dore okulları
Malatya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.38
  • EURO
    35.11
  • ALTIN
    2326.3
  • BIST
    9117.07
  • BTC
    70104.96$

Beyinsizlik göstergelerinden biri!


Beyinsizlik göstergelerinden biri!
Murat Çetin yazdı...
Narin

 

Bu aralar “dua” isteyenler bir hayli çoğaldı. Covid19'a müptela olanlar, büyük bir tedirginlik içerisindeler. Etrafımdaki onlarca tanıdık, bu hastalıktan dolayı muzdarip! Hallerine baktığında Azrail'in nefesini enselerinde hisseder bir tavırları var. Bastıkları toprağın her an kendilerini yutmasına hazır bir hal sergiliyorlar. O sebeptendir ki şiddetle “duaya” ve “sadakaya” müracaat ediyorlar. Ne vakit kendilerine Cenab-ı Hakk “şifa” verdiyse, o vakit “nisyandan” yani unutmaktan türediklerini hemen göstermeye başlıyorlar.

Geçenlerde haber sitemizde  yayımlanan bir haber vardı. Malatya'da özel bir hastanede yatan bir hastamız, korona hastalığından dolayı “şifa” bulmuştu. Sırf reklam ve haber yaptırmak için  hastane idaresi, hasta ile birlikte hemşirelere “Penguen dansı” yaptırıyorlardı. Bu haberi görür görmez editör arkadaşımı arayarak, haberi kaldırttım.

Taburcu olanların çiçeklerle gönderilmesi gayet normal ama, kültürümüzde olmayan ve nereden geldiği belirsiz (Taciz) bir dansla hastanın gönderilmesine anlam verebilmiş değilim.  Rabbim bu milleti muhafaza buyursun ama, son sürat “Lut Kavmi” gibi helâk olma yolunda ilerliyoruz gibi geliyor bana.

Yahu bu ne hal!.. Bu ne rezalet!.. Hakk Tealâ, bu musibeti bize vermekle “aczimizi” ve “çaresizliğimizi” hissettirerek dünyayı “dar” ederken, verdiği şifaya şükürle mukabele etmek lazım gelirken; bu “nankörlük” de neyin nesi?.. Bu halet-i ruhiye ile meşgul iken, aklıma şu ayet-i kerime geldi: “(Allah'ım)İçimizdeki beyinsizler yüzünden, bizi helak eder misin?” (Araf-155)

 ORTADAKİ CİĞERSE KEDİ NEREDE?..

Geçtiğimiz hafta bu köşe “ ‘Biz bize yeteriz' Malatya'nın borcuna yetişemedi!” başlığı ile yazdığım bir yazıda, şu şekilde bir tespitte bulunmuştum: “Korona virüsün ekonomik açıdan büyük bir maliyeti oldu. Özellikle gelir düzeyi düşük insanımızın, sıkıntıları bir hayli arttı. Allah, devletimizi başımızdan eksik etmesin, bir bağış kampanyası başlattı. Toplumun birçok kesiminden bu kampanyaya bağışlar yapılıyor. Kampanyada ne kadar para toplandığını merak ederek “bizbizeyeteriz.gov.tr” deki miktara baktım. 5 Nisan 2020'deki rakam 1 milyar 70 milyon 831 bin 198 Lira idi. Bu rakamı görünce, Malatya Büyükşehir Belediyesi'nin borcu aklıma geldi. Belediye Meclisi'nde açıklanan rakam 1 milyar 778 milyon idi. Koskoca Türkiye'nin bağış kampanyası, bir Malatya Büyükşehir Belediyesi'nin borcuna ulaşamamış.”

Vay bunu yazan sen misin?

Hakkımda acaip-garaib iddialar, istihzalar ve hatta hakaret dolu yorumlar oldu. Neymiş efendim “Yazımın bu kısmıyla Selahattin Gürkan'ı övmüşüm” bazılarına da iftiralar atmışım. Yahu birader ne alakası var? İsterseniz “Malatya Büyükşehir Belediyesi'nin borcu ne kadar?” diye internet arama motoruna yazın ve sorgulayın. “1 milyar 778 milyon” rakamını yüzlerce haber sitesinde görmezseniz, gelin o zaman konuşalım. Hadi onu da geçtik. Peki, Selahattin Gürkan bu haberin neresinde?

Bazıları bu borcun çok abartıldığını ve Malatya Büyükşehir Belediyesi'nin eski yönetiminin devrettiği borcun “800 milyoncuk” civarında olduğunu iddia ediyor. Ama bunu iddia ederken de vurguladığı miktarın farkında değil. Tüm Türkiye'nin katıldığı bir yardım kampanyasına ramak bir rakamla borç bırak, sonrada de ki; “Yok o kadar değil, bu kadar…”.

800 milyon borç az bir borç mu? Bu kadar borç karşılığında neler yapıldı? Bu iddia aklıma Nasrettin Hocanın malum ciğer hikayesini getirdi. İşte nükteleriyle hem güldüren hem de düşündüren Nasrettin Hoca'nın maceralarından biri: Hoca Nasrettin, kasaptan iki okka ciğer alıp eve göndermiş. Hanımından yahni yapmasını istemiş. Hanımı, yahniyi ocağın üstüne koymuş. O arada iki çift laf etmek için komşuya geçmiş. Laf lafı açıp, sohbet uzayınca, ateşte yemek olduğunu unutmuş. Birden hatırlayıp telaşla eve döndüğünde tencerede kömürleşmiş yahniyi görmüş. Kocasından söz işiteceğinden, içini bir korku almış. Hoca, akşam kapıdan girer girmez ‘‘Karnım da çok aç. Hazır mı ciğer yahnisi? Hazırsa, getir de yiyelim'' demiş. Hocanın hanımının eli ayağına dolaşmış ve ‘‘Hoca efendi, yolladığın ciğeri nankör kedi yedi'' diye kendini kurtarmaya çalışmış. Hoca, durumda bir anormallik olduğunu sezerek, “Gel pisi pisi” deyip kediyi yanına çağırmış. Sonra hayvanı ensesinden tutup havaya kaldırmış. ‘‘Hanım söyle bakalım'' demiş ve eklemiş ‘‘Şu havaya kaldırdığım kedi, gelse gelse iki okka gelir. Eğer elimdeki şey kediyse, ciğer nerede? Yok bu şey ciğerse, kedi nerede?''

Bu arada aklıma takılan bir soruyu sormak istiyorum: 31 Mart seçiminden hemen sonra sadece MOTAŞ'ın bıraktığı borç miktarı; 110 milyon 807 bin 446 lira 41 kuruş. Düşünsenize sıradan bir minibüsçü bile taşıdığı onlarca yolcu sayesinde, her yıl elde ettiği kazançla yatırımına yatırım kattığı halde, MOTAŞ idarecileri yüzlerce otobüs ve troleybüsle, o kadar yolcu taşımalarına rağmen, bu kadar borcu nasıl biriktirmiş? Anlayan bire gelsin.

 BAKALIM HANGİSİ ÇATLAYACAK!..

 Covid-19 belasının başladığı Çin'de hastalığın tedavisiyle ilgili çalışmalar sonucunda plazma tedavisi başladı. Çin'den sonra bu tedavi yönteminin uygulandığı ülke ise Türkiye, Türkiye'deki öncüsü de Malatya İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi oldu. Tedavisi başarıyla sonuçlanan hastaların 14 gün sonra kanından ayrıştırılarak alınan plazmalar, koronavirüs tedavisi süren hastaya nakledilmesiyle başarı elde edildi. Bu büyük olay son 5-6 gündür ülkemizin gündemindeki yerini koruyor. Onlarca, televizyon kanalı, internet sitesi ve gazetede; Turgut Özal Tıp Merkezinin haberleri yayınlandı.

Bütün Türkiye'nin ilgilendiği bu tedavi şekli, maalesef bizim mahallenin siyasetçilerini pek ilgilendirmiyor anlaşılan. Malatya'mıza hizmet etmesi gereken halef ve selefler, birbirlerine ve bizlere laf yetiştirme yarışına girmiş durumda... 

Daha iyi anlaşılması için meramımızı anlatmak adına yine ibretlik bir hikayeye müracaat edelim: 

Vakti zamanında iki büyük çiftlik varmış. Bu çiftlikleri bir dere ayırırmış. Bu iki çiftliğin hanım ağaları, istisnasız her gün dere kenarına gelip, karşı kıyıdakiyle atışmaya başlarmış. Gün ağarırken başlayan bu atışma, akşam karanlığına kadar devam edermiş. Birbirlerine söylemedik laf bırakmayan hanım ağalar akşam vakti bîtap düşmüş bir şekilde evlerine dönermiş. 

Günün birinde hanım ağalardan biri hastalanmış. Yumuşak huylu, sessiz-sedâsız gelinine “Dere kenarına git. O cadaloza hak ettiği cevabı ver. Meydanı ona bırakma” demiş. Gelin sözü dinleyerek evden çıkıp kayınvalidesinin nöbetine gitmiş. Gelin, alışılmışın aksine öğle vakti eve geri dönmüş. Meraklanan kaynana, “Ne  oldu kız, neden böyle erken geldin?” diye sormuş gelinine. Gelin de sakin bir üslupla “Anne, karşı çiftliğin hanımı geldi. Saydı, sövdü, suçladı, alay ve hakaretler savurdu. Sonunda da çatlayıp öldü. Ben de çıktım geri geldim.” demiş. Yenilip yutulmaz laflara iyice sinirlenip tansiyonu yükselen kaynana “Peki sen ne yaptın gelin?” diye sormuş. Gelin de “Hiiiiç... Sustum. Cevap vermedim” deyince, “Neeeee! Bu kadar lafı yedin de, tek kelime karşılık vermedin. Gavur kızı?” deyip sonunu getiremeden çatlayıp ölmüş.

Son zamanlarda, bu hikayedeki gibi Malatya'mıza hizmetleri olan bahusus AK Partili siyasetçilerimiz, yukarıda belirttiğim gibi bize de laf yetiştirmekle meşgul. Siz siyasetinizi yapacaksınız, biz de gazeteciliğimizi. Eğer tahammülsüzseniz, yapmayın bu işi bırakın başkaları yapsın. Kendinize ve Malatya'ya hayatı zehir etmenin ne gereği var ki?


  ERKUT'TAN MALATYA TİME'A ÖZEL AÇIKLAMALAR

 Turgut Özal Tıp Merkezi Kemik İliği Nakli Direktörü Prof. Dr. Mehmet Ali Erkut'a korona virüs tedavisiyle ilgili bazı sorularım oldu. Sağ olsun Sayın Erkut, sorularımıza büyük bir içtenlik ve samimiyetle cevap verdi. Yoğun tempoda çalışan Prof. Dr. Mehmet Ali Erkut ile gerçekleştirdiğimiz mini röportaj, sadece Malatyalıların değil tüm dünyanın dikkatini çekecektir.

    -“Biz plazma işinde yaklaşık 15 bin tane aferez işlemi ile Türkiye'nin en büyük merkeziyiz. Aferez, kan bağışçısından (verici) kanının, hasta (alıcı) için gerekli olan bölümünün (eritrosit, trombosit veya plazma)alınıp, ihtiyaç duyulmayan bölümünün geri verilmesi işlemidir. Bu işlem, yıllardır en çok yaptığımız işler arasındadır. 5 bin tane plazma değişim işlemi ve 10 bin tane de trombosit sağlama yapıyoruz. Yaklaşık 15 bin işlemle Türkiye'de açık ara en büyük merkeziz. Covid-19 hastalığında plazma tedavisinin kullanılabileceğiyle ilgili bilgiler gelince, zaten altyapımız bu işleme hazırdı. Cihazlarımız, merkezimiz ve personelimizin hazırlıklı olmasının sebebi ile; karaciğer naklinde dünya merkezi olmamızdır. Karaciğer hastalarında da bu işleme ihtiyaç duyulmaktadır. Aynı zamanda plazma değişim işlemi yine diğer hastalıklarda çok sık kullandığımız bir işlemdir. Önceden de yapmış olduğumuz işlemler olduğu için çok zorluk çekmedik. Sağlık Bakanlığımız bize plazma toplama işi yetkisini verdikten sonra, zaten hazır olan altyapımızla beraber; bu işlemi hızlı bir şekilde başlattık. Türkiye'deki ilk plazma vericisini biz aldık. Sonradan Siirt'ten gelen iki tane vericimiz vardı. Toplam üç tane vericiden aldığımız plazmaları yoğun bakımdaki 4 tane entübe hastamıza kullandık. Yani bu işin öncüsü Malatya Turgut Özal Tıp Merkezi oldu.” 

*

-“Kızılay kan alma işinde uzmandır. Damar yoluna iğne takıldığı zaman kan 5 dakikada doluyor. Bunun herhangi bir sıkıntısı yok. Ama plazma toplama işinde Kızılay'ın deneyimi yok. Kızılay plazma toplamadı. Plazma işi ayrı bir iş ve Kızılay'ın yaptığı bir iş değil. Kızılay'ın öncelikli işi kan almadır. Kızılay'ın bizim Malatya bölgesinde cihazı yok. Bu işlemi yapmak için özel bir cihaz lazım. Bu işlem kanı ayrıştırma işlemidir. Kanı bir cihazla vücuttan ayrıştırıp dediğimiz plazma kısmını toplama işlemi yapıyoruz.

*

-“Vatandaşlarımızdan bu tedaviyi kullanmak isteyen çok kişi sosyal medya aracılığıyla veya telefonumdan bana ulaşıyorlar. Onlara “Donörü bulabilirseniz size plazmayı verelim” diyoruz. Plazmayı istediğiniz yere götürebilirsiniz. Biz buna hazırız.” 


*

-“Bu işlemden dolayı, de biz de para almıyoruz. Bu işlemi ücretsiz yapıyoruz. Kök hücre hastalarında da kullanılıyor. Onu da özel bir hastaneden temin ediyorlar. Bir seansı 60 bin lira. Beşinci gün bir daha vermek durumunda kalıyorlar. Bizim yaptığımız işlemin maliyeti 600 lira. Onu da zaten bizim hastanemiz ödüyor. Hastaya ücret çıkarılmıyor.”

*

-“Toplam ekibimiz 32 kişiden oluşuyor. Ekibin doktor bazında sorumlusu benim. Teknik anlamda sorumlumuz Biyolog Mustafa Özgül. 7 gün 24 saat plazma alma kapasitesine sahibiz. Plazma alabilecek toplamda 19 cihazımız var.

*

-“Bu hastalığın gerçek tedavisi aşıdır. Bütün viral hastalıklarda olduğu gibi gerçek tedavisi aşıdır. Aşı bulununcaya kadar viral hastalıklardaki bütün tedaviler deneyseldir. Hastalığın semptomlarını azaltmaya yönelik savunma sistemini güçlendirmeye yönelik tedavilerdir. Plazmanın içinde de iyileşen hastaların antikorları olduğu için, o antikorları hastaya vermek ve o antikorların virüsü etkisiz hale getirmesi bekleniyor. Daha önceden de Ebola ve Kırım Kongo Kanamalı Ateş Hastalığı gibi hastalıklarda da kullanıldı. Bu deneyimi az olan ilk defa çıkan bir şey değil. Bu dünyada daha önceden de kullanılmış bir tedavi şekli. Covid-19'da ilk defa Çinliler tarafından kullandı. Bildiğim kadarıyla dünyanın her tarafında yavaş yavaş başlanıyor. Çin'den sonra Türkiye'de başlayan merkez Turgut Özal Tıp Merkezidir. Diğer şehirlerimize de çalışmalar yayıldı.

*
-“Sağlık Bakanımız bizlerle şahsen ilgileniyor. Her gün detaylı bilgiler de veriyor. Bu hastalık için çok da yoğun bir şekilde çalışıyor. Plazma için yapılan çalışmaları da yakından takip ediyor. Hastalarımıza bunun ulaştırılabilmesi için tam destek veriliyor. Ahmet Hocam (Prof. Dr. Ahmet Kızılay) dün Bakan Bey ile konuştu. “Size destek olacağım. Plazmayı alıp istediğiniz şehre gönderebilirsiniz” sözünü vermiş. Bakanımız her şeye izin veriyor. Kök hücre çok pahalı olmasına rağmen, devlet onu da ücretsiz veriyor. Yeter ki hasta iyileşsin her türlü tedavinin uygulanmasına izin veriyorlar.

*

-Bağışçılarımıza sesleniyorum. Plazma işi zor bir işlem değil ve onların sağlıklarına zararı olan bir durum değil. Bunu bilsinler. 40-50 dakikada boyunca onları bir cihaza bağlayalım, tek bir koldan onların plazmalarını toplayalım, ihtiyacı olan hastalara gönderelim. Bu bir insanlık görevidir. İnsanlarımızın bağışçı olmaları konusunda çağrı yapıyorum. Hastalara umut olmaları açısından bağışçı olmaları için çağrı yapıyorum. Kişilerin bulundukları illerde önce Kızılay'a başvurmaları gerekiyor. Yine bizim gibi büyük merkezlere de başvurabilirler.”

*

-“Ben Malatya Time'a özellikle teşekkür etmek istiyorum. Ellerinize sağlık. Diriliş postası gazetesinde haberimize sizin imzanızla yer verildiği gibi, yine sizin katkınızla Yenişafak gazetesinde manşet olduk ve Türkiye gazetesinde ise genişçe yer bulduk. Medyanın da sizin gibi değerli basın mensuplarının da bu konuya ilgisi fazla. Sizden ricam bağışın yaygınlaşması konusunda bize destek vermeniz. Bağışçıların korkmaması konusunda bunu basında da dile getirmek lazım. Hastaya faydasının çok olacağını umut ettiğimiz bir tedavi.”

*

-“Covid-19 enfeksiyonu olan hastalarımız yoğun bakımdayken entübe olmadan plazma tedavisinin kullanılması daha faydalı olabilir. Yoğun bakımda olan ancak entübe olmamış hastalarımızda başlanması yani hastalık daha çok ilerlemeden başlanmasının, daha çok faydası olacağını düşünüyorum. Yoğun bakımdaki hastaya başlıyoruz. Ahmet Kızılay Hocam da “Ben sizin arkanızdayım” diyerek bize destek verdi. Onun öncülüğünde bu işe başladık. Bu vesileyle, Ahmet Kızılay hocamıza da bütün hastalarımız adına teşekkür etmek isterim
.”

Selam ve dua ile
Fiemanillah

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!