© Malatya Time

İmama Uymak Televizyonla Olmaz!

 

Diyelim ki evde oturuyorsun…

Karşında Mekke’den canlı yayın… Kâbe imamı “Allahu Ekber” diyor. Sen de Türkiye’de, ekranın karşısında ellerini kaldırıyorsun. Sonra rükû, sonra secde… Oldu sana cemaatle namaz, öyle mi?

Hayır, güzel kardeşim.

O ekran… Televizyon ekranı.

O ses… Uydu frekansı.

Ve o imam… Sana imam değil. Çünkü sen onun arkasında saf tutmadın. Aynı yerde değilsin. Aynı mekânda, aynı düzlemde, aynı cemaatte değilsin.

NAMAZ, CEMAAT, SAF

Namazı cemaatle kılmanın bir şartı var: İmamla aynı yerde olacaksın. Aynı binada, mümkünse aynı odada, en azından aranda ne yol olacak ne de akarsu.

Cami içindesin diyelim, ama aranda 5 saf var, bir sütun var, bir duvar var, bir boşluk var… Oradan bile uymak mekruhtur.

Sen şimdi düşün:

Cami içinde bile böyleyken, araya karasal yayın girmiş, uydular, antenler, kablolar, ekranlar girmiş… Bu nasıl cemaat olsun?

TABUREDE OTURANLARA DA BİR SÖZÜMÜZ VAR

Kimi kardeşimiz taburede namaz kılıyor, eyvallah. Ama safın dışında, geride, yalnız başına kılıyor. Halbuki taburesini alıp safa katılsa hem imamın arkasında olur hem de cemaatle olur.

Yani mesele ne biliyor musun?

Cemaat, fiziki birliktir. Ekrandan izlemek değil, omuz omuza dizilmektir.

KISACA ŞÖYLE DİYELİM:

Namaz ekranla değil, saflarla kılınır.
Cemaat yayınla değil, yakınla olur.

Unutma…
Mekke imamı seni duymuyor, senin evde ettiğin “Âmin” ona ulaşmıyor. Ama mahalle camisindeki imam seni görüyor, duan onun duasına katılıyor.

Namaz ibadettir.
Ciddiyet ister.
İtina ister.
Ve… Ekran değil, saf ister.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER