Malatya
08 Ağustos, 2025, Cuma
  • DOLAR
    40.71
  • EURO
    47.44
  • ALTIN
    4441.4
  • BIST
    10.956
  • BTC
    116584.53$

Â'Ben yaptım olduÂ' olmamalı!..


Â'Ben yaptım olduÂ' olmamalı!..
Bu köşede yazılar yazmaya başlayınca olumlu veya olumsuz birçok tepki aldık. Her geçen gün olumsuz eleştirilerin olumluların yanında eridiğini gördükçe doğru yolda oldumuğuma inancım daha da arttı. Â'Neden yazıyorsun?Â' gibi sorularına muhatap olunca da bu yazıyı kaleme almaya karar verdim.

Bu köşede yazılar yazmaya başlayınca olumlu veya olumsuz birçok tepki aldık. Her geçen gün olumsuz eleştirilerin olumluların yanında zail olup eridiğini gördükçe doğru yolda müstakim oldumuğuma inancım daha da arttı. “Neden yazıyorsun?” gibi sorularına muhatap olunca da bu yazıyı kaleme almaya karar verdim.

 

Sivil toplum örgütlerinde aktif olarak görev almaya başladığım 1996 senesinde  bir çarkın içine girmiştim. Bu çarkın iyiliğini veya kötülüğünü hüsnü zannım sebebiyle soruşturmuyordum.  Maalesef seçildiğimiz kurumlarda sadece adımız yöneticiydi. Asli görevimizin el kaldırıp indirmek olduğunu gördüm.Başkanlar ve ona yakın yardımcıları yani büyük abiler işleri kendi aralarında görüşürler meclise veya yönetime getirirlerdi. Biz de neye “evet” neye “hayır” dediğimizi bilmeden el kaldırıp indirirdik. işler istendiği gibi giderse bu işleri kendileri sahiplenirdi. Ancak gidişat kötü olunca, kurum kamuoyu önünde başarısız olurdu. TSO'da seçmenin karşısına 4 yılda bir gidilip tekrar destek istenir ne yüzle istediğimizi de bilmezdik.

 

Sıkıntılı veya bize tepkili olanların yanına ya büyük abilerle ya da başkanımızla giderdik. “Bu seçimde bize destek verin kendimizi yenileyeceğiz sizlere daha iyi hizmet sunacağız” şeklinde ifade edilir ama seçimden sonra yine o sözler unuturduk.

 

2005 yılında da sayın İlhan Kavuk ve Mehmet Orhan beyin bir telafonuyla Malatyaspor yönetimiyle tanıştık. Orada görev almaya başladım. Baktım ki aynı problemler orda da var. Başkan ve ona yakın zatlar işleri hallederler, transfer-yaparlar, alırlar-satarlar, para isterler, ayakaltı görevleri verirlerdi.

Maç oynanır ya kazanır ya kaybederdik. Yaklaşık 1 saat kıritik yapılır ve havaalanı yolu tutulurdu. Büyüklerimizi İstanbul'a yolcu ederdik. O hafta kazandıysak bir problem yoktu. Eğer kaybettiysek bir sonraki maça kadar taraftarın bütün tepkisini biz göğüslerdik.

 

Tüm işler karar defterine yazılırdı. Başkan ve yakın adamları imzalar bizim de önümüze gelir “Başkana ayıp olmasın” diyerek hiç okumadan imzalarımızı atardık. Ne olmuş veya ne olmamış sorgulayamazdık. “Yönetim kurulu odalarının yatak odamız  gibi” olduğu söylenir ve buradaki konuların burada kalacağı söylenirdi. Kamu oyuna anlatılmaması gerektiği söylenirdi. Asıl “Yatak odamız”ın yaşadığımız şehir olduğunu daha yeni anladım. Başkanların adamı değil de toplumun adamı olmamız gerektiğini şimdi öğrenmiş oldum.

 

Yıllarca kullanılmış olduğumun farkında olamamanın ızdırabıyla benden sonraki gelecek arkadaşları müteyyakız olmaları için uyarmak adına bu yazıları yazıyorum. Başkan ve adamlarının “İmzala” dedikleri, “el kaldır” dedikleri konuların bedeli sonraları çok ağır olabiliyor.  Bakıyorsunuz mahkemeden gelen bir tebligatla 3 aydan 7 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyorsunuz. “Ne için, niye, neden” diye sorgulamaya başlıyorsunuz, işte o zaman başkanlara sadakatin ceremesini çektiğinizi görüyorsunuz. Hiç bir konudanda haberiniz olmadan sadece imzanız var olduğu için yargılanıyorsunuz.İşinizi ailenizi çocuklarınızı ihmal ettiğiniz de kar kalıyor. Hatta hayatınız değişebiliyor. “Bu telaki ve i'zan ile ben yaptım oldu” olmamalı!..


Saygılarımla.

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!