dore okulları
Malatya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.37
  • EURO
    35.04
  • ALTIN
    2325.4
  • BIST
    9104.24
  • BTC
    69955.93$

Dün Buse, Bugün Mustafa, Yarın Kim?...


Dün Buse, Bugün Mustafa, Yarın Kim?...
Necdet Akboğa yazdı...
Narin

 

Malatya geçtiğimiz günlerde 16 yaşında Buse adındaki gencecik kızın Fırat'ın sularında hayatına son vermesi ile sarsıldı. Daha bu olayın acısı içimizi sızlatırken,  Hacıabdi mahallesinde 24 yaşındaki Mustafa'nın intiharı duyuldu. Bu olaylar peş peşe yaşanınca kamuoyu ne oluyor, neden gençler son nokta olan ölümü, hem de kendi elleriyle seçiyor. Sosyologlar, psikologlar, üniversiteler, tabip odaları, kısacası toplum bilimciler nerede ?...

Önce çocukluk ve gençlik arası bir yaşta olan Buse ile ilgili yaptığım araştırmamı kronolojik olarak paylaşmak istiyorum. Buse'nin ailesi Urfalı. Bütün mevsimlik işçiler gibi onlar da Malatya'ya yaklaşık 10 yıl önce geliyorlar. Erenli (Bahri) ile Pütürge arasına bulunan Kamıştaş köyünde tarım işçisi olarak çalışıyorlar. Ömer adında bahçe sahibi, bu Urfalı aileye barınma imkanı tanıyor. Yaklaşık 5 yıl burada tarım işleri ile uğraşıyor, geçimini sağlıyorlar. Bu sırada ailenin çocukları okul çağına geliyor. Buse taşımalı eğitim ile Kamıştaş'tan Kale (İzollu) Kıyıcak ( Pirot) köyüne ortaokula devam ediyor. Ortaokul bitince lise giriş sınavında Akçadağ'da sağlık lisesini kazanıyor, Buse…

MALATYA'LI VİCDANI

Baba Sami arayış içerisine giriyor. Malatya'nın yerli ve saygın ailelerinden, Karakaya  Baraj kenarında Alişar köyünde bahçeleri bulunan, Ayhan Badıllı ile tanışıyor. Hayırsever Badıllı ailesi Alişar köyünde aileye ev tahsis ediyor. Bazen Badıllı ailesinin, bazen yevmiye ile köydeki diğer insanların işlerine giderek geçiniyorlar. Urfalı ailenin reisi Sami önceden kesinleşmiş bir infazı nedeniyle cezaevine giriyor. Aile için dram başlıyor. 4 çocuğu bulunan aileye köylüler sahip çıkıyor. Özellikle Ayhan Badıllı ve ailesi çocukların eğitimi, geçimi ile yakından ilgileniyor. Buse bir yıl Akçadağ'a okula gidip geliyor. Zaten geçimini zor sağlayan, babaları cezaevinde bulunan evin büyük kızı Buse için zor günler başlıyor. Ayhan bey ve dostları Buse'nin okul kaydını uğraşarak Yeşiltepe'de bulunan Sağlık Meslek Lisesine aldırmayı başarıyor…

ÖĞRETMEN DE İNTİHAR EDİYOR…

 Buse Alişar köyünden her gün Yeşiltepe'ye Sağlıkçı olmak amacıyla okuluna devam ediyor. Dersleri başarılı, içine kapanık, pek konuşmayan, sakin, çalışkan, dini hassasiyetleri bulunan kız, okumasına yardımcı olan Mustafa öğretmenin intihar ettiğini duyunca üzülüyor. Hayat fukaralık, yokluk, babasızlık ekseninde devam ederken, sert mizaçlı, kocası cezaevinde, çevredekilerin yardımı ile geçinen, psikolojisi bozuk, sinirli olan anne de çekilmez hale geliyor. Baba Sami korona nedeniyle cezaevinden geçici olarak salıveriliyor….

Baba ailenin başına geçince biraz rahatlık beklenirken huzursuzluk her geçen gün ayyuka çıkıyor. Anne diktatör, baba sıkıntılı, elde avuçta yok, umut yok, ümit yok, yarın yok, gelecek yok, yok, yok..

BİR MALATYA AĞLADI

O sabah Buse askıdan babasının kıyafetini alırken, fare yapıştırıcının üzerine düşürdü. Anne bir yandan baba bir yandan genç kızın üzerine gitti. Buse dışarı çıktı. Bir süre ağladı. Tekrar eve girdi, kardeşlerine sımsıkı sarıldı, yaşlı gözlerle eline kalem ve kağıdı aldı, sicim gibi akan gözyaşlarıyla yazdı, cebine koydu ve Fırat'a doğru yürüdü…

Çocukluk ve gençlik arasında bir yaşta, neden ne niçinler, nasıl ve kimler, ölüm ve yaşam sorularıyla, küçücük ayakları ile ölüme gidiş başlamıştı. Barajın kenarına geldi. Cebinden yazdığı mektubu yere bıraktı. Uçmasın diye üzerine taş koydu. Dünyaya ait olan cep telefonunu ve geriye ne varsa bıraktı, kendini buz gibi suya bıraktı…

BAŞÖRTÜSÜ KEFEN OLDU

Yaklaşık bir kilometre ileride balıkçılar birinin suyun üzerinde çırpındığını gördüler. Motorlarını çalıştırıp hızla Buse'ye yaklaştılar. Hatta birisi elinden tutar gibi oldu ama Buse kayboldu. Suyun üzerinde sadece başörtüsü kaldı.

Bundan sonrası ise insanlığa acı bıraktı. Jandarmaya haber, itfaiyeye haber, dalgıç, feryat, figan ve travma… Bırakılan mektup bulundu. Aslında mektubun iki yüzünde de yazılmış duygular vardı. Bir yüzü babasına, diğer yüzü annesine yazılmıştı. Kamuoyu bir yüzünden haberdar oldu. Ölüme bir adım kala yazılmış satırların bir kısmı şöyleydi:  “Eğer bu yazımı görürseniz, Ailemden tek dileğim kardeşlerime hayatı sevdirmeye çalışın. Onlara çok iyi bakın. Azıcık hatırım varsa onları hiç üzmeyin, üzülmelerine izin vermeyin. Benim için de kimse üzülmesin… Baba benim kıymetimi hiç bilmedin. Diğer çocuklarının ve karının kıymetini bil, olur mu? Onları hiç üzme”

Bütün bunları neden detaylı olarak yazdım ve ele aldım biliyor musunuz?

Toplum nereye gidiyor? Acılara tutunmak neden insanlığın kaderi oluyor. Neden çocuklar çocukluğunu yaşamadan kahredesi saçma girdapların içinde dönüyor?

Adaleti, feraseti, liyakati, fıtratı, ulûhiyeti, suluhiyeti, metaneti, mevkufiyeti, memnuniyeti kendimize ve çevremize neden çok görüyoruz?

Bizi biz yapan değerler nerede? Çocukların, gençlerin gelecek umutları nerede? Vicdan nerede, iman nerede, lisan nerede? Sokaklara çıkıldığında tehlike, cemaate bulaşırsa tehlike, evde bilgisayar tehlike, sahi huzur nerede?..

O kadar yazacak, söyleyecek, ağlayacak, saç baş yolacak manzumeler var ki … Yazarsan tehlike, susarsan tehlike, nedir bu tahammülsüzlük…?

Toplum ölüyor. Gençler umutsuz, çocuklar hedefsiz, aileler kifayetsiz. Akademisyenler koltuk istikbalinde, üniversiteler siyasi arena olmuş, yavrular at gibi koşturuluyor…

Kendi nefesini, kendi elleriyle kesen evlatlar, kime hangi dersi verdi…? Genç kızın son satırlarını yazarken döktüğü gözyaşlarını dökecek kadar gözyaşınız varsa, silin ve silkilin…

Dün Buse, bugün Mustafa, yarın kim…?

Necdet Akboğa

 

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!