© Malatya Time

Ebuzer AYDIN / Savaşın Çocukları, Türkiye'nin Şampiyonları

Ebuzer AYDIN yazdı.

Onlar, 55 yıllık esaretin gölgesinde yaşayan babaların ve 14 yıl süren acımasız bir savaşın ortasında dünyaya gelen çocuklardı…

Bu, onların seçtiği bir hayat değildi. Geride yıkılmış şehirler, parçalanmış aileler ve şehit düşmüş yakınlar bırakarak sığındılar Türkiye’ye. Kimisi burada doğdu, kimisi burada büyüdü. Ama hepsi, Türkiye’de yeniden umut buldu.

Dün, Mehmet Emin Saraç İmam Hatip Ortaokulu’nun mezuniyet törenindeydim. Oğlum da bu okulun mezunları arasındaydı. Ancak benim için anlamlı olan sadece onun mezuniyeti değil, yabancı uyruklu öğrencilerin başarısıydı.

Okul birincisi Suriyeli bir öğrenciydi. 14 sınıfın 10’unun birincisi yine yabancı uyrukluydu. Savaşın, yoksulluğun ve gurbetin çocuklarıydı bu birinciler…

Ama asıl gurur, asıl sevinç, asıl gözyaşı; LGS Türkiye birincisinin açıklanmasıyla geldi. Evet, LGS’de 500 tam puan alarak Türkiye birincisi olan, Suriyeli Usame Elheveri (Osama Alhaouri) idi.

Usame bu büyük başarıyı sadece kendisi için değil, okulu için de kazandı. Türkiye’de Emin Saraç İmam Hatip Ortaokulu, tarihinde ilk kez bu başarıya ulaşıyor ve Türkiye birincisi çıkarıyordu. Bu tarihi başarıya da bir savaş çocuğu imza atıyordu. Milli Eğitim Bakanlığı açıklamadan önce, okul yönetimi; Suriyeli Usame’nin 500 tam puanla Türkiye birincisi olduğunu duyuruyordu.

Törende Usame’nin konuşmasını dinlerken gözyaşlarımı tutamadım. O, sadece bir öğrenci değil; bir ilim adamı, bir bilim insanı, hatta geleceğin devlet adamı gibi konuşuyordu. Küçücük bedeniyle, koca bir davayı sırtlanmış gibiydi.

Kürsüde şöyle diyordu:

 “Bu başarı sadece bana ait değil. Aileme, öğretmenlerime, okuluma ve hepimize ait bir başarıdır.
Bu başarı sadece bir sınav sonucu değil; bir disiplinin, bir emeğin ve bir niyetin sonucudur.
Bizler sadece akademik olarak değil, manevi olarak da donanımlı bireyler olmak için çaba göstermeliyiz.
İmam Hatipli olmak; sadece derslerde başarılı olmak değil, aynı zamanda örnek bir ahlaka ve güzel bir duruşa sahip olmak demektir.
Unutmamalıyız ki gerçek başarı, bilimle güzel ahlâkı birleştirebilmektir.
Hangi alanda olursak olalım, hangi yolda yürürsek yürüyelim; Rabbimizin rızasını gözeterek çalışmaya devam edelim.
Hep birlikte ülkemize, milletimize ve insanlığa faydalı bireyler olalım.”

Tören sonunda Usame’yi bağrıma bastım. Oğlum gibi, evladım gibi sevdim. Hatta bu başarıyı kendi çocuğum elde etseydi belki bu kadar sevinmezdim. Çünkü savaşın çocuklarının başarısı sadece bir sınav kazanmak değil; hayatı, geleceği ve umudu yeniden inşa etmektir.

Devletimiz onlara kapılarını açtı, milletimiz gönlünü serdi. Evet, zaman zaman zorluklar yaşadılar. İçimizdeki akılsızların kötü sözlerine ve tacizlerine maruz kaldılar. Ama biz kardeşliğimizi her şeyin önünde tuttuk. Onlar bizim emanetimizdir.

Usame, 6 yıl önce başka bir ülkeden geldi Türkiye’ye. Altı yıl içinde öyle bir Türkçe öğrendi ki, birçok Türk’ten daha akıcı, daha düzgün konuşuyordu. Ve şimdi Türkiye birincisi… Bu olağanüstü bir zeka, olağanüstü bir azim ve sabır örneğidir.

Bu başarı sadece Usame’nin değil, bu milletin de başarısıdır. Bu çocuklar artık bu ülkenin evlatlarıdır. Devletimiz, bu gibi özel çocuklara ve ailelerine sahip çıkmalı, onlara vatandaşlık hakkı tanımalıdır. Çünkü onlar Türkiye ile bütünleştiler; geleceğini burada kuracak, bu topraklarda iz bırakacaklar.

...

YAZININ DEVAMI BURADA

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER