitenin bir an önce kurulması bir tarafa bırakılarak, yeri ile ilgili tartışmalar başlatıldı. Bu tartışmalar üzerine, “ikinci üniversite hayal olabilir” şeklinde bir yorumum olmuştu. İkinci üniversitenin ismi ile ilgili pek tartışma yok. Neredeyse herkes, isminin “Turgut Özal” olmasında hemfikir. Yeri ve özellikleri konusu hala muallâk. Kimlerine göre teknik, kimlerine göre tarımsal ağırlıklı teknik üniversite olacak. Henüz kanun tasarısı hazırlanmadığından bu konuyu bilemiyoruz. Normalde üniversitenin kurulması için, TBMM tarafından kanun çıkarılması gerekiyor. Kanun çıkarılmadan önce, Yükseköğretim Kurulunun (YÖK) görüşü alınmak zorunda. Aslında YÖK içerisinde aktif olarak çalışan bir Profesörümüz var. İnönü Üniversitesinden Prof. İlhan İçen, YÖK Etik Kurulu üyesi. İlhan Hoca, Malatya'da herkes tarafından sevilen sayılan bir isim. Her kesimle arası iyi olan birisi. Üstelik daha önce İnönü Üniversitesinde Rektör Yardımcılığı yaparak, yönetici tecrübesi de edinmiş biri. Zannımca yeni üniversite ile ilgili çalışmaların, YÖK nezdinde takibini İlhan Hoca yapıyor. Kurulacak yeni üniversite için, en büyük rektör adayı kendisi. Doğrusu böyle bir tercih hem hayırlı hem de çok doğru bir tercih olur.

Tabi asıl sorun bu değil. Asıl mesele üniversitenin nereye kurulacağı meselesi. Bunun için iki alternatif söz konusu. Birisi Battalgazi'de yer alan İnönü Üniversitesine ait yerleşke alanı, diğeri şoför okulu arazisi. Her ikisinin de kendine göre avantajları var. Yeşilyurt Belediye Başkanı Hacı Uğur Polat'ın başını çektiği bir gurup, yeni üniversitenin illa Yeşilyurt bölgesindeki Şoför Okulu arazisine kurulmasını istiyorlar. Tabi bu durumda TSK'nın söz konusu araziyi hibe etmesi gerekiyor. Yaklaşık 10.000 dekar alana sahip bu arazinin bir kısmı üniversiteye tahsis edilecek, geriye kalan kısmı ise Büyükşehir ve Yeşilyurt Belediyelerine verilecek. Buraya kurulacak bir üniversite ile çevrede yeni bir yapılaşma hamlesi başlayacaktır. Buralardan gelecek imar getirisi belediye gelirlerinde önemli bir artışa sebep olacaktır. İşte bu sebeple Yeşilyurt belediyesi bu konuda ısrarcı tavırlarını devam ettiriyor. Tabi buraya kurulacak üniversitenin bazı avantajları var. Öncelikle teknik bir üniversite olması halinde Organize Sanayi Bölgelerine yakın olması artı bir avantaj. Trambüs hattına yakın olması ve şehrin batı tarafında bulunması diğer avantajları. Buranın en büyük dezavantajı ise buraya yapılacak üniversitenin en az 5 yıllık bir sürede işler hale gelecek olması. Hali hazırda hiçbir altyapısı olmayan bu araziye üniversite kurup, işler hale getirmek oldukça uzun bir zaman alacaktır.

Battalgazi'ye üniversite kurulmasını isteyenler ise İnönü Üniversitesi Battalgazi Yerleşkesinin bu iş için bulunmaz kumaş olduğunu düşünüyorlar. Hâlihazırda işler halde bulunan bu yerleşke 680 dekar araziye sahip. Hemen yanı başında 2000 dekarlık atış alanında üniversiteye tahsis edilmesi ile devasa bir yerleşke kurulabilir. Burası Battalgazi'ye bağlı Eskimalatya bölgesinin kalkınmasına büyük katkı sunar. Tabi buranın en büyük avantajı, kurulu ve tıkır tıkır işleyen bir düzeninin olması. Yani bugün kanun çıksa yarın üniversite açılabilecek durumda. Eğer Malatya için bu yatırım acil ve öncelikli ise yer Battalgazi olmalıdır.

Güneydoğudaki Olaylar ve Malatya

Ülkemizin güneydoğusunda meydana gelen olayları yazmayı hiç düşünmedim. Zaten fazlasıyla medyada yer bulan bir konu. Her ne kadar doğrudan Malatya'yı ilgilendirmeyen bir konu olsa da, Kürt halkının yoğun yaşadığı bir İl olan Malatya'yı ırki anlamda ilgilendiren bir konu. Orada yaşanan olayların müsebbipleri, bütün bu olayları Kürt halkı adına tertiplediklerini iddia ediyorlar. Buna karşın o bölgede yaşayan Kürtlerin çoğu ile bizim bölgemizde yaşayan Kürtlerin tamamı bu iddiaya karşı çıkıyorlar. Fakat her ne hikmetse bu karşı çıkışlarını yüksek bir sesle dile getirmekten imtina ediyorlar. Hadi orada yaşayanlar bunu dile getirmekten, can ve mal güvenlikleri nedeniyle korkuyorlar. Peki ya bizim bölgedeki Kürtler neden veya kimden korkuyorlar? Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bölgeden bir gurup ile toplantı yaptığına dair duyumlar aldım. Hatta Malatya'dan, bilinen bir şahsında bu toplantıda yer aldığını öğrendim. İddianın doğruluğunu tam öğrenemediğim için kişinin ismini vermeyeceğim. Toplantıda Cumhurbaşkanı bu kişilerden inisiyatif almalarını istemiş. Özellikle STK'lardan bu konuya önem vermelerini talep etmiş.

Hatırladığım kadarıyla bizim bölgeden iki kişi, yaşanan bu olayların Kürtler veya Kürt olmakla ilgisi olmadığını yüksek sesle dile getirdiler. Birisi Adıyaman Milletvekili Meclis Başkanvekili Ahmet Aydın diğeri Malatya Milletvekili Nurettin Yaşar. Şahsen ben ikisinin çıkışından sonra STK'lardan ardı arkasına destek açıklamaları geleceğini düşünüyordum ama olmadı. Bu konu hassas ve oldukça önemli bir konu. Bu sebeple STK'ların konuya önem vermeleri şart. Gerekirse bir heyet kurarak yerinde inceleme ve araştırma yapmaları ve sonuçtan halkı bilgilendirmeleri gerekiyor. Bu iş cemaat STK'larının, yardım kuruluşlarının veya sendikaların yapacağı bir iş değil. Bu kuruluşlar üzerine düşeni zaten yapıyor. Fakat özellikle aşiret ve köy derneklerinin bu konuda öne çıkmaları şart. İstanbul'da faaliyet gösteren MASTÖB, MADEF, İzollular Vakfı, Adıyamanlılar Vakfı, Adıyaman Kültür Derneği başta olmak üzere aşiret ve bölge derneklerinin de bu konuda taşın altına elini koymaları şart. Aynı şekilde Malatya'da faaliyet gösteren; Battalgazi Gençlik Hareketi, Rışvanlılar Derneği, Drejanlılar Derneği, Pütürgeliler Derneği, Alikanlılar Derneği, Çelikhanlılar Derneği vb. diğer STK'ların da elini taşın altına koymaları gerekiyor. Konu o kadar hassas ki; gerekirse aralarından seçecekleri sözcüler aracılığıyla, -yaygın basın kuruluşları da dâhil- medyaya sürekli demeç vermeleri gerekir. Tabi bunu yaparken “Sivil Toplum” olduklarını unutmadan hareket etmeleri lazım. Eğer “Sivilliklerini” unuturlarsa “Siyasal Toplum” olurlar ki; bu çözüme katkı yerine zarar verir. Malatya'da konuya hassasiyet gösteren STK'lar “kardeşlik platformu” adı altından yeni bir oluşuma gittiler. Bu oluşum takdire şayan bir organizasyon. Fakat özellikle işin içine siyaseti ve siyasileri karıştırdıkça sonuç almaları zor olacaktır. Geçtiğimiz hafta “kardeşlik platformunun” konu ile ilgili toplantısı vardı. Konuşulanlar sivillikten ziyade siyasi konuşmalardı. Hatta siyasalın ötesinde askeri konuşmaya bile benzer cümleler vardı. Kullanılan lisan münasip bir lisan değildi. Bu konular hassas olduğu için lisanımünasip ile konuşmak gerekiyor. Aksi halde yapılan çalışmalar hiçbir anlam ifade etmez. Herkes kendisine düştüğü şekilde konuşmalıdır. Emniyet güçleri kendi lisanları ile, siyasiler kendi lisanları ile, siviller kendi lisanları ile. Aksi halde sonuç almak oldukça zor olur.

Selametle...

Adem İnsanoğlu

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!