© Malatya Time

İNSAN VARSA HİKÂYE DE VARDIR…

-Röportajı sesli dinleyebilirsiniz-

22072018

 

Röportaj: YÜKSEL AKCA

1951 yılında Konya Tatköy'de doğan Zeki Oğuz, ilkokulu köyünde okudu. 1968 yılında Konya'da yerel bir gazetede gazeteciliğe başladı. Birçok dergi ve gazetelerde gezi ve köşe yazıları yayınlanan Oğuz, halen yerel bir gazetede gezi yazılarını sürdürüyor. İlk şiir kitabı 1970 yılında, ilk öykü kitabı ise 1981 yılında çıkan Oğuz'un öyküleri ülkemizin önde gelen dergilerinde yayınlandı. 1989 yılında fotoğraf sanatı ile ilgilenmeye başladı. İlk kişisel sergisini 1995 yılında Konya Güzel Sanatlar Galerisi'nde açtı, Konya Fotoğraf Amatörleri Derneğinin kurucu üyesi. Bu güne kadar 37 kişisel sergi açtı ve karma sergilere katıldı. Yörüklerle ilgili belgesel çalışmalar yaptı. Yaylaların Özgür Çocukları kitabı iki baskı yaptı. Oğuz'un yayınlanmış 18 öykü ve şiir kitabı bulunmakta. Dergi ve hikâye çalışmaları beş ayrı tezin konusu oldu. Farklı çalışmalarıyla sanatın çeşitli dallarında eserler üreten Oğuz ile projelerini de kapsayan bir söyleşi gerçekleştirdik.

 

Bir koltukta birçok karpuz taşıyorsunuz. Araştırmacı yazar, şair ve fotoğrafçısınız. Bildiğimiz kadarıyla da 18 kitabınız var. Bu kadar çok işe nasıl yetişiyorsunuz?

 Yaptığım çalışmalar birbirini bütünleyen şeyler. Örneğin fotoğraf çekimleri için geziyorum, gezerken insanları tanıyorum, beldelerin kültürlerini öğreniyorum. Böylelikle halk kültürü derlemeleri için fırsat oluşturmuş oluyorum. Sorun zamanı iyi kullanmakta. Fotoğrafı belgesel ağırlıklı çekiyorum. Göçer Sarı keçili Yörüklerini takip ettim, binlerce kare fotoğraflarını çektim ve Yaylaların Özgür Çocukları Yörükler adlı kitabım böyle çıktı ortaya. Fotoğraf için yola çıktığım zaman biliyorum ki gideceğim yerde bu konuda malzeme çok. Ayrıca insan varsa anlatacak çok hikâye vardır, çekilecek çok fotoğraf vardır. Zamanımı buna göre ayarlarım ve bir dakikamı bile ziyan etmemeye çalışırım.

 

Anadolu insanını yakinen görüyor ve Yörüklerin arasında yaşıyorsunuz. Kendinizi Anadolu insanı veya bir Yörük olarak tanımlayabilir misiniz?

 Elbette Anadolu insanıyım. Köyde metallerle büyüdüm. Oyuncağımı kendim oluşturdum ve köyde yapılabilecek bütün işleri yaptım, çobanlık dahil. Yetiştiğim köy çok eski bir köy, tarihi Selçuklulara dayanır ama Yörüklük gelenekleri hala devam ediyor. Göçerlerle bu kadar ilgilenmemin bir nedeni de bu.

 

 

Sevgili Zeki Oğuz “Seçme öyküler” isimli bir kitabınızın piyasaya çıkış tarihi çok yeni. Bu kitapta kendinizi anlattığınızı düşünenler var. Bu konuda söylemek istediklerinizi alabilir miyiz?

Yeni de değil tam 11 sene olmuş. Her yazar yazdıklarına biraz da kendini katar ama seçme hikâyelerde bu biraz fazlaca var. Okurlar kitabını okudukları bir yazarı hep merak ederler, ben de onları bu meraktan biraz olsun kurtarayım istedim.

 

Anadolu'nun en güzel illerinden biri olan Konya'da yerel gazetelerde yazılarınız, şiirleriniz ve fotoğraflarınız yayınlanıyor. Aynı zamanda belediye tarafından yayınlanan bir de kitabınız var. Eserleriniz hakkında aldığınız tepkileri ve ne hissettiğinizi merak ediyoruz.

 Belediye Kültür AŞ.nin yayınladığı Konya'nın Gezmeye Değer Kırk Yeri adlı kitabım gezi yazılarından ve fotoğraflardan oluşan bir kitap. İstedim ki insanlar bu güzel şehrimizi biraz daha yakından tanısınlar. Eserlerimle ilgili çok güzel tepkiler alıyorum. Elbette seviniyorum buna, demek ki çabam boşuna gitmiyor, diyorum.

 

 

Eserlerinizde Anadolu'nun çilekeş insanlarını anlatıyorsunuz. O ruh halini anlatmakta zorlanmıyor musunuz? Nasıl bir ruh halidir bu?

 O ruh halini onların arasında yaşarken ben de yaşıyorum onun için zorlanma söz konusu değil. Ben de o çilekeş insanlardan biriyim sonuçta. Ayrıca bu memlekette çile çekmeyen bir yazar var mı bilmiyorum. Kimse çektirmese devletin başındakiler çektirir.

 Kişisel ve karma sergilerin yanı sıra birçok kitabınız da var. Eserleriniz arasında elbette bir seçim yapamazsınız. Ancak yine de sizi en çok etkileyen eserinizi ve sebebini sorsak neler söyleyebilirsiniz?

 Bir yazar için ürettiği her şey öz evladı gibidir, bu yüzden ayrım yapamam. 

 

Gezip gördüğünüz yerleri fotoğraflıyorsunuz, vermek istediğiniz özel bir mesaj var mı?

Elbette var. Özellikle kırsal kesimde insanlar nasıl yaşıyorlar, ne çileler çekiyorlar, neye seviniyorlar, neye gülüyorlar, çektiğim her karede bunlardan bir parça vermek istiyorum. Kimi güzel bir fotoğraf deyip geçiyor çünkü anlatılanı görmek istemiyor, kimi de gerçekten görüyor verilen mesajı. Son yıllarda özellikle Yörükler üzerine sergiler açtım çünkü kimse onların sorunlarını anlamıyor, anlamak istemiyorlar

 Gerçekleştirmek istediğiniz projeleriniz ya da sergileriniz var mı?

 Konya'yı tanıtan ve 50 fotoğraftan oluşan bir sergiyi önemli şehirlerimizde açmak istiyorum ama bir memur emeklisi olunca bu iş hayli zor. Kimse de bu konuda destek olmak istemiyor. Fotoğraf daha doğrusu kültür/sanat ekmek getirmeyen bir uğraş onlar için.

 

ESERLERİ :

1)         Kavgadayız Her Saat (şiir 1970)

2)         Bebek (öykü 1981)

3)         Hayrat (öykü 1. Baskı 1990 ikinci baskı 1992)

4)         Ademin Kaburga Kemiği (öykü 1994)

5)         Yüreğimi Getirdim Armağan (öykü 1995)

6)         Ürkek bir Keklik (öykü 1995)

7)         Gezgin Yürek (şiir 1 baskı 1999 2.baskı Şafak Oğuz'un fotoğrafları ile 2005)

8)         Gelenekleri Görenekleriyle Konya Dağ Köyleri (halk kültürü 1. Baskı 1997 2. Baskı 2000)

9)         Dolavlı Yılmaz Güney (öykü 2002)

10)       Bir Bozkır Türküsü Beldeleri Yaylalarıyla Konya (gezi 2003)

11)       Yaylaların Özgür Çocukları Yörükler (araştırma 2004)

12)       Seçme Öyküler (2004)

13)       Toprak ve Gelenek (halk kültürü 2005)

14)       Taşra ve Gezgin (gezi 2005)

15)       Seçme Yazılar (2006)

16)       Yüzler (albüm 2007)

17)       Gümüş Saplı Bıçak Miço (belgesel/anlatı 2009)

18)       Konya'nın gezmeye Değer Kırk Yeri (gezi 2015)

 

 Dede Ardıç

Kocamış bir ardıcın yalnızlığını örter sis.

Sevgiliyi sarar gibidir,

Kayalara dolanmış dalları.

Kırağı düşer pörsümüş kabuklarına.

Kim bilir,

Kaç bin yıl kaç bin öykünün

Tanıklığını etmiştir.

Gölgesinde nice sevdalı,

Türküler çığırmıştır.

Zeki Oğuz

 

Hüzünlerim ve Yalnızlığım

Benim hikâyemi yeniden yazın.

Önce cüllükleri yazın,

Hani şu çığırtkan kuşları.

Onlar alıp götürdü hüzünlerimi,

Yalnızlıklarımı.

 Benim hikâyemi yeniden yazın.

Önce cüllükleri çağırın,

Getirsin çalıp gittiklerini.

Yüreğimin zenginliğiydi

Hüzünlerim ve yalnızlığım.

Zeki Oğuz

  

Yollar

Ne zaman yollara düşsem,

Zemheri girer canevime,

Özlerim sevmediklerimi bile.

Hele ayrılıklar,

Son bir bakış,

Son bir dokunuş,

Bağırsam gelir çığlık çığlığa.

Zeki Oğuz

 

 

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER