dore okulları
Malatya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.60
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2493.8
  • BIST
    9460.73
  • BTC
    65361.33$

FETÖ mücadelesi ve Malatya


FETÖ mücadelesi ve Malatya
Adem İnsanoğlu yazdı...
Narin

Ülke meselelerine az-çok aşina olanların yakından bildiği bazı gerçekler var. Bu gerçeklerin ilk sırasını Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)'yle mücadele almaktadır. Bu mücadele tüm ülkede olduğu gibi Malatya'da da tam gaz devam etmektedir. Bendeniz, mücadelenin etkin bir şekilde yürütülmediği kanaatindeyim. Bazı göstermelik olaylar yaşandığını, FETÖ'nün; kendi yazıp, kendi yönettiği ve kendi oynadığı bir tiyatroyla Reis-i Cumhur'u kandırmaya çalıştığını, birilerinin ısrarla yöneticiler tarafından korunduğunu daha önce ifade etmiştik. Eğer menfur 15 Temmuz hadisesi yaşanmamış olsaydı, yazdıklarımızın “Suizandan” ibaret olduğu düşünülecekti. Fakat 15 Temmuz olayından sonra yazdıklarımızın gerçekliği ortaya çıkmış oldu.

İfade ettiklerimizin doğruluğu bizi şımartmadığı gibi, yöneticilerimize “Adil olun” çağrısını da ilk biz yapmıştık. “Adalet Mülkün Temelidir” konulu yazıyı yazdığımız zaman; kimse, korkusundan bu konuya değinemiyordu. Fakat biz yazdıktan sonra, hükümete yakın cenahta yer alan basın kuruluşlarında da adalet konusu yüksek sesle dile getirilmeye başlandı. Reis-i Cumhurun, Bilim ve Teknoloji Konferansında sarf ettiği “Adalet olmazsa yönetim olmaz, devlet olmaz” sözleri sanki birebir yazımızdan kopya gibiydi. Her ne kadar Reis o sözleri; Mısır, Libya, Irak ve Suriye için söylemiş olsa da mesajı tüm Dünyaya, özellikle de yöneticilerimizeydi.

Son haftalarda, Malatya başta olmak üzere; bazı illerde yeni bir tiyatroya şahitlik ediyoruz. Birileri sırf saltanatlarına halel gelmemesi için, FETÖ üyelerini koruyor.FETÖ'yle mücadele de 17/25 Aralık süreci baz alındığından dolayı, mücadelede başlangıç 1 Ocak 2014 milat olarak kabul ediliyor. İşte bu tarihten tam 90 gün sonra 30 Mart 2014 tarihinde ülke olarak bir yerel seçim yaşadık. Bu yerel seçim sonrası seçilmiş olan Belediye Başkanlarına verilen en önemli talimat “FETÖ'yle etkin mücadele”ydi. FETÖ üyelerinin aktif görevlere getirilmeme emrine rağmen, birçok Ak Partili belediye bu emre itaat etmedi. Bu Belediyelerin içerisinde Malatya'dan da bazı belediyeler var. Özellikle İmar ve Şehirleşme gibi rantı yüksek birimlerin; FETÖ'cülere emanet edildiği, diğer bazı stratejik noktalara FETÖ'cülerin atandığı şeklinde iddialar var. Fakat her ne hikmetse Büyükşehir Belediyesi ile bazı ilçe belediyelerinde doğru dürüst bir FETÖ'cü ayıklanması yapılmadı. Bu durumda, 30 Mart seçimlerinden sonra, başkanların bunun hesabını verememe korkusuyla, böyle hareket ettikleri ihtimalini düşünüyoruz.

 

FETÖ'yle mücadelede Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanlarda sıkıntı görünmüyor. Fakat aşağılara inildikçe, korumacı bir politikanın varlığı hissediliyor. Ak Parti içerisinde yurt genelinde hala temizlik yapılmadı. Birkaç belediye başkanı ile meclis üyesi dışında görevden alınan yok gibi. Sanki FETÖ'cüler bu partiye hiç uğramamış gibi bir intiba uyandırıyor. Aynı durum, üst düzey devlet görevlileri için de söz konusu. Üst düzey yöneticilerin hepsi Ak Parti referansıyla bulundukları konuma gelen kişiler. Durum böyle olunca, onları o makamlara getirenler, sıranın kendilerine gelme korkusundan olsa gerek korumacı bir politika izliyorlar. Kayyum atanan işyerlerinin iktidar partisi içerisinde aktif görevde bulunan üst düzey yöneticilerle ilgili herhangi bir işlem yapılmadı. Malatya'da bile el konulan şirketlerin sahip ve ortaklarında Ak Parti içerisinde aktif siyaset yapanlar var. Devlet memuriyetinden ihraç edilenler ve açığa alınanların istatiksel dağılımına baktığımız zaman, sanki bazı; polis, asker, öğretmen ve alt kademe memurun, devleti ele geçirmeye çalıştığı bir görüntüyle karşılaşıyoruz. O alt kademe memurlarıyla veya oraya atayan kişilerle ilgili bir işlem göremiyoruz. O kişilere referans olan siyasiler de FETÖ'cü değil.FETÖ'yle etkin mücadele bir tarafa, giderek seyri değişen bir müdahaleye şahit oluyoruz. Şimdi bu yazdıklarımızı birkaç örnekle açıklayalım.

FETÖ'ye ait olan Malatya Aktif İşadamları Derneği, Kanun Hükmünde Kararname'yle kapatıldı. Eski başkanları ile birçok üyesi tutuklanarak cezaevine konuldu. Fakat her ne hikmetse; bu derneğin son başkanı, 15 Temmuz'da bile başkanlık yapan, derneğin kapatıldığı gün bile kongre yapan ve başkanlığına devam eden şahısla ilgili hiçbir işlem yapılmadı. Bu şahsın bu derneğe üye yaptığı birçok kişi tutuklanarak cezaevine konuldu. 17/25 Aralık sürecinde Ruanda'ya kaçan bu şahıs, 15 Temmuz'dan birkaç ay önce tekrar Türkiye'ye döndü. Darbe girişimi sonrasında da ülkede kalmaya devam etti. Bildiğimiz kadarıyla kendisiyle ilgili bugüne kadar hiçbir işlem yapılmadı. Kurban Bayramı'nda bile elini kolunu sallaya sallaya ortalıkta gezdiğine şahit olanlar var.

Bazı FETÖ'cülerin varlığı ve görevlerinin başında olması da dikkat çeken bir husus. Bu kişilerin FETÖ'yle resmi bir bağını bulmak mümkün değil. Resmiyette veya kağıt üzerinde bağlarını tespit edecek kanıt yok. Fakat FETÖ'cü oldukları, su götürmez bir gerçek. Daha önce bu örgütle bağlantısı olup, 17/25 Aralık sürecinden sonra bağını koparan birçok kişi, asıl örgütçülerin bağını ispat etmenin çok zor olduğunu ve bunların halen görevlerinin başında olduğunu söylüyorlar. “Şikayet edilen kişinin FETÖ üyesi olmadığı anlaşılırsa, şikayet eden görevden alınacak” emrinden dolayı kimse bunları şikayet etmek istemiyor. İşte asıl üzerinde durulması gereken gurup, bu “su götürmez FETÖ'cülerdir. Fakat bunlarla ilgilenmek biraz zor görünüyor.

 

Malatya'da SODES proje ofisinde çalışan bütün öğretmenler memuriyetten ihraç edildi. Fakat aynı ofiste çalışan diğer memurlara bir şey olmadı, SODES sorumluları terfi ettirildi. Son Ofis Sorumlusu ile ofiste çalışan polis memuru Malatya Büüyükşehir belediyesine transfer oldukları için, ihraç listesinde yer almadılar. Kaldıki bu kişilerin projelerde FETÖ'cü derneklere yardımcı oldukları mahkeme tutanaklarına geçtiği halde, bunlarla ilgili herhangi bir işlem yapılmadı. Yani o ofiste çalışan öğretmenlerin tamamı FETÖ üyesiyken diğer memurlar değildi. İşte o Ofiste çalışan memurların bazıları Büyükşehir Belediyesi'nin şefkatli kollarına sığındı. Onlara dokunan kimse de yok. Ofisten sorumlu eski vali yardımcılarından biri cezaevinde ve açığa alınmış durumda. Fakat amiri konumundaki Vali'ye bir şey olmadı. Burada karşımıza çıkan en önemli sorun; “devlet politikası” denilen şey. 2008-2012 yıllarında devletin politikası, FETÖ'cü dernekleri desteklemekten yanaydı. “Kırmızı Kitap” diye bilinen “Milli Siyaset Belgesi” bunu emrediyordu. O dönemde çalışan birçok Vali bu emir gereği, bu yapıya destek verdiler ve malum konuda astlarına talimatlar yağdırdılar. Şimdi bu emirleri yerine getiren kişileri suçlamak çok da adil olmasa gerek.

 

FETÖ'yle mücadele kapsamında devlet memuriyetinden ihraç edilen ve halen cezaevinde tutuklu bulunan Eski Vali Yardımcılarından Ömer Dağdeviren'in, kadrosuna dokunulmadı mesela. Geçici görevlendirdiği veya –hak etmedikleri halde- vekaleten bir üst göreve atadığı kişiler halen yerlerini koruyor. Adam gideli neredeyse 3 ay olacak, çarkı hala tıkır tıkır işliyor.

 

FETÖ üyesi olmamakla birlikte, her devrin adamı olan kişiler var bir de. Her güçlü olan klikten, cemaatten, örgütten yana tavır takınan bukelamun tipli yöneticilerden bahsediyorum. Bu OHAL sürecinde en çok yerlerini koruyan hatta yükselişe geçenler bunlar. FETÖ'nün güçlü olduğu dönemde sadık köpekliğini yapan bu güruhun, bugün başka bir gruba, yarın başka bir gruba köpeklik yapacağı kesin. Tıpkı FETÖ'den önce Ergenekon'a köpeklik yaptıkları gibi. Her ne hikmetse bu tür adamlar hiçbir zaman devletin adamı olamıyorlar fakat her zaman yerlerini koruyorlar.

 

FETÖ'yle mücadelede dokunulmayan veya unutulan önemli bir grup da, adli bilirkişiler. Mahkemelerde görülmekte olan davaların neredeyse yarısı bu kişilerin görüşleri doğrultusunda karara bağlandığı halde, bu gruba dokunan yok. Halbuki rantı yüksek olan bu grubun, adliyelerde hükümran olan FETÖ'yle irtibat ve bağı oldukça fazla. Birçok önemli davanın FETÖ üyesi bilirkişilere hazırlatılan raporlar sayesinde yine FETÖ üyesi hakimlerce karara bağlandığını hepimiz biliyoruz. Biz biliyoruz, devlet biliyor, mahkemeler biliyor fakat hiç kimse “bilirkişilerle” ilgili bir işlem yapmıyor.

 

FETÖ ile mücadelede haksızlığa uğrayan kişilerle ilgili süreç oldukça yavaş işliyor. İhraç edilen kişiler ile ilgili henüz bir karar alınmadı. Kurulduğu söylenen komisyonlar belli değil. “Gecikmiş adalet, adalet değildir” düsturundan hareketle, hükümetimizin elini çabuk tutması gerektiğine inanıyoruz. Özellikle alt kademelerde çalışan memurların ivedilikle görevlerine iadesi elzemdir.

 

FETÖ'den ihraç edilen kişiler, yeni bir sosyal sorun olarak karşımızda durmasına rağmen, bunların aile ve çocuklarıyla ilgili atılmış somut bir adım yok. Bu sosyal sorunun içinden çıkılmayacak derecede büyük bir memleket meselesine dönüşmeden önce önlem alınması elzemdir. Özellikle bu kişilerin sosyal güvenceleri, devlet yardımları ve işle ilgili sorunlarının çözümlenmesi oldukça önemli.

 

15 Temmuz sonrası durgun olan piyasalar, hükümetin bütün çabasına rağmen istenilen seviyeye bir türlü getirilmiyor. Esnaf ve tacir -deyim yerindeyse- kan ağlıyor ve piyasada para dolaşmıyor. Özellikle para piyasasını kontrol altında tutan bankalar –devlet bankaları dahil- piyasayı canlandıracak adımları atmaktan imtina ediyorlar. Aslına bakarsanız FETÖ'yle mücadele; Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı'nın görevi. Diğer icracı başkanlıkların kendi asli işlerini yapmaları doğru olandır. Bu konuda Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfekçi, iyi bir görüntü veriyor. Mümkün olduğunca FETÖ'yle mücadeleden ziyade Bakanlığının icraatları ile ön plana çıkmak istiyor. İllerde FETÖ'yle mücadele Valiliklerin işi olmasına rağmen, belediyeler ve diğer kuruluşların FETÖ'yle yatıp kalkması, icraatları kısıtlıyor. Belediyelerin bütün işleri tıkır tıkır yürüyor gibi. FETÖ ve darbeyle yatıp kalkıyorlar. İcraattan ziyade reklamın peşindeymiş görüntüsü veriyorlar. Bütün bunlara rağmen FETÖ'yle etkin bir mücadeleleri olsa, yine de gam yemezdik fakat yok. Konferans düzenleyerek, parklara isim vererek, FETÖ'yle mücadele edilmez. Bazen de komik olaylara rastlıyoruz bu konuda. Malatya Ticaret ve Sanayi Odası'nda yaşanan skandal olay hem komik hem de trajikti. Trajikomik olaylar sadece TSO'da da yaşanmadı. Malatya'da herkesin bildiği ve neredeyse her yöneticinin ağırlandığı, gizli kat ile ilgili haber yapılınca, herkes yalancıktan “hayrete” düştü. Halbuki halen başımızda yöneticilik yapan kimler o odalarda ağırlanmadı ki? En komik olan ise Rahime Batu Koleji'ne kaçak yapılan kattan haberi olmadığını söyleyen İl Milli Eğitim Müdürü'nün sözleriydi. “Bize sunulan planda olmayan bir kat yapmışlar” dedi de kimse çıkıp “Hiç kimse bunu kontrol etmedi mi?” diye bir soru sormadı. Sahi Milli Eğitimin yöneticilerinden hiçbirisi fak etmedi mi o fazladan yapılan katı? Ya Belediyenin kontrol mühendisleri!

 

FETÖ'yle mücadele denilen şeyi ya biz bilmiyoruz ya da bizim bilmediğimiz başka şeyler var. Malatya Valisi Mustafa Toprak'ın samimiyetinden ve cesaretinden hiç şüphemiz yok. Fakat yolunda gitmeyen bazı şeylerin olduğunu da söylemek gerekir. Aynı şekilde Hükümetimiz de FETÖ'yle mücadelede samimi ve istekli. Fakat aynı şeyi Ak Parti için söylemek oldukça zor. Parti içinde bir temizlik ya da ayıklama yapıldığını söylemek mümkün değil. Burada temel sorun, FETÖ'cü olarak partiden ihraç edilecek kişilere referans olan kişilerin tavırlarıdır. Referans olanlar kendilerinin de aynı gruba dahil edilecekleri korkusuyla, refere ettikleri kişileri sonuna kadar gizlemeye ve korumaya devam edeceklerdir. Durum böyle olunca da etkin bir mücadele ve temizliğin yapılacağını düşünmek, saflıktan başka bir şey olamaz. Eğer bu durum böyle devam ederse parti içindeki FETÖ'cülere yakın olan memurların da yavaş yavaş görevlerine iade edileceklerini tahmin etmek zor değil. Nitekim durumun biraz buna doğru kaydığını görmek bizi oldukça endişelendiriyor.

 

Birazda Malatya…

Malatya'da yaşanan onca sorunun hiç konuşulmadığını görmek bizi oldukça endişelendiriyor. Aslına bakarsanız 15 Temmuz'dan sonra birinci gündem maddesi FETÖ ve Darbe Girişimi olduğu için, bunun dışında yazılan ve konuşulan konuların pek itibar görmediğini söylemek gerekir. Aynı şekilde Suriye ve Irak konuları da uluslararası boyutta gündemden düşmeyen konular. Hal böyle olunca yerele dair yazılacak yazıların pek de kıymet-i harbiyesi yoktur. Bu sebeple yerele dair eleştirileri yazan olmuyor ve bu durum sessiz sedasız alınan ve halka dayatılan yanlışlara sebep oluyor. Eleştiri almamanın dayanılmaz hafifliğini hisseden kimi belediyelerimiz aldıkları kararlarıyla altına imza attıkları yanlışlarıyla kala kalıyorlar. Yani yaptıkları yanlarına kar kalıyor. Büyükşehir Belediyesinin otobüs ücretlerine yaptığı fahiş zam bunun en bariz göstergelerinden birisidir. Türkiye'nin en pahalı toplu taşımasını kullanıyoruz. Türkiye'nin hatta Dünyanın en pahalı suyunu içiyoruz. Altyapıyla ilgili fahiş fiyatlar uygulanıyor. Aslında biz Türkiye'nin en zengin İliyiz! Öyle ya Belediye hizmetlerini en pahalıya alan kent, biziz. Bütün bunlara rağmen bu sorunları dile getiren yok.

 

Bugünkü yazıda değinilecek çok konu olmasına rağmen, sadece birini yazmak istiyoruz. Bizim yazdıklarımızın yöneticilerimize ilham kaynağı olması bizi memnun ediyor. Mesela havaalanına otobüs seferini biz yazdık, belediye meclisi 2 yıl sonra karar aldı. Kaptaj korunmalı diye biz yazdık, yetersiz de olsa koruma altına alındı. Başkaca yazdığımız birçok şey, geç de olsa yöneticiler tarafından dikkate alındı. Fakat bir önerimiz galiba yanlış anlaşıldı. Önceki yazılarımızda çevreyolu altında bulunan Derme Suyu'nun, deresi ve çevresi ile birlikte ıslah edilmesi halinde, ortaya muhteşem bir yeşil alan çıkacağını ve şehre nefes aldıracağını yazmıştık. Fakat yöneticilerimiz bizi yanlış anlamış olmalılar ki; Derme Deresini kurutup Battalgazi/Eski Malatya yolu üzerine yeni bir Kanal Boyu Projesi'ni geliştirdiler. Malatya'nın doğasına yapılacak yeni suikast diyebiliriz. Halbuki mevcut derenin ıslahı ve çevresine yapılacak rekreasyon çalışması en doğru olanıdır. Eminiz Başkan Çakır, burayı gezerse mevcut halin korunmasından yana tavır alacaktır. 20 yılı aşkın süredir bir türlü bitirilemeyen Eski Malatya yolu, 10 yıl daha bitirilemeyecektir. Bunun yanı sıra yolun ortasına dikili olan ve yaklaşık 15 yaşındaki 700-800 çam ağacı sökülerek heba edilecektir. Bu yetmediği gibi mevcut dere kenarında yer alan 2000'den fazla 40-50 yaşındaki ağacın da kuruması söz konusudur. Bütün bunlar Malatya'nın doğal yapısına yeni bir suikastın habercisi. Büyükşehir Belediyesi bu yanlıştan bir an önce dönmelidir.

 

Rivayet olunur ki; Büyükşehir Belediyesinin üst düzey yöneticilerinden birisi, küçükken bir ağaçtan düşer ve kalçasını kırar. Kalçasındaki bu kırık halen kendisine zarar vermekte ve dışarıdan bakınca görünmektedir. İşte bu üst düzey yöneticimiz o gün bugündür bütün ağaçlardan intikam almanın peşine düşer. Gördüğü her ağaca düşman olur ve kestiği her ağacın yerine beton döker ki, bir daha orada ağaç yeşermesin. Malatya'daki bütün ağaç katliamlarının altında bu çok yetenekli(!) yöneticinin imzası vardır. Malatya'nın bütün kaldırımlarının altına beton döşeyerek, ileride buralarda ağaç yetişmesine engel olur. Hatta kütük ağaç görüntüsü verilen beton direklerin dünyadaki mucidinin de bu çok yetenekli çalışan olduğu tahmin ediliyor. “Horata Vadisi” denilen ve Avrupa'da bir ülkede yer alan bir proje fotoğrafı ile “Çılgın Proje” olarak lanse edilen, ağaç katliamı ve betonlaşmadan başka bir özelliği olmayan projenin sahibi de bu yöneticimiz. İşte bu çok yetenekli yöneticimiz, Derme Deresi'ni de kurutmanın derdine düşmüş diye düşünüyoruz. Başkan Çakır'dan ricamız bu kişiyi bir an önce Malatya'dan göndermesidir. Aksi halde gelecek nesillere bırakacak hiçbir ağacımız kalmaz, bizden uyarması.

 

Selametle…

Adem İnsanoğlu

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!