© Malatya Time

'Malatya'ya bir hedef konulması lazım...'

Ahmet Münir Erkal:Bilinçli bir toplumunrefahı üst seviyededir  Malatya?da 2 dönem belediye başkanlığı ve 1 dönemde milletvekilliği yapan Ahmet Münir Erkal ile insan ve toplumsal bilinç üzerine güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Ahmet Münir Erkal?ın siyasi ve özel hayatına dair fikirlerine de vakıf olduğumuz bu güzel sohbeti siz değerli okuyucularımızın istifadesine sunuyoruz.Bir siyasetçi ve yönetici olarak, toplumun ile yönetici adayının nelere dikkat etmesi gerektiğini anlatabilir misiniz?Yerel yönetim ile merkezi yönetim gibi iki önemli konu var. Yerel yönetimde başkanlık sistemi vardır. Merkezi yönetim ise parlamenter sistemi benimsemiştir. Başkanlık sistemi ile yürütülen yerel yönetimin başkanını seçmek büyük önem taşımaktadır. Biliyorsunuz bu işi 10 sene boyunca yapmış biriyim. Nasıl yapılırsa doğru olur diye soracak olursanız? Bu işin bir felsefi yönü bir de teknik yönü vardır. Fatih Sultan Mehmet Han diyor ki: Hüner bir şehr bünyâd etmektir; Reâyâ kalbin âbâd etmektir. Yani marifet-ustalık bir şehri bir taraftan imar edeceksiniz. Diğer taraftan da icraatlarınızla insanın kalbini hoş tutacaksınız. Yöneticilik zor bir şeydir. İki farklı parametreyi bir arada tutabilmektir. Bir yandan bayındırlık hizmetleri yapacaksınız. Bir beldeyi insanca yaşanabilir standartlara getireceksiniz. Bir taraftan da insanları mağdur etmeyecek, insanca yaşamanın standartlarını oluşturacaksınız. İmar çalışması yaparken, çevrenin bir bütün olarak korunmasını sağlayacaksınız. Suyun, yeşilin,  sosyal altyapının ve teknik altyapının iyi oluşturulması gerekmektedir. İnsanca yaşama standartları oluşturulması gerekmektedir. Tarihi ve kültürel çevre de çok önemlidir. Bütün bunların korunması gerekmektedir. ?Hedefsiz gemiye hiçbir rüzgar yardım etmez.? Diye bir söz vardır. Ortaya bir hedef konulması gerekir. Biz de seçilir seçilmez 2015?İ hedef koymuştuk. 25 sene sonra Malatya halkına nasıl bir kent bırakacağımızın hedefini açıkladık. Bu, cesaret, bilgi ve birikim isteyen bir yaklaşımdır. Bu vatandaşın da istediği , arzuladığı bir uygulamadır. Plan, proje ve maketlerinizi ortaya koyacaksınız ve halkınızla istişare edeceksiniz.Göreve geldiğiniz zaman ilk icraatınız ne oldu?Malatya?nın ulaşım planlamasını ele almakla işe başladık. Göreve başlar başlamaz kuzey çevre yolu , güney çevre yolu projelerini ortaya koyduk. Ve  1/25 000 nazım plana tescil için uğraştık ve tescil ettik. 55 e yakın projeyi hemşerilerimize sunduk. Ulaşım planlaması insan vücudundaki damarlar gibidir. Eğer bir damar görev yapmıyorsa, gerekli uzva kan gitmiyorsa o uzuv çürür. Aynı şekilde kent alanlarının da ulaşım planlamasının , yapılması gerekmektedir. Eğer ulaşım planlamasını yapmazsanız kentin o uzvunun çürümesi ve yok olmasına sebep olursunuz. Her kentin kendine has olmazsa olmazları vardır.  Kent alanlarında doğru dürüst bir ulaşım planlaması yapmazsanız oralar çürür ve yok olur. Eğer bunları yapmazsanız kenti yok edersiniz. Ayrıca milletin parasını yok etmiş olursunuz. Bunun örnekleri vardır. Eğer milletin parasını doğru , verimli , rantabl bir şekilde kullanmazsanız yaptıklarını çürümeye terk edeceksiniz demektir. Siz en doğru bir şekil de en rantabl şekilde bir plan ortaya koymazsanız milletin parasını çar çur etmiş olursunuz. Bu planları projeleri hazırlamaya mecbursunuz. Milletin parasını boşa harcamak ise bu tamamen insanlara büyük haksızlıktır, zulümdür. Bu tür yaklaşımlar merkezi yönetim için de geçerlidir. Dünyanın geldiği noktada budur. Â Yerel yönetime aday olan kişinin liyakatıyla ilgili ne söylemek istersiniz? Bu insanların doğru hükmetmesi için ne gerekmektedir? Liyakat ve  ehliyet meselesi bizim inancımızda da vardır. Dünyanında en önemli meselesidir. Yüce kitabımızda Cenab-ı Hakk, Nisa suresi 58?de ?Emanetleri ehil olanlara veriniz? diye emrediyor. Çünkü her görev emanettir. Bu çok güzel bir yaklaşımdır. Geçiçi olduğunuzu bilerek icraat yapmak dengeleri yerine oturtur.Siz yapacaksınız sizden sonra gelenlere devredeceksiniz. Bu emanetler ebedi olarak sizin üzerinizde kalmayacak. Bu görevleri ehliyet ve liyakat sahibi kişilere vermemiz emrediliyor. Peygamber Efendimiz işi ehline vermemeyi kıyamet alameti olarak belirtiyor. ?Emaneti zayi ederseniz kıyamet kopar? buyurmuştur. Kıyamet ne zaman kopar diye sordukları zaman ?Emanet zayi olduğu zaman? buyurmuştur. ?Emanetin zayi olması ne demektir? denilince, ?Emaneti hakiki sahiplerine vermezseniz o zaman kıyamet kopmuş demektir. O zaman kıyameti bekleyin? buyurmuştur. Ehil olmayan kişilere verilen yönetim şekli , beraberinde sosyal kargaşayı , huzursuzluğu , kaynak israfını getirir. Bu bir nevi küçük kıyamettir. Dünya bunu keşfetmiştir. Bundan dolayı, yönetici seçimi her alanda en önemli tercih olarak ortadadır. Eğer yönetimi ehliyetli ve liyakatli insanlara vermezseniz, kaynakların yanlış kullanılması ve  insanların yanlış yönetilmesi , silsile halinde, kayıp yıllar, kaynak israfları , huzursuzluklar , hırsızlıklarla o topluma çöküş zamanları yaşatır. Ehliyet ve liyakat meselesini biraz daha açabilir misiniz?Nedir ehliyet ve liyakat? Belediye başkanına baktığınız zaman, Yönetimin temelinde iki esas var. Birincisi dürüst ve namuslu olacak. Yani çalmayacak ve çaldırmayacaktır. Çünkü eline bir güç veriliyor. İkincisi ise işi bilecek. Bu ikisinin bir arada olması gerekmektedir. Belediyeciliğe baktığınız zaman ağırlıklı olarak imar hizmetini görürsünüz. Kentin planlanması, yönetilmesi, yeşil alanlar, okullar ve yollar gibi sosyal ve teknik altyapısını oluşturmasıdır. Bizim inanç değerlerimizde kültür değerlerimizde yeşil ve suyun ayrı bir bütünlüğü vardır. Yeşili ve suyu kentin çeşitli yerlerine serpiştirmek gerekmektedir. Biz gelir gelmez 25 binlik nazım planını değiştirmek istedik. Dedik ki ?Bu plan eski ve kötü, modası geçmiştir. Yeni değerlere göre planlanması lazımdır. Malatya?ya bir hedef konulması lazım ve o plan üzerindeki yatırımların ortaya konulması lazım? dedik. Belediyecilikte liyakat vasıfları dediğiniz zaman birincisi budur. Maharet meselesine gelecek olursak, bilgi, birikim, ağırlık ve vizyon olacaktır. Değerlendirme ve insani ilişkiler bütün bunlar bir araya gelirse yöneticilik ortaya çıkar. Bir insan bir yere gelse hiçbir şeyi bilmese işi bürokrasiye teslim eder. Siz bir yere gelip de hiçbir şey bilmezseniz bürokrat ne derse onu yaparsınız. Böyle bir uygulamanın bedelini vatandaş öder. Amme hakkı , kamu hakkı dediğimiz olay mesuliyeti büyük olan bir olaydır. İnsan hesap vererek yaşar, dünyada üstlerine hesap veren insan diğer tarafta da kainatın sahibine hesabını verecektir. Mesuliyet, ?Yaptığın işin hesabını birine vereceksin? demektir. Yaptığın iş doğru ise mükafatını, yanlışsa cezasını alacaksın demektir. Yaptığımız işin hesabını, vatandaş sormazsa, devlet soracaktır. Devlet sormazsa, Allah soracaktır.  Böyle  düşünmemiz gerekir. Bu inancımızın gereğidir. Böyle bir otokontrol mantığı ile yaptığınız işler hayırlı ve bereketli olur. Â Şu anki durumu nasıl görüyorsunuz? Zaten ben şuna inanırım bu tarzda altyapısı oturmuş bir insan kaldıramayacağı bir yükün altına girmez. Haddini bilmek çok önemlidir. Eğer bir insana bir görev verilecekse haddini bilerek hareket etmelidir. Benim dualarımdan biridir ?Kaldıramayacağım yükü yükleme, Hesabını veremeyeceğim bir yükü yükleme? diye dua ederim. İnsanın kendi karakterini ve meziyetlerini bilmesi çok önemlidir. Maalesef öyle kötü bir gelenek olmuştur ki, bizim değerlerimizin kabul edemeyeceği bir uygulama olmuştur. ?Benden istenenleri hayata geçirebilir miyim veya bu insanlar benden razı olur mu? diye düşünmeden yönetime talip olunuyor. Böyle bir insandan korkulur. Binlerce insanın vebalini üstlenen bu insandan korkulur. Peygamberimizin ?Bir milletin idarecisi hizmet edendir? buyurmuştur. Bir insan eldeki kaynakları en verimli bir şekilde kullanabileceğine kanaat getirmiyorsa o hizmete talip olmamalıdır. Maalesef böyle bir hassasiyeti olmayan insanlar yönetimlere gelmektedir. Bu işe layık olmadığını bile bile ona destek olunuyorsa ona destek olan için de aynı mesuliyet vardır.Ülkemizin ve Malatya?nın refahı için neler yapılmalıdır?Şimdi Türkiye?nin geldiği noktada otokontrolün derhal yapılması gerekmektedir. İdare i maslahatçı mantık, günü kuraran zihniyet ,olduğu sürece düzlüğe çıkamayız. Dünya bunun örnekleriyle doludur. Bu söylediğim değerler tamamen İslam?ın değerleridir , evrensel değerlerdir.  İşi bilen adam bilmeyenin 10 senede yaptığı işi 1 senede yapar. Başkasının 10 saatte yaptığını 1 saatte yapar. İşi bilmeyen bir insan tereddütlü hareket ederken, işi bilen kesin ve kararlı hareket eder. Kaynağı nasıl kullanacağını bilir. İnandığı için kararlı hareket eder. Dolayısıyla aynı durum merkezi yönetim için de geçerlidir. Ülkeyi planlama ve bölgeyi planlama teknikleri vardır. 10 yıllık, 30 yıllık hatta 100 yıllık planlamalar yapılır. Bir devletin en önemli görevi vatandaşa kendini tanımlayacak ve kendini öğretecek ortamı oluşturmaktır. Böyle bir eğitim ve kültür altyapısı vermek devletin en önemli görevidir. Kesinlikle ciddi bir eğitim altyapısı oluşturulmalıdır. Kendisini yönetenleri seviyeli ve ciddi bir şekilde eleştirecek. Böyle bir insan topluluğu oluşturduğunuz zaman otokontrol kendiliğinden gelir. Böyle bir toplumun oluşması devleti yönetenlerin de daha ciddi , daha sorumlu davranmasını sağlayacaktır. Kitap okumayan bir toplum kazanamaz. İnsana, kitap okuyacak, gazete okuyacak, dünyayı ve kainatı yorumlayacak eğitimi kazandırmak zorundasınız. Kadınımız erkeğimiz hepimiz okuyacağız. Tarihimizi, geçmişimizi, geleceğimizi ve dünyaya ne için geldiğimizi bileceğiz ki çocuklarımıza ne bırakmamız gerektiğinin de farkına varalım.Hayatında kitap okumamış insanlar var şu anda. Böyle bir şeyin olması ne kadar hazindir. Peygamber efendimiz ?İlim Çin?de olsa arayın bulun.? Buyurmuştur. Ayet-i Kerime?de ?Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? buyrulmuştur. Bir devlet bunu yapmak zorundadır. Bunu yapabilmesi için bir planı projesi olacaktır. Hedef koyacaktır. 3 senelik 5 senelik hedeflerle liseyi bitirme oranını artıracaktır. Fakat bu eğitim ve öğretim kuru bir mantıkla değil , içeriği , muhtevası çok iyi doldurulmuş olarak ortaya konulmalıdır. Bunun nasıl yapılacağı üzerine kafa yorulsa çok büyük projeler ortaya çıkacaktır. İnsanımızın, varoluş gayesini , kim olduğunu, nereye gittiğini , dünya ve kainattaki konumunu sorgulayacak bir yapıyı oluşturacaksınız. En hayati şey budur. Bunun dışında stratejik planlar , nazım imar planları, doğal kaynakların kullanılması, tarihi ve kültürel varlıkların düzenlenmesi vb. yapılmalıdır. Günü birlik politika ve idare-i maslahatçı zihniyet baş belamızdır. Derinliği olmayan, vizyonu olmayan, küresel gerçeklerden habersiz, çağımızın bilgi çağı olduğunu kavrayamayan ve bilgiyi kullanamayan ve üretemeyen bir zihniyet felaket demektir.  Sayın Erkal, anlattıklarınızın ışığında toplumumuzun değerlerini nasıl sorgulamamız gerekir?Hem değerlerimizde, hemde evrensel yaklaşımda,  üç temel kaide  vardır. Adalet, meşveret ve ehliyettir. İstişari mekanizmayı doğru kullanırsanız büyük potansiyeller ortaya çıkarırsınız. Bütün bir toplum olarak katkıda bulunulması gerekmektedir. Çıkan kanunun altında yaşayan insanlar ?Benim kanunum? diyebilmelidir. Bugünkü uygulamada milletvekilinin elinden geçen kanundan haberi dahi olmuyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir milli istişare kurulu olmalıdır. Adalet de çok önemlidir. Adaletin doğru olması için de hak kavramının doğru ortaya konulması gerekmektedir. Hak kavramının doğru esaslar üzerine oturtulmuş olması gerekmektedir. Haklar yanlış olursa hukuk yanlış olur. Hukuk yanlış olursa adalet olmaz. Ehliyet meselesine gelince önce millet bunun sorgulamasını yapacak. Millet bu sorgulamayı yapmıyorsa şikayet etmeyecek. ?Ankara?dan önümüze konuluyor? diyerek kurtulamazsınız. Doğruyu da yanlışı da iyi tartmak gerekiyor. Eğer yanlışsa tavrınızı tepkinizi koyun. Bunun hesabı vardır. Yanlışa tepkisini koymayanlar için Peygamber Efendimiz ?Onlar yaşayan ölülerdir.? Buyurmuştur. İnsanların yanlışa tavır koyup, doğruyu da tasdik etmedikleri sürece şikayet etmeye hakları yoktur. Bu iş hatır gönül işi değildir. Eğer işi bilmeyen bir insana 400-500 bin kişinin yönetimini veriyorsanız o zaman bu görev verdiğiniz kişiden şikayet etmeyeceksiniz. Bilgi yönetimini iyi bileceksiniz. Bunların hakkını vermezsek şikayet etmeye hakkımız yoktur. Bunun yüzünden küresel güçlerin oyuncağı olmuş durumdayız. Bakın burada bir örnek vermek istiyorum. Bir şirket var. Bunun piyasa değeri ülkeler sıralamasındaki değerle ölçüldüğünde 20. Sıradadır. Düşünün Türkiye ise 17. Sırada. Koskoca bir ülkeyi neredeyse bir şirketle aynı ekonomik değere getirmişiz. Eğer ülkeyi yönetemiyorsanız ehil olanlara yerinizi terk edeceksiniz. İnancımızı hazmetmediğimiz içselleştirmediğimiz ve şekli yaklaşımlarla yaptığımız zaman bu noktaya gelmiş oluruz. Ülke yönetimi sözkonusu olunca küresel düşünmeyi asla gözardı edemezsiniz.  Buna mecbursunuz. Şimdi bilgi ve haberleşme teknolojilerine hükmedemezseniz sizi yöneteceklerdir. Toplum mühendisliği yapma mekanizmalarının iyi anlaşılması gerekmektedir. Ortaya projeler koymak gerekmektedir. Kendi kaynaklarının doğru tespiti ve bilgiyi kullanmayla ilgili projelerinizi ortaya koymanız gerekmektedir.Malatya Kürecik?te kurulan Füze Kalkanı meselesi ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?Biraz önce küresel ilişkilerden bahsederken bir planlamanın olması gerektiğini söylemiştim. Türkiye?de İncirlik üssü gibi bazı üsler var. Füze kalkanı gündeme geldiğinde kabul edenler de kabul etmeyenler de oldu. Rasmussen buraya geldiğinde talebin Türkiye?den geldiğini söyledi. Ama işin başında halka böyle anlatılmadı. Sanki biz istemiyoruz. Nato veya Abd istiyor havalarına girildi. Bu fevkalede yanlıştır. Kimsenin halkı kandırmaya hakkı yoktur. Dış ilişkilerde mümkün olduğu kadar şeffaf olunmalıdır. Ve halkla olaylar paylaşılmalıdır. Dolayısıyla, böyle bir olayın iyi incelenmesi lazımdır. Yabancı bir ordu gelip sizin topraklarınızda bir sistem kuruyor. İleri teknoloji ürünlerini sizin topraklarınıza kurarlarken, çok iyi analiz etmeniz gerekmektedir. Eğer bu kalkanı siz istediyseniz. Bunu halkınıza anlatmak zorundasınız. Bu hafife alınacak bir olay değildir. Devlet adamlığı ciddiyet ve mesuliyet gerektirir. Bu gibi olaylarda şeffaf olunmalıdır. Halka anlatılmalıdır. Bunu sadece füze kalkanı için değil genel olarak söylüyorum. Buna Rusya ve İran gibi ülkelerin tepkileri geliyorsa bu çok ciddi bir meseledir. Bu tür işlerde Meclis?te bir mutabakat sağlanması lazımdır. Ebedi muhalefet mantığı ile , muhalefet istemiyorsa ben isterim mantığı , yaklaşımı çok basit mantıktır.Gençliğin ahlaki olarak çökme noktasında olduğunu söyleyenlere rağmen şahsi olarak gördüğüm konu çökme noktası geçilmiş, çöküş gerçekleşmiştir. Benim acizane görüşüm bu şekilde. Sizin bu konuyla ilgili fikrinizi alabilir miyiz?Sizin bu görüşünüze katılıyorum. Bir toplumun değerleri yoksa bir sürüden farkı yoktur. İnsanı sürüden ayıran faktör, belli bir ilkeler ve değerler manzumesinin olmasıdır. Millet olarak bin yıllık İslam toplumu olarak da bin 500 yıllık bir birikimimiz vardır. Peygamber Efendimiz ?Ben yüksek ahlakı tamamlamak için gönderildim.? Buyurmuştur. Toplumumuzda erozyon görüyorum. Gençlerimizde bizi üzecek boyutta , bir dünyevileşme ve değerleri göz ardı etme görüyorum. Bunun arka planını iyi görmek gerekir. Slogan Müslümanlığı , gerçek müslümanlığın önüne geçiyor. Rahmetli Cemil Meriç diyor ki, ?Slogan ilkel düşüncenin ideolojisidir? İslam derinlik ister. İddia ettiğiniz değerleri hazmedeceksiniz. Burada bir örnek vermek isterim. Bir insanın hakkında doğru olan bir şeyi arkasından söylüyorsunuz. Ancak o kimse bunun söylenmesini istemiyor. Bunun adı gıybettir. Ayrıca bu insanın hakkında söylediğiniz şeyde yalan da varsa, bu da iftiradır. İslam?ın ortaya koyduğu değer budur. İnsana verilen etik değerlere bakın. Ne kadar ince ve hassas bir saygı ve hürmet var. Ben çok aradım böyle bir şeyin dünyada başka bir örneği yoktur. O değerleri öyle hazmedeceksiniz ki bunların kalbinize sinmesi gerekir. Bunları öyle hazmedeceksiniz ki sizin için refleks haline gelecektir. İmani hükümler ve akaid böyle bir şeydir. Söyleyeceksiniz ama yapmayacaksınız. Bu ikiyüzlü yapı , asla bizim değerlerimizde, kültürümüzde , inanç değerlerimizde olmayan bir anlayıştır.  Kültür dediğimiz hadise binlerce yılda oluşur. Genetiğinize işler. Değerleriniz ve kıymetleriniz olacak ve bunları yaşatacaksınız. Maalesef gençlerimizde aşınma ve çözülmeyi  ben de görüyorum. Her şey yüzeyselleşmiş durumda. Her şey yapmacıklaşmış. Arka planda müşahede ettiğim zaman, şekilcilikten öteye geçmediğini görüyorum. Müslüman gösterişle iş yapmaz inanır ve inandığı gibi yapar. Hazreti Ali?ye atfedilen bir söz var: ?İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.? İnsan ekolojik bir varlıktır. İnsan ya etkiliyordur ya da etkileniyordur. Bu dediğiniz çöküşü ben de izliyorum. Bu çöküşün temelinde dünyevi değerleri ele geçirmek istemenin ana amaç olması vardır. Bunun da temelinde,  insanın , kendi değerlerini sathi , yüzeysel , şekli olarak algılaması vardır.. Çok kötü bir imtihan verdik. Maalesef imtihanımızı kötü verdik. Bundan ciddi bir ders çıkarmamız gerekiyor.Sayın Ahmet Münir Erkal?a böylesine güzel bir sohbet ortamı oluşturduğu ve tecrübelerini bizimle paylaştığı için teşekkür ederek yanından ayrıldık.   

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER