dore okulları
Malatya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63834.566$

“At binenin, kılıç kuşananın.”


“At binenin, kılıç kuşananın.”
Çarşamba Sohbetleri Bölüm: 26
Narin

 

 

Malatya'nın yetiştirdiği, ulusal basındaki en tecrübeli gazetecilerden... 1975'te ilk yazısının yayımlanmasıyla adım attığı ve hiç ayrılmadığı Türkiye Gazetesi'nin, halihazırdaki Genel Yayın Yönetmeni. İhlas Holding'in kurucusu merhum Enver Ören'in görevlendirmesiyle 1993'te, bugünlerde, yerelden haber ulaştırma ağında zirve yapan İhlas Haber Ajansı (İHA)'yı kurdu. Bazı dönemler genel koordinatörlük de yaptı. Yaklaşık 30 yıldır, çeşitli kademelerde yönetici. Malatya / Pütürge doğumlu, Sayın İsmail Kapan'dan söz ediyoruz...

Türkiye Gazetesi'nde, Haber Müdürlüğü'nden, Yazı İşleri Müdürlüğü'ne ve Genel Yayın Yönetmenliğine, sayfa editörlüğü de dahil, yapmadığı iş kalmadı. Birçok sıfata haiz, çok yönlü bir gazeteci, yazar, TV programı yapımcısı, akademisyen... İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu; “avukat” ve “Hukuk Müşaviri” titrine de sahip.... Aynı zamanda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Basın Konseyi Yüksek Kurulu Üyesi de olan İsmail Kapan'ı, Türkiye tanıyor.

1956'da, Pütürge ilçesi, Tepehan Sinan Köyü'nde doğdu. Eylül 1969'da geldiği İstanbul'da, 50 yılı geride bıraktı. 45 seneden beri ulusal bir basın-yayın organında yazıyor. Pırıl pırıl, sıcakkanlı biri. Onu yakından tanıyanlara göre; şimdiye kadar birini incittiği hiç görülmedi. Sevgisini, gözlerindeki ışıltıda yakalamak mümkün. Samimiyeti ise Malatya Time Genel Yayın Yönetmeni, gazeteci-yazar Murat Çetin'in sorularına verdiği yanıtlara da yansıdı. Keyifli okumalar...

MADDİ ELVERİŞSİZLİKTEN
OKULA ARA VERDİM

Malatya Time okuyucularının daha yakından tanımaları amacıyla, bildik, klasik bir soruyla başlamak istiyoruz; İsmail Kapan kimdir?

Malatya Pütürge ilçesi, Tepehan Sinan Köyü'ndenim. 1956 doğumluyum. İlkokulu Tepehan'da bitirdim. Tepehan eskiden nahiye merkeziydi. “Bucak” denilirdi. Tepehan bir ara belde oldu. Sonra da tekrar köye dönüştü. Malatya'nın büyükşehir olmasıyla birlikte mahalle oldu. Artık “Tepehan Köyü” değil de “Tepehan Mahallesi” deniliyor. İlkokuldan sonra maddi imkânımız elverişli olmadığı için okumaya ara verdim. Eylül 1969'da İstanbul'a geldim. Okullar açılmış ve kayıtlar kapanmıştı. O sene de resmi okula giremedim. Aradaki boşluğu doldurmak için yatılı bir Kur'an-ı Kerim Kursu'na başladım. 1970 yazına kadar orada okudum. O sene imtihanlara girip İstanbul İmam Hatip Lisesi'ne başladım.

1_947

45 YILDAN BERİ
YAZIP ÇİZİYORUM

İstanbul'da 50 yılımı geride bıraktım. Ömrüm burada geçti. 1977'de İstanbul İmam Hatip Lisesi'ni dönem birincisi olarak – övünmek gibi algılanmasın- bitirdim. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldum. Orada talebe iken Türkiye Gazetesi'nde rahmetli Enver Ören Bey'in tavsiyesiyle ve teşvikleriyle köşe yazarlığına başladım. Gazetecilik mürekkebini o gün bugündür bırakamadım. Meslekte 40 yılı doldurdum. İlk yazım 1975'te çıktı. Onu da hesaba katarsam 45 yıldan beri yazıp çiziyorum.

ENVER BEY İLE, BİR YAZIM
SAYESİNDE TANIŞTIM

İhlas Holding, Türkiye Gazetesi ve İhlas Vakfı'nın kurucusu, rahmetli Dr. Enver Ören sizi nasıl keşfetti?

Tesadüf eseri… Ben bir yazı yazmıştım. Mehmet Çetin Doğan adlı bir ağabeyimiz vardı. O yazıyı çok beğenmiş ve “Bunu bizim gazetede yayımlayalım mı?” demişti. Beni Enver Bey'in yanına götürdü. Enver Bey de yazıyı okudu ve beğendi. “Bu yazıyı senin adınla birlikte neşredebilir miyiz?” dedi. “Elbette efendim” dedim. Böylece bu şekilde başlamış oldum. Yazmaya hevesim olduğunu görünce de –Allah rahmet eylesin- bana imkân verdiler.

Yazınızın detayları hakkında bilgi alabilir miyiz?

Bir araştırma yazısıydı. Kitaplardan ve ansiklopedilerden toplamış olduğum, İslamiyet hakkında İslamiyet'in doğru anlatılmasıyla ilgili bir yazıydı. Kendi meslek alanımı ilgilendiriyordu.

2_709

İHA; ORTA DOĞU, BALKANLAR
VE KAFKASLAR'DA ‘BİR' NUMARA

Kurduğunuz İhlas Haber Ajansı (İHA), “Yerel haber ulaştırma”da şu anda zirvede. Başarı nasıl geldi?

Ajansın kadrosunu oluşturmadan önce, 2-3 sene çeşitli illerde çeşitli seminerler düzenledik. Mesela Adana'da, Erzurum'da, Trabzon'da, İzmir'de arkadaşları İstanbul'a çağırdık. Dönemin en ünlü gazetecilerini çağırıp konuşma yaptırdık. İlk etapta 29 ayrı şehirde İHA bürosu açtık. Şimdi daha fazla. Nüfusu çok, ticaret ve sanayide gelişmiş, nitelikli ve özellikli büyük şehirlerden başlamıştık. İyi bir kadro yetiştirdik. İHA, tahminlerin üzerinde gelişmeler kaydetti. Hâlâ da statüsünü koruyor. Orta Doğu, Balkanlar ve Kafkaslar'da İHA bir numara.

BASIN SEKTÖRÜ, KÂR
ETMEYEN BİR SEKTÖR!

Yerel medyada neden “nitelikli” gazeteci yetişmiyor?

Bu, ülke şartlarından kaynaklanıyor. Gazeteci, bizde iki türlü olunuyor. Alaylı ve mektepli… Şu anda 100'ün üzerinde iletişim fakültesi var. Çok sayıda gazetecilik programlarından mezun olan öğrenciler var. Diploma alıyorlar; ama iş bulamıyorlar. Eskiden bu kadar çeşit de yoktu. 1999‘lara kadar televizyonculuk çok yaygın değildi. Sadece devletin kanalı vardı. Bir dönem herkes merak sararak TV kurdu. Ama bunun sürdürülebilir olup olmadığını hesaplamadılar. Basın-medya sektörü, pahalı bir sektör. Kârı az olan hatta kâr etmeyen bir sektör. Dolayısıyla onu besleyecek bir kaynak lazım. Reklam alabilirseniz tamam, sürdürebilirsiniz. Reklam alamıyorsanız başka kaynaklardan kazandığınız parayı buraya aktararak orayı sübvanse ederek yürütebilirsiniz. Bu da imkân meselesi…

DİJİTALLEŞME, YAZILI
MEDYAYI DA ETKİLEDİ

Yerel basın zayıfladı. Zaman içinde dijital medya da yazılı medyayı etkiledi. Bu konuya, biraz da resmi makamlar müdahale etmeli. Yerel medyayı desteklemeleri gerekiyor. Canlı tutarsak yerelde de gazeteciler iş tutacak. Meslek belli bir seviyede devam edebilecek. Genel olarak medyada büyük değişim yaşanıyor. Yazılı medya tekti, radyo ve sosyal medya eklendi. Sosyal medya bir afet gibi! İmkânı ve kalitesi ayrı; ama insanların meraklarını gıdıklama konusunda çok iyi. Bununla baş edebilmek mümkün değil...

3_378

GAZETECİ, ‘HALKA HİZMET
İÇİN ÇALIŞACAĞIM' DEMELİ

Doğruyu yazdığımda “Murat Çetin helal olsun, yüreklisin” deniliyor.  Sonrasında ise bu sözleri söyleyen adam(!) seni görünce iki km. öteden kaçıyor! Diğer türlü de kamu vicdanını temsil edemediğimiz için rahatsızlık duyuyorum. Bir “üstat” ve “ağabey” olarak size sorarsak, bu denge nasıl sağlanmalı?

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC)'nin tespit ettiği Basın Meslek İlkeleri var. Basın Konseyi'nin tespit ettiği ilkeler var. Ben, Basın Konseyi'nde 16 sene görev yaptım. TGC'de de bir dönem senato üyeliği yaptım. Bu meselelerle çok ilgilendik. Çünkü en fazla konuşulan ve yakınılan konular bunlar. “Gazeteci doğru yazsa ne oluyor? Doğru yazmazsa ne oluyor? Ya da yazdığı zaman ne oluyor, yazmadığı zaman ne oluyor?” Bir kere, etik kurallara riayet edildiği vakit, tarafgirlik yapmıyorsa – bu kelimeye dikkat çekmek isterim- kimsenin maksadı için birilerine karşı tetikçilik yapmıyorsa orada zaten sıkıntı yoktur. Birileri gerçeklerden rahatsız oluyorsa o, onun meselesidir. Herkes kendi tarafının güçlü olmasını ister. Ama gazeteci diyecek ki “Ben bildiğim ve inandığım gibi doğruları yazarak ve halka hizmet için çalışacağım.”

EN KÖTÜSÜ, BİRİLERİ
HESABINA TETİKÇİLİK!

Eğer birileri mesleği istismar etmeye karar vermişse, mesleğini bir şekilde ranta, makam ve mevkiye çevirmek istiyorsa o zaman bunu kötüye kullanıyor. Böyleleri de çok var. Kalın bir çizgi çekmek olmuyor. Mesele siyah-beyaz değil, arada gri tonlar da var. Birileri bilmeden başkalarına da alet olabiliyor. En kötüsü de mesleği istismar ederek birileri hesabına tetikçilik yapmak. Bir insanın kendisine karşı saygısı olacak ki, başkasının bastonu olmasın. Üç kuruş için, makam mevki için birisi böyle bir şeyi kabul etmişse bu, onun ahlâkıyla ilgilidir. Elinizdeki imkânı doğru kullanırken toplum bundan yararlanır. Ama bilmeden zarar vermişseniz, en azından “Kasıt yok” denilir. Toplum da bunu bu şekilde değerlendirilir. Ama birileri ısrarla mesleği kötüye kullanırsa onun gideceği yer bellidir...

GEÇİCİ MENFAATLER İÇİN
İDEALLER FEDA EDİLMEMELİ

Mesleğe yeni başlayan genç gazetecilere neler söylemek istersiniz?

Her şeyde kalite esastır. Ürettiğiniz malın kalitesi yüksekse müşterisi çoktur. Gazetecilik de böyledir. Eğer gazeteciliği kaliteli yaparsanız, muhakkak dikkat çekersiniz. İlgi toplarsınız. Zamanla bu, desteğe dönüşebilir. Sizi ayakta tutar. Millet size ihtiyaç olduğunu hissetmeli. “Bunlar kıymetli bir hizmet veriyor, bunları destekleyelim” demeli. İş adamı ise “Reklam verelim.” Okuyucu ise “Gazeteyi destekleyelim.” Meslektaşlarımızın kaliteye, samimiyete, doğruluğa ve dürüstlüğe çok dikkat etmeleri lazım. Geçici menfaatler için büyük hedefleri feda etmemek lazım.

4_195

GAZETECİLİK BİR
KAMU HİZMETİ

Toplumu bilgilendirmek, toplumu doğru yönlendirmek, aldatmamak, şaşırtmamak, galeyana sevk etmemek… Bunlar çok önemli. Eğer toplumu haksız yere telaşa sürüklerseniz, bunun vebali de büyük olur. İnsanların haysiyetiyle oynamamak çok önemli. Bir insanı bir haber yıkabilir. Bunun geri dönüşü yoktur. Allah muhafaza, tamir edilmeyecek şeyler çıkabilir. Burada kul hakkı çok önemli. Diyelim ki, bu dünyada bir şekilde yakayı sıyırdı, yargılanmadı, ceza almadı. Ama diğer dünyada kurtuluş yok ki… Mutlaka bunun hesabını verecektir...

MALATYA, MADDİ-MANEVİ
AÇIDAN ‘HER ŞEY' DEMEK...

İyi bir Malatyalısınız... “Malatya” deyince aklınıza ilk olarak neler geliyor? Ya da Malatya, zihninizde neye karşılık geliyor?

Malatya, doğduğumuz toprak. Hamurumuz oradan, biz Malatya çamurundanız. Dolayısıyla Malatya bizim için, maddi-manevi “Her şey” demek. Biz gözümüzü Malatya'da açtık. 12 sene köyde kaldık. Köy şartlarını da dolu dolu yaşadık, hayat şartlarını tecrübe ettik. Acı tatlı hatıraları var. Şimdi oraları özlüyoruz. Gerçi şimdi köyler artık gelişti, şehirleşti. Herkeste otomobil var, yollar var. Eskiden köy hayatı, meşakkatli de olsa güzeldi. Şimdi köyler boşaldı. Malatya'ya gittim, köyde hiç kalmadan doğrudan İstanbul'a döndüm. Her sene, yaz tatillerinde Malatya'ya giderdim. Dönerken de Malatya'ya bakardım. Malatya da İstanbul gibi büyüsün, gelişsin isterdim. Yeni apartmanlar görünce “Malatya büyüyor” diye sevinirdim. Malatya'nın geliştiğini görünce seviniyorum ve iftihar ediyorum. Malatya ile ilgili şahsi hayâllerim var. İstiyorum ki Malatya, Gaziantep, Şanlıurfa, Kayseri, Konya ve Kahramanmaraş ile yarışsın. Dolayısıyla Malatya hep özlediğim ve zamanımın bir kısmını geçirmek istediğim bir şehir. Bir gün emeklilik nasip olursa, Malatya'ya fazla zaman ayırabilirim inşallah...

MALATYA'NIN
TOPRAĞINI ÖZLÜYORUM

Malatya'ya ne sıklıkla gidiyorsunuz? En fazla neyi/neleri özlüyorsunuz?

Malatya'nın toprağını özlüyorum. Annemin, babamın mezarı orada. Akrabalarım hem Malatya'da hem köyde. Hatıralarımız çok. Ama senede 1-2 defa gidebiliyorum. Bazen konferanslara veya kitap fuarına gidebiliyorum. Keşke daha sık gidebilsem. Şartlar böyle. Gerçi şimdi, eskiye nazaran daha rahat gidilebiliyor. Eskiden Malatya-İstanbul arası 24 saat sürüyordu. Hatta bir kere otobüs arıza yaptığı için 30 saatte gitmiştik. Şimdi yollar çok güzel. 16 saatte gidilebiliyor. Karadan ve havadan da artık ulaşım şartları çok güzel. Gönlüm Malatya'da…

İMKÂNLAR DEVREYE ALINIR
İSE, MALATYA 2-3'E KATLAR

Doğduğunuz kenti 20 yıl öncesi ile karşılaştırdığınızda; fiziki, sosyal, ekonomik, kültürel, gelişmişlik düzeyi gibi açılardan nasıl buluyorsunuz?

Malatya'nın geliştiğini görünce seviniyorum. Malatya artık büyükşehir. Belediye hizmetleri açısından, Türkiye'nin büyükşehir olmayan 51 vilayetinden farklı. 30 büyükşehir içerisinde kendine has bir yeri var. İmkânları var. Bunların bir kısmı şu anda devrede, bir kısmı da devreye sokulabilir. Bu bir yönetim anlayışı meselesi… Yerel yönetimlerin yapacağı şeyler var. Merkezi yönetimlerin yapabileceği şeyler var. Özel teşebbüsün yapabileceği şeyler var. Bunların hepsi birbirini desteklerse, birbirine uyumlu olursa Malatya çok daha hızlı gelişir ve hızlı büyür. Açıkçası ben, Malatya'nın henüz olması gereken noktada olmadığını düşünüyorum. Mesela Gaziantep... Hayli fark açmış durumda. Ancak Malatya'nın da kendine has imkânları ve avantajları var. Malatya bir kavşak noktasında. “Batı'nın Doğu'su” ve “Doğu'nun Batı'sı” diye ezberledik. İmkânlar realist bir şekilde devreye alınırsa Malatya kendini 2-3'e katlar.

ÇEVRE YOLU, MALATYA'YA
FARKLI BİR ALAN KATACAK

Güney ve Kuzey Kuşak Yolları tamamlanmalı. Şehrin kuzeyinde, çevre yolunun bitirilmesi lazım. Yeni çevre yolu, Malatya'ya farklı bir alan katacaktır. Çünkü “yol” demek, “medeniyet” demektir. “Yol” demek “ulaşım”, “ticaret”, “hizmet” demektir. Yolu olmayan yere, kimse gitmek istese de gidemez. Aynı şekilde hizmet sektörünün gelişmesi gerek. Birkaç zaman öncesine kadar Malatya'da 5 yıldızlı otel yoktu. 5 yıldızı otelin olmadığı bir yere zengin iş adamları gitmez. Onların bir standardı var, onu görmek isterler. Ama şimdi var, açıldı. Malatya bir çekim merkezi olmalı. Hem tarım hem de sanayi açısından… Malatya'nın çok güzel bir üniversitesi vardı. İkinci üniversitesi de açıldı. Eğer yeni üniversite bekleneni ortaya koyarsa Malatya'ya çok şey katabilir.

KAYISIYI, HAKKIYLA
DEĞERLENDİREMİYORUZ

Türkiye'nin, AB Coğrafi İşareti olan 3 üründen bir tanesi olan Malatya Kayısısı, hak ettiği değeri neden bulamıyor?

Biz sadece “kayısı” deyip geçiyoruz; ama kayısı çok önemli. Dünya kayısı üretiminin yüzde 70'i Malatya'da. Biz bunu Türkiye ve dünyada hakkıyla değerlendirebiliyor muyuz? Maalesef “Hayır”. Her sene şikâyetler var. Malatya'da her türlü meyve yetişiyor. Şeftali, elma, armut, kiraz da çok güzel. Malatya adeta bir meyve cenneti. Dolayısıyla bunlara sahip çıkılmalı. Tarım açısından Malatya toprağında yetişecek çok ürün var. Başka endüstriyel bitkiler devreye sokulabilir.

ÜNİVERSİTE, VERİMLİLİĞE
KATKIDA BULUNABİLİR

Malatya'nın ikinci üniversitesiden; Turgut Özal Üniversitesi'nden neler bekleniyor?

Üniversite, bilimsel araştırma ve çalışmalarla şehrin verimliliğine katkıda bulunabilir. Zaten beklenen de odur. “Şan, şöhret” olsun diye açılmadı. Üniversitenin kalkınmanın motoru olduğu anlayışı hâkim kılınmalı. O anlayış kağıt üstünde var. Üniversiteler şehrin gelişmesine katkı veren yapılardan... Ama bu, gerçek manada işlediği vakit böyle. Malatya İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi bir dünya markası oldu. Başarı öyküsü yazan bütün hocalarımıza teşekkür ediyorum. Bu başarıyı da ben, kendi çapımda duyurmaya çalışıyorum. Bu bir markadır, bu markayı muhafaza etmek lazım. Diğer taraftan, tarım teknolojisinde modern araç gereçleri sağlayacak, onun kullanımını öğretecek program hayata geçirilirse Malatya'ya çok şey katacaktır...

5_138

SANAYİDE, ARA ELEMANA
İHTİYAÇ DUYULUYOR

Malatya İnönü Üniversitesi Organize Sanayi Bölgesi (OSB) Meslek Yüksek Okulu'nda “Elektrikli Araç Teknolojileri” bölümü açıldı...

Bu husus çok önemli. Üniversite mezunu, iş arayan binlerce genç var. Bilhassa sanayide, ihtiyaç duyulan ara eleman meselesi var. Meslek okullarından ve meslek yüksek okullarından mezun olmuş, 4 yıllık üniversite okumuş, lisans, lisansüstü, doktora yapmış beyaz yakalıların yanında, nitelikli iş gücüne sahip, vasıflı eleman olarak devreye alınması lazım. Eğitim politikasının eksikliği ve yanlışlığı olarak düz lise daha fazla. Genç adam 18 yaşına kadar okuyor; ama hiçbir mesleği yok! Üniversiteye bir şekilde giriyor. Çok iyi olduğu gibi, çok iyi olmayan üniversitelerimiz de var. Üniversiteleri lise seviyesine indirmek marifet değil. Dolayısıyla aranan şey, kalite…

MESLEK OKULLARI
TEŞVİK EDİLMELİ

Meslek okulları özendirilir ve teşvik edilirse gençler daha çabuk meslek öğrenir ve hayata daha çabuk atılır. Ailesine ve ekonomiye daha çabuk katkı verir. Türkiye, böyle genel bir politikayı hızlı bir şekilde hayata geçirmeli. Türkiye'de üniversiteli sayısı 8 milyon, Almanya'da 3 milyon. Neden Almanya ile mukayese ediyorum? Almanya'nın nüfusu da bizim kadar. Ancak ortalama olarak bizden daha yaşlılar. Ayrıca Almanya'nın bilimde, sanatta, ekonomide geldiği yer belli. Dünyada sayılı kaliteli üniversiteler, Alman üniversiteleri. Biz bazen ilk 500 üniversite arasına 2-3 tane sokabiliyoruz. Bunun kıymeti var mı? Henüz bu çizgiden uzağız. Üniversite önemli, hakkını vermek daha önemli...

KAPADOKYA'YA GELEN TURİST
MALATYA'DAN NEMRUT'A GİTMELİ

2019 “Göbeklitepe Yılı” ilan edildi. “Anadolu'yu Anayurt Yapan Destan Şehri Malatya” diyoruz. Arslantepe var; ama ileri gidilemiyor. Nemrut değerlendirilemiyor. Turgut Özal Tıp Merkezi ve Karaciğer Nakli Enstitüsü gibi değerler de var. Ancak sağlık turizm sektöründe zirve yapılamıyor. Eksiklik nerede?

Diyor ki “At binenin, kılıç kuşananın.” Yani ata binmeyi, kılıcı kuşanmayı bileceksiniz. İmkânların sizde olması bir avantajdır; ama o imkânlar kendi kendine realize olmaz. Fırsatı biri yakalamalı. Güzergâh olarak, Kapadokya'ya gelen turist, Malatya üzerinden Nemrut'a gitmeli. Burada teşebbüs eksikliği var. Nemrut ve devamı programda varsa, Malatya üzerinden değil de daha dolambaçlı yollardan gidiliyor. 2019'un “Göbeklitepe Yılı” ilan edilmesi çok güzel bir durum; ama Arslantepe'nin de bir yılı olsun. O da dünyaya tanıtılsın. Malatya'da turistlerin gezip göreceği çok yerler var. Nemrut'un, Malatya ile Adıyaman arasında bir mesele olması da üzücü. Bu durum çok önemli. Kimse Nemrut'u kaldırıp götürmeyecek! Turistler Nemrut'a gelirse hem Adıyaman hem de Malatya kazanır. Bunu sağlamak lazım. Ulaşım olmalı. Emniyet bakımından bir sıkıntı yok. Turizm bir seçenektir. Turizm, ticaret, sanayi, eğitim gibi birçok alan, Malatya'da devreye sokulabilir. O zaman Malatya büyür ve kalkınır.

SAYIN CUMHURBAŞKANI'NA
MALATYALILAR BÜYÜK ÖNEM VERİYOR

Malatya, son 31 Mart Yerel Seçimleri'nde, yüzde 68.47'lik oy ile Selahattin Gürkan' başkan olarak seçti. Türkiye genelinde oy kaybeden AK Parti'nin Malatya'da rekora koşmasını neye bağlıyorsunuz?

Malatya her zaman, yüzde 60-70'in üzerinde AK Parti'ye oy verdi. Malatya'nın, genel olarak Sayın Cumhurbaşkanımıza ilgi ve alakası var. Sayın Erdoğan da Malatya'ya önem veriyor. Malatyalılar da Sayın Cumhurbaşkanı'na büyük önem veriyor. Selahattin Gürkan'ın da başarılı bir çalışması olduğunu düşünüyorum. Gürkan daha önce de Battalgazi Belediye Başkanı'ydı. Önceki yerinde de başarılı kabul edildiğini biliyorum. Devamında herkesi kucaklama yaklaşımında. Bir odağın adamı olmaması bu başarıyı getirdi. Bu oy oranında hem mahalle hem genel şartlar var.

MALATYA, HAK ETTİĞİ
HİZMETİ ALMALI

Sizce Malatya, AK Parti'ye verdiği bu desteğin karşılığını hizmet olarak alabiliyor mu?

Dönem dönem bazı vilayetlerin çok daha hizmet aldığını görebiliyoruz. Bu nasıl, neden oluyor? Bu ayrıntıya girmek istemem. Sadece Malatya'nın verdiği oyun karşılığını birebir alması değil de Malatya'nın hak ettiği hizmeti almasının daha önemli ve anlamlı olduğunu düşünüyorum. Birilerine oy vermiş veya vermemiş değil, “Malatya hangi hizmete layık, hangi imkânların verilmesi lazım?” Böyle ölçülmesi gerekiyor.

6_84

TURGUT ÖZAL, MALATYA'NIN
ÇEHRESİNİ DEĞİŞTİRDİ

Merhum Turgut Özal, şu anda yaşasaydı Malatya hangi konumda olurdu?

Şüphesiz çok çok başka yerlerde olurdu. Zaten Malatya'nın çehresini kısa zaman içinde değiştiren, dönüştüren kişi Turgut Özal'dır. Sadece Malatya'nın değil, Türkiye'nin de çehresi merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal sayesinde değişti. Kendisi “transformasyon” kelimesini kullanırdı. Türkiye'nin kabuklarını kırdı, çatlattı ve Türkiye'yi bambaşka bir zemine taşıdı. Bu arada Malatya da bundan çok fazla istifade etti. Eğer hayatta olsaydı, muhakkak Malatya çok farklı bir yerde olurdu.

Turgut Özal ile yakınlığınız oldu mu?

Bazı toplantılarda bir araya geldiğimiz, kısa süreli diyaloglarımız oldu. Ama çok uzun süreli beraberliğimiz olmadı. O benim için bir kayıp...

SU, YEGÂNE
HAYAT KAYNAĞI

Kitaplarınızdan biri “Suyun Stratejik Dalgaları" adını taşıyor. Merkezi Washington'da bulunan “Stratejik Araştırmalar Merkezi”nin raporundan bahisle, gelecekte özellikle Orta Doğu'da, muhtemel savaşların petrolden ziyade, sudan çıkacağını ifade ediyorsunuz. Özetle neyi anlatıyorsunuz?

Kitap, benim doktora tezim. Türkiye- Suriye-Irak su meselesini anlatıyor. Özetlersek; Fırat-Dicle Havzası'nın su meseleleri… Fırat ve Dicle Havzaları, malum Türkiye'den doğuyor, Suriye topraklarından geçiyor, Irak topraklarında birleşiyor. Oradan Basra Körfezi'ne dökülüyor. Su hukukunun gelişmesiyle ilgili çeşitli tezler, doktrinler inceleniyor. Türkiye'nin bir tezi var. Türkiye-Suriye-Irak arasında su meselesi, zaman zaman büyük probleme dönüşüyor. O meseleleri ele aldık. Su, bütün canlılar için yegâne hayat kaynağı. Alternatifi de yok. Petrol stratejik bir madde; ama petrol biterse doğalgaz, o biterse güneş enerjisi, rüzgâr, hidrojen enerjisi vs... Alternatif çok; ama suyun alternatifi yok.

İSRAİL, FİLİSTİN'İN
YERALTI SULARINI ÇALIYOR

Dünyayı “Su Savaşları” mı bekliyor? Ne dersiniz?

Dünyada su problemleri devam ediyor. Birden fazla ülkeden geçen 260 küsur nehir var. Bunların her birinde çeşitli problemler var. Mesela Ürdün-Şerian Nehri var. Bu İsrail, Filistin, Suriye, Ürdün ve Lübnan arasında bulunuyor. Küçücük bir nehir; ama devasa problemler var. İsrail silah gücüyle oraların önemli yerlerini elinde tuttuğu için baskılıyor. Ama günün birinde mutlaka patlak verecek. İsrail şu anda Filistin'in yer altı sularını çalıyor. Dünya bunları görmüyor, ilgisiz kalıyor. “Suyun Stratejik Dalgaları”nda bunları geniş geniş ele aldım. Dünyanın yüzde 71.5'i su. Fakat bu suyun yüzde 97.6'sı tuzlu su. İçmeye, sulamaya kullanmaya elverişli değil. Kalanın bir kısmı kutuplarda, bir kısmı derin yeraltı suları. Dünyanın kullandığı mevcut su, yüzde yarım! Yüzde1 bile değil. Bu kaynaklar da her gün sanayileşme, şehirleşme ve çevre kirliliği gibi sebeplerle kirlenip azalıyor.

ALTINI BİR TARAFA
ATIP, SU ARAYACAĞIZ!

Dünya nüfusu artıyor, sanayide su kullanımı artıyor. Şehirleşmede daha çok su tüketiliyor. Su kaynakları azalırken kullanım da artıyor. Problem giderek büyüdüğü için su meselesi çok önemli. 1967 Arap-İsrail Savaşı'nın kesinlikle su yüzünden çıktığını, orada İsrail devlet adamlarının beyanlarıyla ve delilleriyle kayda geçirdik. O büyük savaşın temel sebebi su meselesiydi. Su savaşları her zaman her yerde çıkabilir. Pakistan-Hindistan arasında yıllarca ihtilaf oldu. Brezilya ile diğer Latin Amerika ülkeleri arasında, Vietnam'da su problemleri var. Amerika ile Meksika arasında su problemi var. Aslında dünyanın her tarafında su problemi var. Ama insanlar bu meseleye nedense fazla ilgi göstermiyor. Din kitaplarında su ile ilgili çeşitli kaviller var. İnsanlar bir gün su aramaya çıkacaklar; ama su yerine altın bulacaklar! Altını bir tarafa atıp su aramaya devam edecekler. Hayat kaynağı sudur. Altın sizi hayatta tutamaz. Ancak su sizi hayatta tutar.

BİR SORU, BİR CEVAP...

İnsan: Yaratılmışların en şereflisi… Eşref-i mahlukat…

Medya: Hayatımızın her yönünü etkisi altına alan bir gerçek…

Din: İnsanın yaratılış gayesi… İnsanlar, Allah'a ibadet için yaratılmıştır. Dindarsa kurtarır. Dini sakatsa – Allah muhafaza- felaket…

Devlet: Düzen, otorite demektir. Devlet olmadan cemiyet olmaz. Devlet, Türk kültüründe önemli bir kavramdır.

Siyaset: Devleti yürütmenin bir aracıdır.

Kadın: Kadın annedir, eştir, kardeştir. O kadar kıymetlidir ki “Cennet Anaların Ayakları Altındadır.” Bu da Hadis-i Şerif'tir.

Aşk: Aşk öyle bir ateştir ki, yanarsa eğer maşuktan başka her şeyi yakar. Beşeri duygularla aşk aynı şey değildir.

Su: Hayat kaynağı. Yegâne hayat kaynağı

Turgut Özal: Büyük bir lider. Bir deha… Malatya ve Türkiye için bir kıymet…

Malatya: Doğduğum topraklar...

 

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!