Malatya
01 Ekim, 2025, Çarşamba
  • DOLAR
    41.61
  • EURO
    48.95
  • ALTIN
    5167.0
  • BIST
    11.012
  • BTC
    114619.61$

Ebuzer AYDIN / Gazze Kimsenin Müstemlekesi Değildir!..

Ebuzer AYDIN / Gazze Kimsenin Müstemlekesi Değildir!..
Ebuzer AYDIN yazdı.

Gazze’ye, ümmete, kutsalımıza ihanet: 20 maddelik “anlaşma”yı reddediyorum

Trump’ın, Netanyahu’nun ve onların uluslararası destekçilerinin Gazze için önümüze koyduğu 20 maddelik paket, anlaşma değildir; teslimiyet planıdır, ihanet belgesidir. 

Okuyorum metni, bir daha okuyorum, satır satır sindiriyorum ve görüyorum ki bu taslak, Gazze’nin onurunu, Filistin halkının özgürlük umudunu, İslam ümmetinin vicdanını ve Mescid-i Aksa’nın kutsiyetini hedef alan bir siyasi mühendislikten başka bir şey değildir.

Bu yazımda amacım; duygusal bir retorik değil, tarihsel, siyasi ve ahlaki bir muhasebe yapmaktır. Niçin bu şartlarla “anlaşma” olamaz? Niçin bu teklif, Gazze’ye ihanet, İslam dünyasına ihanet, kutsala ihanet olarak okunmalıdır? Neden kabul edilmemelidir? Bunları somut gerekçelerle, geçmişin uyarılarını hatırlatarak ve ahlaki bir yasaklama söylemiyle ortaya koyacağım.

1. Teslimiyetin kılıfı: “yeniden inşa”, “insani yardım”, “geçiş yönetimi”

Metnin tekrar eden vurgusu; Gazze’nin “terörden arındırılması”, “apolitikleştirilmesi”, uluslararası teknokratların, “Barış Kurulu” adı altında yerleşmesi ve bölgenin “güvenlik garantileri”yle denetim altına alınmasıdır. Peki bu hangi dilde “yeniden inşadır”? Bir halkın siyasi iradesinin ve direnişinin yok edilmesiyle inşa edilen şehir, insanın ruhunu öldüren bir harabenin onarılmasıdır sadece.

“Yeniden inşa” diyorlar ama niyetleri sadece beton değil, tarih ve hafızayı da yeniden inşa etmektir. Gazze’ye gelen dış sermaye, altyapı projeleri ve “uzmanlar” kılıfında yerleşecek, ekonomiyi, limanları, sınır kapılarını ve dolayısıyla Gazze’nin kaderini elinde tutacak. Bu, bir ülkenin veya bölgenin işgalinin farklı ve daha sinsi bir versiyonu, ekonomik ve idari nüfuz yoluyla kalıcı kontrolüdür. 

2. “Silahsızlanma” talebi: Onurun yok sayılması

Metin, Hamas ve diğer grupların yönetimde yer almayacağını; tünellerin, üretim tesislerinin ve askeri altyapının yok edileceğini, silahsızlanmanın bağımsız gözlemcilerce denetleneceğini emrediyor. Buna “barış” denemez!. Buna “teslim” denir.

Direniş, bir halkın ölümüyle, yok oluşuyla yüzleştiği anda doğar. Gazze direnişini sadece bir “terör problemi” olarak okumak, bu halkın varoluş mücadelesini hiçe saymaktır. Bir ulusun savunma aracı olarak gördüğü şeyin zorla ellerinden alınması, onların hakiki taleplerini ve güvenlik ihtiyaçlarını görmezden gelmektir. Bu, Gazze halkının güvenliğini değil, bağımlılığını pekiştirir.

Burada önemli bir ayrımı belirtmeliyim; Hiçbir zaman masum sivillerin zarar görmesini, katledilmesini övmemişimdir ve övmem. Ancak “silahsızlanma” çağrısının, 7 Ekim sonrası yaşananları, İsrail’in geniş askeri üstünlüğünü ve kuşatma mekanizmalarını hesaba katmadan yapılması, gerçekçi değildir ve Gazze’yi savunmasız bırakır.

3. Esir takası vaatleri: Manevi ve siyasi pazarlık

Metinde esir takası, mahkûmları serbest bırakmaları ve cenaze iadesi gibi maddeler ana vaatler arasında pazarlanıyor. Bu vaatler, masaya bir “insani kırıntı” gibi konuyor ama aynı zamanda siyasi meşruiyetin fiyatında indirim yapılmasına, Filistin davasının temel haklarının pazarlanmasına zemin hazırlıyor.

Bir insan evladının evine dönüşü kutsaldır. Ama insanların hayatının pazara çıkarılması ile siyasi teslimiyet birbirinden ayrılmalıdır. Esirlerin iadesi elbette önemlidir; fakat bunun karşılığında Gazze’nin siyasi iradesinin, direnişin meşruiyetinin ve Filistin halkının kader tayin hakkının elden çıkarılması, insanî bir zafer değil, ahlaki bir iflas olur.

4. Uluslararası “Barış Kurulları”, teknokrat yönetimler: Sömürgeci, yeniden biçimlendirme

Plan, Gazze’yi geçici, “apolitik” bir teknokratik yönetimle yönetmeyi öneriyor. Kurulun başkanının adı bile konmuş: Donald Trump!. Bu açıkça söylenmeyen ama net ima edilen bir modeldir. Dışarıdan getirilen, halkla hesaplaşmayan, denetlenen bir yönetim.

Hatırlatmak gerekir: Tarih, benzer senaryoları çok görmüştür. Dış müdahale ile kurulan geçici yönetimler kısa sürede yerel dinamikleri çarpıtır. Meşruiyeti dışarıda olan yönetimler halkın ihtiyaçlarını, onurunu ve hakikatini koruyamaz. Bunun adı post-kolonyal yeniden yapılanmadır. Toprağı geri verdiklerini söylersiniz ama zihni, ekonomiyi ve siyasi ağırlığı hâkim güçlerin lehine yeniden kurarsınız.

5. Bölgesel denklemin “güvence” adı altında yeniden inşası

Metin, bölgesel ülkelerin “garanti” rolüyle devreye girmesinden söz ediyor. ABD, Arap ortaklar ve uluslararası güçler tarafından kurulacak bir Uluslararası İstikrar Gücü öneriliyor. Buna “güvence” deniyor. Ama bu gücün, Gazze’nin kaderi üzerindeki fiili kontrolü pekiştireceği açıktır.

Güvenlik, bir halkın kendi kurumları, kendi meşru güçleri ve ulusal iradesiyle sağlanır. Dışarıdan gelen güvenlik mekanizmaları, uzun vadede o halkın özgün güvenlik ihtiyaçlarını değil, bölgeyi yöneten güçlerin stratejik çıkarlarını korur.

6. İslam ümmeti ve kutsalın pazarlanması

Planın belki de en sinsi tarafı şudur: Mescid-i Aksa ve Kudüs meselesi, uluslararası “iyi niyet” söylemleriyle sulandırılmaya çalışılıyor. Kutsal mesele, siyasi pazarlık masasının bir unsuruna dönüştürülemez. Mescid-i Aksa’nın korunması, sadece bir bölgenin korunması değildir, İslam ümmetinin onur meselesidir.

Trump’ın hazırladığı metin, bir yandan “kurtarma” vaadi verirken, diğer yandan kutsal alanların ve tarihi hakikatlerin statüsünün musannaf bir güvenlik mekanizmasına bağlanmasını amaçlıyor. Bu, kutsalın siyasi bir pazarlık unsuru yapılmasıdır ve asla kabul edilemez.

7. Tarih bizi uyarıyor: Teslimiyetin hesabı kanla ödenmiştir

Geçmişin acı sınavları elimizin altında. Direniş gruplarının silahlarını teslim edip sahayı terk ettiği yerlerde neler olmuştu? Yazılı tarihin, hafızamızın kanayan sayfaları bunu anlatıyor. Sabra ve Şatilla gibi katliamlar, güçsüz bırakılmış ve dış müdahalelere açık hale getirilmiş toplumların başına neler gelebileceğini gösterir. Liderlerin peşi sıra takip edilip öldürülmesi, halkların savunmasız bırakılması trajik örneklerdir.

Bu tarihî dersleri unutmadan söylemeliyim ki; Gazze’nin güvenliği, onların silahlarını almakla değil; adaletin, özgürlüğün, siyasi çözümün ve işgalin sona erdirilmesiyle sağlanır. Çabuk çözümler sömürücüların işine gelir; kalıcı adalet ise zordur, mücadele gerektirir.

8. “Af” vaatleri: Kim için, neye göre?

Metin; silah bırakan ve barışçıl yaşamı kabul eden kimi Hamas mensuplarına af vaat ediyor!. Bu afın kapsamı, sınırları ve denetlenmesi belirsizdir. Af psikolojik bir araçtır. Bazı liderleri tasfiye edip kalanları ikna etmek için kullanılır. 
Burada af kılıfıyla asıl affedilecek olan Hamas değil, İsrail ve Netanyahu katilidir. Uluslararası mahkemelerin ve BM kararlarının yok sayılması ve ortadan kaldırılmasıdır. 

9. Ekonomik kolonizasyon: “Serbest ekonomik bölge” tuzağı

Plan, Gazze için özel imtiyazlı ticaret rejimleri, serbest ekonomik bölge ve dış yatırım vaatleriyle geliyor. Gerçekte bu, yerli ekonominin çökertilmesi, kamu kaynaklarının el değiştirmesi ve büyük şirketler aracılığıyla kalıcı bağımlılık yaratma planıdır. Ekonomik kalkınma adı altında yapılan şey, çoğu zaman şuurlu bir sermaye transferidir. Kaynaklar çıkar, kâr başka yerde toplanır.

Gerçek kalkınma, halkın denetiminde olan, demokratik ve şeffaf kurumlar aracılığıyla yapılır. Dış yönetimlerin gözetiminde, uluslararası ortakların keyfî kararlarıyla yönetilen projeler Gazze’yi özgür kılmaz, onu bir piyasa enklavına dönüştürür.

10. Düşmanla “masada” olmak: Kimin çıkarı korunuyor?

Trump’ın, Netanyahu’nun ve bazı bölgesel aktörlerin bu planı teklif ederkenki önceliği açıktır: İsrail’in ve onun müttefiklerinin stratejik çıkarlarını korumak; Filistin direnişini etkisizleştirmek; bölgede yeni nüfuz alanları inşa etmektir. Gazze halkının, Filistinlilerin, İslam ümmetinin çıkarı bu planın merkezinde değildir.

Bu, sadece bir siyaset tartışması değil, ahlaki bir tercihtir. Eğer bir anlaşma halkın onurunu, varoluş hakkını, kutsalını ve özgürlük umudunu yok ediyorsa, onunla “barış” diye anılacak bir şey kuramazsınız.

Son sözümüz; Kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz

Ben bir müslüman olarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Ebuzer Aydın olarak bu planı açıkça reddediyorum.
Net olarak söylüyorum: 
Gazze’yi “yeniden inşa” edeceğiz diye onurunu ve siyasi iradesini satamazsınız!. Kutsalımıza, ümmetimize, Gazze halkına bunu yapamazsınız. Bu bir pazarlık değil, bu bir ihanet metnidir.

...

YAZININ DEVAMI BURADA

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!