© Malatya Time

Seçim, terör, katliam, ölüm...

Adem insanoğlu yazdı...

22ekimademihsanoglu

Ankara Katliamı!

Yazıma başlarken öncelikle Ankara'da meydana gelen menfur saldırıda ölenlere Allah'tan rahmet dileyerek başlamak istiyorum. Meydana gelen bu elim olay, bize ülke olarak terörü bitirebilmemiz için daha çok yol kat etmemiz gerektiğini gösterdi. Yaşanan bu olayda devlet görevlilerin zafiyeti var mı/yok mu, yapılacak soruşturma neticesinde ortaya çıkacaktır. Fakat medyadaki bazı eleştirileri anlamak oldukça zor geliyor bana. “Bu adamlar elini kolunu sallaya sallaya nasıl geldiler, canlı bombalara yardım edenler nasıl kaçtılar, Polis neden yakalamadı… vb.” Bu soruları soranlar bilinçli olarak bir algı operasyonu yapıyorlar. Sanki bu olayı gerçekleştirenler sıradan insanlarmış gibi davranıyorlar. Amaçları devletin aciz olduğuna dair milletin kafasını karıştırmaktan başka bir şey değil. Zira hepsi biliyorlar ki, bu olayı gerçekleştirenler profesyonel bombacılar.Yabancı ülkelerin ajanları tarafından eğitilmiş donanımlı kişiler. İstihbaratı, istihbarata karşı koyma tekniklerini, teknik takipten ve sıcak takipten kurutulmayı iyi bilen profesyonel kişiler. Normal şartlarda sen/ben gibi davranabiliyorlar. Yüzlerinde bir anlık endişe bile yok. Nereden nasıl geçeceklerini iyi bilen kişiler. Öyle sıradan insanlar değiller. Bu tür adamlar istedikleri bütün ülkelerde bu tür eylemler gerçekleştirebilecek kapasitede kişiler. Devlet bunların çoğunu biliyor ve takibe alıyor ama bir yerde izlerini kaybettirebiliyorlar. Çünkü izlerini kaybettirebilecek eğitime sahipler. En gelişmiş istihbarat örgütlerine sahip Amerika ve İngiltere gibi ülkelerde de bu durumlar yaşanıyor. Kaldı ki; onların ülke içinde uğraştıkları PKK, DAEŞ, DHKP-C vb. örgütler yok. Üstelik onların kanunlarına göre, kişinin olayı işleme ihtimalinin olması bile tutuklanması yeterli sebep. Bütün bunlara rağmen o ülkelerde bu tür olaylar olabiliyorsa, bizim ülkede olmasını çok büyütmemek gerekiyor. Eminim ve biliyorum ki; devletimizin istihbarat örgütleri olmasa her gün ülkenin bir başka yerinde bu tür olaylar vuku bulur. Hemen hemen her gün devlet tarafından engellenen bu tür olaylar var ve bunlar asla basına yansımıyor.

Malatyalı Chp'li Gurup Neden Oradaydı?

Katliamda en büyük acıyı Malatya yaşadı. CHP il Gençlik Örgütü ile birlikte mitinge giden gurubun içinde canlı bombanın patlaması sonucu, 30'a yakın canımızı kaybettik. Bugüne kadar 17 kişinin cenazeleri ailelerine teslim edildi. 10-12 kişinin ise cenazelerinin paramparça olması nedeniyle tanınmaz bir halde olduğu iddia ediliyor. Bu sebeple bunların kimlik tespiti çalışmaları halen sürüyor. Katliam ile ilgili çok şey söylendi ama kimse, “HDP'nin düzenlediği mitingde CHP'nin ne işi vardı” diye bir soru sormadı. Konuyu sorduğum CHP'li bazı arkadaşlar; “mitingi Sol görüşlü STK'lar düzenledi, HDP değil” diyerek konuyu geçiştirdiler. Aslında mitingin amacı; “silahlar sussun” diyerek, PKK'ya bir nebze nefes aldırmak olarak yorumlanıyordu. Eğer mitingde o menfur olay olmasaydı, sonuçta buna benzer bir açıklama yapılacaktı. Fakat olaylar yaşanınca, açıklamalar olmadı ve miting amacına ulaşmadı. Şimdi CHP'liler en çok kendilerine, “neden o mitinge gittiniz?” diye bir soru sorulmasından korkuyorlar. Bu sebeple konuyu hep başka mecralara çekiyorlar. Bu sorunun cevabını henüz vermiş değiller.

Katliam Seçime Nasıl Yansır?

Katliamın zamanlaması, yeri ve diğer şartlarını bir arada düşündüğümüz zaman; bu katliamın doğrudan seçime yönelik bir katliam olduğunu kestirmemiz zor değil. Bu durumda sormamız gereken soru şu; seçimi etkileyen bu olaydan kim zarar görür, kim kar elde eder? Katliam öncesi anketlerde Ak Partinin oyları % 45 bandında seyrediyordu. Katliam sonrası en az 2 puanlık bir azalma söz konusu. Bu durumda bu katliamdan siyasi olarak en büyük zararı Ak Parti görmüş oluyor. Katliam sonrasına CHP ve HDP oylarında artış söz konusu. Özellikle CHP'de 1-2 puanlık artış var. Bu durumdan “katliamı CHP yaptırdı” sonucu çıkmaz elbette. Fakat katliam sonrası CHP'nin oylarında bir artış olduğu açık açık görünüyor. Bu olayı planlayanların Ak Partinin kaybetmesi üzerine bir planları olduğu açık. Ak Parti bu saldırının vermiş olduğu zararı bertaraf etmiş değil. Konu ile ilgili halkı yeteri kadar bilgilendirmemiş durumda. Halk üzerinde tesiri olan; gazeteci, kanaat önderi, STK başkanı vb. kişilerin, parti tarafından ikna edilmesi gerekiyor. Aksi halde Ak Parti bunun semeresini, seçimde ağır bir kayıpla verebilir. Basında iki gurup var; birisi her şeye rağmen Ak Partiye karşıt olanların gurubu, diğeri her ne olursa olsun Ak Partiye destek verenlerin gurubu. Her iki gurubunda halk nazarında pek itibar görmediğini belirtmek isterim. Fakat bir gurupta var ki; istikrar isteyen ve bu sebeple Ak Partiye oy veren fakat yanlış yaptığı zaman bunu yüksek sesle dile getiren bir gurup. İşte bu gurup halk üzerinde önemli bir etkiye sahip. Zira bunlar daha tarafsız duruyor ve daha doğru hareket edebiliyorlar. Ak Partinin yaşanan bu konu ile ilgili bu gurubu ikna etmesi ve süreci yazmalarını istemesi mantıklı bir hareket olur.

Onlar mı Çok Zeki Yoksa Bizi mi Aptal Zannediyorlar?

O kadar çok saçma sapan şeyler duyuyoruz ki; bazen kendimize bu soruyu sorar duruma geliyoruz. Siyasilerin birbiriyle çelişen hareketler yapmalarını, “siyasettir” diye geçiştirebiliyoruz. Fakat bazı medya kuruluşları ile yazarların öyle hareketleri var ki; tamda bu soruyu sormamızı gerektiriyor. Özellikle cemaat medyası ile Doğan gurubunun son günlerdeki yayınlarının hepsi bu türden yayınlar. O kadar çelişkili yayınları var ki; aklımızla oynuyorlar diye düşünüyorum bazen. Örneğin; “PKK terör örgütü değil” diyorlar, ardından Ak Partiyi PKK'yı güçlendirmek ile suçluyorlar. PKK'nın siyasi kanadı HDP'ye bir tek laf etmiyorlar ama PKK üzerinden Ak Partiyi yerden yere vuruyorlar. Doğudaki olaylar ile ilgili Polis ve askeri suçlayıp; şehit cenazeleri üzerinden hükümete yükleniyorlar. Ak Parti DAEŞ'e destek veriyor diyorlar fakat “hava sahanı neden açtın” demeyi de ihmal etmiyorlar. CHP HDP ile ortak miting/program/propaganda yaparken “işte ideal demokrasi” diyerek alkış çalıyorlar ama bir Ak Partili bir HDP'liye selam verirse manşete çekerek, teröristler ile işbirliği yaptı diyorlar. Aslında onlar ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar. Tek bir amaçları var; Ak Partiyi ve Reis-i Cumhuru devirmek. Bu yolda her türlü puştluğu yapıyorlar. Fetullahçı cemaat medyasını izlerken aklıma, din düşmanlığını zirve yaptığı zamanki kartel medyası geliyor. Neredeyse Müslüman olmadıklarını iddia edecekler gibi bir his doğuyor içime. Ya onlar bizi aptal zannediyorlar ya da kendilerini çok zeki. Ama bilsinler ki; ne onlar düşündükleri kadar zeki ne de biz onların düşündüğü kadar aptalız!

Bahçeli'nin Çantası Kaç Oy Getirir?

Devlet Bahçeli'yi gerçekten seviyorum. Bu ülkenin geleceği adına koltuğunu koruması gerektiğine sonuna kadar inanıyorum. İktidar olmamak kaydıyla ölene kadar Genel Başkan olması gereken bir insan. Bu sözleri bütün samimiyetimle yazıyorum. Devlet Bey, bu ülke için lazım bir vatan evladı. Bazen esprileri, bazen gafları, bazen yersiz çıkışları, bazen de yerinde tepkileriyle gündeme geliyor. Son günlerde elinde bir çanta ile kanal kanal dolaşıyor. Elindeki James Bond diye tabir edilen çantanın kaç oy getireceği meçhul fakat çok medyatik olduğu kesin. Özellikle sosyal medya bu çanta ile çalkalanıp duruyor. Çantanın içeriğine dair doğru dürüst bir bilgi yok. Açıkçası içinden çok esrarlı bir şey çıkacağını da zannetmiyorum. Şimdilik çanta medyada bayağı ses getirdi ama o ses sandığa ne kadar yansır, onu seçim sabahında öğreneceğiz.

“Başınıza Saray Kadar Taş Düşsün?”

Geçtiğimiz günlerde, Güneydoğu Anadolu bölgesini baştanbaşa gidip geldim. Farklı güzergâhlar kullandım. Mükemmel yollar, modern şehirler gördüm. Devasa tarım alanları, yükselen inşaatlar, bacası tüten fabrikalar gördüm. Yolda çok ufak bir kaza geçirdim. Yol o kadar güzel ve düzgündü ki; şoförümüz yolun güzelliğine aldanarak gaza biraz yüklendi ve kaza geçirdik. Tam kaza yaptığımız yerde yolda ufak bir pürüz vardı. Araçta buluna herkes kazanın sebebini bir şeye bağladı. Bense hiç tereddüt etmeden; “Saray” dedim. İçerdekiler “ne alaka?” diyerek şaşkın şaşkın yüzüme baktılar. “Bu ülkedeki bütün problemlerin altında Saray var” dedim.“İşi iyice araştırın, ucu Saraya kadar gider” dedim.Aslında ironi yapmaya çalışıyordum. Bir yönüyle espri yapıp, bir yönüyle kinaye yapmak istedim. Araçta bulunanlar espri yaptığımı düşünerek, bir şey söylemediler. Ne hikmetse dostlarımdan kimse; “peki bu güzel yolları kime borçluyuz, biraz önce Nissibi Köprüsünden geçtik bu köprüyü bu dağ başına kim yaptı” diye bir soru sormadı.

2002'den bugüne geldiğimiz noktayı göremeyen kör/sağır/dilsizler; ancak hatalı bir şey olduğu zaman “saray da saray” diye bir türkü tutturuyorlar. “Peki ya yapılan güzel şeyler” diye bir soru sorduğunuz zaman, “dut yemiş bülbüle” dönüyorlar. Bir saray muhabbetidir, tutturmuş gidiyorlar. Bilgili/bilgisiz herkes saray ile ilgili bir şey söylüyor.

Aslında Saray dedikleri yer, bir külliye. İçinde devasa bir camii, devasa bir kütüphane, dinlenme alanları vb. halka açık alanlar bulunan bir Halk Külliyesi. Saray'dan kastettikleri kişi ise; işçilikten devlet reisliğine kadar uzanan bir hayat hikâyesine sahip bir kişi. Bizden, içimizden bir insan. Halk ile arasına mesafe koymayan, halk ile içiçe bir hayat sürmeyi düşünen ve halk tarafından seçilerek oraya gönderilen bir kişi. İşte o yüzden O'nu orada tutmak istemiyorlar. Yaşanan her olumsuz hadiseyi getirip, Onunla ilişkilendirmenin derdindeler. Halbuki O, bu dünyada varacağı en üst makama varmış, alacağı her şeyi almış, ulaşacağı her mertebeye ulaşmış bir insan. Bundan sonra sadece bu milletin geleceğini düşünüyor. Saray dedikleri yerde; bir gün muhtarları, bir gün şehit yakınlarını, bir gün mültecileri, bir gün alimleri, bir gün öğretmenleri, bir gün gazetecileri, bir gün gençleri, bir gün yaşlıları ağırlıyor. Bu listeyi istemediğiniz kadar çoğaltabiliriz. Bütün bunları, O'nu her gün eleştiren basından duyuyoruz. İşte O'nu eleştirenler, O'nun bu özelliklerinden korkuyorlar. Halk ile iç içe olmasından korkuyorlar. Doğruyu yapmasından korkuyorlar. Daha önce nemalandıkları sarayların bitmesinden korkuyorlar. Yalakalık yaptıkları kapıların azalmasından korkuyorlar. İşte bütün bunlara söylenecek tek şey; “başınıza saray kadar taş düşsün” demekten başka bir şey değildir.

Malatya'da Seçim Nasıl Gidiyor?

Malatya'daki seçim atmosferini anlamakta cidden zorlanıyorum. Sanki başka bir ülkenin seçimi olacakmış gibi bir hava var. Yunanistan'da seçim olsa halk bu kadar ilgisiz olur diye düşünüyorum. Partilerin hiçbirinde ciddi bir çalışma yapıldığını göremiyorum. HDP geçtiğimiz seçime göre çok çok az çalışıyor. Hatta hiç çalışmıyor dersek yeridir. CHP'de, Hulusi Porgalı'nın yokluğunda elini cebine atan yok. Birazda Ankara'daki katliamdan dolayı, çalışma yapmıyorlar. 1 vekile garanti gözüyle bakıp, 2'yi zorlayamayacaklarını bildiklerinden çalışma yapmıyorlar. Ak Parti “5'i koruruz, 6 imkânsız” şeklinde bir düşünce ile ufak çaplı çalışmalar yapıyor. Seslerini duyan yok. Geriye bir tek MHP kalıyor. MHP son günlerde kendisinden beklenenin üzerinden bir performans sergiliyor. Aslında amaçlarının vekil çıkartmak olduğunu zannetmiyorum. MHP Haziran seçimlerinden aldığı oyun yarı yarıya düşeceği korkusuyla çalışma yapıyor. Böyle bir durumda Genel Merkeze hesap verememekten korkuyorlar. Oy oranında makul bir düşüşün hesabını verebilirler ama büyük bir düşüşte hesap veremezler. Bu sebeple son günlerde seçime 4 elle 6 koldan sarılmış durumdalar. Hasıl-ı kelam MHP dışında kimseden ses-seda yok!


Selametle...
Adem İnsanoğlu

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER