© Malatya Time

Yıkım ekipleri özel ve şahsi eşyalara da göz koymuş!

Malatya Time Genel Yayın Yönetmeni, Gazeteci- Yazar Murat Çetin, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Malatya'nın sorun ve sıkıntılarını yakından takip ederek, çözüm için uğraşlar vermeye devam ediyor. Çetin, son yazısında Malatya'daki yıkımlarla ilgili dikkatini çeken noktalara değindi. "Malatya'da yıkımı alan firma, işi genelde kendisinden başka bir firmaya hatta şahsa taşere edebiliyor. Bunlar da genel de hurdacılar ya da ikinci el malzeme satan insanlar." ifadelerini kullanan Çetin, sırf bu yıkım yağmaları sebebiyle mahkemeye gideceklerin sayısı 4-5 bini buluyor, dedi.

Gazeteci Murat Çetin, bu pazartesi de okurlarıyla, Hasbihal Köşesinde buluştu. Malatya'nın sorunlarını kaleme alan Çetin'in gündeminde bu kez Malatya'daki yıkımlarda yapılan yanlışlar vardı. 

Çetin'in konuya ilişkin yazısı şöyle: "Kahramanmaraş merkezli depremlerde büyük yıkım yaşanan Malatya’da, hala yıkımlar devam ediyor.  Önceki yazılarımda da değindiğim, vatandaşın “asbest tozu”na maruz bırakılması meselesi, halen orta yerde duruyor. 

Yine yıkım yapılan binaların malzemeleri, bulunduğu yerde ayrıştırılıyor.  Ortaya çıkan toz bulutunu ise, vatandaş soluyor. 

Somut bir adımın atıldığına henüz şahitlik etmedik. 

Yıkımlarla ilgili olarak dikkatimi çeken bir başka hususu yazmak istiyorum: Öncelikle yıkım işini alan firmaların çalışma şeklini anlatayım. Normalde yıkım işini alan firma, yıkılacak binanın gövdesini yıkar, o yıktığı binayı alıp, ayrıştırma yerine götürüp, orada ayrıştırma yapar.  Binanın ana gövdesi dışındaki mobilya, pencere  ve o binada depremden önce oturanların eşyaları alınamaz. O binaya ek olarak, kamelyaları, bahçedeki ağaçları ve taşları alamazlar. Malatya’da ise bu iş öyle yürümüyor. Yıkımı alan firma, işi genelde kendisinden başka bir firmaya hatta şahsa taşere edebiliyor. Bunlar da genel de hurdacılar ya da ikinci el malzeme satan insanlar. Bu insanların işi alma şekli de; yıkılması gereken binanın “karkas” olarak yani ana gövde olarak yapımında kullanılan “demir”in kaç ton olduğu hesaplanıyor. Hesaplanan bu miktardaki demire, kim daha fazla ücret verirse, işi o alıyor. İşi bedava dahi yapsa, hesap verdiği kimse yok. 

Lakin binada ne var ne yoksa, talan ediliyor. Binanın bahçesindeki kilit taşları, kamelyası, kapısı, penceresi, içerisindeki eşyalar, her şey kapanın elinde kalıyor. Buna itiraz edenler de çıkarsa, “Ben valilikle anlaştım.” Diyerek, itiraz eden bina sahiplerini de yaka paça oradan uzaklaştırıyorlar. Sonuç olarak o yıkılan bina sahiplerinin de başındaki kara bulutlar dağılacak. Kimisi “avukat”, kimisi “doktor”, kimisi “hakim” veya “savcı” olan bina sahipleri, yarın öbür gün hayat normale dönünce, adaletin kapısında mallarını çalan yağmacılardan hesap soracak.  Bana gelen bilgilere göre, sırf bu yıkım yağmaları sebebiyle mahkemeye gideceklerin sayısı 4-5 bini buluyor." 

YAZININ TAMAMI İÇİN LÜTFEN BURAYA > TIKLAYINIZ

 

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER