© Malatya Time

Kendi alanında Türkiye'nin tek ustası zamana yenilmedi!

Türkiye'nin tek tahta çivili ayakkabı üreten ustası, 66 yaşındaki Erol Hakan, 55 yıldır mesleğini yaşatmaya çalışıyor.


HABER MERKEZİ-MALATYA TİME 

Malatya'nın Arapgir ilçesinde yaşayan 66 yaşındaki ayakkabı ustası Erol Hakan 55 yıldır tahta çividen ayakkabı üretiyor. Türkiye'de mesleğin son temsilcisi olan Erol usta ilerleyen yaşına rağmen mesleğini yaşatmaya çalışıyor.

Erol Hakan babasından devraldığı tahta çivi ile ayakkabı yapan son usta. Artık Arapgir’de bulamadığı tahta çivileri Almanya’dan getirerek özveriyle zanaatini yaşatmaya çabalıyor. 10 yıllık çivi stoğu var. Erol usta, bu stoğu eritince mesleğe son noktayı koymayı planlıyor. Ancak asıl üzücü olan nadir rastlanan bu zanaatın Erol ustayla birlikte tarihin solgun sayfaları arasında yok olması. 

Röportaj: Arzu Arat Yenicil


Erol bey sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Ben Malatya’nın Arapgir İlçesi’nde geleneksel el sanatlarımızdan olan ‘‘Tahta Çivili Ayakkabı’’ yapan son ustayım.

Mesleği kimden öğrendiniz. Kaç yıl sürdü öğrenmeniz?

Mesleği babamdan öğrendim. Bizim işimiz tamamen el yapımı olduğu için çıraklık süremiz çok uzun sürdü. İlk okul çağlarında dükkana sürekli gelir giderdim. Sürekli babamı izleyerek, küçük işleri yaparak öğrendim. Ben baba mesleğini devam ettiriyorum. Ama 1 kişi isterse 2-3 senede öğrenebilir.

Neden bu mesleğe yöneldiniz?

Bu mesleği seviyorum. Babam yaparkende zanaata karşı bir ilgim vardı ve elimden bir çok iş geliyordu. Babamda bu işle iştirak ettiği için onuda yalnız bırakmamak adına bu mesleğe yönelerek babamla birlikte çalışmayı seçtim.



Mesleğinizle ilgili farklı bir yerden teklif aldığınız oldu mu?

Evet bazı büyük fabrikalardan teklif aldım ama gitmedim. Ben Arapgirimi, memleketimi seviyorum. İşimide severek yapıyorum. Bu yüzden şartları daha iyi olsada farklı bir iş bana cazip gelmedi. 

Mesleğinizi büyük kentlerde yapmayı düşündünüz mü?

Hayır düşünmedim. ‘’Tahta Çivili Ayakkabı’’ Arapgir ile özdeşleşti artık. Bana diğer illerden de teklif geldi. ‘Gel mesleğini burada icra et’ dediler ama ben gitmedim.

Ayakkabılar neden bir dönüşüme girdi. Eski tarz ayakkabılar neden yok oldu sizce?

Teknoloji gelişince hersey makineleşince bizim el yapımı ayakkabıcılıkta, yemenicilikte yani el sanatlarının hemen hemen hepsi değişime uğradı. Şimdi ayakkabıcılıkla ilgili bilgisi olmayan adam fabrika kurmuş günde 2000-3000 tane ayakkabı yapıyor. Ayakkabıcılığı bilmiyor yani ama her şeyi makine yapıyor. Bilgisayara yüklemiş bilgileri hepsi hazır çıkıyor. Ben sabahtan akşama kadar günde ancak 1 çift ayakkabı yapabiliyorum. Ustalığını, kalfalığını, çıraklığını tamamen kendim yapıyorum. Diğer büyük yerlerde farikaya gitmeden atölyelerde bile her işin farklı bir ustası vardır.      

   

Eski methodlarla yapılan ayakkabıların dayanıklılığı daha mı fazla?

Bizim yaptığımız ayakkabıların dayanıklılığı daha fazla. Türkiye’nin her yerine ben ayakkabı gönderiyorum. Ben genelde sipariş yaptığım için bir müşteri bir daha istesin, bir daha dükkanıma gelsin diye derininde, astarında, köseleninde en iyisini kullanıyoruz. Anlayacağınız malzemenin en iyisini kullanmaya çalışıyoruz. Tahta çivili ayakkabıların özelliği 70-80 yıl önce dikiş makineleri ve güçlü yapıştırıcılar olmadan önce Türkiye’nin her yerinde yapılan bir iş koluydu. Ağaç çivileri köselelere nemliyken çakıyoruz. O nemde ağaç genleşince tabanın derisiyle kösele tamamen bütünleşiyor. Deri kösele aşındıkça çivi de aşındığı için herhangi bir yıpranma olmuyor. Gayet sağlam ve sağlıklı oluyor yani.            
Kullandığınız malzemeleriniz neler?

Dana derisi, keçi derisi ve tabanda kullandığımız sığır derisi. Ökçe, topuk lastiği ve ağaç çivisi. Ağaç çivilerimizi Almanya’dan getiriyoruz. 65 yaşındayım. Allah sağlık verirse elimde 10 senelik çivim var. Sağlığım elverdikçe çivilerim bitene kadar bu mesleği yapmayı düşünüyorum.   

Ürünlerinizin fiyat aralığı nedir?

Şu an erkek ayakkabılar 300 TL, bayan yemeniler 250 TL.

Büyük markaların ürünlerini ve gelişen teknoloji trendlerini takip ediyor musunuz?

Tabii ki takip ediyorum. Onlardan model almaya çalışıyorum. Yani birazda zamana uygun ayakkabılar yapmaya çalışıyoruz. Daha önceki yıllarda atalarımızın, dedelerimizin giydikleri bayan ve erkek yemenileride yapıyoruz. Çokta rahat olduğu için bu ürünler müşterilerimizin çok ilgisini çekiyor. Ama teknolojik ürünleri kullanmıyorum tamamen el yapımı olduğu için çok emek istiyor. 

Hayatınızı bu mesleğe adamış bir zanaatkar olarak çevrenizden gerekli itibar ve değeri gördüğünüzde inanıyor musunuz?

Evet görüyorum. Buradaki Kaymakam’lığın, Malatya Valiliği’nin, belediye başkanlarının bize desteği çok. Gittikleri fuarlara bizleri götürüyorlar. Bu işin Malatya’nın Arapgir İlçesi’nde halen yapıldığını gösteriyoruz. 

Aile içi ve yakın çevrenizden birine el verdiniz mi? Gençlere mesleğinizin kolay ve zor yanlarından bahseden misiniz?

Öğrenen olmadı. 2 oğlum var. Büyük oğlum biraz bilir. Ama oda memur olduğu için üzerinde duramadı. Bizim iş biraz zor. Gerçi her mesleğin kendine göre bir zorluğu var. Ama öğrendikten sonra birazda el becerisi varsa yapacağı her şey kolaydır. Yetenek çok önemli. Göz aşinalığıda olunca zor kelimesi ortadan kalkıyor. 

Neden kimse bu mesleği tercih etmiyor sizce?

Önceden dükkanımızda babamın yanında bizimle çalışan 4-5 tane kalfa ve çırağımız vardı. Askere gidene kadarda çalışırlardı. Askerden geldikten sonrada babam onlara dükkan açardı. Kendi namlarıyla kendi iş yerleri olurdu. Babam sermayelerini verirdi. Onlar kendi işlerinde çalışırdı. Babam vazifesini yapardı. O zamanlar ilk okulu bitiren çocuklar gelirdi çalışmaya. Şimdiki gibi eğitim mecburi değildi. Bundan 40-50 sene önce el sanatları daha cazip bir meslek koluydu. Şu anın zanaatkarları da o zamanın ustalarından işi öğrenmiş kişilerdir. Şimdi bizim zanaatkarların yanına gelipte meslek öğrenen yok. Benim yanıma çalışmaya gelen biri oldu. Bu arada benim yanımda çalışana İŞKUR maaşta veriyor. Çocuk geldi karşıma oturur oturmaz cep telefonunu çıkardı cebinden oynamaya başladı karşımda. Biraz durduktan sonra sordum; ‘‘Sen niye geldin buraya?’’ diye cep telefonunu yenilemek istiyormuşta maaş cazip gelmiş onun için gelmiş meğer. Baktım ki öğrenmeye niyeti yok onun aklı cep telefonunda yollarımızı ayırdık.    
       


Bir Arapgir’li olarak Arapgir’i sizden dinleyebilir miyiz? 

Arapgir tarihi bir yer. Şimdiye kadar sarayda bulunan 30 küsür tane Osmanlı paşası çıkarmış Arapgir. Çanakkale mevki komutanı Cevat Çobanlı Paşa Arapgir’li. Burada evi, konağı, camiisi var. Babası o zamanın sadrazamı Şakir Paşa’nın evi, camiisi var. Nasıl anlatayım tam bir Osmanlı kenti. Önceden Elazığ’a bağlıymış. Arapgir’de bir Harput kültürü var. Tamamen değişik bir yer. Arapgir’e gelenler çok memnun ayrılıyorlar. Havası temiz, suyu bol 10 bin nüfustan oluşan küçük şirin bir ilçe.       

Tarihin bir çok döneminde önemli bir yeri olan Arapgir’de yaşamak sizin için ne ifade ediyor?

Benim için çok şey ifade ediyor. Arapgir’i çok seviyorum. Onun içinde şimdiye kadar Arapgir’den ayrılmadım. Çocuklarımın biri İzmir’e, diğeri Ankara’ya yaşadıkları yere yerleşmem için çok ısrar ediyor. Ama ben hiç bir yere gitmiyorum Arapgir’deyim. Ben burada çok rahatım. İnsanlarda burada çok rahat. Kavga yok, olay yok burada. Çarşı’daki esnafımız mesela bakkalımız, nalburumuz gündüz dışarıda olan malzemelerinin üzerlerine bir perde atar öyle evlerine giderler. Arapgir böyle bir yer.         

Son dönem ilçede olan gelişmelerden memnun musunuz?

Memnunum. Mesela iş adamımız Acıbadem Hastaneleri’nin sahibi Mehmet Ali Aydınlar Arapgir’e çok büyük yatırımlar yaptı. Arapgir’den hiç elini çekmiyor. Devletimizde sağ olsun hastanemiz, yolumuz gayet güzel. Hiç bir sıkıntımız yok yani burada yaşamak çok güzel.  

Keyifli sohbetiniz için teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim. 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER