dore okulları
Malatya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.59
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2507.1
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    64098.73$

“Ak Parti’nin ülkeye verecek bir şeyi kalmadı”


Narin

 

HABER

 

Deva Partisi K. Kurulu Üyesi Prof. Dr. İbrahim Gezer;

 “Ak Parti'nin ülkeye verecek bir şeyi kalmadı”

 

 

  • “Türkiye, şu anda bıçak sırtı bir süreçten geçiyor” derken neyi kastetti?
  • Ak Parti'nin hangi yılları için “çok başarılı” dedi?
  • Hangi sebepten ötürü “Ak Parti'nin yeni bir vizyonu yok” dedi?
  • Ülke yönetimi ile parti yönetimi neden ayrılmalı?
  • Davutoğlu'nun çıkarmak istediği yasa nasıl engellendi?
  • Ak Parti'nin başarısı, 2013'ten sonra nasıl düşüşe geçti?
  • Denge ve denetleme sistemine geçilmeli mi?
  • Böyle bir yapıda neden yeni bir lider yetişmez?
  • Davutoğlu kendi döneminde güzel işler yapmaya çalıştı, ama…
  • BİLSAM'da olmaktan neden onur duyuyor?
  • BİLSAM'ın Meşale Derneğine bağlı üyesi var mı?
  • İbrahim Gezer'den çarpıcı tespit; “Her insanımızda Hamit Fendoğlu'nun cesareti, İsmet İnönü'nün ön görüsünden vardır…”
  • Malatya neden son 20-30 yıldır ulusal ve küresele insan kaynağı anlamında bir şey katamıyor?
  • Selahattin Gürkan hakkında neler söyledi?

 

 Malatya Time İnteraktif Sohbetleri'nin bu haftaki konuğu, Prof. Dr. İbrahim Gezer oldu. Siyasetin, ekonominin ve Malatya özelindeki gelişmelerin konuşulduğu söyleşi büyük ilgiyle takip edildi. Zengin içerikli kişisel web sayfasındaki bilgileri de kullanarak, Malatya özelindeki sorularımızı yönelttiğimiz Prof. Dr. İbrahim Gezer, siyasetteki hedeflerinden de bahsetti. Malatya Time Genel Yayın Yönetmeni Murat Çetin'in sorularını büyük bir ciddiyet ve incelikle cevaplayan Prof. Dr. İbrahim Gezer, “Türkiye şuanda böyle bir bıçak sırtı bir dönemde. Sanayi devrimini bir dönem ıskalamıştık, bilgi çağını yarı yarıya yakaladık. Şimdi içinde bulunduğumuz çağı ya yakalayacağız ve bu dalganın üzerinde kalacağız. Ya da altında kalacağız. Bu ülkeyi yeniden hukuka, çoğulculuğa, katılımcılığa, demokrasiye dönüştürerek, geliştirerek sorunlara odaklanan; sorunları bir bir çözerek mesafe alan ve bu çağı ıskalamadan yakalayan bir sürece dönüştürmeliyiz…” dedi.

 MALATYA TİME / ÖZEL HABER

 Bilgi Yolu Eğitim, Kültür ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (BİLSAM)ın eski başkanı Prof. Dr. İbrahim Gezer, 5 kitap, 15 araştırma raporu ve 100'ü aşkın araştırma makalesiyle Malatya ve Türkiye'nin entelektüel birikimi yüksek insanlarından biri. İnönü Üniversitesi'nde de öğretim üyeliği görevini yürüten Prof. Gezer'in sıfatları ise; Mühendis, Akademisyen, Eğitimci, Sosyal Girişimci

Malatya siyasetinin içinde aktif olarak yer alan Prof. Dr. İbrahim Gezer, son olarak DEVA Partisi'nin kurucuları arasında yer aldı. Malatya Time takipçilerini kırmayarak interaktif sohbetlerine katılan İbrahim Gezer, Malatya ve Türkiye'nin sorularını dair sözü olan projeleri ve çözüm önerileri bulunan az sayıdaki öğretim üyelerinden şimdilerde ise siyasetçilerden birisi. “Neden Ak Parti veya Gelecek Partisi değil de Deva Partisi?” şeklindeki soruya İbrahim Gezer'in cevabı şu şekilde oldu: “2013-2014 yılları arasında yaklaşık 1 yıl içerisinde iki kez Ak Parti içerisinde siyasi denemelerim oldu. Bir Büyükşehir aday adaylığı durumum olmuştu. Ondan birkaç ay sonra da genel seçimler yapılmıştı. Genel seçimlerle ilgili olarak da milletvekilliği aday adaylığım olmuştu. Büyükşehir adayları ile ilgili olarak Ak Parti bir araştırma merkezine potansiyel belediye başkanı olabilecek isimlerle ilgili bir çalışma merkezi yaptırmıştı. Orada ifade edilen ve sunulan birkaç isimden biri de bizim ismimizdi. Bazı arkadaşların da biraz müdahil olmasıyla öyle bir denememiz olmuştu. Fakat ikinci adaylığımdan sonra kamuoyuna bir açıklama yaparak Ak Partinin aday belirleme tarzı böyle olduğu sürece tekrar adaylığı düşünmeyerek akademiye döndüm. Ondan sonra da siyasete girmedim. Ancak ülkemizin gelişmesi ve büyümesi için yapmış olduğumuz birçok çalışma da siyasetten bağımsız değildir.

Z_2

 CUMA, ISSIZ ADAYA GELENE KADAR SİYASET YOKTU!..

Türkiye'nin gelişimi için sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte uyarı anlamında birçok açıklamada bulunduğunu söyleyen Prof. Gezer, “Derler ki, Robinson Crusoe ıssız bir adada tek başına yaşarken, orada siyasetten bahsedilemez. Ama Cuma ortaya çıktıktan sonra bir siyaset başlamıştır. Yani iki kişi bir araya geldiğinde hangi lokantaya gideceklerine karar verene kadar aralarında geçen müzakere de bir siyasettir. Biz siyaseti biraz dar anlamda kullanıyoruz. Siyaset yapmak için illaki bir siyasi partiye de gerek yoktur. Siyasi bir makamı olup, siyaset yapmayan çok insan da var. Ama siyasi bir makamı ve pozisyonu olmamasına rağmen siyaset yapan, ülkenin siyasi gelişimine katkı sunan çok insan da var.” dedi.

 AK PARTİ, YENİ BİR VİZYON ORTAYA KOYAMIYOR

Gelelim Devam Partisine...” diyerek konuşmasına devam eden Prof. Dr. İbrahim Gezer, “Ak Parti 2002 yılında kurulduğundan beri ülkemiz, kendi bölgemiz ve coğrafyamız için bir fırsattı. Sadece Türkiye tarihine değil, dünya tarihine geçecek bir partiydi. İlk dönemlerde de çok güzel işler yapıldı. İlk 6-7 yıl çok başarılıydı. Ak Partinin zirvesi 2008-2009 yıllarıdır. Şuandaki seviye 2008-2009 yıllarının çok gerisindedir. 2009'dan 2013'e kadar yatay bir seyir izledi. Ak Parti 2013'ten sonra da düşüşe geçti. Ak Parti bir süre sonra kazanımlarını kaybetmeye başladı. Ak Parti bugün gelecek adına yeni bir vizyon ortaya koyamıyor. Var olanların en iyisi biziz, biz gidersek durum kötü olur diyor. Biraz da korku siyaseti ile ülkeyi yönetmeye kalkıyorlar. Oysa bu yanlış. Türkiye ciddi bir potansiyeli olan bir ülke. İnşallah bu ülkede çok güzel partiler kurulacak ve çok şey katılacak. Deva Partisi bu anlamda merkezde duran, merkezi siyaset yapan, bütün insanlarımıza eşit mesafede duran, ülkeyi tekrar hukuka ve demokrasiye döndürmek için bir mücadele veren, lider odaklı değil; kadro odaklı ilkeleri olan bir siyaseti benimseyen bir partidir. Lider odaklı siyaset bir hayır getirmemiştir. Tarih boyunca da getirmemiştir maalesef bugün de getirmiyor.” ifadelerini kullandı. 

X_1

BÖYLE BİR YAPIDA YENİ BİR LİDER YETİŞMEZ

Deva Partisi'nin otoriter, devletçi, ideolojik bir devlet yapılanmasından ziyade, biraz daha özgürlükçü, demokratik ve biraz daha çoğulcu bir devlet yönetimini öne çıkaran bir parti olduğunun altını çizen İbrahim Gezer, “Deva Partisi ülke yönetimi ile parti yönetimini birbirinden ayırmayı hedefliyor. Bizim ülkemizde parti kurulur. Bir kişinin ağırlıklı yönetimine geçer. Sonra bütün partiyi aynı şekilde dizayn eder. Sonra o parti iktidar olur o kişi hükümeti de dizayn eder. Sonra yasama ve yargı ile de dizayn eder hale gelir. Bu bir aşamadan sonra da yürütülemez hale gelir. Bugün haberlerde izledim. Sayın Cumhurbaşkanının Ak Parti il başkanları, MKYK ile Bakanlar Kurulu ile toplantısı var deniliyor. Dikkat ederseniz böyle bir yapıda ülkede yeni yeni liderler yetişmez. Ama Deva Partisi ülke yönetimi ile parti yönetimini net bir şekilde birbirinden ayırıyor. Yani bir kişi ben hem partiyi kontrol edeceğim, hem hükümeti kontrol edeceğim hem de meclisi kontrol edeceğim, hem yasama-yürütme-yargıyı kontrol edeceğim diyemiyor. Böyle bir imkan verilmiyor. Bu tür yaklaşımlar ülkenin zararına sonuçlanmıştır. Deva, sınırlı sorumlu bir yönetimi esas alıyor. Bu açıdan parlamenter sistemin daha makul olduğunu ifade etmek istiyorum. Deva, bugüne kadar sunulmuş en demokratik tüzüğü sunuyor. Deva Partisi ilk partilerin sahibinin üyeler olduğu bir sistem getiriyor. Bu üyeler de sadece bir dünya görüşünden insanlar değil. Yani bütün bütünsel kesimlerden, bütün partilerden, bütün toplumsal kesimlerden, sağcısı-solcusu, Alevi'si- Sünni'si, Türk'ü – Kürt'ü her kesimden insanımız gelebiliyor. Ali Babacan'ın dediği gibi, herkesin ortak bir Türkiye duygusu var.” şeklinde konuştu.  

 TÜRKİYE, ŞU ANDA BIÇAK SIRTI BİR DÖNEMDE...

Bizi bekleyen büyük bir dalga var. Bu bir devrim ve dalga şeklinde geliyor. Bu dalganın üzerinde kalacağız, çocuklarımıza, gençlerimize sörf yapmasını öğreteceğiz; ya da bu dalganın altında kalacağız.” diyerek konuşmasına devam eden Prof. Gezer, “Türkiye şuanda böyle bir bıçak sırtı bir dönemde. Sanayi devrimini bir dönem ıskalamıştık, bilgi çağını yarı yarıya yakaladık. Şimdi içinde bulunduğumuz çağı ya yakalayacağız ve bu dalganın üzerinde kalacağız. Ya da altında kalacağız. Onun için çok kritik bir süreçten geçiyoruz. Deva tam da bu sürece yardımcı olmak için kurulmuş bir parti. Yoksa sadece oy almak için kurulmuş bir parti değil. Bu ülkeyi yeniden hukuka, çoğulculuğa, katılımcılığa, demokrasiye dönüştürerek, geliştirerek sorunlara odaklanan sorunları bir bir çözerek mesafe alan ve bu çağı ıskalamadan yakalayan bir sürece dönüştürmek için kurulmuştur. Bu sürece de Ak Parti, MHP ve bütün partileri katmak isteyen bir parti.” ifadelerini kullandı.  

 “BÖYLE YAPARSANIZ, İL BAŞKANI BULAMAZSINIZ” DENİLDİ!..

Ahmet Davutoğlu'nu önemsediğini ve kendisinin iyi bir akademisyen olduğunu aktaran Prof. Dr. İbrahim Gezer, “Kendi döneminde de güzel şeyler yapmaya çalıştı. Yanlışları da oldu. Örneğin şeffaflık yasasını çıkarmaya çalıştı. Türkiye şeffaflık kriterleri arasında, 170-180 ülke arasında 91. sıraya gerilemiş. Bir zamanlar 50. sıralardaydı. Şimdi şeffaflık kaybolmuş. Yapılan işlerle ilgili kimse hesap vermiyor. Çok anlamıyoruz gibi bir döneme gelmişiz Davutoğlu güzel bir yasa çıkarıyordu. Ülkenin her kör kuruşunun Sayıştay denetimine alınacağı bir yasaydı. Ama bu engellendi. Bu yasayı çıkarırsanız partiye il başkanı bulamazsınız denildi. Bu çok tartışmalı bir sözdür. Davutoğlu rantın vergilendirilmesi ile ilgili bir yasa taslağı hazırladı. Ortaya çıkan ekstra rantların belediyeye bütçeye dönmesi öngörülüyordu. Maalesef bu da engellendi. Bugün bazı insanlar rant üzerinden gelir elde ediyor. Bugün birçok iş adamı ihaleler girmeye çalışıyor. Dünyada kamudan en fazla ihale alan on inşaat şirketinin beşi Türkiye'deymiş. Binlerce on binlerce firma var. İşin ilginç yanı ilk 5'i oluşturuyorlar. Ülkenin bütün kaynakları onlara veriliyor. Bunların neden yapıldığı açıklanmıyor. BİLSAM diye bir sivil toplum kuruluşumuz vardı. İstanbul'da da Bilim Sanat Vakfı diye bir vakfımız vardı. Biz de Davutoğlu ile bir şekilde tanışırdık. Bilim Sanat Merkezinde ortak çalışmalar yaptık. BİLSAM'ı kurarken de o yapılanmadan istifade etmişizdir. Şehir Üniversitesi kurdular. Daha sonra hem üniversiteye hem de bilim vakfına hukuksuzca el konuldu. Ben buna sosyal medyada eleştiriler yaptım. Bunun yanlış olduğunu söyledim. Bunu birçok kez yapınca da bazı insanlar bize Davutoğlu'nun yakın gördüler. Bu tamamen vicdani bir meseleydi. Ama Gelecek Partisi ile bir yakınlığım yoktu. Davutoğlu'nu severim ama siyaset tarzımız aynı değil. Deva'nın da tarz olarak Gelecek Partisinden farklı olduğunu düşünüyorum.” dedi.   

 VERECEK BİR ŞEYLERİ KALMADI

Ak Parti'nin ilk dönemlerinden bahsedilirken, o dönemlere çok eleştiri getirenin olmadığını söyleyen İbrahim Gezer, “Biz de bu partiye yıllarca destek verdik.  O ilk dönemlerdeki başarısının altında ne vardı diye baktığımızda, esas alınan değerler önemliydi. Mesela daha katılımcı bir partiydi. Deva'da ilkeler ve değerler diye bir kurul oluşturulmuş. Adeta partinin anayasa mahkemesi gibi düşünebilirsiniz. 9 kişiden oluşuyor aday olamıyorlar. Çıkar birliği yok. Bunların onaylamadığı şeyler partide aşılamıyor. Ak Parti değerlere sahip çıktığı için ülke geliştiAk Parti değerlere riayet ettiği zamanlar ülke iyiye gitti ama değerlere riayet etmeyi bırakınca da ülke geriye gitti. Bir yerde verecek bir şeyleri kalmadı. 2002 ile 2008 arası müthiş bir dönemdi. Yeni bir parti gelmişti ve değerleri önemsiyordu. Milli gelir bir anda 3600 dolardan 10-12 bin dolarlara çıktı. Bunu 2007-2008'e kadar sağladılar. Ama daha sonra onun üzerine hiçbir şey katılmadı. 2013'e kadar bu düzey korundu. 2013 yılında ülke gelişmiş ülkeler düzeyine çıkacaktı. Milli gelir 9 bin dolarlara düştü bu senenin sonunda 8 bin dolar olması bekleniyor. Malatya gibi şehirlerin ortalaması daha düşük. Hakkari gibi şehirlerde daha düşük. Bu da çok adaletsiz dağıtılıyor. Gelir dağılımı da bozuluyor. Örneğin Gayrisafi Milli Hasılayı Türkiye 2002 yılında 239 milyar dolarla aldı. Sonra bunu 950 milyar dolara kadar çıkardı. Asıl zirveyi 2013'te buldu. O günden bu güne gittikçe azaldı ve şuanda 749 milyar dolar. Sene sonunda da bunun 650 milyar dolar olması bekleniyor.” ifadelerini kullandı.

S_37

 AK PARTİ'NİN İLK 5-6 YILI ÇOK BAŞARILI!..

Özgürlükler konusuna da değinen Prof. Dr. İbrahim Gezer, “Basın özgürlüklerinden tutun, insan hakları özgürlüklerinden tutun birçok şeyde; belli bir çıkış vardı ama daha sonraları hızlı bir inişe geçti.  Ak Parti Türkiye'yi aldığında; işsizlik önceki yılların ortalaması yüzde 6,5-7 civarlarındaydı. Ama Ak Parti bu 17 yılın ortalamasında yüzde 11'in altına düşüremedi. Mesela enflasyon Ak Partinin en başarılı olduğu alanlardan birisi. Yüzde 30'larda aldı. Yüzde 6-7'lere kadar düşürdü. Çok iyi noktalara geldi. Ama yönetsel değerlerden uzaklaştığı için, hızla inişe geçti ve şuanda enflasyon her ne kadar yüzde 10-13 açıklansa da; bir de sizin yaşadığınız enflasyon önemli. Dış borç kendi döneminde 3-4 kat artmıştır. Oysa bu artış kısımlarının hepsinin 2013'ten sonra olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla kimin yönettiği önemli değildir, değerler önemlidir. Adalete uyuyorsanız, ülkede eşitlik varsa, çoğulculuk varsa, katılımcılık varsa, denge denetleme sistemleri varsa, yasama- yürütme-yargıyı birbirinden bağımsız tutabiliyorsanız…. Oysa bugün bunların hiçbiri kalmadı. Hepsi yürütmeye bağlandı. Tayyip Bey çok iyi olabilir ama bir sonraki dönem için çok tehlikelidir. Ak Parti'nin ilk 5-6 yılı çok başarılı. Ondan sonraki 5 yılı 2013 yılına kadar stabil gidiyor. 2013'ten sonra inişe başlıyor. Ama bu başkanlık denilen sisteme geçildikten sonra Türkiye tamamen tıkandı. Başkanlık sisteminde geçtiğimiz gün 5.6 milyon olan geniş işsizlik sayısı tam 7 ay sonra 7.9 milyona ulaşmış. 3 milyon insan bir anda işsizlik kervanına katılmış. Başkanlık sistemine geçtiğimizde 29 milyon küsur olan çalışan sayımız 2 yıl içerisinde 26 milyona düşmüş. 3 milyon 185 bin insan istihdamdan kopmuş. Bu sistem çalışmaz. Türkiye bu sistemde ısrar ettiği her gün ciddi bir bedel ödüyor.” şeklinde konuştu. 

 ÜLKEYİ AYAKTA TUTMANIN TEK YOLU, DENGE DENETLEME SİSTEMİNE DÖNÜLMESİDİR

Bu seneki bütçenin miktarının 129 milyar olduğunu belirten Prof. Gezer, “Bu parayı sen, ben, bu millet ödüyor. 80 milyon para, fazladan faiz lobilerine gitti. Türkiye'de eğitime ayrılan tüm para kadar bir para. Bu farkları ortaya çıkarıp yeniden Türkiye'nin hızlıca çoğulculuğa, katılımcılığa, hukuka, hukukun üstünlüğüne, denge denetleme sistemine dönülmesi gerekiyor. Başka bir şansımız yok. Montesquieu bundan 300-350 yıl önce bir soruya kafayı takıyor. “Medeniyetleri yıkan faktör ne?” diyor. Bütün medeniyetleri inceliyor. Geldiği kanaat şu; despotik yönetimler. Yönetimler belli bir şeyden sonra despotizme yöneliyor. Peki, “bunun panzehri ne?” diye soruyor. Ülkeleri yıkılmaktan kurtarmanın yeniden ayakta tutmanın tek yolu denge denetleme sistemleridir. Bu da Yasama, ürütme ve yargı… Sadece konulan kurallara göre ülke yönetilecek. Bizim açmazlarımız bunlar. Bu sistemi bir şekilde uygulamamız lazım. Çok kolay değil bunun zorlukları var. Ama aşılması mümkün. Bir örnek vereyim. Kuzey Kore ve Güney Kore bir elmanın iki yarısı gibi aynılardı. Bugün gelinen noktada Kuzey Kore'de insanlar fakirlikten kırılıyorlar. Despotik bir yönetimin elinden oradan oraya sürünüyorlar. Ama diğer taraftan onlarca dünya markası üretmiş milli gelirini 40 bin dolarlara çıkarmış, Gayrisafi Milli Hasılasını Türkiye'nin 3 katına getirmiş… Rahmetli Özal Türkiye'de başbakan olduğunda Güney Kore'nin GSMH'si  65 milyar dolardı. Türkiye'ninki 95 milyar dolara yakındı. Türkiye onun 1.5 katı daha fazlaydı. Ama şuanda Türkiye'yi 3'e katlamış durumda. Sebebi daha katılımcı, daha bilimsel, daha aklını kullanan, daha çoğulcu ve daha demokratik... Türkiye'de Dünyaya açılmak isteyen bir halk var. Ama diğer yandan bunu içe kapatmaya çalışan bir parti var. Gelin bu ülkeyi hep beraber çoğulculuğun, adaletin, özgürlüğün, huzurun, barışın olduğu, tadını çıkarabildiğimiz, çocuklarımızı ve gençlerimizi bilgi çağına hazırlayabildiğimiz bir ortama dönüştürelim. Ama bu yapı ve sistemle olmaz. Bunları aşmamız gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

 DEVLET KURUMLARINDAKİ TEK ÖLÇÜ, LİYAKAT VE EHLİYETTİR

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ın ehliyet ve liyakatle ilgili sözlerini hatırlatan Malatya Time Genel Yayın Yönetmeni Murat Çetin'in “ ‘Babacan bir açıklamasında liyakatin hem siyasi kadrolarda, hem de teknik kadrolarda çok düştüğünü' ifade ederek ‘donanımı, bilgisi, becerisi olanın hak edenin bir pozisyona gelmesi bir kenara konuldu. Sadakat ve emre itaat önemli bir ilke haline geldi' diyerek tek adam eleştirisinde bulunup ‘demokratik ve katılımcı' yönetimin altını çiziyor. Bu söylemler kulağa hoş gelse de Türk Siyaseti karşısında uygulamada olmayan bir söylem. Hangi görüşte olursa olsun Türkiye'deki tüm partiler lider eksenli kurulur. Halk partiden o lidere oy verir. Babacan yüz yıllık hatta daha eski olan bu algıyı nasıl değiştirecek?” şeklindeki sorusuna, İbrahim Gezer'in cevabı şu şekilde oldu: “İslam'da buna güzel bir örnek var. Hz. Peygamber Mekke'den Medine'ye Hicret edecekken bir rehbere ihtiyaç duyuyor. Yolları bilen iyi bir rehber bulunmasını istiyor. Onlar da biraz sonra iki kişi getiriyorlar. İkisinin de çok iyi bildiğini söylüyorlar. Ama birisi Müslüman diğeri ise Gayri Müslim. Hangisini getirelim diyorlar. Hz. Peygamber cevap olarak ‘Hangisi daha iyi biliyorsa onu getirin' diyor. Bu çok çarpıcı bir örnektir. Müslüman olanı veya diğerini getirin demiyor. Diğer bir örnek savaş yapılmadan Medine teslim alınıyor. Hz. Peygamber fetihten sonra gidip Kabe'de 2 rekat şükür namazı kılmak istiyor. O zaman Gayri Müslim olan birinden anahtar alınıyor. Hatta adam anahtarı vermek istemeyince de anahtar tepki gösterilerek alınıyor. Kabe açılıyor. Hz. Peygamber orada namaz kılıyor. Hz. Ali anahtarı tekrar götürüp başka bir Müslüman aileye teslim ediyor. Allah Resulü bunu duyduğunda Hz. Ali'ye sitem ediyor. Tekrar o anahtarı aldığın aileye geri ver, çünkü onlar bu işin ehli diyor. Müslüman olmayan birine Kabe'nin anahtarı teslim ediliyor. Biz bugün bir okul müdürüne bizden olmadığı için yöneticilik vermiyoruz. Nereden nereye gelmişiz. Söz konusu devlet kurumlarıyla tek ölçü liyakat ve ehliyettir. Dini mezhebi geçerli olamaz. Dolayısıyla bu sistemin yeniden öne çıkarılması gerekiyor. Cemil Meriç, “Kabul etmek gerekir ki; bizim tarihimiz bir çobanın etrafındaki sürünün hikâyesidir” diyor. Toplumsal formasyonumuzu değişmemiz gerekiyor. Bizim inancımızda Allah-insan ilişkisi velayet ilişkisini esas alıyorken tutulup değiştirilerek efendi-köle ilişkisine dönüştürülmüştür. Hatta Hz. Ali bir köle Allah'tan korktuğu için ibadet eder der. Oysa bir mümin Allah'ın dostluğunu kaybetmekten korktuğu için ibadet eder. Bu farklıdır. Eğer bu ilişkiyi efendi-köle ilişkisi olarak alırsanız o toplum bir şey üretemez. O toplum kör kütük kalır, gelişemez. Onun için Muhammed İkbal der ki; İslam, insanoğlunun Allah ile birlikte yaptığı tarihsel yürüyüşün adıdır. Bu yürüyüş iki özgür varoluş yürüyüşünün adıdır. Birisi yoktan var eder, birisi vardan var eder. Bundan yola çıkarak Muhammed İkbal der ki; Yarabbi sen geceyi yarattın, ben lambayı yaptım. Sen çamuru yarattın, ben vazoyu yaptım. Sen kartalı yarattın ben uçağı yaptım. Sen dağları ovaları yarattın ben bağlar, bostanlar, konaklar yaptım. Ben ki taştan aynalar yapar zehirden iksirini çıkarırım der. İkbal nasıl bir üretim zihnine sahip bakın. Bilim, sanat ve felsefe üretiyor. Ama çoban-sürü ve efendi-köle ilişkine dönüştürür ve onu da yöneten-yönetilen ilişkisine toplumsal hayatta çoban sürü ilişkisine dönüştürdüğünüzde o toplum hiçbir şey üretemez.

