dore okulları
Malatya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2498.1
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63993.761$

Erken seçim neyi değiştirir?..


Erken seçim neyi değiştirir?..
Adem İnsanoğlu siyasi gündemi değerlendiriyor
Narin

Aslında yukarıdaki başlığı, “Ak Parti Neyi Değiştirecek” diye yazmak istemiştim. Fakat daha sonra vazgeçtim. Önümüzdeki 3 aylık süreçte, ülke olarak yeni bir genel seçime gideceğiz. Yazımın başında şunu belirtmeliyim; bu seçim bir erken seçimdir, tekrar seçim değildir. Bu konuda kafaları karıştıran şey; Cumhurbaşkanının 7 Haziran seçimlerinden sonra, “seçimlerin tekrarı” şeklinde kullandığı bir cümleydi. Aslolan “erken seçim” olması gerekiyordu. Bu söz üzerine onlarca makale ve haber yazıldığı için üzerinde uzun uzun yazmaya gerek yok. Bazı yazarlara göre; Cumhurbaşkanı bu sözüyle, “Ak Parti aynı adaylar ile seçime girecektir” şeklinde mesaj verdiğini yazdılar ama ben buna katılmıyorum. Zira böyle bir durumda Ak Parti % 40 oy bile alamaz. Nasıl ki 7 Haziran seçimlerinden önce, bütün partiler Ak Parti'ye göre konum ve stratejilerini belirlediyse bu erken seçimde de her şey Ak Parti'nin stratejisine göre şekillenecektir. Ak Parti'nin bu durumda önünde iki seçenek var; ya milletin istediği kişileri aday yapıp istenmeyenleri eleyecek ya da eskisi gibi yukarıdan listesini hazırlayarak millete sunarak oy isteyecek. İkinci yol Ak Parti için 7 Haziran'dan daha kötü bir sonucu da getirebilir. Hatta Ak Parti, çok büyük bir hezimet de yaşayabilir.

“Abdest Tazelemek” Nasıl Olur?
7 Haziran sonrası taraflı tarafsız herkesin seçim sonuçlarına dair, yorum ve analizlerini gördük. Bunlar içerisinde çok ciddi olanlar bulunduğu gibi dikkate alınmayacaklar da vardı. Ak Parti Genel Merkezi'nin ciddi analizleri dikkate alması gerektiğini düşünüyorum. Bütün analizler ve yorumlar içerisinde en çok dikkat çekeni, Numan Kurtulmuş'un Malatya'daki açıklamasıydı. “Millet bize ‘Abdest tazeleyin' dedi” şeklindeki açıklama neresinden bakarsanız bakın dikkate alınması gereken bir özeleştiri niteliğindeydi. Şimdi milletin merak ettiği şey; Ak Parti'nin abdest tazeleyip tazelemeyeceğinden ziyade abdesti nasıl tazeleyeceğidir. Bu abdest gusül abdesti mi, yoksa diğeri mi? Abdestten kasıt, adaylar da olabilir. Stratejiler de, genel başkan veya yönetim de olabilir. Herkes büyük bir merakla verilen bu mesajın karşılığını bekliyor. Şahsen, şunu umuyor veya talep ediyorum: En azından abdest almayı bilmeyenlerin, kıblenin yönünü bilmeyen veya şaşanların parti içinde yer bulmamasıdır.

Belki partililere ve partiye gönül verenlere ağır gelebilir ama emin olun, adaylar içerisinde kıbleyi ve abdest almayı bilmeyenler var. Hatta alnı secde görmemiş onlarca aday var.

Ak Parti Kritik Virajda!
Önümüzdeki seçim, Ak Parti için kritik viraj demektir. Geçtiğimiz seçimde yüzde 41'lik bir oy oranı yakalayan ancak hükümet için yeterli çoğunluğa ulaşamayan Ak Parti, bu seçimde alacağı olası mağlubiyetle siyasi tarihimizden silinme yolunda büyük bir yara alır. Olası bir seçim mağlubiyeti Ak Partinin akıbetini Anavatan Partisi gibi yapacaktır. Yani 2023 hedefinde olan Ak Parti, 2023'ü göremeyebilir. Önümüzdeki seçimde Ak Parti için diğer önemli konu ise, halkın partisi olma iddiasının sürdürülebilmesinde atılacak adımlardır. Bugüne kadar girilen seçimlerde, milletin iradesinden ziyade yönetimin adayları boy göstermişti. Bu durum en azından Malatya için böyle olmuştur. Yönetimin adaylarıyla seçime girilmiştir. Yani aday belirleme konusunda milletin görüşü dikkate alınmamıştır. Ak parti yönetimi, “Bizden başka kime verecekler ki?” gibi bir anlayışla hareket etti. Falanın adamı, filanın adamı, cemaatin adamı veya benim adamım gibi kıstaslar göz önünde bulunduruldu. Böyle yapılmasına rağmen, millet lidere olan sevgisinden dolayı, hep Ak Parti'yi tercih etti. Son seçimde de olduğu gibi artık Ak Parti'nin başında milletin sevgilisi olan lideri yok.

İşte bu sebeple bu kritik virajda Ak Parti'nin milletin sesine kulak vermesi gerekmektedir. Eğer “Bu milletin geleceği Ak Parti'nin elinde olmalı” deniliyorsa, Ak Parti'ni geleceğine de millet yön vermelidir. Milletin istemediği kişi her kimse, kimin kardeşi veya akrabasıysa, hangi düşüncenin veya grubun adamıysa, hangi konumda olursa olsun; aday olarak milletin karşısına çıkarılmamalıdır. En azından bu seçim için bu böyle olmak zorunda. Aksi halde ne parti kalır, ne de millet...

Bu anlattıklarımızın tam tersi bir düşünceyle; “Millet sıkıntıyı gördü nasıl olsa bize oyunu tıpış tıpış verecek” şeklindeki bir görüş, Ak Parti'nin intiharı olur. Önceki seçimlerde siyasete yön verenler, aday olacaklar için; “Yerelde bir şey yapmana gerek yok, iş Ankara'da bitiyor” şeklinde telkinlerde bulunuyorlardı. Hakikaten aday belirlemede yerelin hiçbir fonksiyonu yoktu. Cemaatlerin, grupların, hiziplerin, abilerin, ablaların fonksiyonu her şeyin üstünde tutuldu. En azından bu seçim bu böyle olmamalı. Aksi halde sonuç hüsran olur. Kulağıma gelen bilgilere göre, şimdiden birçok kişi Ankara'da kamp kurmuş durumda. Aday belirleme konusunda yetkisi olanlar da, ellerini ovuşturarak gelenleri ağırlamaya çalışıyorlarmış. Eğer bu durum değişmezse, sonuç eskisinden daha kötü olacaktır. Söz buraya gelmişken, CHP'nin yaptığı gibi bir yoklama yapılsa ve çıkan sonuca göre aday belirlense, sandıktan büyük bir başarı çıkacaktır.


Ak Partinin Yapacağı En Büyük Hata
Bugüne kadarki bütün seçimlerde bir düşman bulan Ak Parti'nin, önümüzdeki seçimde düşman/düşmanlarının kim olduğunu merakla bekliyoruz. Şimdiye kadarki düşmanların çoğu aklandı. 7 Haziran seçimlerinde düşman “Paralel yapı”ydı. Eski düşmanlar gibi başarılı olamadı. Muhtemelen önümüzdeki seçimde düşman tüm Türkiye'de olduğu gibi PKK olacak. Fakat Ak Parti'nin bunu dile getirme şekli çok önemlidir. Direkt düşman vurgusu yapması halinde bu Ak Parti'den daha çok MHP'nin işine yaryacaktır. Aslında ilk defa ciddi ve gerçek bir düşman var. Diğerleri de ciddi ve gerçekti fakat bu seferki çok daha farklıdır. Bu sefer PKK'yla birlikte Uluslarası/Uluslarüstü güçler var. Ak Parti bu durumu doğru bir şekilde ortaya koymazsa, kendi aleyhine propaganda yapmış olur. Memlekette son dönemde yaşanan olayları örnek verip, “Bize oy vermediğiniz için olaylar bu hale geldi” şeklindeki bir söylem, en büyük hata olur. Zira olaylar yaşanırken Ak Parti'nin kurduğu hükümet aktif görevdeydi. Yine PKK'yla mücadele vurgusu doğru bir şekilde yapılmazsa, ilk itiraz; “Çözüm süreciyle bunları siz bu hale getirdiniz” şeklinde olacaktır. Hatta bu şekilde olduğu hemen yerde dile getiriliyor. Ak Parti adaylarının, bu konularda yapacakları konuşmalar için gayet donanımlı olması gerekmektedir. Birikimli ve eğitimli olmaları şarttır. Aksi halde edilecek her laf Ak Parti aleyhine bir done olacaktır.

Aslına bakılırsa ülke olarak çok önemli bir kırılma noktasından geçiyoruz. Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllardan bu zamana kadar ilk defa tam bağımsız bir ülke olma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Bu durum uluslarüstü güçlerin tepkisini çekiyor. Bu sebeple ellerinden geleni arkalarına koymuyorlar. Harekete geçirmedikleri mekanizma kalmadı neredeyse! Ak partinin, bu durumu millete açıklayabilmesi halinde, oy oranı yükselecektir. Asıl propagandanın bu minvalde olması gerekiyor.

Çözüm Süreci
Cumhuriyet tarihi boyunca uygulanmaya çalışılan en büyük demokratik hamlelerden biri çözüm sürecidir. Uygulanmasında bir takım aksaklıklar olsa da, mantığı açısından doğru bir politikadır. Süreçte en büyük hata, bütün sorunun PKK'yla müzakere edilmesidir. Hâlbuki süreçte Kürt halkını temsilen diğer gruplar da muhatap alınmalıydı. Sürecin sadece PKK/HDP ile yürütülmesi diğer grupların diskalifiye edilmesi demekti. Hal böyle olunca PKK/HDP'nin şımarması kaçınılmaz oldu. Bize göre, çözüm süreci kesinlikle devam ettirilmeli. Aynı şekilde silahlı mücadele gerekiyorsa, o da yapılmalıdır. Fakat yapılacak operasyonlarda sivillerin zarar görmemesi için azami dikkat gösterilmelidir. Hakkari'de baraj inşaatında çalışan gariban sivillere reva görülen muamele gibi olayların önüne geçilmelidir. Halka karşı aynı tutumu sergileme durumu olanlar derhal görevinden uzaklaştırılmalıdır. Hatta bu gibilerin hakkında cezai soruşturma ve cezalar bekletilmeksizin verilmelidir. Sivil halkı yere yatırarak, videoya kaydetmek ve ardından da sosyal medyada yayınlamak, nasıl izah edilebilir. Bunun adı vatanseverlik değil, olsa olsa ihanettir. Bir başka önemli konu sosyal medya paylaşımlarıdır. O kadar iğrenç fotoğraf ve görüntüler paylaşılıyor ki, kutuplaşmaları beraberinde getiriyor. Bununla ilgili olarak ivedi bir şekilde müdahalelerde bulunulması gerekiyor.

18-25 Yaş Gurubunun Oyları
7 Haziran seçimlerinde HDP ve CHP'nin oylarının toplamı % 38. Bu rakam ülkedeki sosyal demokratların oy oranı. Büyük çoğunluğu 18-25 yaş arası gençlerden oluşuyor. Bu durum başta Ak Parti olmak üzere, diğer sağ partilerin bu gruplara yeteri kadar önem vermediklerini gösteriyor. Ak Parti'nin bu gruba dair ciddi çalışmalar yapması gerekiyor. Bu konuda gençlik üzerine çalışan milliyetçi/muhafazakâr sivil toplum kuruluşları desteklenirse faydalı olacaktır. Aynı zamanda Doğu/Güneydoğu'da PKK/HDP'nin de güçlenmesinin önüne geçilecektir. “Sivil toplum kuruluşu” ibaresini özellikle yazdım. Zira bundan kastım cemaatler değil, dernek ve vakıflardır. Herhangi bir cemaat veya siyasi zümre için faaliyet gösteren STK'lardan bahsetmiyorum.

CHP'nin Ödünç Oyları
Erken seçim öncesi en çok merak edilen konulardan biri de CHP'den HDP'ye giden ödünç oyların geri dönüp dönmeyeceğidir. Bu konuda çok çeşitli söylentiler var. Özellikle batıdaki oyların, şehit haberleri sebebiyle geri döneceği söyleniyor. Geçtiğimiz günlerde Malatya/Doğanşehir'de bir şehit cenazesi vardı. 7 Haziran seçim sonuçlarına göre, şehidin mahallesindeki (Doğanşehir/Gürobası Mahallesi) oy dağılımı; 54 HDP, 42 CHP, 4 AK Parti ve 2 MHP şeklindeydi. Bu mahalledeki CHP oyları ödünç olarak HDP'ye verilmişti. Yeni seçimde bu durumun değişeceğini tahmin etmek hiç de zor değil. 7 Haziran seçim sonuçlarına göre, eğer Hulisi Porgalı, CHP'den aday olmasaydı, muhtemelen CHP Malatya'da bir vekil bile çıkaramayacaktı. Bu durum CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba tarafından hiç dile getirilmedi. Önümüzdeki erken seçimde bunun fazlasıyla dillendirileceğini düşünüyorum.

Şiileşen HDP ve KCK
Bana göre, HDP sadece görüntüden ibarettir. Asıl yönetim KCK'dır. PKK'nın şehir yapılanması olarak adlandırılan KCK, yapı itibariyle Paralel Devlet olarak nitelendirilen Fetullahçı Terör Örgütüne benziyor. Kesin bilgi olmamakla birlikte, tahminime göre onlar da il/ilçe sorumlularını öğretmenlerden seçiyorlar. Halen aktif bir şekilde ve giderek güçlenen bir yapıyla yollarına devam ediyorlar. Zaman zaman çeşitli illerde toplantılar yaptıklarına dair duyumlar alıyorum. Aslında KCK'yı güçlendiren şey; paralel yapıyla olan ortaklığıdır. İlk defa paralel yapı savcıları tarafından KCK diye bir örgütün varlığından söz edilmiş ve haklarında davalar açılmıştı. Bana göre bununla KCK'ya yapılacak operasyonların önü alınmıştı. Zira o zaman gözaltına alınan kişilerin tamamı; asgari ücretli işçi, taşeron işçi, hizmetli vs. gibi gelir seviyesi alt tabakadan insanlardı. Böylelikle asıl KCK elemanlarına perdeleme yapıldığını düşünüyorum. 7 Haziran seçimleri sonrası HDP'deki Ak Parti karşıtlığının sebebini de; KCK ve Paralel yapı arasındaki yakınlıktan kaynaklandığını tahmin ediyorum.
KCK'nın son zamanlardaki yeni taktiği, dindar görüntü vermeye çalışması olarak görünüyor. Din düşmanı olduklarına dair eleştirilere bu yolla cevap vermeye çalışanların yeni din anlayışları ise; “İslamın beş, imanın altı şartı var. Bize bu yeter. Ayrıca Kur'an var ve aklımız var. Bunlar oldu mu gerisi hikaye” gibi sapıklığıdır. Sürekli, “Şia mezhebinde bu konu böyledir” gibi yorumlarda bulunuyorlar. Bu, onların giderek Şiileştiğini gösterir. Ülkemizde son zamanlarda tartışma meydana getiren “Sünnet düşmanlığı”nı benimsemiş olmaları, onların dışarıdan yönlendirildiğini gösteriyor. Sünnet düşmanlığı yapanların tarih boyunca İngilizler tarafından desteklendiğini biliyoruz. Ülkemizde son zamanlarda yeni bir sünnet düşmanlığı furyası başlamıştır. Bu furya mensuplarının da Şia'ya yakın olmaları, aklıma “acaba”lı sorular getiriyor. Bu konuyu belki de daha derinlemesine başka bir yazıda irdelemek gerekir.

Ülkemizin büyük bir yol ayrımında olduğunu ve önümüzdeki seçimlerin bu minvalde değerlendirilmesi gerektiğini tekrar vurgulamakta fayda var. Bu konuda gerek ellerinde yetki olanların, gerekse oy kullanacak olanların çok daha dikkatli davranması gerekiyor. Milletin iradesini ön plana çıkaracak liste ile seçime girenler muhakkak kazançlı çıkacaktır.

Selametle...
Adem İnsanoğlu

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!