Doğan DAĞ / Malatya Destanı: Fetihten İrfan Ocağına Bir Şehrin Hikâyesi
ÖZEL HABERDoğan DAĞ yazdı.
Yeryüzünde nice şehir vardır ki, sadece taş duvarları ve caddeleriyle değil, destansı tarihi ve yetiştirdiği “irfan yürekli” insanlarıyla anılır. Malatya, işte o şehirlerden biridir. Onu coğrafi bir noktadan çok öteye taşıyan destan, Danişmend Gazi'nin 1101 yılında şehrin kapılarından içeri girmesiyle yazılmaya başlanmıştır. Ancak bu giriş, sıradan bir zafer hikâyesi değildir. O, bir medeniyetin, bir inancın ve bir ilim meşalesinin bu topraklara kök salmasının başlangıcıdır.
Malatya'nın fethi, kolayca gerçekleşmedi. Dönemin Bizans'a bağlı Ermeni valisi Gabriel, şehrin güçlü surlarına güvenerek direniyordu. Haçlı Seferlerinin yarattığı kaos ortamında, şehri kurtarmak için harekete geçen Haçlı komutanı Bohemond’un ordusuyla Danişmend Gazi, Malatya yakınlarında karşı karşıya geldi. Danişmend Gazi’nin Bohemond’u esir alması, sadece bir askeri zafer değil, aynı zamanda Malatya'nın düşman elinden kurtuluşunun da müjdesiydi. İçerideki kıtlık ve hastalıklar da birleşince, Gabriel şehri teslim etmek zorunda kaldı. İşte bu fetih, Malatya'yı sadece bir stratejik merkez yapmamış, aynı zamanda Anadolu'nun ilim ve irfan kapısı haline getirmiştir.
Bir Medeniyetin Kökleri ve Meyveleri
Malatya'nın bu yeni dönemi, Danişmend Gazi’nin sadece kılıcıyla değil, aynı zamanda bilgeliğiyle inşa ettiği bir geleceğin habercisiydi. O, fethedilen bu kadim şehirde medreseler kurarak ilim erbabını himaye etti ve böylece Anadolu'daki ilk bilim ocaklarından birini yaktı. Bu ocağın ateşi, sonraki nesillerce hiç sönmedi.
Bu ilmi zincirin en parlak halkalarından biri, Malatya'da doğan ve tasavvuf dünyasında çığır açan Sadreddin Konevî'ydi. O, sadece bir mutasavvıf değil, aynı zamanda büyük bir düşünürdü. Şeyhü'l-Ekber İbn Arabi'den aldığı feyzi Anadolu'ya taşıyarak, Malatya'da filizlenen bu manevi irfanın tohumlarını tüm coğrafyaya serpti. Onun izinden giden isimler, irfan geleneğinin kalbini atmaya devam etti.
...
İlginizi Çekebilir