dore okulları
Malatya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.37
  • EURO
    35.07
  • ALTIN
    2325.3
  • BIST
    9130.05
  • BTC
    70049.26$

16 NİSAN REFERANDUMUNA DAİR…


16 NİSAN REFERANDUMUNA DAİR…
ADEM İNSANOĞLU YAZDI...
Narin

Ülkemizin yönetim şekli olan Demokrasinin Allah tarafından konulmuş ilahi bir kanun ya da yönetim şekli olmadığını peşinen belirtmek isterim. Şeriatı İslamiyye dışındaki diğer bütün yönetim şekilleri gibi, beşer tarafından uydurulmuş bir yönetim şeklidir. Fakat beşerin bulduğu en iyi yönetim şekli olduğunu bilmekte fayda var. Yani bütün kötüler içerisinde en iyisi, doğru olana en yakın olan yönetim şekli! Bu durumu belirttikten sonra, önümüzdeki 16 Nisan referandumuna dair yazı yazabilirim.

18 Madde Neler Getiriyor?
Doğrusunu belirtmek gerekirse, insanımızın % 90'ı bu soruya cevap aramıyor. Yani insanların umurunda değil. İnsanlar genel olarak, “kim bu işin yanında kim karşısında?” sorusuna cevap arıyorlar. Böyle bir soru sorulduktan sonra verilen cevaba göre pozisyon alıyorlar. % 10'luk bir kesim ise, ne getirdiğine bakarak karar veriyor. Başta belirttiğim gibi sonuçta beşer tarafından uydurulan bir yönetim sisteminin ne getirdiği çokta önemli olmasa gerek! Şahsen ben öyle düşünüyorum. Ne de olsa beşeri bir kanun, ilay-ı kelimetullah değil yani. Fakat yine de ne getirdiğine baktığım zaman; eskiye göre daha adil, daha esnek, daha şeffaf, daha denetlenebilir ve daha uygulanabilir bir sistem olduğu kanaatine varıyorum. Bir kere çift başlılık diye bir durumu ortadan kaldırıyor. Parti dayatması diye bir söylemi yok ediyor. Halkın yönetime doğrudan ve daha etkin katılımını sağlıyor. Meclisin tamamıyla asli görevi olan yasamaya odaklanmasını öngörüyor. HSYK yapısındaki değişiklik ile daha adil bir sistemin önünü açıyor. İnsanları bir partiye mecbur olmaktan kurtarıyor. Halkın istemediği kimsenin yönetici olmasını engelliyor. Devlet içinde paralel yapıları ortadan kaldırıyor. Hesap verilebilirliği arttırıyor. Buna benzer daha birçok sebep var fakat çokta üzerinde durmanın faydası olduğunu zannetmiyorum. Zira yukarıda değindiğim gibi insanların konunun bu yönüyle ilgilenmiyor bile! Sonuçta “evet” çıkması halinde önceye göre daha iyi şeyler olabileceği kanaatinde olduğum için, tereddütsüz “evet” diyeceğim.

18 Madde Avrupa'yı Neden Bu Kadar İlgilendiriyor?
2017 yılı içerisinde Avrupa'da birçok ülkede seçimler yapıldı ya da yapılacak. Hiçbir seçim için başka ülkeler müdahil olmadılar. Peki, bizim ülkemizde ki 18 maddelik oylama Avrupa'yı ve diğer ülkeleri neden bu kadar rahatsız ediyor? Bu soruya verilecek ilk ve en önemli cevap; artık güçsüz bir hükümet olmayacağıdır. Yeni anayasa koalisyonlar dönemini bitiriyor. Dış mihrakların güdümünde bir hükümet kurulmasını da engellemiş oluyor. Hal böyle olunca Avrupalıların karşısında “el pençe divan duracak” bir hükümetin gelme ihtimali yok. Avrupa'nın karşı çıkmasındaki bir başka sebep ise; ilk defa yerli ve milli bir anayasamızın olmasıdır. Düşünsenize, bizim ceza hukukumuz, medeni hukukumuz vs. hepsi Avrupa kökenli. Bırakın anayasayı kanunları bile oradan ithal etmişiz. İlk defa kendimize ait “Türk tipi” bir yönetim sistemi ve mini bir anayasa yapıyoruz. Yani bundan sonra Avrupa'nın aklına ihtiyacımız yok! Bu 18 madde belki de sadece bir başlangıç olur ve bunun arkası gelebilir. Kim bilir belki eski ihtişamlı günlerimize geri döneriz. İşte bunu bilen Avrupa, bu kadar karşı çıkıyor. Avrupa'nın karşı çıkmasını anlamakta zorlanmıyorum da bizim insanın bunu algılayamamasına anlam veremiyorum.

Oyların Dağılımı Nasıl?
Propaganda süreci başlamadan önce seçim adeta bir bıçak sırtındaydı. Yani “hayır” veya “evet” önde demek mümkün değildi. Fakat süreçte durum giderek “evetten” yana kaymaya başladı. Zamanla oylar önce % 54 civarı “evet” şimdilerde ise % 57-58 bandında seyrediyor. Özellikle “hayır” cephesinin gafları veya daha doğru bir ifade ile yanlışlıkla söylediği doğrular, “evetin” bu kadar ara açmasındaki en büyük etken. Yine; gerek Cumhurbaşkanının, gerek başbakanın ve gerekse Devlet Bahçeli'nin çalışmaları da “evet” oylarındaki artışın diğer sebepleri. Seçim tarihine kadar çok büyük değişiklik olacağını sanmıyorum. Görünen o ki; seçim % 57-58 civarı bir “evet” ile sonuçlanacaktır. Tabi şimdiden bu sonucu tahmin edip, “evet” cephesinin seçim çalışmalarını aksatması veya rehavete kapılıp tamamıyla çalışmaları durdurması daha kötü bir neticenin çıkmasına sebep olabilir.  Zira ortada ciddi bir oranda “karasız” ve “sandığa gitmemekte kararlı” kişi var.

Kararsızların Durumu Ne?
Konuya “evet” cephesinden bakanlar, karasızların zamanla ikna olacağını ve vicdani bir sorumluluk addederek, sandıkta “evet” diyeceklerini düşünüyor. “Hayır” cephesi ise, “kararsız” olanların aslında “hayırcı” olduklarını fakat ülkenin içinde bulunduğu durumdan dolayı korkup “hayır” diye fikir beyan edemediklerini iddia ediyorlar. Her ikisi de doğru düşünmekle beraber, bu durumda olanların sayısının çok az olduğunu söylemekte yarar var. Aslında “kararsızlardan” ziyade, “sandığa gitmeme konusunda kararlılar” demek daha doğru olur. “Kararsız” diye lanse edilenlerin % 80'i bu gurupta yer alıyor. Bu guruba girenler sandığa gittiklerinde “hayır” diyemeyecek kişiler. Yani sandığa gittiklerinde “evet” diyecek kişiler. Birçoğunun kendince sebepleri olup, “evet” dememek için sandığa gitmeme kararı alan kişiler. 16 Nisan günü bunların büyük bir çoğunluğunun sandığa gideceğini ve “evet” diyeceğini düşünüyorum. Sonuçta mesele memleket meselesi ve bu gurupta yer alan insanların neredeyse tamamı vatansever kişiler. Bir şekilde bu kişilerin vatansever damarı kabardığı zaman, sandığa gidip “evet” demeleri içten bile değil. Kararsız diye tabir ettiğimiz gurupta bir oy dağılımı yapılması halinde % 80'ninden fazlasının “evet” diyeceği kanaatindeyim. Bu oylar dahil yine de “evet” oranının % 58 civarında kalacağını tahmin ediyorum. Bu arada “karasızlara” güvenerek biz öndeyiz diyen “hayırcılara”, “buradan ekmek çıkmaz” bilgileri olsun.

Seçim Çalışmalarında Kim Ne Yapıyor?
Çevremizden edindiğimiz bilgiler ve kendi izlenimlerimize göre; seçim çalışmasında en aktif çalışanlar MHP içerisindeki muhalifler. MHP'de “hayır” diyecek veya sandığa gitmeyecek kişi sayısı azımsanmayacak kadar çok. Bu kişilerin birebir markaj ile “hayır” oylarını arttırmaya yönelik çalışmaları oldukça gayretli görünüyor. “Hayır” cephesinin “evet” cephesine göre daha istekli ve gayretli olduğunu söylemek hata olmaz. Özellikle Ak Parti il ve ilçe yönetimlerinin çalışmaları yetersiz görülüyor. Buna karşın üst yönetimdeki gayret ve çalışkanlık “hayır” cephesinden çok daha ileri durumda. Ak Parti Malatya'da; yerel aktörlerin, belediyelerin pek bir çalışma yaptığını söylemek doğru olmaz. Bunun böyle olmasındaki en büyük sebep; Reis'in Malatya mitinginde katılımın çok büyük olması diyebiliriz. Çok kısa bir sürede toplanan o kadar büyük bir kalabalık, “çalışmaya gerek yok, yüzde 70 tamam” şeklinde yorumlanmış olabilir.

Tüfenkçi'nin Miting Maratonu!
Malatya'da her ne kadar parti ve belediyelerin çalışması yeterli bulunmasa da Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi'nin miting havasında geçen ziyaret ve programların oldukça etkili olduğunu düşünüyorum. Bu mitingler, çalışmanın seyrini epey değiştirmiş gibi görünüyor. Eskinin Türkiye'sinde bir memura dahi ulaşamayan taşra insanı; köylerinde mahallelerinde bir Bakan görünce gayet memnun oluyor. İnsanları, anayasanın içeriğinden ziyade kendilerini ne kadar önemsediği ilgilendiriyor. İlin en ücra köşesinde bir Bakan görmek, insanımıza önemsendiği hissi veriyor. Bu sebeple son bir haftadaki mitinglerin oldukça etkili olduğunu söylemek yanlış olmaz. Sayın Bakanın her ne kadar Bakanlıktaki işleri yoğun olsa da bu mitingleri ihmal etmemesi gerektiğini belirtmekte fayda var.

“Hayır” Ne Vadediyor?
CHP'nin daveti üzerine Türkiye'ye gelen ve 1988'de Şili'li Diktatör Pinoche'nin devrilmesinin ilhan kaynağı olan “No” filminin yönetmeni Francisco Garcia Ferrada, Şubat ayında geldiği İstanbul'da bir hafta gezdikten sonra CHP'lilere şu soruyu sorar; “Hayır ne vadediyor?” Bu soru karşılığında CHP'lilerin vermiş olduğu hiçbir cevap olduğunu sanmıyorum. Zira gerçekten “Hayır” denilince değişecek bir şey yok. 17 Nisan sabahında anayasa oylaması sonucunda “hayır” çıkarsa, hayatımızda hiçbir değişiklik olmayacak. Daha müreffeh, daha kalkınmış, daha zengin bir ülkenin sabahına uyanmayacağız. Aksine “hayır” çok daha kötü durumların başlangıcı bile olabilir. Birileri “evet çıkınca şimdiden daha kötü durumlar olacak” diyebilir. 18 maddeyi inceleyen herkes bunun tam tersinin olacağını açık açık görecektir. Hiç faydası olmayacaksa bile zararı olmayacağı kesin. O zaman “neden evet demeyelim ki?” demeliyiz. Anayasa profesörü olmaya, günlerce TV programı izlemeye, üzerinde kafa yormaya gerek yok. Hatta hiçbir şey bilmesek bile Ferrada'nın sorduğu soru bize yeter; “Hayır ne vadediyor?” Eğer bu soruya verebilecek mantıklı bir cevabımız yok ise, neden “evet” demeyelim ki?

Hasıl-ı Kelam…
Memleketimizin içinde bulunduğu sorun ve sıkıntıların kurtulması için, yeni anayasanın milletten onay alması gerekiyor. Yeni anayasa “sihirli bir el” gibi bütün sorunlarımızı bir anda gideremeyebilir ama yavaş yavaş temel sorunların çoğunu çözeceği kanaatindeyim. “Bu bir başlangıç” veya daha doğru bir ifade ile “bu işin besmelesi” düşüncesiyle, sandığa gideceğim ve tereddüt etmeden “evet” diyeceğim.


Selametle
Adem İnsanoğlu

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!