Şok İddia: Malatya'nın suları asbestli...
ÖZEL HABERAdem İnsanoğlu'nun yazısı yine gündem olacak. Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır'ın şişe suyundan daha temiz dediği Malatya'nın suyu, 'Asbestli' çıktı. Peki, asbestli su ile abdest alınır mı?
20aralikgununyazisi
(Makaleyi sesli olarak dinleyebilirsiniz)
Emekli ve yaşlı amcaların takıldığı bir çay ocağında arkadaşlar ile hasbıhal ediyorduk. Yaşlı bir amca içeri girdi ve yanımızdaki masada duran arkadaşının yanına gelerek oturdu. Hareketleri biraz komik olmalı ki; hepimizin dikkatini çekmişti. Arkadaşı ile aralarında tatlı-sert ve komik bir diyalog geçiyordu.
- Ula Hüso, senin son 20 yıl almış olduğun bütün boy abdestleri geçersiz!
- Niye ki, ne oldu ki?
- Sizin mahallenin bütün boruları asbestliymiş...
- Asbest ne ki?
- Kirli, necis birşey!
- Nerden biliyorsun?
- Valla, boy boy afiş asmışlar!
- Peki ne olacak?
- Orasını git müftüye sor, ben nerden bileceğim ne olacağını?
.....
Tatlı-sert muhabbet birazda şakalar ile devam etti. Amcanın sözleri ve davranışlarından; iletişim ve halkla ilişkiler konusunda ne kadar geri kaldığımızı gördüm. Ve dahi siyaset ilmini bilmediğimizi öğrendim. Belediye Başkanı Ahmet Çakır, bir mahalledeki asbestli boruların yenileriyle değiştirileceğini; boy boy afiş ve basın bildirileriyle açıklamıştı. Sonrasında ise bütün Malatya'nın boruları değiştirilecekmiş. Hal böyle olunca hepimizin aklına, "zehirli su mu içiyoruz?" sorusu geldi. Birçoğumuz internetten asbestin ne olduğunu araştırdık. Karşımıza “kanserojen bir madde” açıklaması çıkınca, bir şok yaşadık. Demek biz asbestli su içiyorduk. Aslında doğrusu biz asbestli su içmiyorduk fakat asbest borulardan geçen suyu içiyorduk. Bunun sağlığa ne kadar zararı olduğunu ise henüz hesaplayabilmiş değiliz.
Asbestli boruları değiştirme fikri ne kadar parlak bir fikirse, o boruların değişimi için yapılan reklam çalışması da o kadar aptalcaydı. Belediyenin astronomik rakamlar ödediği, koca koca danışmanlarının ne işe yaradığını daha iyi anlamış olduk. Bu afişleri hazırlayanlar, akıllarınca çok büyük bir iş yaptıklarını sanmış olabilirler. Doğrusu hiçte öyle değil. Ülkenin en temiz suyunu içtiğini düşünen insanlar, bir anda zehirli su içtiklerini düşünür oldular. Astronomik maaş alan danışmanların gözünden kaçan bu çalışma, Maski ve belediye yöneticilerinin gözünden nasıl kaçtı? Anlamış değilim. Yapılan yanlışın farkına vardılar mı, varmadılar mı onu bilmiyorum. Eğer hata yaptıklarının farkına vardılarsa nasıl bir yol haritası çizdiler onu da bilmiyorum. Başkan Ahmet Çakır'ın muhtarlara; “suyumuz şişe suyundan daha kaliteli” şeklindeki açıklamasını bu yanlıştan dolayı yaptığını düşünüyorum. Hem asbestli hem şişe suyundan daha kaliteli su; herhalde dünyanın en kalitelisi olsa gerek!
