© Malatya Time

DEĞİŞEN DENGELER VE SORUNLU BÖLGELER

19. yüzyılın sonlarına doğru dünyada yıkılan imparatorluklar ve yerlerini alan ulus-devletler bu günün dünyasının oluşumunda şüphesiz etkili olmuşlardır. İmparatorluklar yıkılmadan önce dünya dengeleri bu imparatorlukların politikaları üzerinden doğan reaksiyonlarla şekillenmekte idi. Döneminde bir ihtiyaç olan bu yönetim biçimleri tarihsel gereklilik olarak olması gerektiği için vardı. İlk bakışta ?Nasıl, ne demek bu? ?gibi sorular gelebilir hemen aklımıza. Ancak dönemin konjonktürüne baktığımızda bunların bir ihtiyaç neticesinde oluştuğunu göreceği. Örneğin Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili yapılan eleştirilerde, özellikle cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan atıflarda Osmanlı, halk egemenliğinin olmadığı, demokrasinin olmadığı, otoriter bir yönetim yapısının olduğu yapılanma olarak değerlendirilerek eleştirilmekteydi. Ancak aklımızı biraz çalıştırıp ta bu durumun dönem şartlarına göre bir gereklilik olduğunu göreceğiz. Bugünkü Türkiye?nin yüzlerce kilometre katlarının olduğu bir sınırla, zamanın verdiği bir ihtiyaç ile bu günün iletişim ve bilişim teknolojilerinin olmadığı, ulaşımın hala hayvanlar aracılığı ile yapıldığı bir zamanda, yani en yüksek dönemi olan 15. Yüzyıllarda Osmanlı gibi tarihin görmüş ve görebileceği en büyük devletlerinden biri olan devletin, cumhuriyet şekli yönetimi yani halk egemenliği ile idare edilmesini ya da edilebilmesini önermek veya olmadığını eleştirmek oldukça gülünç bir durum. Osmanlı Devleti?nin Kanuni Sultan Süleyman döneminde, devletin cumhuriyet ile idare edildiğini bir müşahede edelim. ??Yönetim biçimi cumhuriyet? Halk egemenliğine Yarı Başkanlı Sistemi... Genel seçimler dört yılda bir? Yönetim şekli uygulamaları, devletin kendi dinamik unsurlarının etkisine özgü? Milletvekilleri sayısı eyaletlerin nicelik unsurlarına göre? Seçimlerin yapılacağı yıl? Cumhurbaşkanı bir önceki genel seçimlerde meclisin seçtiği Kanuni Sultan Süleyman? Mısır Eyaleti?nden 10 milletvekili seçilecek. Yüksek Seçim Kurulu karar almak için Ocak 1510 yılında Mısır?a meclisin onayladığı belgeyi gönderiyor. Belge Mısır?a kara yolları ile dört ayda ulaşıyor. Oradan aday adaylarının isimlerinin listelenmesi bir ay sürüyor. Bu isimler değerlendirilmek üzere İstanbul?a gönderiliyor ve dört ay sonra incelenmesi gereken liste Yüksek Seçim Kurulu?nun değerlendirme heyetine Ekim 1510 yılında ulaşıyor. Heyet iki ay boyunca isimleri belirliyor ve cumhurbaşkanının onayı ile Aralık 1510 yılında Mısır?a duyurulmak üzere ulaştırılması için yola çıkılıyor. Dört ay sonra Nisan 1511 tarihinde ekip Mısıra gidiyor ve isimleri duyurduktan üç ay sonra seçimler yapılacak ve cumhurbaşkanı validen, seçim tarihinden 2 ay sonrasına kadar en çok oy alanların gizli oy açık yoklama ile açıklanmasını isteyecek. Aynen cumhurbaşkanı dediği gibi yapılıyor ve Eylül 1511 tarihinde seçilen isimler ile birlikte tüm seçim sonuçları İstanbul?a bildirilmek üzere yola çıkıyor ve Ocak 1512 tarihinde ulaşıyor. Meclis onayından geçtikten sonra cumhurbaşkanı da onaylıyor ve bu seçilen milletvekillerinde karar kılınıyor. Milletvekilleri bölgelerinde inceleme bulunmak üzere tekrar toplanma tarihi olan Kasım 1512 döneminde İstanbul?da olmak üzere Mısır?a iki aylık bir çalışma için gönderiliyorlar. Dört aylık bir gidiş ile birlikte iki ay bölgede meclise neler yapılabilirlerin başlangıcı olarak sunacakları raporu hazırlıyorlar ve tekrar dört ay sonra Kasım 1512 yılında İstanbul?dalar. Burada görevi öyle zamanlama ile yapacaklar ki bu dört yıl içerisindeki seçilenler hem görevini yerine getirebilsinler hem de dördüncü yılın sonundaki seçimlere yeniden hazırlık yapıla bilsin? Kısaca iş yapacakları dönem en fazla dört yıl içerisinde bir yıl??? İşte dönem şartlarına göre demokrasi, cumhuriyet, halk egemenliği? Durum böyle olunca devlet yapılanmaları ve uluslararası konjonktür dönem şartlarına göre olması gerektiği gibi oluyor. Örneğin son iki yüz yılda ulus devletlerin hâkim olduğu bir dünya sistemi olduğu gibi. Ancak tutup da John Lennon gibi ?ülkelerin olmadığı birleşik bir yer küre özlüyorum? dersek eğer dönemin gerekliliği adına ütopya kurmanın ötesine gidemeyiz. İşte böyle bir tarihsel perspektifte yakın dönem dengelerine baktığımızda, dünya imparatorlukların çekilmesi ile oluşan ulus devletler, birbiri ile ya da içlerinde yaptıkları çatışmalarla dünya tarihini etkilemişlerdir. bu çatışma alanlarında en önemlilerinden üç tanesi olan Ortadoğu, Kafkasya ve Balkanlar. Özellikle Osmanlı çekildikten sonra bu bölgelerde ne çatışmalar durdu ne akan kanlar? bir tarafta Rusların ve diğer Batılı güçlerin hüküm sürmeye çalıştığı Balkanlar ve akan kanlar, bir tarafta Rusların hakimiyet mücadelesi ile Kafkaslarda gözü yaşlı analar, diğer taraftan da bu gün hala Osmanlı sonrasının şoklarını yaşayan ve rejim karışıklıkları ile uğraşan yakın dönem Avrupalıların, bugün ise İsrail ve ABD?nin sömürü merkezi olan Ortadoğu? Durum böyle olunca yıkılan imparatorluklardan, özellikle de Osmanlı Hakanlığından sonra dünya dengeleri alt üst oldu. Bu dengeler ise bölgesel makro karışıklıkları getirdi. Doğu Türkistan, Hindistan ve Pakistan gerilimi altındaki Keşmir ve bölgedeki diğer çatışmalar, Ortadoğu?daki dikta rejimlerinin yıllarca halka baskısı ve İsrail?in bölge ülkelerine savurduğu tehtidlerin yanında ABD işgalleri, Balkanlar?da 15-20 yıl öncesine kadar yapılan katliamlar, Orta Asya?da Rus ve Çin sömürüsü, Afrika?da yakın dönemde yapılan sömürüler ve bugünde süren iç çatışmalar ve daha niceleri? Evet, bunlar dünyanın değişen dengelerinin sonucu ve tarihin verdiği bir acı tecrübeler serisi. Zamanının bir gerekliliği olan İmparatorlukların varlığı ve bunlardan sonra dönemin yeni gerekliliği olan ve durdurulması engellenemeyen Fransız İhtilali sonucu oluşan Ulus-Devlet modelleri ve birincisinin yıkılıp açtığı boşluk ve bunu doldurmak için harekete geçen ikinci gereklilik güçlerinin hâkimiyet mücadelesi ve açılan yaraların durmayan kanamaları? İşte bu iki unsurun etki-tepki ilişkisi sonucunda oluşan bölgesel sorunla. Bu gün de hala bu iki durumun oluşturduğu şok etkiler devam etmektedir. Ancak Arap Baharında olduğu gibi, Avrupa ekonomilerinin durma noktalarına gelmesi gibi, Avrasya Birliği Kurma çabası içinde bulunan Rusya?nın hareketleri gibi, Türkiye?nin bölgesinde ve küresel anlamda oldukça aktifleşmesi gibi durumlar tarihin akışını bir kez daha değiştireceğe, bir kez daha yeni tarihsel gereklilikler doğuracağa ve bir kez daha dünya dengelerini değiştireceğe benziyor. Umarız İslam ve dolayısı ile dünya adına, olan gelişmeler hayırlara vesile olur. Uluslar Arası Asya Birliği ve Stratejisi Derneği Başkanı e-posta: burakhankilli@gmail.com

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER