dore okulları
Malatya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.39
  • EURO
    35.09
  • ALTIN
    2324.3
  • BIST
    9079.97
  • BTC
    70709.43$

TEYEMMÜME “TALİM” MALATYA!


TEYEMMÜME “TALİM” MALATYA!
 Son günlerde Malatya’da o kadar inanılmaz olaylar yaşanıyor ki “Hangisini yazalım?” diye sıkıntıya düşüyoruz. Elbette ülke olarak büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Bu darboğazdan Allah’ın izniyle selamete ereceğimize dair hiçbir şüphemin olmadığını da söyleyebilirim.
Narin

Fakat konu Malatya olunca, geleceğe umutla bakmamıza vesile olacak bir ışık bulamıyorum nedense? Önceki yazılarımda da belirtmiştim; İl olarak siyasette son 25 yılın en güçlü zamanını yaşıyoruz. Milletvekillerimizden biri Gümrük ve Ticaret Bakanı, diğeri iktidar partisinin Genel Başkan Yardımcısı ve bir başka isim de ana muhalefet partisinin Genel Başkan Yardımcısı. Üstün özelliklere sahip Malatya'mızda, maalesef nasıl oluyorsa ileriye doğru hiçbir adım atamadığımızı görüyor ve üzülüyorum. Sanki yükselmek isteyen Malatya'yı birileri tutmuş aşağı doğru çekiyor. Adına türküler yakılan, varlığıyla övündüğümüz, dünyada eşine az rastlanan ve dillere destan içme suyumuz ha kurudu ha kuruyacak. Stratejik ürünümüz kayısı, geleceğe dair ümitlerimiz eriyor. Mevcut turizm potansiyelimizin onda birini bile kullanamıyoruz. İkinci üniversitenin hayal olma yolunda ilerlediğini görüyoruz. Belediyelerimiz, kamu kurumlarımız, TSO, ESOB, meslek odalarımız, sivil toplum kuruluşlarımız proje üretmekten uzak. Varsa yoksa reklam peşindeyiz. Bir yapıp bin anlatıyoruz. Başta belediyeler olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarında, müthiş bir israf var. Lüks araçlar, lüks makamlar ve aşırı harcamalar sınırı aşmış durumda. Yollarımız köstebek yuvası gibi. Halk deyimiyle “jilet gibi” diye tabir edilebilecek caddemiz, bulvarımız, sokağımız yok. Birkaç saat yağan ve sadece 15 santimetreye oluşan karla mücadele etmekten bile çok uzaktayız. İçme suyu için yağmur, karla mücadele için güneş bekler duruma geldik. Evlerimizde su akmıyor, akan su da maalesef temiz ve sağlıklı değil. Evinde abdest alamayan Malatyalı, adeta teyemmüme mahkûm edilmiş durumda.

 

Son zamanlarda yaşadığımız “su sorunu” özelinde Malatya'nın yaşadığı sorunların sebeplerini araştırdığımız zaman, karşımıza onlarca sebep çıkıyor. Bugün bunlardan önemli gördüğümüz bazı sebepleri yazacağız. Belki biraz uzun olabilir ama “Okunmasında fayda var” diye düşünüyorum.

 

Ehliyet ve Liyakat!

Malatya'da genellikle ehliyet ve liyakat kelimelerini süslü cümleler için tamamlayıcı unsur olarak kullanıyoruz. Aslına bakarsanız bu sözleri, halkı kandırmaya yönelik çabaların biri ürünü olarak görüyorum. Zira yapılan atamalara baktığımız zaman atamlar için temel alınan ilk kıstasın, kişinin referansları olduğunu görüyoruz. Referanstan kastettiğimiz şey; kişinin arkasında duran güçtür. Bu bazen “dayı” diye tabir edilir, bazen de cemaat veya dernek. Paralel yapılanmaların ülkemize neye mal olduğunu gördüğümüz şu günlerde, farklı farklı paralel/paralelcik yapıların türemeye başladığını üzüntüyle seyretmekteyiz. Maalesef bu tür bir paralel yapının Malatya'da varlığı kendini iyiden iyiye hissettirmeye ve yüksek sesle dile getirilmeye başlandı.

Malatyamızın bazı belediyelerinin bu tür bir yapılanmanın elinde olduğu artık aşikârdır. Şimdilerde bir tayin/terfi yoğunluğu görüyoruz. FETÖ'den boşalan yerlere atanmak isteyenler için özellikle bir derneğin referansının istendiğine şahit olduk mesela. Aslına bakarsanız, söz konusu derneğin üst yönetiminin bu tür bir dertleri olduğunu da düşünmüyorum. Fakat ilimizde önceden böyle bir sistem oluşturulduğundan dolayı, sanki bu tür bir yapının referansı zorunluymuş gibi bir durum kendiliğinden oluşuyor. Bizzat İl Başkanı'nın bu tür bir referansı olmadığını iyi biliyoruz. Fakat daha aşağılara inildikçe bu durum tam tersi bir hal alıyor. Sistem öyle kurulmuş ki, tayin/terfi bekleyen herkes kendini ister istemez bu derneğe bir şekilde iltisaklamak zorunda kalıyor. Kişinin beklediği tayin/terfi olmayınca, dışarıda belki de dernekle ilgisi bile olmayan kişiler bile kendisine, “falanca derneğe gitmeden olmuyor” telkininde bulunuyorlar ve böylelikle kişi ister istemez o derneğin yolunu tutuyor. İşte bu sebeple de o dernek artık farkına varmadan, ufak bir paralel yapıya dönüşüyor. İşin içine paralel yapılar girince de ehliyet ve liyakat sadece sözde kalıyor. Ortaya ehliyet ve liyakatten uzak yöneticilerin bulunduğu kurumlar çıkınca da memleketin hali içler acısı bir durum alıyor. İçme suyu özelinde bakarsak konuya, MASKİ'de yöneticilik yapan kaç kişi o işin ehli, kaçı liyakate uygun? Saysanız bir elin parmağını geçer mi bilmiyorum.

 

Sadakat, Ama Kime?

Ehliyet ve liyakatten önce aranılan şartlardan birisi sadakat! Sadakat devlete, millete veya lidere olursa sorun yok. Fakat sadakat kişinin bağlı olduğu cemaate/guruba/derneğe ise o zaman sorun çok demektir. İşte Malatya'da yaşadığımız sorunların birçoğunun temelinde bu tür bir sadakat problemi vardır. Özellikle Büyükşehir Belediyesi ve MASKİ bu tür bir sadakat problemi yaşamaktadır bence. Bu sadakat kişinin cemaati ya da derneğinden ziyade içinde yer aldığı grupla alakalı bir sadakattir. Belediye içinde iki farklı grubun çekişme halinde olduğu bilinen bir gerçek. Her iki gruba mensup kişiler diğer grubun işlerine taş koymaya çalışırken, diğer grup mensupları onların işlerine taş koymanın derdinde. Yine MASKİ'de Kayserililer ve Malatyalılar diye iki grubun varlığı da aşikârdır. Aldığım duyumlara göre, bir grup diğer grubu zor durumda bırakmak için elinden gelen kötülüğü yapmaktan geri kalmıyor. Burada amaç diğer grubu tasfiye etmek. Fakat kimse kimseyi tasfiye edebilecek güçte değil. Yaşadığımız su sorunun en büyük sebebi, birbirini istemeyen bu iki grubun birbirlerine kurmuş oldukları tuzak olarak görüyorum. Sonuçta olan halka oluyor. Malatya'da su sorunu olduğuna asla inanmıyoruz. Saniyede 2 metreküp su mevcut nüfusun iki katına yetecek düzeyde fakat mevcudun yarısını bile karşılamıyor. Burada temel sorun birbirini istemeyen gruplar arası çekişmeden başka bir şey değil. İşte memleketin başına bela olan en önemli sorunlardan birisi, sadakat sorunudur.

 

Kurumsal Hafıza Yetersizliği!

Malatya'nın büyükşehir statüsü alması ile birlikte, su ve kanalizasyon işleri MASKİ'ye devredildi. Yani Malatya'nın altyapısı MASKİ'den soruluyor. Daha önce altyapı işleri; özel idareler, köylere hizmet götürme birlikleri, Malatya belediyesi ile ilçe ve belde belediyeleri tarafından yerine getiriliyordu. Belediyelerin bu işleri MASKİ'ye devredilmesine rağmen, bu işleri yürüten personellerin çok azı MASKİ'ye gönderildi. Devredilen işlerle ilgili arşivler doğru dürüst devredilmedi. İşler zaten daha çok kişilere bağlı olarak yürütüldüğü için kayıt ve kuyudatı bulunmamaktaydı. İşi yapan personel MASKİ'ye gönderilmeyince, daha önceki yapılara ilişkin bir hafıza ve arşiv de haliyle oluşmadı. Altyapı konusunda oldukça tecrübeli olan bu kişiler; ikinci, üçüncü plana itilince, eski işlere dair planlardan MASKİ'nin haberi bile olmadı. Büyükşehir statüsü almamız ile birlikte kapatılan belediye personelleri devredildikleri belediyelere, özel idare personeli ise; MASKİ, Büyükşehir, Yeşilyurt ve Battalgazi belediyelerine devredildi. “Devredilen personellerden yüksek torpilli olanlar Büyükşehir ve MASKİ'ye, diğerleri ise Yeşilyurt Belediyesine ve Battalgazi Belediyesine devredildiler” şeklinde bir iddia da var. Bunun böyle olmasının sebebi; kurumlar arası sosyal denge tazminatı ve yemek ücretlerindeki farklardı. Yani kişiler torpiline göre maaşı yüksek olan kurumlara devredildiler. Devredilen personeller bir defa daha elemeye tabi tutularak, bazıları diğer kamu kurumlarına gönderildi. Belediyeler ve özel idarelerde çalışan ve Malatya'nın alt yapısını en iyi bilen kişiler, maalesef diğer kurumlara gönderildiler. Hal böyle olunca, eski altyapıdan habersiz bir MASKİ meydana geldi. Kurumsal hafızası olmayan ve ehliyetten uzak kişilerle yoluna devam etmeye çalışan MASKİ'nin, 2 senede memleketi getirdiği durum ortada. Görünen o ki, “bu daha iyi günlerimiz” diyeceğimiz zamanlara doğru yavaş yavaş gidiyoruz.

 

Dokunulmazlık Zırhı!

Mevcut yasalarımızda milletvekilleri verilen kürsü dokunulmazlığı hariç, yasal bir dokunulmazlık bulunmamaktadır. Kaldı ki kürsü dokunulmazlığı bile bir yere kadar vekili koruyor. Fakat farklı farklı dokunulmazlık zırhlarına denk geliyoruz. Bürokrat dokunulmazlığı diye isimlendirebileceğimiz bu durumun, iki yolu var. Birincisi sırtına sağlam bir kayaya dayamak, diğeri ise üstünün sırlarına vakıf olmak. Sırtını sağlama dayamaktan kastettiğimiz, arkanızda güçlü bir dayınızın bulunmasıdır. Dayı edinmek kan ve hısım yoluyla olabileceği gibi farklı farklı çeşitleri de mevcuttur. Öyle bürokratlar var ki; ne halt ederlerse etsinler kimse onlara dokunamaz veya performansları sıfır bile olsa kimse onların yerini değiştiremez. Bu kişiler ya birinin eşi, ya çocuğu, ya akrabası, ya da hısmıdır. Hatta metres ve sevgili olanlar bile var. Bazen de çok üst düzey birinin öğrencisi olmak, size dokunulmazlık hakkı verebilir. Sırtınızı sağlam kayaya dayamanın bir diğer yolu, devlet içinde güçlü bir cemaate  bağlılıktır. Bu durumda devlet içinde devlet olmuş bir başka kuruluştan söz edilir ki, buna paralel devlet diyoruz. Sırtı sağlam kayaya dayamanın bir başka yolu ise, vermiş olduğunuz ihaleler nedeniyle, edindiğiniz yeni dostluklardır. İhale verdiğiniz kişi devlet içerisinde güçlü ise veya güçlü olan kişilere yakın ise sizin için bir dayı olabilir. Diğer dokunulmazlık zırhı ise, amirin sırlarına vakıf olmaktır. Amir olduğunuz bir astınıza “tencere dibin kara” demeden, karşı taraf size “seninki benden kara” diyorsa, ortada bir sorun var demektir. İşte bu tür bir durumda ast dokunulmazlık zırhına bürünmüştür. Şimdi Malatya'da özellikle Büyükşehir Belediyesinde, İlçe Belediyelerinde ve MASKİ'de bu duruma uyan kişi sayısı kaçtır? Hesabını bilmemiz mümkün değil. Ama en azından şunu biliyoruz; belediyelerde etkili olan bir cemaat var, amirlerin sırrına vakıf birçok orta ve üst düzey yönetici var, önemli kişilere ait firmalara verilmiş ihaleler var ve akrabası üst düzey yönetici olan birçok kişi var. Şimdi bu gruplara giren herkesin dokunulmaz olduğunu düşünelim, geriye kaç kişi kalır? Maalesef belediyelerimizde bu şekilde dokunulmazlığı olan kişiler var. Yaşadığımız problemlerin temelinde yatan en önemli faktörlerden birisi de işte bu dokunulmaz olan yöneticiler.

 

Kişi Menfaatlerinin Ön Plana Alınması!

Malatya'nın geleceğine dair yapılan plan ve planlamalarda genellikle, şehrin menfaatinden ziyade kişilerin menfaati ön plana alınır. Yollar, kavşaklar, bulvarlar, caddeler, sokaklar, imar değişiklikleri vs. yapılırken, genellikle kişilerin menfaatine göre kararlar alınır. Ne acıdır ki, 2. Üniversite ile ilgili konuda işte bu kişisel çıkarlara kurban gidecek gibi görünüyor. Daha önce FETÖ'cüler tarafından yaptırılacak olan üniversite arazisi hazineye devredilmiş durumda. Daha önce oraya FETÖ'cüler tarafından üniversite kurulacağını bilen üst düzey bir yöneticimizin kardeşi, o civarda bulunan birçok araziyi satın alarak buraya yatırım yapmış. İşte o yöneticinin kardeşinin yatırımlarını korumak için, üniversitenin oraya kurulması için büyük bir baskı var. Aslında üniversite yapmak için hiç de elverişli bir arazi olmamasına rağmen, burada ısrar edilmesi konuyu iyice çıkmaza sokmuş durumda. İşte bu örnek bile tek başına şehirde yapılan planlamaların kişi menfaatleri ön plana alınarak yapıldığının en bariz göstergelerinden birisi. Ne yazık ki, Malatya'da bütün altyapı planlamaları bu şekilde yapılmakta ve şehre artı bir değer katmamaktadır.

 

MASKİ'nin Yüksek Rantı?

Belediyelerde, su ve kanalizasyon idareleri büyük meblağlarda paraların döndüğü kuruluşlardır. Bu sebeple rantı yüksek kuruluşlar olarak ön plana çıkarlar. Her gün haberlerde trilyonluk işlerden bahsediliyor. Durum böyle olunca rant çevreleri bu kuruluşları mesken haline getirirler. Bu idarelerle ilgili rantı daha iyi öğrenmek için, Kocaeli Su ve kanalizasyon İdaresinin, Yuvacık Barajı işini araştırmak gerekiyor. Yaşı yetenler bunu bilirler fakat yetmeyenler için Google'ye Sefa Sirmen ve Yuvacık Barajı yazarak bilgi sahibi olabilirler. Her ne kadar çok spesifik bir olay olsa da, Su ve Kanalizasyon idarelerinin rantı hakkında söz sahibi olmak için önemli bir olay. İşte bu rant çevresi bir şekilde Malatya'nın altyapısını değiştirmenin ve buradan büyük paralar elde etmenin derdine düşmüş diye düşünüyoruz. Altyapı yenileme çalışmaları adı altında yapılan yatırımlara karşı çıktığımız yok, fakat plansız ve programsız çalışmalar maalesef Malatya'nın geleceğine zarar veriyor. Aynı şekilde bu tür çalışmalar suyumuzu da yok ediyor.

 

Bu Tahammülsüzlük Neden?

Malatya içme suyu Allah vergisi ve kendi cazibesi ile evlerimize kadar gelen mükemmel bir su. Lezzeti ve mineral değerleri oldukça yüksek. Bu haliyle birçok hazır sudan çok daha kaliteli bir su. Hal böyle olunca birileri bu kadar kaliteli suyun ucuza gittiğini düşünerek, başka planlar peşine düşmüş olabilirler. Litresi 1 Lira olan hazır sudan daha kaliteli ve metreküpü 1 liranın altında olunca, birileri buna tahammülsüzlük gösteriyorlar. Önce suya zam yapıldı sonra ise sular kesilmeye başladı. Şimdi ise akan sular içilmeyecek kadar kirli. Öyle görünüyor ki, birileri çoktan suyumuzu peşkeş çekmenin planını yapmış bile. Son günlerde içme suyu barajlarından bahsedilmeye başlandı. Çok sürmez birkaç zaman sonra evlerimize barajlardan su verip, bizleri şişe suyu içme mecburiyetinde bırakırlarsa hiç şaşırmayacağız! Metreküpünü 1 liraya içtiğimiz suyun litresini 1 liraya içeceğimiz günler çok yakın!

 

Residence Makamlarda Oturan Yöneticilerin Körlüğü…

İnşaat sektörünün son yıllarda yakaladığı ivme hayatımıza yeni bir kavram girmiş oldu, residence. Teknolojik yüksek kalitede yapı anlamına gelen bu kavram, sadece konutlarda kullanılmasına rağmen, İlimizde artık residence makam odaları da dizayn edilmeye başlandı. O kadar lüks makam odaları kuruluyor ki, görünce aklınız şaşıyor. Bu durum her düzey yönetici için geçerli. Herkes bulunduğu yerde giderek daha lüks ve daha konforlu makam kurmanın derdine düşmüş durumda. Tıpkı genişleyen evlerimiz gibi makamlar da genişliyor, harcamalar çoğalıyor ve israf giderek artıyor. Önce makamlar büyüyor, sonra büyüyen makamları idare edecek elemanlara ihtiyaç doğuyor, sonra makam araçları yenileniyor, sonrasında araçları kullanacak şoföre ihtiyaç doğuyor. Tüm bunlar aşırı israfa ve az işe sebep veriyor. Normal şartlarda çalışma ortamını iyileştirmenin amacı verimliliği artırmaktır. Fakat bizde her ne hikmetse verimlilik düşüyor ve israf artıyor. Makam mevkii sahipleri adeta birbiriyle yarış halindeler. Herkes makamının lükslüğü, aracının modeli vs. gibi şeylerle ön plana çıkmak istiyor. Birkaç yıl sonra yıkılması muhtemel binalara bile trilyonlarca para harcamaktan geri kalmıyoruz. Onlarca lüks araç kiralayıp çalışanların altına vermekten kaçınmıyoruz. Bir belediye başkan yardımcısının kendisine cam duvarlardan makam odası yaptırdığına şahit oldum. Durum öyle bir hal almış ki, bu gidişle önünün alınacağını zannetmiyoruz. İşte bu makamlara kurulan yöneticiler, halktan kopuk ve sorunlardan bihaber yöneticilik yapıyorlar. Adamlar makamlarını o kadar seviyorlar ki, içinden çıkmak bile istemiyorlar. Çevrelerinde pervane gibi dönen odacılar, sekreterler, şoförler vs. neden makamı bıraksınlar ki? Sonra halkın 2,70 TL olan otobüs ücretini (aktarmalı ücret) bulamayıp kilometrelerce yol yürüdüğünü nereden bilecekler ki? Otobüslerde birbiriyle kardeş olan insanların halini nasıl anlayacaklar ki? Evinde su akmayan kişinin tuvalete bile gidemediğini nasıl kavrayacaklar ki? 50 kuruşken bile ödeyemediği su parası 3 TL olunca, parayı denkleştirmek için çocuğuna harçlık vermeyen babanın perişanlığını nasıl hissedecekler ki? Çukurlu yollarda ralli pistindeymiş gibi araç kullanana vatandaşın yaşadığı sıkıntıyı, aracına harcadığı fahiş parayı nasıl hesaplayacaklar ki? Bu soruları istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz. Memleketin yaşadığı sorunları halledebilmesi ve sorunun yerinde tespiti için yöneticilerin residence makamlarından çıkmaları şart. Aksi halde işimiz oldukça zor.

