“Cumhuriyet Altını”nı düşünün bence!..

Önceki yazımda “Uhulet ve suhuletle” sonuçlanması dileğinde bulunduğum Pütürge Eğitim ve Yardımlaşma Vakfı genel kurulu, hamd olsun tamamlandı. 

Aslında konu hakkında “içimden gelmese” de, elimdeki kalem, “tarihe not düşmek için sabırsızlanıyor”. 

Dolayısıyla yazmayı “yeğ” tutuyorum. 

Öncelikle yapılan genel kurulun hayırlara vesile olmasını, niyaz ve temenni ederim. Bugüne kadar ki süreçte yapılan “hatalar”ın tekrarlanmaması ise, en büyük dileğim. 

Evvela mevcut yönetim, hakkı gaspedilen 57 kişiye bir “tarziye vermeli” ve “özür beyan etmeli”dir. 

Madem üyeliği çeşitli bahanelerle düşürülerek oy kullanma hakları gaspedilen bu kişiler, iki dakikada yapılan oylamayla yeniden üye oluyorlar, o halde üye yapılan bu insanlara, oy kullanma hakları da tekrardan iade edilebilir ve ortaya adil bir sonuç çıkabilirdi. 

Ama işin oldu-bittiye getirilmesi, “etik kurallar”la bağdaşmadı. Zira yapılan illüzyon, kongrenin “mukadderat”ını değiştirdi… 

Bu “girizgâh”tan sonra genel kurulla ile ilgili gözlemlerimi aktarmak isterim. 

İŞİNİN NE OLDUĞUNUN FARKINDA OLMAYAN GENÇLER!..

-Katılımın bir hayli fazla olduğu genel kurulda 186 kişi oy kullandı. Gördüğüm, bildiğim ve şahit olduğum hiçbir genel kurula, bu denli büyük katılım sağlanmamıştı. Bu sebepten dolayı, kadim Pütürgeli hemşerilerimi tebrik ediyorum. 

-Keza, salon girişinde görevlendirilen “tıfıl” mesabesindeki iki genci görünce, “endişe” ettim. Nitekim, endişemdeki haklılık payım da ortaya çıkmış oldu. İşinin gereğinin ne olduğunu bilmeyen gençler, “bodyguard  oyunu” oynuyordu. 

Neyse ki;  Dr. Hasan Hüseyin Şener’in müdahalesi geldi de, haber alma hakkım ihlal edilmekten kurtuldu. 

DERSİNE İYİ ÇALIŞAN İLE ÇALIŞMAYANIN KARŞILAŞMASI!..

-Divan için yapılan oylama, çok “rencide” ediciydi. Vakıf senedini yazan Avukat Ömer Azmi Aygün, divan başkanlığı için “biçilmiş kaftan” olduğu halde, vakıf senedinden bi-haber olduğuna kanaat getirdiğim Şahin Özer, bu vazifeyi deruhte etti.

-Mevcut başkan Dr. Hasan Hüseyin Şener’in konuşması biraz “demode”ydi, zira aynı konuşmayı “müteaddid” defa dinlediğimi hatırlıyorum.  Mağlup Başkan adayı Mustafa Karakaş’ın konuşması, biraz daha derli-toplu olmakla birlikte; “yumuşak diken” diye tabir edilen, “iğneleyici” ve “ırgalayıcı” bir özelliğe sahipti…

-Genel kurul çok uzun sürdü. Mesela ben, Saat: 13.30’da gelip, 18.30’da çıktım. Bu kadar uzun zaman orada kalmama değil de, divan başkanının, aynı gün, hem elektrik trafosu, hem de su saatinin patlaması; açıkçası yüreğimi dağladı(!)…

-Dr. Hasan Hüseyin Şener’in mihmandarlık yaptığı ve Bayram Tilbaç’ın koordinasyon sağladığı yönetim kurulu ve destekçileri “çok güçlü”ydü. Mustafa Karakaş’ın yönetimi “biraz daha zayıf”tı.

SONRAKİ ORGNAZİSAYONLARDA BİRAZ DAHA DİKKAT!..

-Mustafa Karakaş ve ekibi için bir an endişe ettim. Çünkü kaybetmenin de bir ağırlığının olması lazımdı. Nihayetinde salona baktığımızda, aslı “Pütürge merkezli olan yoğun bir katılım” vardı. Ve bu kişilerin Dr. Hasan Hüseyin Şener’e onay vereceklerini düşünerek, farklı bir “galibiyet”; Diğer tarafın da farklı bir “mağlubiyet ve hezimet” alacağını ön görmüştüm. Halbuki; 71 oy alan Mustafa Karakaş ve ekibi, yirmi oy daha alsalardı, bu genel kurul sonucu, farklı olurdu. Mamafih, Mustafa Karakaş ve ekibi dersine iyi çalışmamıştı…

-Oy kullananları tanzim (!) etme görevine gönüllü üstlenen Gökhan Ceyhan, elindeki mikrofonla “kulakları tırmalar”casına  aşırı bir şekilde bağırıyordu. “Bir dahaki organizasyonlarda aman dikkat!” derim…

-Dr. Hasan Hüseyin Şener’in, Mustafa Karakaş’ın projeleri hakkında yaptığı yorum ve takındığı tavır, çok centilmenceydi…

BİR ÖNERİ: Vakfın 16. maddesi hayata geçirilsin ve “üye aidatları Cumhuriyet altını üzerinden tahsil edilsin”. Bu şu anlama geliyor; Vakfın 308 üyesi var. An itibariyle Cumhuriyet altını 13 bin lira civarında seyrediyor. Bu ise 4 milyon küsurluk bir rakam eder ki; bu da vakfın burs sayısının iki katına çıkması demek…

Selametle…

Murat Çetin