O_79

 ESAS OLAN EŞİTLİK VE ADALETTİR

BİLSAM'da yaptığı bir konuşmasında “Sultanlık ve tek adamlık insan onuruna aykırı rejimlerdir”  Dediği hatırlatılan İbrahim Gezer, “Bir ülkede bütün yetkilerin yasama, yürütme, yargı yönetiminin bir kişide toplandığı şekil tek adam yönetimidir. Bunu şu kişi bu insandan bağımsız olarak söylüyorum. Bunun başka bir adı yoktur. Biz biliyoruz ki Allah insanları eşit ve özgür yaratmıştır. Esas olan eşitlik ve adalettir. Allah insanları birbirinin reisi olsun, kralı olsun, ağası olsun, başbuğu olsun, patronu olsun, egemeni olsun diye yaratmamıştır. Bu insanlar bir arada barış ve özgür yaşasınlar diye yaratmıştır. Cemaatle namaz kılarken imam bir adım önde durur. Hepsi bu kadardır. Futbol oynayan oyuncudan biri koluna bir bant bağlar hepsi bu kadardır. Dolayısıyla şahlar, sultanlar, krallar insan onuruna aykırı rejimlerdir. Bunlardan kurtulmak gerekiyor. Rusya'nın geldiği nokta tek adam yönetimidir. Afrika'da yaprak kımıldamıyor. Yönetim sınırlı süreli olmalıdır. Meksika ve Amerika örneğini vermek istiyorum. Meksika, Amerika'dan daha zengin yer altı kaynaklarına sahiptir. Daha verimli topraklara sahiptir. Daha çok Avrupalı nüfusa sahiptir. Avrupalılar gelişmiş bir toplum oldukları için gittikleri yerleri de geliştirirler derler. Oysa Meksika daha çok Avrupalı nüfusa sahiptir. Ama bugün bakıyoruz Meksika sürünüyor, Amerika dünyayı yönetiyor. Burada da Kuzey ve Güney Kore'de verdiğim örnek var. Bunun altında yatan sebep oldukça net. Amerika kurulurken George Washington iki dönem başkanlık yapıyor ve diğer döneme aday olmuyor. Hatta soranlara buranın bir sınırı olması lazım diyor. Deva Partisi'nde yöneticilik 10 yılla sınırlandırılmıştır. George Washington görevi bırakıp gidiyor. Yeni gelenler de aynısını yapıyor. Yasa olmadan başkan üçüncü dönemde aday olmuyor. Hz. Ömer'in “Bir eve iki kurban yeter” sözü burada akıllara geliyor. Oğlunun halife olmasına itiraz ediyor. Bu çok önemlidir. Bizim tarihimizde böyle örnekler yoktur. Meksika'da da bir başkan seçildikten sonra kendini kral ilan ediyor ve ölünceye kadar da kalıyor. Bugün hallerini görüyoruz. Bir insan 10 yılda vereceği bütün verimi veriyor. Daha fazla kalan insan o ülkeye kuruma fazla şeyler katamaz. Yapılan araştırmalar bunu gösteriyor. Gelen yönetim süreyle sınırlı olacak. Böyle ülkeler barış ve huzurla yaşar. Bu rejimlerden kurtulmamız lazım. Kurtulamazsak gideceğimiz bir yer yok.” ifadelerini kullandı.

 ÇALIŞMA SİSTEMİMİZ GÜZEL GİDİYOR...

Deva Partisi'nin kuruluşunun 3 buçuk ay önce gerçekleştiğini ve pandemi dönemine denk gelmesi sebebiyle de işlerinin biraz yavaşladığını belirten Prof. Dr. İbrahim Gezer, “Belki de Deva dijital ortamda örgütlenen tek partidir. Birçok işi biz de sizin gibi zoom üzerinden yaptık. Bu programı da başarılı bir şekilde yapanlardan birisisiniz. Sizi tebrik ederim. Biz de birçok şeyi dijital ortamlardan yapmak zorunda kaldık. Bölgelere Ramazan'dan sonra serbest kalınca gidebildik. Biz de 5 kişilik bir komisyon halinde çalışıyoruz. Hakkâri, Van, Bitlis, Erzurum ve Malatya'dan da benim de dahil olduğum arkadaşlarımız var. Malatya, Elazığ, Tunceli, Bingöl, Muş, Bitlis, Van ve Hakkari illeri ile ilgili sorumluluklarımız vardı. Burada çok sayıda müracaat oldu. Toplamda Ankara'da Deva'nın sayfasına başvurarak biz de bu işin içinde olmak istiyoruz diyen 5-6 bin civarında insanımız vardı. Biz bu arkadaşlarla görüşerek ziyaret ettik. Deva her ilde 3 kişiyi kurucu heyet olarak açıklıyor. Bizim bölgemizde de bu hafta içinde açıklanır diye bekliyorum. Kesin tarih vermek zor. Böyle Türkiye'de 18 komisyon kurulmuştu. Tamamında da kurucularımız görev almıştı. Çalışma sistemimiz güzel gidiyor ve ciddi bir talep var. Malatya'da bine yakın başvuru var. Daha sonra çalışmalar tamamlanınca yetkililer sahaya inecekler. Ne yapmak istediğimizi anlatacaklar. Daha demokratik, daha katılımcı, daha barışçıl bir ülkeyi nasıl oluşturabilir diye görüşmeler yapılacak. Tatlı bir rekabet olmasını istiyoruz. Bu süreçte olan bütün partilerimize de başarılar diliyorum.” dedi.

 KİMSEYE TEKLİF YAPMADIK

Akçadağ, Doğanşehir, Kuluncak, Hekimhan, Arguvan, Kale, Doğanyol ve Pütürge gibi bütün ilçeleri ayırmadan çalışmalarını yaptıklarını belirten İbrahim Gezer, “Bugüne kadar yetkililer düzeyinde hiç kimseye gelin partimize katılın diye bir teklif gitmiş değil. Kaldı ki Deva Partisi böyle bir anlayışa da karşı. Sayın Babacan geçtiğimiz gün bir açıklamasında; “Bizim partimize katılmak isteyen milletvekilleri, belediye başkanları, meclis üyeleri var. Ama biz prensip olarak buna kendi teşkilatlarımızı kuruncaya kadar buna karşıyız” dedi. Doğru olan da budur. Bizim kimseye teklif yapmadık.” şeklinde konuştu.  

 BİLSAM İLE MEŞALE ARASINDA BİR BAĞLANTI VAR MI?..

BİLSAM'dan ayrılmadığını fırsat buldukça da katkı verdiğini söyleyen Prof. Dr. İbrahim Gezer, “Orada olmaktan da onur duyuyorum. BİLSAM yapılanmasında da her kesimden insanımız var. Deva'ya da uygun bir anlayışı var. Malatya'nın birçok kesimden üyeler var. Görevi bırakma durumuna gelince de; ben yıllardır sınırlı sorumlu yönetimden çok bahsediyorum. Biraz önce de Amerika, Meksika örneğini de verdim. Halkın parasını yaparak iş yaptığınızda sürenin sınırlı olması gerekir. Bunun STK'larda da olmasını destekliyorum. Çok oldu bırakmam gerek diye düşünüyordum. Çünkü yönetimde fazla kaldığıma dair eleştiriler de gelmeye başladı. Ama orayı bıraktıktan sonra da katkı vermeye devam ediyorum. Meşale Derneği, şehrimizdeki STK'lardan biri. Ulusal bir yönü de var. Malatya'da her sivil toplum kuruluşunda ortak arkadaşlarımız var. Beraber işler yaptığımız kişiler var. Malatya Platformu diye bir yapılanma vardı. Orada herkesin her kesimden insanın bulunduğu, Malatya'yı konuştuğumuz, protokol kurallarının uygulanmadığı toplantılarımız oldu. Her kesimle benzer diyaloglarımız var. Meşale de bu STK'lardan birisi. Malatya'da emekleri var. BİLSAM Meşale'den farklı bir yapılanma. Meşale'ye üye olan tek bir kurucumuz yoktur. Varsa da bu çok şaşırtıcı değildir. Çünkü farklı görüşten çok arkadaşımız var. Bunları öcü gibi göstermek doğru değil. Her kurum kendi hatalarının muhasebesini yapıyor. BİLSAM tamamıyla bağımız bir kuruluştur ve bütün faaliyetlerini kendisi planlar. Bu tür kurumları tarz olarak da farklı olduğunu görürsünüz.” ifadelerini kullandı.

M_83

 MALATYALILAR, NET MESAJLAR VERİYOR

Yapılan son seçimde alınan sonuçları da değerlendiren Prof. Gezer, “Malatya kendine has bir şehir. İlginç çıkışlar yapabilen tarihinde de bu şekilde çıkışları olan bir şehir. Her Malatyalıda Battalgazi'nin civan mertliğinden bir parça vardır. Her Malatyalı 'da Danismentgazi'den bir parça vardır. Her Malatyalı' da Niyazi Mısri'den bir parça vardır. Her insanımızda Somuncu Baba'nın cömertliğinden bir parça vardır. Her insanımızda Fehmi Gemuhluoğlu'nun dostluk anlayışından bir parça vardır. Bunlar yoksa Malatyalı' lığını biraz gözden geçirmesi lazım. Her insanda Ahmet Kaya'nın kişiliğinden bir parça vardır. Her insanımızın Hamit Fendoğlu'nun cesaretinden, İsmet İnönü'nün ön görüsünden vardır. Özal'dan bir parça taşıması gerekir. Sait Çekmegil'in diyalektik mantığından bir parça taşıması gerekir. Malatyalılar biraz da net mesajlar veriyor. 700-800'lü yıllarda Balkanlar'da özgürlükçü anlayışa sahip bir grup Roma yönetimi tarafından tehdit ediliyor. Ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Hatta epey insan katlediliyor. Sürgüne gönderilecekler kendinize yer beğenin diyorlar. 80-9 bin kişilik bir gruptan bahsediyoruz. Bu tarihi bir dönemde. O dönemde Pavlikanlar gidecek yer arıyorlar. Fakat kimse Roma'dan dolayı cesaret ederek bunları kabul etmiyor. O dönemde Malatya serdarına bir mektup yazıyorlar. Malatya Serdarı biz Bizanslıları umursamayız. Siz gelip burada kalabilirsiniz diyor. Pavlikanlılar gelip Malatya'da 80-90 yıl civarında yaşıyorlar. Balkanlara özgürlükçü anlayış gelince tekrar toparlanıp dönüyorlar. Malatyalıların böyle bir özelliği var. Ama şu eleştiriyi de yapmak lazım. Malatya son 20-30 yıldır ulusal ve küresele insan kaynağı anlamında bir şey katamıyor. Ulusal ve küresele kattığımız isimlerin hepsi 20-30 yıl önceki isimlerdir. Ama ekonomide var. Ekonomiyi ayrı tutalım. Geçtiğimiz günlerde vefat eden Vahap Küçük'ü örnek verebiliriz. Özal'ın da bunda etkisi var. Özal'ın ticaretteki hamlesini insanlar iyi değerlendirdi. Diğer alanlarda ulusala ve küresele insan katamadık. Selahattin Gürkan da zaman zaman Malatya'nın seçkin insanlar diyarı olduğunu söyler. Potansiyeli yüksek insanlar diyarı. Terfi edilmişler diyarı. Bugün baktığımızda bunu göremiyoruz. Malatya potansiyelini yansıtmıyor. Malatya ile ilgili 15-20 araştırma raporuna imza attım. Malatya yerinde sayıyor. Diğer şehirler ilerlerken siz geriliyorsunuz. Malatya potansiyel olarak Türkiye'de ortalamanın üstündeyiz. Ama gel gör ki milli gelirimiz ortalamanın yarısı, milli gelirimiz ortalamanın yarısı. Bu sadece bir partiye yansıtılamaz. Epey bir dönemin birikimi gibi de görünüyor. Malatya'nın ihracatı son 15 yılda yerinde sayıyor.” şeklinde konuştu.

 SELAHATTİN BEY, NEYİ TESLİM ALDI, NEYİ TESLİM EDECEK?  

Malatya'nın insanlarını tutamadığını söyleyen İbrahim Gezer, “Bir saksıda çiçek veya balık büyütürken, o çiçek veya balık büyüdükçe saksıyı da değiştirmeniz lazım. Saksıyı değiştiremezseniz; o balık ya da çiçek bir süre sonra ölür. Malatya insanı iddialı insanlardır. Malatya'da atılım yapmaya müsait insanlar var. Ama şehri o boyutta açamıyoruz. Dolayısıyla insanlar sağına soluna bakıyor ve başka bir şehre gitmek durumunda kalıyorlar. Selahattin Bey'e ve ekibine başarılar diliyorum. Değerlendirmek için henüz erken olduğunu düşünüyorum. Şuna bakmak lazım; Selahattin Bey neyi teslim aldı ne teslim edecek. Bunu söylemlerle yapmamız doğru değil. Bunun somut kriterleri olması lazım. Şehir Göstergeleri diye bir şey vardır. Birleşmiş Milletler de bunu kullanır. 50-60 arasında kriterleri vardır. Bu kriterleri kimse dikkate almaz. Ama gelen yönetim neyi teslim aldığına bakmalı. Alınan şey ve teslim edilen şey ortaya konulmalı ki ne kadar başarılı ya da başarısı olduğu ortaya çıksın. Ama maalesef bizde bunlar pek bilinmez. Bizim biraz daha bilgiye ve somut verilere ihtiyacımız var gibi görünüyor. İnşallah Gürkan önümüzdeki 4 yılda Malatya'ya güzel şeyler katmış olur.” ifadelerini kullandı.  

M_83

 BU ÜLKE BU KADAR ÇORAK MI?

Halka rağmen siyasetin olmayacağını söyleyen Prof. Gezer, “Siyaset halkla yapılır. Sivil toplumla yapılır, teşkilatla yapılır. Teşkilata ve halka rağmen “Siz ne derseniz deyin ben şunu diyeceğim” diyerek siyaset olmaz. Olduğu zaman halk da affetmez. Halk, kendisine rağmen siyaset yapmaya kalkarsanız bunu kabul etmez. Deva'nın farkı bu olacak. Deva'da partinin sahibi ne Ali Babacan ne diğerleri olacak. Partinin sahibi her ildeki üyelerimiz olacak. Partimizin üyeleri eğitimden geçecek, aidat ödeyecek, bu üye seçimleri yürütecek, sandıkları tutacak. Bunlar sorumlulukları. Ama bir de hakları var. Her şeye bu üye karar verecek. Partilerin sahipleri üyelerdir. Bizim sorunumuz tam da burada başlıyor. Bu ülke bu kadar çorak mı? Bütün işleri aynı insanlar yapsın. Bu ülkede nasıl insanlar yetişecek. Her işi bir kişi yapacaksa diğer insanlar ne yapacak? Analar ne yiğitler doğurmuş derler ya gençlerin önünü açmak lazım. Neden her görev birkaç kişi arasında dönüp duruyor. Bu ülke birkaç kişinin çiftliği mi? Siyaset halkla yapılır; eğer halkla yapmıyorsanız sonuçlarına katlanırsınız. Sadece Malatya'nın değil Türkiye'nin sorunu var. Bambaşka bir çağ geliyor. Bugün yapılan işlerin yüzde 80'inin robotlar tarafından yapılacağını gösteriyor. İşsizlikler bizi bekliyor. Şuanda çok yoğun işsizlik sorunumuz var zaten. Ciddi bir yasaklar, özgürlükler sorunumuz var. Dünyanın gidişatına baktığımızda kabul edilebilir şeyler değil. Bizim bu sorunlarımızı halledip yeniçağı yakalamamız gerekiyor. Davos'ta konuşma yapan bir adamın konuşması var. Diyor ki; Muhtemelen bizim bu nesil kendi iradesini kullanan son nesil olacak. Bu sözün uykularımızı kaçırması ve bir an önce gündemimize alıp çözmemiz lazım. 20-30yıl içerisinde dünya üretilen bio kimyasal aplikasyonlarla, uygulamalarla dünyadaki insanların birçoğu zihnen köleleştirilecek diyor. Eskiden mankurtlaşma vardı. Kafalarına deri geçirerek güneşte bekletirlermiş. İnsanın iradesini yok edip köleleştiriyorlarmış.  Şimdi benzer bir şeyle karşı karşıyayız. Bunun için birilerini kaçırıp kafalarına deri geçirmeniz gerekmiyor. Bunun bilgisayar uygulamalarıyla yapılabilen bir çağa doğru gidiyor. Eğer biz bunları aşacak bir projeksiyon ortaya koyamazsak bu çağa uyum sağlayamazsak korkarım ki 20-30 yıl sonra bu dünyanın paryalarından birisi olabiliriz.” dedi.

 LEHİMİZDE VEYA ALEYHİMİZDE YAZARSANIZ SORUN DEĞİL...

Malatya Time'ın İnteraktif Sohbetlerinin konuğu İbrahim Gezer, son söz olarak, “Bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Sizleri de takip ediyorum. Hatta 3 dakikada Malatya'da ne oldu? Başlıklı anlatımı mümkün mertebe ıskalamamaya çalışıyorum. Çünkü günlük koşturmalar içerisinde her şeyi takip etmek imkanı olmuyor. O da iyi oluyor. Her akşam bakıyorum. En azından gündemi yakalamış oluyoruz. Zaman zaman lehimizde de aleyhimizde de şeyler de yazsanız sorun değil. İnsanların eleştirilere de açık olması lazım.  Bütün dinleyicilerimize ve dostlarımıza vakit ayırdıkları için teşekkür ediyorum. Hayırlı günler diliyorum.” ifadelerini kullandı.

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!