MASKİ Genel Müdürlüğü, Malatya'nın geleceğine dair büyük yatırımlar yapması gereken bir kurum. Çok büyük bir bütçesi var. Fakat görünen o ki; mevcut kadrosu Malatya'nın geleceğini planlayacak kalitede değil. Özellikle orta düzey yöneticilerin ehil olmadığı söyleniyor. Personel ve çalışanların çoğununda işinin ehli olmadığı gün gibi ortada. Arıza giderme konusunda çok gerideler. Yaptıkları her işi birkaç defa yapmak zorunda kalıyorlar. Vatandaşa dönelik hiçbir çalışma yok. Hizmet standartları oldukça düşük seviyede. Abone iş ve işlemleri konusunda vatandaşların aşırı şikayetleri var. Su ücreti -maliyetine oranla- dünyanın en pahalısı. Aşırı müsrif bir kurum gibi görünüyor. Onlarca lüks makam aracı tahsis edilmiş çalışanlara. Hiçbiri resmi plakalı araç değil. Bütçesi büyük, israfı büyük bir kurum. Bana kalsa gecikmeksizin müdahale edilmesi gereken bir kurum. Genel Müdür iyi niyetli ve çalışkan bir insan fakat hareket kabiliyetinin kısıtlandığını düşünüyorum. Personelle ilgili tasarruf hakkı verilmemiş gibi görünüyor. Hal böyle olunca da çok faydalı olacağını sanmıyorum. Başkan Çakır'ın bir an önce bu konulara dikkat etmesi gerekiyor. Aksi halde Malatya'nın altyapısı gelecekte içinden çıkılmayacak bir hal alır.
Zarar Eden Motaş ve Trambus!
Daha önce defalarca Motaş ile ilgili yazılar yazdım. Motaş ile ilgili mahkemeler nezdinde devam eden onlarca dava var. Bırakın zarar etmeyi para basması gereken bir kurumun nasıl olurda bu kadar çok zarar ettiğini anlamak mümkün değil. Bunu az buçuk ticaret kafası olan herkes bilirken, Malatya Büyükşehir Belediye yönetiminin bu konuda hiçbir tasarrufunun olmaması akılla bağdaşacak bir şey değil. Tabi dışarıdan bakanlar olarak bizim bilmediğimiz bir şey var ise; şeffaflık politikası gereği çıkıp açıklanması gerekiyor. Şahsen ben hala Motaşın kime çalıştığını anlayabilmiş değilim. Motaş gerçekten kimin ailesine ait anlamak zor. Ne kazanıyor ne harcıyor anlamak mümkün değil. Günlük kaç yolcu biniyor, kaçı faturalandırılıyor bilen yok. Motaşın sistemi önümüzdeki yıl değiştirilecekmiş. Yeni sistemi kimden alacaklar, kaça mal olacak, işlerliği nasıl olacak bilmiyorum. Mevcut sistemin verimli olmadığı gün gibi ortada. İnşallah yeni sistem beklentilere cevap verecek niteliklerde olur.
Motaşın en büyük yatırımı lastik tekerlikli elektrikle çalışan trambüsleri. Diğer araçlara nazaran konforlu olan bu araçların göze batan en büyük özelliği yavaşlıkları. Yavaşlıktan kastım aracın hız göstergesi değil. Özellikle yolcuların yoğun olduğu saatlerde trambüsle seyahat aşırı zaman kaybı demek. Trambüsün yolcu kartı okuma sistemi başlı başına bir afet. Her kart okuma ortalama 10 saniye zaman alıyor. Malatyalı yöneticilerden istirhamım bir gün 15 ile 17 saatleri arası tebdili kıyafet trambüse binmeleri. Eminim birçok aksaklığı görmüş olurlar.
Motaşın bu aralar ilgilendiği bir başka konu, şehir içi minibüs hatlarının değişim ve araçların modernizasyonu. Önümüzdeki günlerde şekillenecek olan bu çalışma ile minibüslerin daha konforlu hale getirilmesi ve uzak yere giden minibüslerin otobüse dönüştürülmesi planlanıyor. Ayrıca bütün araçlarda malatyakart kullanılacak. Halkın faydasına görünen bu çalışma, inşallah birilerine rant sağlama aracı olarak kullanılmaz. Bu arada yatırım yapmak isteyenler için bu tür şehir içi hatların çok güzel bir yatırım aracı olduğunu belirtmekte fayda var.
Malatya Kayısısına Dair
İnönü Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bayram Murat Asma ve Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ergün Doğan, geçtiğimiz günlerde, “Kayısı Tarımında Son Gelişmeler: Fransa Örneği” konulu bir konferans verdiler. Ziraat Fakültesi tarafından düzenlenen konferans, ülke olarak tarımda ne kadar geri kaldığımızı gözler önüne seriyordu. Her iki hocayı tebrik etmekle birlikte, yapmış oldukları çalışmanın Malatya'ya yapacağı katkının üzerinde durmak gerekiyor. Yaş kayısının kilosunu 2,2 dolara ihraç eden Fransa ile kuru kayısıyı 4 dolara ihraç eden Türkiye'nin durumu oldukça dikkat çekiciydi. Dünya kayısı başkenti olan Malatya için bu gösterge başlı başına oldukça önem arz eden bir noktaydı. Yapılan bu çalışmanın Malatya'ya bir katkısının olması adına, herkesin üzerine bir takım görevler düşüyor. Bana göre akademisyenler üzerine düşeni yapmışlar. Bundan sonrası yöneticilerimiz ile siyasilerimize düşüyor. Hep birlikte el ele verilerek güzel şeyler yapılabilir. Özellikle Gümrük ve Ticaret Bakanı Sayın Bülent Tüfenkçi'nin bu konuda inisiyatif alması gerekiyor. Tabi O'na yol göstermek, yardımcı olmak, proje sunmak diğer idarecilerin görevi. Eğer ciddi ciddi çalışırsak kayısıdaki gelirimizi 4-5 katına kadar çıkarabiliriz. Buda gelir durumunda bizi, ülkenin en iyi şehirleri arasına koyar. Bu konuda herkes elinden geleni yapmalı ve elini taşına altına sokmalıdır. Ticaret Bakanlığını bu tür konularda harekete geçirmezsek, “bize bir bakan verildi” diye sevindiğimizle yetinir, Malatya'ya artı bir değer katmamış oluruz. Bakanlık bize bu tür konularda lazım olacak.
Merkez İlçelerin Hizmet Binaları
Büyükşehir olmamızla birlikte Battalgazi ve Yeşilyurt İlçeleri Merkez İlçe konumuna getirildi. Battalgazi ve Yeşilyurt Belediyeleri 5 farklı binada hizmet sunuyorlar. Özellikle Yeşilyurt belediyesinin hizmet binaları birbirinden çok uzakta ve ulaşımı oldukça zor. Belediyede çalışan personel bile gidiş/geliş konusunda sıkıntı çekmekte. Battalgazi Belediyesi hizmet binasının inşaatı hızla yükselmekte. Yeşilyurt belediyesinin bu tür bir çalışması bulunmamakta. Bu durum halkı oldukça sıkıntıya sokuyor.
Yeşilyurt ve Battalgazi Kaymakamlıklarına bağlı kamu kurumlarının her biri de farklı yerlere dağılmış durumda. Binalara ulaşım oldukça sıkıntılı. Battalgazi Kaymakamlığının şu an kullandığı ve sadece üç birimin hizmet verdiği hizmet binasının yıkım raporu olmasına rağmen hala bu bina kullanılmakta. İnanılması belki biraz zor ama kullanılan binanın beton sınıfı C6-C8. Normalde C25 ve C30 beton kullanılması gereken bina, C6-8 olarak imar edilmiş. İşin Türkçesi beton değil neredeyse sadece kum kullanılmış. Son zamanlarda yaşadığımız deprem olaylarını düşününce bu binanın bir an önce boşaltılması gerektiğini anlamak zor değil. Esasında binanın derhal boşaltılıp mühürlenmesi ve en kısa sürede yıktırılması gerekiyor. Fakat başka bina olmadığından bu mümkün görünmüyor. Orada çalışan personelin hayatı Allaha kalmış. Kaymakamlık yeni binası ise 5 yıldır hala bitirilememiş. Neresinden bakarsanız bakın bir skandallar zinciri ile karşılaşıyorsunuz. Yöneticilerimizin bu konuları bir an önce halletmesi elzem. Halk gerçekten bu durumlardan muzdarip.
Hasıl-ı kelam, sorunlarımız çok ama çözümler biraz yavaş ve ağır işliyor. Yöneticilerimize ve siyasilerimize büyük işler düşüyor. Bu arada başlıkta sorduğum sorunun cevabını bende hakikaten merak ediyorum. Belki biri çıkıp, asbestli su ile abdest alınıp alınmayacağına dair bizi bilgilendirir.
Selametle…
Adem İnsanoğlu
İlginizi Çekebilir