© Malatya Time

Ötekileştirmek veya!..

Daha önce çeşitli vesilelerle gazetecilikle birlikte kağıt ticaretiyle iştigal ettiğimizi belirtmiştim. Yıllar önce başımdan geçen bir hadise bende büyük yaralar açmıştı. Kağıt ticareti yaptığım işyerim soyulmuş ve ticari hayatım bitme noktasına gelmişti.
Benim için büyük sıkıntılara sebep olan bu hadisenin sorumlusunun kim olduğunu öğrenince dünya başıma yıkıldı sandım. İşyerimi soyan kişi 15 yıldır tanıdığım ve güven duyduğum bir dostumdu. Bu olayı o dönemde kimselere anlatamamıştım. Anlatmaya çekinmiştim. “Beni soyan en yakın arkadaşımdır” desem yüzüme olmasa bile arkamdan “Ahlaki seviyesi sıfırın altındaki biriyle nasıl arkadaş olabilir?” diye konuşacaklarından ve beni de aynı ahlaki yapıya sahip biri olarak göreceklerinden endişe etmiştim. Endişemin haklılığı veya haksızlığıyla ilgili bugün de bazı durumlarda ikilem yaşamıyor değilim ama artık köprünün altından çok sular geçti. Belli bir olgunluğa ve kimliğe sahip olduğumun bilinciyle toplum tarafından özü-sözü bir birey olarak kabul gördüğüm farkındalılığıyla yaşıyorum. Biliyorum ki yanıma yaklaşanlardan etkilenmeden doğru bildiğimi doğru bildiğim şekilde yapıyorum. Herhangi birinin kınamasının veya beğenmesinin endişesini taşımıyorum.
Geçmişte ticari hayatıma büyük bir darbe vuran bu hadiseden sonra yaşadığım endişeyi dile getirmemin bir sebebi var elbette.
 
CEMAATİN ADAMLARI İLE HÜKÜMETİN ADAMLARI…
 
Malum olduğu üzere ülkemizde Hükümet-Cemaat çatışması tüm hızıyla devam ediyor. Konuya objektif olarak yaklaşan ve tartışan insanlara her iki taraftan da ağır ithamlar geliyor. “Sen bizim tarafımızda değilsen, öteki taraftasın” şeklinde bir yaklaşım sözkonusu. Elinde imkanı olanlar işi biraz daha ileri götürerek, fişlemelere başlıyor. Kimisi “Cemaatin adamları” diye fişlenirken kimisine de “Hükümetin adamı” yaftası yapıştırılıyor. Fillerin bu tepişmesinde yine olan çimenlere oluyor.
 
GAYRIMÜSLİM'İ HOŞ GÖREMEM
 
Acizane fikrimi beyan etmek isterim. Biliyorum ki bu yazının kendileri aleyhine olduğunu düşünenler hemen karşı tarafın yaftasını boynumuza asacaktır. Ancak daha önce de belirttiğim gibi doğru bildiğimi doğru bildiğim şekliyle söyleyeceğim. Sayın Fethullah Gülen veya cemaatiyle ilgili hiçbir bağım yoktur. Hatta “Dinlerarası diyalog” ve “Medeniyetler ittifakı” tabirlerini saçmalıktan başka bir şey olarak görmediğimi de çeşitli vesilelerle dile getirmişimdir. İnancım gereği ehli kitap olan; Yahudi ve Hıristiyanları, yaptıklarından dolayı hoş görmem, onaylamam mümkün değil.
 
 
BİR İŞ DOĞRUYSA “DOĞRUDUR” DERİZ
 
Bir de Ak Parti yani hükümet çevresine bir bakalım. Malatya'ya özel yayınımız sebebiyle Ak Parti'nin Malatya'da yaptığı düşündüğümüz yanlış icraatlarını sonuna kadar eleştirmişimdir. Bunu teyit edecek husus ise hakkımdaki davaların büyük bir kısmı sözkonusu partinin mensupları tarafından açılmış olmasıdır. Bir iş doğruysa “doğrudur” deriz. Yanlışsa da “Doğrudur” dedirtmek isteyenleri karşımıza alır, gereken cevabı veririz.
 
 Dershaneler konusuyla başlayan ve 17 Aralık'taki soruşturmayla tavan yapan Hükümet-Cemaat çatışmasında gelinen nokta büyük bir ekonomik ve siyasi tahribattır. Milletin hukuk sistemine olan güveninin sarsılmasıdır. Hal böyleyken muhalefet partilerinin tutumunu da tasvip etmediğimi belirtmek isterim. “Karşınızdaki insanlar kötüyse niye arkadaşlık veya yoldaşlık yaptın?” tarzındaki eleştirileri doğru bulmuyorum. Beşerin yolunu şaşırma, hedefinden sapma ve hata yapma ihtimali daima vardır. Önemli olan meydana gelen kazanın hasar tespitinin yapılması ve buna benzer kazaların bir daha yaşanmaması için iyileştirmeler yapılmasıdır. Ortada hukukla ve kolluk kuvvetleriyle ilgili nahoş bir durum vardır. Önemli olan bu nahoş durumu daha da içinden çıkılmaz hale getirmeden atlatabilmektir. Eğer bu durum ortadan kaldırılmazsa, bugün bu ülkeyi yönetenlerin yarın muhalefete düşmeleri durumunda başlarına gelecekleri düşünmek bile istemiyorum. Güçlünün güçsüzü ezme, parçalama ve yok etme isteği bugüne kadar ülkemize çok büyük bedeller ödetti. Halen de ödetmeye devam ediyor. Ülkemizi yönetenlerin, muhalefetin ve bunların arasındaki ilişkileri kontrol etmekle görevli kişilerin akl-ı selimle hareket etmeleri gerekiyor. “Lider ülke Türkiye” düsturunu uygulayabilmenin tek yolu budur.
 
TEK İSTEKLERİ BEŞERİYETİN BEKÂSIDIR
 
Bu arada ülkemizdeki toz-duman bulutu arasında Malatya Belediyesi'nde de fişlemelerin yapıldığıyla ilgili bazı duyumlar almaya başladık. İnşaallah bu duyumların aslı astarı yoktur. İlimizi yönetenlerden bazı isimlerin (Üst düzey yöneticiler) Okyanus ötesine geçerek, malum çevrelerle sırf siyasi beka adına diyalog içinde olduklarını öğrendik. Bu isimlerden biri sayın Ahmet Çakır. Evet sayın Ahmet Çakır'ın Pensilvanya'ya gidip, Fethullah Gülen ile görüştüğü iddia ediliyor. Bununla  birlikte şimdilik isimleri bizde saklı başka insanların hizmet hareketiyle bir gönül bağlarının olmasını bir yere kadar normal karşılayabiliriz. Çünkü, Allah, din ve Kur'an hassasiyetinin olması kul hakkına da riayeti getirir. Ancak, kendilerini seçenleri duymayarak yapılan bu hareket kesinlikle tasvip edilemez. İnanıyorum ki, Hükümet-Cemaat çatışmasındaki tarafların tabanının tamamı iyi niyetle hareket ediyor. Biliyorum ki, her iki tarafın tabanının tek isteği beşeriyetin bekâsıdır.
 
Murad ÇETİN

Orijinal Fotoğraf:
 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER