dore okulları
Malatya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.53
  • EURO
    34.99
  • ALTIN
    2434.1
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64873.87$

Bizim filmler onların reytingi...


Bizim filmler onların reytingi...
Timur İnce yazdı...
Narin

 

 

Kültürümüz yok oldu, örf-adet, yaşantı ve aile yapımız darmaduman edildi. Binlerce yıllık kalıtsal kadim ögelerimizin hepsi paçavraya çevrildi. Başta Sineme-Film sektörü olmak üzere, artan özel kanalların reyting savaşı son yıllarda geriye (çok) az kalmış Anadoluluk kavramı ile değerlerine bağlı bir avuç insanı yok etmek için nasılda her türlü kurguya başvurduklarını TV'lerde izlediğimiz programlar sayesinde anlayabiliyoruz. Tabi bizler “ne olacak canım!” diyerek evlerimizde, koltuklarımıza çekilip TV başında izlediğimiz sabah kuşağı, kadın programları, kiralık bir villada çekilmiş  çarpık ilişkilerin bonkörce pompalandığı diziler, daha çok insan kafasını subliminal algılarla zehirleyen, lüks hayatı, şatafat, kolay ve büyük paraların kazanımını kolaycı kılan virüsü beyinlere yerleştiren sinema yapıtları ile abuk-subuk yarışmalar, her şeyi eşimizin bildiği Talkshow'larla özümüzden gittikçe uzaklaştırıldık. 

 Bunu nasıl başardıklarının detaylarına pek girmeyeceğim. Uzun vadeli, halkın istek ve beklentilerinin tam tersine sanki -bunu istiyormuşuz- gibi belli bir zümrenin sofistike fikirleriyle yönlendirdiği medya sektörü, diğer yandan tüm yaşam değerlerini kaybetmiş bir toplum modelini inşa etmeyi amaçlayan uğraşın geldiği nokta kocaman bir bumerang, belirsizlikten başka hiç bir şey değil.

 ABD, Britanya, Çin, Almanya, Hindistan, Fransa, Brezilya dahi film sektörü üzerinden dünyaya güç ideolojisi satarken bizimkiler anti yönde toplum dinamiklerini dinamitlemek için kafa yoruyor, film projelerini bu minvalde gerçekleştiriyor.

 Bu sebeple son günlerde Türk sinema sektöründe “izlenebilirlik” uygunluğunda ne var, ne yok diyerek kitaplarımı bir yana bıraktım, tüm ajandalarımı ve karalama defterlerimi kaldırdım masamdan. Kalemlerimi çekmeceye koydum. Google'dan Türk sinema film arşivine göz atıp özelikle günümüz yapımlarla ‘bir dönem' filmlerini kıyaslama yaptığımızda teknik manada olmasa da duygu ve bütünlük yönünden çok güçlü eserlerin günümüz insanları tarafından bilinmediği veya demode gözle bakıldığı için, daha çok yeni çıkan filmlerden ötürü eski fakat kalitesini ıskaladığımız bir kaç eserlerden söz etmek istiyorum. 

 Madem TV'si yapamıyoruz, madem vaktimizin birçoğunu internet kaynaklı farklı mecraları, sosyal medya sayfalarında harcıyoruz... Tekdüze programlar hunharca dayatılıyor, skalası düşük diziler gözümüze sokuluyor... O vakit hangi sinema filmleri izlenir ya da en azından toplumun gerçeklerinin işlendiği, asıl Anadolu hikayeleri ve öykülerinin sergilendiği kaç film var? Asıl bizi/bizleri anlatan yapıtlar hangileri sorularının izini sürdürdüğümüzde “Şerif Gören” gibi belki de kimsenin adını şanını pek duymadığı dev bir yönetmen karşımıza çıkıveriyor.

 İskeçe, Batı Trakya doğumlu olmasına rağmen sanki Anadolu'da doğmuş, büyümüş her yörenin motiflerini, dengeleri ile hinterlandını iyi bilen bir özeliğe sahip olduğu çabucak fark ediliyor. İrili ufaklılarla birlikte toplamda 50'den fazla sinema filmi çekmiş.

 Gören; filmlerinde ki karakterlerin genelde sistem tarafından yok edilmeye çalışılan ya da sisteme uyum sağlayamayan güçlü karakterler olmasını ön plana çıkarırken Anadolu çizgilerini işlemek konusunda son derece başarılı bir yönetmen tipolojisinde. Şerif Gören sinemasının en temel ve ayırıcı özelliklerinden biri de abartıya rastlanılmaması. Hayatı olduğu gibi salt, objektif, reel şekilde önümüze koymasıdır. Gören, sinemasında işlediği konuları kendi zamanında ki güncel sorunlardan alıyor. Kişinin yaşadığı dünya ile olan psikolojik savaşı, toplumda ki düzensizlikten kaynaklanan ağır yaşam koşulları, göçlerin sebep olduğu kimlik bunalımları ve kentleşmeden kaynaklanan yabancılık duygusu Şerif Gören'in sıklıkla işlediği başlıklar arasındadır.

 Gören, sinemanın sanatsal gücünü kullanarak alt tabakanın, köylünün, işçinin kendi içinde yaşadığı hayata eğilmiş ve pek çok yer altı hikâyesini sinemayı kullanarak gün yüzüne çıkartmıştır. Kent, göç, kimlik, var oluş ve gelenekler gibi ana temeller üzerinden önemli eserler bırakmıştır geride. Dönemin önde gelen oyuncuları ile çalışan Gören genelde ara rollerde bulunan ve izleyicinin dikkat etmediği pek çok oyuncuya alışmışın dışında roller vererek izleyicinin dikkatini çekmiş bu yönüyle de sinemasına oyuncu ve karakter zenginliği katmıştır.

 Gören, dönemin teknik imkânsızlıklarına rağmen filmlerinde kullandığı efektler ile Türk sinemasına pek çok yenilik kattığını da söyleyebiliriz. Kuşkusuz altında Şerif Gören imzası bulunan tüm filmler geçmişle bu gün arasında köprü görevi üstlenir.

 Lakin hal böyle iken günümüz teknoloji, yeni metotlar, sinemanın geçirdiği evrelere rağmen kalıcı eserler üretememesinin handikabında kalmış, mafya dizileri, Doğu ile alakası olmayan feodalite konulu lüks cipli senaryolar, genelde insanların kendi hayatlarını bulamadıkları tuhaf eserlerle toplumu iyice germekten öteye gidilemediği teorik materyaller ortaya çıktı.

 İşte Şerif Gören kamera arkasında ki tavrı, toplumu yozlaştıran tüm bu destura olağanca şekilde karşı koymuş filmler çekmesidir. Yönettiği bir kaç filmi örnek göstererek; Gören'i anlayabilmek konusunda daha net veriler elde edebiliriz. Mesela senaryosunu Yılmaz Güneyin yazdığı “Yol” filmi başlı başına bir sanat dehasıdır. Dönemin karışık şartlarını derinlemesine analiz ediyor. Aslında yasaklı bir film. Fatoş Güney'in çabalarıyla 19 yıl sonra gösterime girebildi. Tüm dünyada bilinen belki de tek Türk yapımı film gibi bir ünvanı var. İlk adı “Bayram” olan filmin ismi sonra değiştirilerek “Yol” yapılıyor. Yılmaz Güney filmi cezaevinde yönetti. Şerif Gören ise dışarıda... İmralı açık Cezaevi'nden bayram iznine çıkan beş mahkûmun öyküsüyle iç içe gelişen olayların başrolünde tabiki Tarık Akan var. Aslında film çekilirken 6 mahkûm vardı. Cannes film festivalinde kurgu ile film süresi eşleşmeyince kumarbaz olan kahraman filmden çıkarılıyor. (Orijinal metnini uzun uğraşlar sonunda elde ettim!) Yine filmde çok çarpıcı olan sahneler hayvan hakları savunucularının açık hedefine dönüşmemesi için kırpılmış ne yazık.

 Şerif Gören “Derman ”da yine kimsenin pek ilgilenmediği doğu hayatını ele alıyor. Doğu'nun inanılmaz zorluklarla dolu dokusunu “Derman” kadar değinen ikinci bir film yoktur belki de. Çok zor doğa ortamında çekilmiş film, bir ebenin Ağrı Eleşkirt ilçesi Yakınca köyüne tayini çıkması sonucu verdiği mücadele ile bölgenin hayat koşulları hakkında bilgilendirici detaylar sunmaktadır. Tarık Akan, Hülya Koçyiğit'in başrolünü paylaştığı film konusu gerçek yaşamı, bölge insanlarının doğaya ve sert, acımasız kış koşullarına karşı gösterdikleri reaksiyon ile kimsenin pek ilgilenmediği doğu kırsal hayatının şifrelerini yerinde tahlil etmektedir.

 “Katırcılar” bence yönetmen koltuğunda oturan Şerif Gören'in en iyi filmidir. Başrollerini Kadir inanır ile Ayşegül Aldinç'in beraber oynadığı film yine çok zor doğa koşullarına çekilmiş. Bingöl Kığı'da kış mevsiminde yerde 2/3 metre karın olduğu bölgede hayat mücadelesi gösteren insanların mücadele ve duygularına ayna tutuyor. Katırlarıyla kaçak mal taşıyan üç arkadaşın hikayesinde yine tüm nesne, objeler ve mekanlar orijinal olup, bölgeye has bir dil ve mimikler kullanılmaktadır. Ana karakter olan Rüstem'in “sevdalısan” sözü Türk sinemasında çok az kullanılan bir dil tekniği bilgisini içeriyor. Ayrıca “kozalak müziği” filmi baştan sona ayrı bir yoğunluk katıyor, hafızalardan silinmeyecek etkili bir çok gerçek dramatik sahneyi “Katırcılar ”da bulabilirsiniz.

 “Yılanların Öcü” yine bir Şerif Gören eseri. İyi izleyenler bilir, filmi başlı başına Anadolu arşivi zaten. Fakir Baykurt'un 1954 yılında yazdığı, köy hayatını anlatan ilk romanından derlemedir. Fakir Baykurt bu kitap nedeniyle 1959 yılında hakkında soruşturma açılır ve öğretmenlikten uzaklaştırılır. Dil bakımından tamamen köy ağzından yazılmış, karakterler de gerçek hayattaki gibi seçilmiş filmde Anadolu kırsal hayatının en dibine kadar inilmiştir. Yılanların öcü başlı başına toplumun genetik kodlarının bir sentezidir. Fatma Girik ve Kadir İnanır'ın başarıyla oynadıkları filmin detayları gerçekten çok önemli ibareler içeriyor. Ayrıca kurtlar vadisinde Polat Alemdar ismiyle tanınan Necati Şaşmaz filmde kara bayramın oğlu küçük efe rolündedir. Yılanı öldürme sahnesi çok başarılı.

 Ve “Kurbağalar...” Çok farklı bir hayat hikâyesi. Edirne Kaşan'da gece karanlığında gaz lambası fenerleri aydınlığıyla çeltik tarlalarında kurbağa yakalayıp satarak geçimini sağlayan insanların duygularına ışık tutuyor.

 “Derviş bey” ağalık, yani feodal yaşamı anlatan en başarılı film olma imtiyazına sahip. Türkan Şoray ile Kadir İnanır'ın aynı filmde ki aşk öyküleri Şerif Gören ustalığıyla iç içe geçmiş.

 Şerif Gören'in nerdeyse çektiği tüm filmlerde yapımcılığı üstlenen “Uzman Filmcilik'in de hakkını vermek gerekiyor. Teşekkürler Uzman Filmcilik. Çünkü Şerif Gören filmlerinin arkasında Uzman Filmcilik vardır. Uzman filmcilik imzası bulunan tüm eserler hayatın ve Anadolu gerçeğini yansıtan temalar taşıması sebebiyle birer hafıza niteliğindedir.

 Şimdi hodri meydan diyorum! Sıcacık karavanlarda, lüks katlarda, ortam, rol ve aldığı paraları beğenmeyen yeni yetme aktris diye geçinenler hadi baştan bir “DERMAN, bir AÇ KURTLAR, SÜRÜ, KATIRCILAR, DERVİŞ BEY, YILANLARIN ÖCÜ, TATAR RAMAZAN, ENDİŞE'yi çekin de görelim. İki metre karda, ayazda, tehlikeli sahalarda rol yapmaya hadi buyursanız da... Güzellik yarışmalarında derece almış, makyajlı, şişirme fantastik kahramanlarla olmaz bu iş. Hem bizim bu tür jakobenlere ihtiyacımız da yok. Halkın içinden gelen, yoksulluğu, acıyı, gurbeti, samimiyet ve dostluğu bilen isimlerin kamera arkasında olması lazım. Tıpkı Şerif Gören'ler gibi. 

 Devasa bütçelerle çevrilen içi boş filmler sanat eseri değildir. Sanat eseri olmadıkları gibi toplum genlerine hasar veren, bölücü, ayrıştırıcı özellikleri bulunuyor. Bunlar yerine hayatın gerçeklerini tercüme eden, verdiği mesajlarla toplumu ilgilendiren, yaşanmış öykülerden beslenmiş gerçek hayattan kesitler sunan bir film neden çekilmez bu ülkede? İlla ki reyting mi alması gerekiyor, insanların düşüncesinin hiç bir önemi yok mu? Neden bir Şerif Gören daha yetiştiremedik? Neden, böyle her şeyimizi yitirdik? Ve de kaybettik yönümüzü... Kendimizle birlikte o güzel filmleri de unuttuk.

 TİMUR İNCE

 

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!