 

AKOM Neden Kurulmaz?

Büyükşehirlerin çoğunda Afet Koordinasyon Merkezi (AKOM) bulunmakta ve aktif olarak çalışmaktadır. Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız birkaç saatlik ve 15 santimetrelik kar yağışı bile, tek başına bu tür bir merkeze ne kadar ihtiyaç olduğunu bizlere gösterdi. 15 santimetre karın temizlenmesi günlerce bitirilememiş, havalar ısındıktan ve karlar eridikten sonra, ara sokaklar temizlenebilmişti. Malatya'da AKOM bulunmamakta, Altyapı Koordinasyon Merkezi (AYKOME) faaliyet göstermektedir. Halbuki AKOM ve AYKOME birbirinden tamamen farklı işler yapan birimlerdir. AKOM'un kurulması halinde, Malatya'nın her tarafı rahatlıkla gözlenebilecek, sıkıntıların giderilmesi hızlandırılmış olacaktır. Aynı şekilde bu tür bir merkezin varlığı, her türlü afet ve olağanüstü hal için gerekli ve elzemdir. AKOM kurulup faaliyete geçmesi halinde, en çok Büyükşehir Belediye Başkanının elini güçlendirecektir. Yaşadığımız doğa olayları, afetler, altyapı sorunları, su kesintilileri gibi problemler, bu tür merkezin kurulmasını elzem ve acil bir duruma getirmiştir. Mevzuat problemi yoksa Başkan Çakır'ın ilk yapması gereken işlerden birisi bu.

 

Birine 40 Defa Deli Derseniz!

Birine 40 defa deli derseniz, deli olur” diye bir atasözümüz var. Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır için aylardır, FETÖ'cü olduğuna dair iddialar ve şüpheler var. Bu konuda her yeni güne yeni bir şehir efsanesiyle uyanıyoruz. Kimin söylediği belli olmayan mavallar dinliyoruz sürekli. İşin esasını biz söyleyelim. Ahmet Çakır'ın FETÖ'yle herhangi bir bağı veya iltisakı kesinlikle yok. Her yöneticinin içinde bulunduğu kadar FETÖ'cülerle işi olmuştur. Kandırılan her yönetici gibi O'nun da kandırıldığı konular var. 15 Temmuz gecesini hatırlayan herkes, Sayın Çakır'ın darbe karşısında yaptıklarını görecektir zaten. Ortada bu kadar net ve kesin bir durum var iken, Ahmet Çakır'ı FETÖ'cü olmakla suçlamak, ahlak ve akıldan uzak bir işlem olur. Ahmet Çakır tarafını en net biçimde göstermiştir zaten. Aynı şekilde Malatya Valisi Mustafa Toprak da tarafını gösteren kişilerden birisi. Üstelik akıllara zarar cesareti ile de bunu perçinlemiştir. Fakat hem Ahmet Çakır'ın hem de Mustafa Toprak'ın FETÖ ile mücadelede yanlışları olmuştur elbet. Mustafa Toprak tavizsiz tavrı sebebiyle bazı fahiş hatalar yaparken, Ahmet Çakır merhametiyle bazı fahiş hatalar yapmıştır. FETÖ ile mücadelede bazı yanlışlıkların yapılması, kişileri FETÖ'cü yapmaz. Nasıl ki Mustafa Toprak için kimse FETÖ'cü yakıştırması yapmıyorsa, Ahmet Çakır için de yapmamalıdır. Malatya'da son zamanlarda yaşanan sıkıntıların ana sebeplerden birisi de, Ahmet Çakır'a yapılan bu çirkin iftiradır. El-insaf diyip kendinizi Ahmet Çakır'ın yerine koyun bakalım; hangi işe canla başla sarılırsınız? Hain terör örgütüne karşı canınızı ortaya koyduğunuz halde hala örgüt mensubu olmakla suçlansanız, ne kadar faydalı olabilirsiniz? Bir kere alt üst olmuş psikolojinizle kolay kolay evinizden bile çıkamazsınız. Büyükşehir Belediyesi'nde yaşanan performans düşüklüğünün en büyük sebeplerinden biri de bu konu maalesef.

