Malatya
16 Ağustos, 2025, Cumartesi
  • DOLAR
    40.94
  • EURO
    47.96
  • ALTIN
    4383.4
  • BIST
    10.871
  • BTC
    117662.40$

Haluk Cömertoğlu ile "Arapgir" (2. Bölüm)


Haluk Cömertoğlu ile "Arapgir" (2. Bölüm)
RÖPORTAJ: EBUZER AYDIN

Sayın Başkanım Arapgir’in bir tarih ve kültür başkenti olduğunu söylüyorsunuz. Çok büyük çalışmalar yapılmış. Bu tarih ve kültürel çalışmalardan bahseder misiniz? 

Tarih ve kültür mirasında 200’ün üzerine çıktık. Bunların hepsinde olmasa da birçoğunda rölöve restorasyon çalışmaları başlatmışız. Bir kısmı da bitti.

Bir dakika, bütün bunların öncülüğünü belediyeniz mi yaptı?

Hepsini belediye yapıyor. Bunların hepsinin tescil fişleri, envanter çalışmaları restorasyon faaliyetleri için rölöve çalışmaları, projeleri, kurul onayları bunların hepsi bizim uhdemizde takip ediliyor. Bunlar için ayrı bir birimimiz çalışıyor. Proje AR-GE birimimiz var. Bu tescilli konaklar içinde 7 tane, 385’de tescilli konağımız var. Taş kerpiç ve ahşap mimaride yüz yaşın üzerinde nitelikli bulduğumuz 1100konağın içinden 385’ini seçtik. Bunların da çalışmaları devam ediyor. Sokak çalışmaları devam ediyor. Üç boyutlu üç tane sokak sağlıklaştırma projemiz kaynak yetersizliğinden bekliyor. Çarşı ve üç tane tarihi sokağımız…

Kalkınma Bakanlığı'nın destekleriyle turizm odaklı ciddi işler yaptık. Kaşkaloğlu gastronomi merkezini kurduk. Sergi ilham merkezini kurduk, iki tane otel yaptık. Taş, Kerpiç ahşap mimarisini andıran uygulama mutfağını yaptık. Kaşkaloğlu Konağını onardık.  Mutfak Müzesi olarak uygulamaya koyuyoruz. Kemal Çobanlı Müzesi Konağı restore edildi. Arapgir Belediyesi mülkiyeti oldu bunlar bir de. Bunların hepsi Arapgir Belediyesi mülkiyetine geçti, 21 tarihi camiden 6 tanesi restore edildi. Diğerlerinde rölöve restorasyon projeleri çalışılan var, bekleyen var, çalışmaya devam edilen var. 6 tane hamamın iki tanesi belediye uhdesinde kamulaştırıldı. Birisi hamam olarak çalıştırılmak üzere koruma altında. 

Uygulamada şu kadarını söyleyeceğim; Kültür Bakanlığı'nın 3 mahallede koruma planı devam ediyor. Arapgir'in 21 mahallesinin tüm imar planları bitti. 81 noktada 63 mahallemiz var. Şu an 42 köydü, 38 mezraydı, 81 köy ve mezra düzeyinde imar planları da Türkiye'de sadece Arapgir’de bitiyor. 
Plansız alanı olmayan rölöveleri, restorasyonları, imar planları, jeolojik etütleri, kadastral artıkları, sayısalları gerçekleşmiş tek ilçeyiz. 
Bu kadar iddialı bir iş yapıyoruz ve belediyeciliğin asıl işini yapıyoruz. Belediye imar demek, belediye planlama demek. Planlamalarda Türkiye’de bir numaraya oturduk. Ama reklam yapmıyoruz. Çünkü bunlar bizim asli görevimiz. Tarih başka bir şey. Tarihin kültür içinde yoğrularak geleneğe dönüştürülmesi başka bir şey. Bu geleneklerle yetiştiğimiz için, bu gelenekleri korumak için bizim üzerimizdeki kültürel mirasın ve tarihi eserlerin gelecek nesillere, bize bırakıldığı gibi koruma bilincini oluşturup ufak restorasyonlarla korunmasını sağlayacak, eksiklikleri yapma faaliyetlerimiz devam ediyor. 

Sayın Başkanım; siz çok çalışkan bir belediye başkanısınız. İki dönem iktidar partisinden görev yaptıktan sonra partinize adeta rest çektiniz. Başarılı olmasaydınız, muhalefet partisinden aday olduğunuzda İktidara rağmen seçimi kazanamazdınız. Belli ki başarılısınız ve halk sizi tercih ediyor. Siz kendinizi hangi dönemde daha çok başarılı görüyorsunuz? İktidar döneminde mi, CHP döneminde mi? Ve en çok hangi dönemde daha rahat çalıştınız veçalışıyorsunuz? 

İkisine de farklı cevap vermem gerekiyor. 2009 yılında ben Adalet ve Kalkınma Partisi diye aday yapıldım. Adaletine ve kalkınmasına saygı duyduğum bir ekip olarak gördüm. Bana çağrı yaptılar, ben aday olmadım, aday yapıldım. Aday yapıldığımda Ak Partinin oyları %43’tü. %61 oy aldım. Göreve başladığımda bu çalışmaların hepsini kendi sinerjimizle, kendi birikimimizle, kendi çevremizle, kendi bürokratımızla yaptık. İktidarı kullandık, iktidarın nimetlerini avantaj kabul ettik. Belli bir üretim yaptık, belli bir temsil kabiliyetini gerçekleştirdik. Sonra kendi işime dönecekken, aday adayı olarak kimseyi önermediler. Bir tek bizi gönderdiler. Kaçamadık. Büyükşehir yasası başladı. Büyük şehir yasası tam bir gaf yasası. Göç yasası diyorum. Yani iyi yönleri kadar asıl kötü yönlerini yaşıyorum. Toplulaştırma ve hizmette planlama derler. Ama merkezden buralara ulaşma şansı yok. Bu kaynaklarla, bu kadrolarla bunları yapma şansı olmadığını gördük ve yaşadık. Bu hep karşı karşıya gelmeyle geçti. 3. dönem ise, hiç beyanımız alınmadan, ne yapacağımız sorulmadan kapıya koyulduk. 
Millet Belediye Başkanlığı görevimize devam etmemizi istedi. Bu olay genel merkezde değil, il merkezli yapıldı. İl merkezli, ama genel merkez ikna edildi. Birkaç kişinin garezi için yapıldı. Herkes bunu biliyor. Yerel yönetimleri nasıl kullandıklarını, hangi imar değişikliğini hangi arsayı, hangi alanı, hangi maksatla hazineden çıkarıp ne yapacaklarını, yani bütün bunları çok iyi biliyorlar.  Biz milletin kulluk haklarına saygılı ve kamu disiplini ile çalışıyoruz. Bizim aile kültürümüz ve Arapgir kültürümüz aynı. Bu şeriatın kestiği parmak acımaz diyen bir kültürün temsilcisi olarak buradayız. 

Daha önce FETÖ okulları ile alakalı sizden bazı taleplerde bulunmuşlar. Siz Fetönün güçlü olduğu dönemlerde bile bu işe karşı çıkmış, onlarahiçbir yeri peşkeş çekmemişsiniz!.
 
2012 yılında onlara tahsis edilmiş belediyeye ait bir yurt vardı.  Encümen kararı ile 49 yıllığına uygunsuz olarak onlara verilmişti. Bunları mahkeme kararı ile geri aldım. İdare Mahkemesine 3 kez gitti bize hâkimiyetlerini koydular, parmak salladılar, belediyeyi bastılar. Ama bir gün geri dönmedik. Bunları ne maksatla yaptıklarını ve devletin içine nasıl sızdıklarına zaten dillendiren bir ekiptik. Bunların gelecekleri yer belliydi, onlara kucak açan siyasi ekip ise Malatya’da halen devam ediyor.

Bu ekibin size olan düşmanlıklarını, sizin Fetöye meydan vermemenizden mi kaynaklandığını ima ediyorsunuz?

Tabiii… Bu onların iş ve güç birliği idi… 

Halen o işbirlikçiler burada iktidarın siyasetçileri olarak devam ediyorlar mı?

Evet, devam ediyorlar. Herkes kendini biliyor. Hangi dosyaları, hangi bürokratlar aracılığıyla, nerelerden temizlediklerini herkes konuşuyor. İlişki yumağından neler var? Bunu herkes konuşuyor. Bize konuşmak değil iş yapmak düşer. Biz onların kefili ve vekili değiliz. Biz onlara hiç bir şekilde o verdiğimiz oy emaneti ve verdiğimiz destek karşılığında bunları yapın diye bir yüklenimde bulunmadık, kişiselleştirmedik. Adalet olduğu için kalkınmayı kişilere değil kişisel ortamlardan uzak, umuma ait kamu kültüründe yatarlar diye bu destekleri verdik.

Peki, o gün mü sizi baskı altında tutuyorlardı, yoksa bugün mü? Bugün partinizden size karışan var mı?

Bugün karışacak bir şeyleri yok. Şu an ben Özgür bir partideyim, bana karışan şunu şöyle yap diyen hiç kimse yok partimizden.

Hiç baskı gelmiyor mu?

Hayır, gelmiyor. Ama geçmişte geldi, geçmişte bunların hepsine ayar veren, parmak sallayan “Hııııı” diyen, gidip Ankara'da bozucu olduğunu kullanan, bürokratlara baskı yapan adamlar şimdi yine vesayetini kullanıyorlar, ama bize tesir etmiyor. Çünkü şu anda AK Parti'nin hükümetteki bakanlıklarının ya da bakanlarının yukarıya bakmaktan başka bir görevi yok. Hükümet programı yok, kaynak yok. Hepsi Talan edildi. 15 Temmuz’dan sonra yapılan tam bir talan hareketidir. Şu an pandemi de bunun başka bir versiyonudur. Dolayısıyla kamu uyguladığı projelerini, kurumları üzerinden uygular, kaynağı onlar üzerinden kullanır. Kaynağı kurumlardan esirgeyen sadece personel maaşlarını kurumlar ile alakalı maaşlarını ödeyip ne yaptıklarını sormayan, salla başı al maaşı, Yahudi fıtratını kahkaha attırarak, Yahudilere gösteren bir duruş sergiliyorlar. Bunların hepsi bir kamu israfıdır. Bu devletin gerçek bir beka sorunudur. Biz baş kaldıran değil işini yapan insanlarız. 

İşinde sadakatle ve kamu kültürünü devlet adamlığının önüne çıkaran insanların bir tanesi olan ağabeyim, benden dolayı görevden alınmış birisidir. 25 yıldır Bölge Müdürü ve Kadastro Teşkilatının gözdesi, kardeşi CHP'ye geçti diye görevden alındı. Bu adalet değildir, bu üretim değildir. İşte bu beka problemidir. Devlete sirayet etmiş bir politik yok olma serüvenidir. Dolayısı ile ben şu kadarını biliyorum; bu parti meselesi değil. Ben yerel yöneticiyim partilere eşit mesafedeyim. Bir partinin belediye başkanı olarak anılıyorum. İki Partinin belediye başkanıyım. İyi Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin ittifak adayıyım. Cumhuriyet Halk Partisi'nin resmi adayıyım. Şu anda da partinin onurlu bir başkanıyım. Bana inanan bir kadro var. Genel Başkanı'ndan Başkan Yardımcılarına, Büyükşehir başkanlarından bütün ekiple ve birlikte çalıştığımız çok proje var. Paylaşan bir ruhuz. Paylaşan bir yerel yönetim modelini tekrar yeşertmeye çalışıyoruz. Kamu zaten üzerine düşeni bu manada belediyeler üzerinden halka ulaştırır.  Bir de iktidar zaten kendi belediyelerine de çok yakın değil, sadece rant ilişkisi ile bağlı, imar ilişkisi ile bağlı, ihale ilişkisi ile bağlı. İlişkilere alıştığı için bu dehlizden çıkamıyor. Kişilerin birbiriyle olan ilişkisi ayıplı ilişki sayıldığı için birbirlerini diyet ödeyerek kamuyu israf ediyorlar. 

Sayın başkanım genel olarak Adalet ve Kalkınma Partisi'nden ayrılanlara; halktan, tabandan, sosyal medya üzerinden çok büyük bir tepki olur. Arapgir halkına çevresine Arapgir dışındaki insanlara baktığımız zaman Arapgir Belediye Başkanı ile ilgili böyle bir yaklaşım pek göremedik. İttifak adayı olarak giriyorsunuz ve kazanıyorsunuz. Size oy vermeyen AK Partili seçmen de bugün yine sizden razı. Bunun sebebi nedir?

Bunun sebebi şudur: Biz burada ilk günden beri particilik yapmıyoruz, hizmet erliği yapıyoruz. Partinin de istek ve beklentilerini kamusal anlamda karşılık bulan ve kamuoyu ilgilendiren kısmını en üst seviyede biz yapıyoruz. Orada kişisel kazanımlar ve kişisel beklentiler kavga yaratıyor. Dolayısıyla burada halkın bizden yana olan tavrı belli. Parti bir araç, amaç değil. Partilerin araç olduğunu biz her ortamda dillendiriyoruz. Bizi taşıyan bir araçtır. Amacımız Allah yolunda, Allah için, yeryüzünde imar faaliyetlerini yerine getirmek ve amel defterimizi açtığımızda ben Ehli-sünnet vel-cemaat sağcı idim, sadece ehlisünnet vel-cemaat solculuk unvanı ile anıldım. Başka bir şey değişmedi. Ben aynı Haluk’um… İnancım ve dinim değişmedi. Aynı kural, aynı itikat, aynı amelle ben bu işi yapıyorum. Ben de bir şey değişmedi, değişmez de. Çünkü ben Allah'a kulluk yolunda buradayım, birilerine bağlı idealist ideolojik localarda yetişmedim. Dolayısıyla benim devlet anlayışım bu. Buradaki halkın da zaten uzlaşı kültürü devletin kültürüdür. Devletten yana olanı sever. Biz buranın yerel motifiyiz ve yerel kültürüyüz. Ben de bu kültürün bir elçisiyim.

Sayın Başkanım siz Büyükşehir’den biraz sitemli bahsettiniz. İki dönemdir Malatya Büyükşehir oldu. Büyükşehir olmanın avantaj ve dezavantajlarını anlatır mısınız? Siz bugün Büyükşehir olmasaydı daha mı başarılı olacaktınız, daha mı çok hizmet edecektiniz?.

Biz önceden başkandık, şu anda ise şantiye şefiyiz. Büyükşehir'in şantiye şefiyiz. Saha çöpçüsüyüz. Biz önceden gerçekten belediye başkanıydık. Büyükşehir Yasası masa başında  her ilçenin sınırlarında 5 kilometre geçtiğinizde bir başka ilçeye geçtiğiniz alanlarda üretilmiş bir yasadır. Bir ucundan bir ucuna Arapgir, 115 kilometre ve 972 kilometrekare alana sahip. 115 kilometre enlemde 100 Mahalle… Bunların yerleşik hayatları var, özel idare gelenekleri var, devlete bağlılıkları var. Kaymakam, vali üzerinden bir devlet kültürü ile uygulama ve beklenti odakları var. Bunların hepsi ortadan kalktı. Yasa ne dedi? Yasa Büyükşehir'i tanımlarken imar planlarının 1/5000’lik büyükşehir'de olacak, yani nazım imar planları ana taslaklar uygulama planları 1/1000 ilçede olacak. Büyükşehir onaylayacak, uygulamada 1/1000 imar planı yapmak ve uygulamak çöp toplamak ve çevre temizliği yapmak konusunda birinci derecede ilçeye görev bıraktı. Onun dışındaki görevlerin hepsini Büyükşehir'e attı. Mesela su ve kanalizasyon hizmetleri tümden Büyükşehir'e geçti. Su ve kanalizasyon hizmetleri köyden mahalle olmuş kırsaldaki mahallelerin meydanları dahil ana akslardaki bütün yollar, Arapgir'de 1560 kilometre bu yollar Büyükşehir'e geçti. Ara sokaklar bazı büyük caddeler Büyükşehir'e geçti, ama büyükşehir'in hiç bir varlığı yok. Bir tek asfaltlama da stabilize yapıyor. Asfalt yapıyor yetmiyor, mezarlık hizmetleri onlara verildi. Mezarlıkla ilgili 273 tane mezarlığın tapusu ile birlikte bu yasa gereği Büyükşehir'e geçti. Defin hizmetleri onların, mezarlık hizmetleri onların, sahamızda yok. Bir tek kurulu itfaiye hizmetleri orada bizim kurduğumuz teşkilatı çalıştırıyorlar. Sadece personellerine bakıyorlar, araç gereçlerde bir değişiklik yapmadılar.
Bunun dışında otoparklar, terminal hizmetleri, ulaşım hizmetleri bunların hiçbirinde yoklar. Bir mezbahane hizmeti bizim üstümüzde. Gel Malatya da kes diyor. Buradaki kasapların böyle bir imkanı yok. Buradaki hayvancılığın başka bir yere satma şansı yok. Bu mezbahaneyi biz çalıştıramıyoruz, üzerimizde yetki aşımı var, üzerimizde yük var. Bundan para kazanmıyoruz. Para kazanmayan hiçbir işi yapmıyorlar, ama para kazandıkları işlerde de sonuna kadar tarifeleri arttırarak ketum davranıyorlar.

Siz o zaman Arapgir Yaşam Merkezinin altyapısını yaparken bile su ve kanalizasyon işlerine Büyükşehir'in gelip yapmasını mı bekliyorsunuz? Siz yapamıyor musunuz?

Yapamıyoruz, çünkü bizde değil.

Peki o zaman projeyi aksatmak adına sıkıntı çıkarmazlar mı?

Zaten geciktirerek zorluk çıkarıyorlar. Her işte öyle Arapgir. Bugün en büyük problemi merkezde 8 Mahalle altyapısı değiştirme konusunda… 
Biz 2011'de başlayıp 2014'e kadar 28 kilometre altyapıyı değiştirdik, kanalizasyonu 11 kilometre komple değiştirmişiz, depolarını değiştirmişiz, 7 kilometrede kısmen değiştirmişiz. 2014'ten önce tüm bütüncül bir yaklaşımla arıtma tesisinden sistemin tümünü revize eden projeyi İller Bankası ile birlikte yapmıştık ve sunmuştuk. Büyükşehir Yasası geldi. Büyükşehir gelince Arapgir’i borcu olmayan tek ilçe olarak bunlara teslim ettik. Bunu bile çalıştıramadılar sonuçta. Bu proje uygulamaya girdi, ihale edildi. 2 yıl içinde bitecek dedik. 270 kilometre su ve kanalizasyon hattının değiştirilmesine başladık, bozan yapacaktı. Eskiye ait 50 yılın üst yapısından yol, su, kanal, sulama, yağmur kanalları hepsi tahrip oldu. Toprak yığınına döndü. 15 milyon borçlanmak zorunda kaldık. 35 milyonda kaynak kullandık, belediyenin bütçesi de yıllık 12 milyon ve şu anda daha %60 seviyesindeyiz. Malatya Belediyesi musluğu yapılan çeşmeye abone yapmakta zorlanıyor, belediye bütün aboneliği yapmış bu hizmetten dolayı MASKİ’YE para ödüyor. 30 köyün 2 yıl boyunca 2014'ten 2016'nın sonuna kadar susuzluk problemi vardı. 3 tanker 3 vardiya 24 saat su taşıdı. Kullandığımız kaynak 7 milyon. O günkü bütçemiz 6 milyondu. Büyükşehir dediğiniz işte bu ve bunun karşılığı yok. Su götürdük diyemedik. Çünkü yetkisi bizde yok, görev bizde değil. Şimdi bunu yapmadığımız zaman orada kırsal yaşam bitiyor, göç başlıyor bu yasa buraları düşünerek çıkarılmış bir yasa değil. 

Büyükşehir başkanıyla ilişkim arkadaş, dostluk ilişkisi. Benim ağabeyim, ama ekibi siyasi davranan, önceki ekip ile yönetiliyor. Dolayısıyla bu parti değişikliğinden İnanılmaz bir şekilde hoyratça etkilendiler. Bunu çenelerine vurulmuş bir yumruk kabul ediyorlar, bizi cezalandırmak için bürokratlarına baskı yapıyorlar. Büyükşehir başkanına rağmen bunu yapıyorlar. 

O zaman merkezde bu işten Büyükşehir Belediye Başkanı da zarar görmez mi?

Evet, çok büyük zarar görüyor. Konuşulanlar belli. Malatya'da 2 siyasi fırka var kendi içinde muhalefet. AK Parti'nin belediye başkanı AK Parti'nin grubu ile eleştiriliyor. Zaten bu Malatya'nın çıkmazı, Malatya'yı tüketen de bu. Malatya'nın büyük bir potansiyel olarak bakın Türkiye'nin iş dünyasındaki gayri safi milli hasıladaki Malatya'nın payı yüzde 25'in üzerinde. Markalarıyla, işadamlarıyla Türkiye'deki gayri safi milli hasılanın içerisindeki zenginlerden ilk onunda 5 tanesi Malatyalı. Siz şimdi bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Niye değerlendiremiyorsunuz? Mum dibine ışık vermez diyorlar, halt etmişsiniz’!. Eğer yanarsa ışık verir bunu söyleyenler fırkacılık yapıyorlar ve birbirleriyle rekabet ederken biz de arada kalıyoruz. Bunun eziyetini de tüm halk yaşıyor. Çünkü hiçbirinin kendi kaynağı değil. Hepsi kamu kaynağı. Yani bu kamu kaynağını en iyi kim kullanıyorsa o kârda olur. Çok fazla iş yapmış olacak. Büyükşehir başkanı da bunun mücadelesini veriyor, ama ne kadar başarılı olacak? Ben başarılı olmasını diliyorum katkı sunmakta da hiç geri durmadım, teşekkür de ediyorum yaptığı hizmetlerden dolayı. 

Malatya içinde gerçekten başlanılmış konuşulmamış birçok problem vardı. Bunların hepsini yapmaya çalışıyor. Bir taraftan vagon fabrikası, bir taraftan Yimpaş, bir taraftan çevre yolları, bir taraftan başka atıl konuşulan projeler şu anda uygulamaya girmiş durumda. Bunlara fırsat vermek lazım, destek olmak lazım, ama tersine… Ben yaptım kavgası var, bu kavgaysa Malatya'ya fayda kazandırmıyor. Bunların fiziki gerçekleşmeden sonra fonksiyonlarında sosyal aktiviteler ortaya çıkacak, ayrıştırmalar ortaya çıkacak. Dolayısıyla kurumsal hatlar ortaya çıkacak. Bu insanlar kamu adına daha fazla seyirci kalınarak politik ayak oyunlarına daha fazla kurban edilmemeli ve Malatya bundan kurtarılmalı. Malatya şu anda merkezden atanan kayyumlarından kurtulmalı. 

O zaman siz Malatya Büyükşehir Belediyesi'nden başkanından şikâyetçi değilsiniz, sistemden ve iktidarın bazı siyasetçilerinden şikâyetçisiniz. 

Evet, Malatya Büyükşehir Belediye başkanından şikayetçi değilim, sistemden ve enaniyet sahibi, ben ben diyen, genel merkezlerini de kandıranlardan şikayetçiyim. 

O zaman bu sistemin içerisinde virüs gibi gördükleriniz mi var?!

Evet, çok özel virüsler. Onlardan çıban olur artık, onlar virüs değil. Kanser hücresi, milletin taşıyamayacağı kadar büyük bir kanser…

Sayın başkanım, tüm bunlara rağmen siyasi gelecek kaygısı taşıyor musunuz?

Hiç taşımadım. Çünkü ben siyasi değilim. Ben siyasi olamam, siyaset yaparım, politika yapamam. Siyaset oyun kurmaktır, Siyaset geleceği tasarlamaktır. Siyaset toplum için var  olmaktır. Gelecekte olmasını istediğine maya çalmaktır ve onun mayası olmaktır. Ben bunu yapıyorum. 

Siyasette yeni bir hedefiniz, Gelmek İstediğiniz yeni bir konum var mı?

Ben zaten gelmek istediğim yerdeyim. Onun dışında bir yer arzu etmiyorum. Çünkü yükümün artmasını da istemiyorum. Ben burada mutluyum. Birileri layık görebilir, birileri layık gördüğü için kıskanabilir. Farklı şeyler konuşabilir. Ama benim böyle bir beklentim olmadı. Böyle bir hazırlığımda yok. Zaten burası için de yoktu. 2009 yılında 23 tane bayiliği olan büyük bir iş adamıydım, büyük bir ticari karşılığım vardı, ceketimi alıp çıkmış, geriye dönüp bir musluk ticareti dahi yapmamış bir adamım. Böyle bir şeyin Türkiye'de örneği yok.

Arapgir sizin için neyi ifade ediyor?

Arapgir benim sevdam. Arapgir benim ecdadımın emaneti. 

Kimdir senin ecdadın?

Ben 1010 yılında yerleşmiş Oğuz beylerinin Şebni boyundanım. Danişmend Gazi'nin torunuyum. Yurt edinme geleneğini başlatan,  Malazgirt'lerde varlık gösteren, Danişmendi Devleti'ni kuran, İlhanlıları seferber eden, Selçuklu'ya ev sahibi olan, Selçuklu’nun ötesinde Tokat Niksar'da devletimizi taşıyıp, Karadeniz'in fethini gerçekleştiren sonra Osmanlı'da 7 sadrazam yetiştirip bugünkü karşılığı Başbakan olan 90 paşasıyla sarayın içinde ve dışında Cevat Çobanlı gibi Çanakkale'ye “geçilmez” dedirten devlet geleneğinin aslıyım. Ben bu kültürün çocuğuyum. Ben bir yerde olmayı istemem. Ben zaten yerimde ve ocağındayım. Ben burada Uçbeyiyim. Ben burada Uçbeylerin emanetçisiyim. Danişment Gazi'nin ocağındayım. Dolayısıyla benim gidip de vekil olmak, asil olmak gibi oyuncaklarla mevkilerle, makamlarla kariyerlerle işim olmaz. Benim kariyerim var. Ben yüksek işletmeciyim. iyi bir ticaret adamıyım, iyi bir babayım, ailemi seviyorum. İyi bir toplum adayıyım, iyi bir sivil toplumcuyum. Ben iyi bir eğitimciyim, iyi bir üreticiyim. Ben yapmam gerekeni yapıyorum. Her yerde varlık gösterebilirim, ama benim şu an varlık göstermem gereken yer toplumun huzuru ve geleceğidir. Bunun için ne yapılması gerekirse kendimizden vererek sağlığımızdan, maddemizden, çevremizden, kazanımlarımızdan vererek mayamızı çoğaltmaya duruşumuzu daha netleştirmeye çalışmamız lazım. Memleket, Kırsal kalkınma kültürel motiflerle ayağa kalkar. Gelenekleri, töreleri yaşatılarak olur, ürünleri çoğaltılarak katma değerli hale getirilip marka düzeyinde oluşturularak memleket memleketolur.

Dolayısıyla benim buradaki yaptığım; yapabilecek ekiplere fırsat tanımaktır. Bu sinerjiyi sahiplenecek insanları arzu ediyorum. Benim bütün arzum bu. Ben ölene kadar boşta durmam. Allah yolunda bir gayretim olacak. Bu gayretim bellidir, verdiğim söz bellidir. Allah'a söz verdik terbiyecimiz Allah'tır. Hiçbir partiyi, mezhebi meşrebi, ekolü, ideolojiyi terbiyeci olarak kabul etmiyoruz. Her işte de çok net olarak tavırlıyız ve uzağız. Vatan konusunda ise çok net problemimiz var .

O zaman söz buraya gelmişken röportajımı Türkiye’ye genel bir bakış ile bitirelim ve iktidarın gidişatını soralım. Geleceğe nasıl bakıyorsunuz? Tahminleriniz nedir?

Arapgir Türkiye'nin bir modelidir, küçültülmüş halidir. Arapgir'de ne oluyorsa Türkiye'de o olacak. Her şey çok güzel olacak diye kapıya koyulanlarca başlatılan, İstanbul benzeri hareket, devletin bütün talan edilen kurumlarında hâkim olacak. Her şey çok güzel oluyor. Kötü ile mücadele ediyoruz, kimseyi eleştirmiyorum, nefsimizi eleştirmeye vakit bulamıyorum. Bu konuda da gidecekleri yer bellidir. Her şey süresi ile kaimdir, zıddı ile kaimdir zıtlaşma ile bu iş olmaz, iktidar kendi sonunu hazırlıyor. İktidar kendi sonunu kendi içinde hazırlıyor. Bu adalet mefhumu insanları daha da fazla konuşturmaya ikna ettikçe sürdürme şansı yok. Yazık etmeye gerek yok. Seçim olduğunda her şeyi ben değil, millet söyleyecek. Ben burada kendi adıma yaşıyorum. Kimseye dil uzatamam, bir geçmişim var, kimseye de kötü demiyorum. Sayın Cumhurbaşkanının da gayretlerini, tıkanan süreçlerin hepsini takip ediyorum. Ülkenin çok rahat yönetilmediğini ve yönetim kilidinin önde olanlar tarafından değil arkada duran menfaat gruplarınca tesir altına alıp esir ettiklerinden şikâyetçiyim. Bunun dışında da bir şikayetim yok. Su akar yatağını bulur. Taş yerinde ağırdır. Ben burada ağırım.

Ankara kendi işini nasıl yapıyor merkez tarafından bilmiyorum, ama huzursuzluk çok, tıkanıklık çok, ekonomi çok kötü, esnaf çok kötü, üretici çok kötü, tarım yerle bir. Turizm sadece Batı değil, kaynaklar sadece orası için değil. Ben çok şey konuşabilirim. Ama sadece bir şey konuşacağım;
“Türkiye sahipsiz değil”
İnsanı halen sağduyulu ve özgüven sahibi, mutlaka bu su akacak, yatağında durulacak ve bunlar geçecek.
 
Aydınlık günlere hep birlikte olsun. Vatan hepimizin yaşadığı huzurlu bir yurt olarak bizde dursun diye millete çağrı yapıyorum. Onun için kavga etmek yok, kavganın kazananı olmayacak. Kavga birilerinin ekmeğini yağlar, bizi işimizden ve huzurumuzdan eder.  Memleketimizde kavgaya çağıran hiçbir ağzı dinlemeyin. AK Parti giderse eski günlere döneriz kaygısını yaşamıyoruz. Tam tersi, Ak Parti giderse her şey normale döner diyorum.

Sayın başkanım, vakit ayırdınız, aydınlattınız, o değerli bilgilerinizi ve yaptıklarınızı bizimle paylaştınız, reyhan şerbeti ve diğer ikramlarda bulundunuz. Ben deArapgirlileri dedikodulara aldırmadan, başlatmış olduğunuz Arapgir Yaşam Merkezi projesine sahip çıkmaya davet ediyorum. Bu proje onlar içindir. Hayırlı olsun Arapgir halkına. Ellerinize sağlık. İyi ki de yapmışsınız!.  İyi bir belediyecilik örneği sergiliyorsunuz. Arapgir buna layık ve hak ediyor. Çok teşekkür ediyorum…


 

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!