 

Muhalefet Eksikliği!

Malatya'nın bu kadar sorunu karşısında en ufak bir eleştiri yapmayan muhalefet de başka bir sorun olarak karşımıza çıkmıyor. CHP Battalgazi İlçe Başkanı dışında yapıcı bir muhalefet göremiyoruz maalesef. Özellikle CHP sadece muhalif kalmak için muhalefet yapıyor. Memleketin bunca sorunu dururken, anadan üryan bir heykelin peşine düşen muhalefetten bir şey beklemek zaten hata olur ama millet yine de bekliyor. Lafı gelmişken o heykeli savunan CHP'lilere bir önerim var, her kim o heykeli bu haliyle hatta orijinal haliyle evinin kapısının önünde görmek ister? O heykeli sanat eseri görüp, orijinal haliyle evinin kapısının önüne koyacak ve o heykeli anasına, karısına, kızına… gösterebilecek kaç CHP'li var? Gerçekten merak ediyorum. Muhalefetin işi sadece muhalif olmak değil; iyiyi arkalamak, yanlışı eleştirmek ve doğruyu göstermek olmalıdır. Aksi halde muhalefet sürekli muhalefet olarak kalır ve kimseye bir faydası olmaz.

 

Hasıl-ı Kelam…

Buraya kadar sorunların ana sebeplerinden bazılarını yazmaya çalıştık. Sorunların çözümü aslında içlerinde saklı ama yine de bizim önerimiz, toplumsal bir mutabakatın sağlanmasıyla bu sorunların halledileceği yönünde. Gümrük ve Ticaret Bakanımız Sayın Bülent Tüfekçi'nin ön ayak olacağı bu tür bir mutabakatla sorunların büyük bir kısmı çözülebilir. İktidarı, muhalefeti, bürokrasisi, üniversitesi, TSO ve STK'lar ile oluşturulacak bir toplumsal uzlaşma sorunların çoğunu halleder. Kim olduğuna bakılmaksızın, kimin nesi olduğuna bakılmaksızın, hangi cemaatin adamı olduğuna bakılmaksızın; ehliyeti ve liyakati olmayan ve devletine sadakat göstermeyen herkesin, bulunduğu görev ve makamdan azledilmesi gerekiyor. Kimin söylediğine bakılmaksızın; yanlışların düzeltilmesi ve doğruların arkasında durulması gerekiyor. FETÖ'yle mücadelenin etkin bir şekilde ilgili kurumlar tarafından devam ettirilmesi, fakat bütün mesainin buna harcanmaması gerekiyor. Devlet içinde devlet olmayı düşünen ne kadar yapı/klik/cemaat/STK/kişi var ise, başlarının daha büyümeden ezilmesi şart. Alınacak kararlara, yapılacak planlamalara, ileriye dönük stratejilere halkın dâhil edilmesi gerekiyor. İlin, fırsat ve üstünlükleri ile zayıflık ve tehlikeleri iyice analiz edilerek; stratejik bir planlama yapılması ve bu planlamaya sadık kalınması oldukça önemli. Doğruyu yapmayan kim olursa olsun, saniye dahi bekletilmeden gönderilmesi şart. Aksi halde Malatya daha çok teyemmüme talim eder!

 

 

Selametle…

Adem İnsanoğlu

 

 

 

 

 

 

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!