dore okulları
Malatya
19 Mayıs, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.20
  • EURO
    35.11
  • ALTIN
    2500.6
  • BIST
    10643.58
  • BTC
    66945.188$

Hayır mı? Şer mi?


Hayır mı? Şer mi?
Adem İnsanoğlu kaleme aldı
Narin

"Sizin hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır… Allah bilir siz bilemezsiniz…” (Bakara / 216) Son zamanlarda yaşanan olaylara bakınca aklıma hep bu ayet geliyor. Ahmet Davutoğlu'nun Başbakanlığı bırakma kararı sonrası olumlu düşünen insanlar, “hayır vardır” kısmı ile ilgilendiler. Aslına bakarsanız bu konuda birde çok önemli bir hadis var. “Nasılsanız, öyle idare edilirsiniz” Hadis-i Şerifi tamda bu konuya işaret ediyor. Bu konunun hayrı/şerri, tamamıyla bizim nasıl olduğumuz ile alakalı bir konu. Eğer bizler hakikaten hayrı hakediyorsak sonuç hayr olur. Eğer biz şerri hakediyorsak sonuç şer olur. 

Nedenini, niçinini tam olarak bilemediğimiz bu istifa ile alakalı herkes birşeyler söylüyor. Aslına bakarsanız bu tür durumlardan rant devşirmenin ve Ak Partiyi güçsüz bırakmanın hesabını yapanlar, şimdiden “Hocacılar ve Reisçiler” diye iki gurup kurmuş durumdalar. Doğrusu durum hiçte onların istediği gibi değil. Davutoğlu'nun istifa açıklaması ve sonrasındaki tavırları, onları avuçlarını kaşıyan tavırlarını boşa çıkardı. Kaşıdıkları avuçlarıyla kalakaldılar. Şimdilik görüntü bu, ileride ne olur onu Yüce Allah bilir. 

İstifa Üzerine Düşünceler…

Sayın Ahmet Davutoğlu'nun istifası üzerinde onlarca fikir ortaya atıldı. “Parti içinde kadrolaştı, yeni Anayasa için çalışmadı, dokunulmazlıklar konusunda Reis ile ters düştü, belli bir gurubu devlet içinde güçlendirerek yeni bir paralel yapı kurdu, son kararla parti içindeki etkinliği azaltıldı” vs. Bunların tamamı bir şekilde doğru olabilir. Hatta istifa sebebi bütün bunların hepsinin toplamı da olabilir. Kendisinin istifa açıklamasını kelime kelime dinledim. Kendi söylediği tek sebep, Başbakanlık Makamının güçsüzleştirilmesiydi. Zira açıklamasında “bu göreve başlarken; güçlü cumhurbaşkanı, güçlü başbakan şartı ile geldim.” demişti. Bu açıklama nazara alındığında istifa sebebinin, Başbakanlık Makamının güçsüz bir konuma getirilmesine verilen tepki olduğu sonucu ortaya çıkar. 

Bundan Sonra Ne Olur?

Aslına bakarsak istifa nedeninden ziyade bundan sonra ne olacağı konusu çok daha önemli. Başbakanın kim olacağı, başbakanlık makamının durumu, Ak Partinin geleceği, yeni kabine, yeni MKYK/MYK ve tabi ki küskünler… Bütün bunlar, bundan sonra ne olacak sorusunu çok daha önemli kılıyor. Burada en önemli görünen fakat gerçekte o kadar önemli olmayan soru, genel başkanın kim olcağı sorusu. Görüntüye bakılırsa yeni genel başkan geçici bir süre için seçilecek. Bu durumda akıllara gelen birkaç kişi var. Bunlar, 3B diye tabir edilen; Bekir Bozdağ, Binali Yıldırım ve Berat Albayrak. Doğrusu partili cumhurbaşkanı veya başkanlık sisteminde partinin lideri belli olduğu için, güçlü bir ismin kısa bir süreliğine genel başkan yapılıp yıpratılmasının bir anlamı yok. Zira partinin asıl lideri ve kurucusu zaten belli. Kaldı ki, MKYK istediği zaman genel başkanı görevden alma yetkisine sahip. Partinin erken veya baskın seçime gitmesi halinde en uygun genel başkan adayı Numan Kurtulmuş olarak görünüyor. Parti tababında en çok karşılık bulan kişi yine Numan Kurtulmuş. Fakat içirisinde bulunduğumuz durumda Numan Kurtulmuş'un genel başkan yapılacağını düşünmüyorum.

Ahmet Davutoğlu'nun Durumu

Ahmet Davutoğlu, siyaseti zirvede bırakan bir kişi. Hakkında her hangibir şaibe, yolsuzluk, usulsüzlük olmayan tertemiz bir insan. Taraflı/tarafsız herkes tarafından sevilen, muhalefet tarafından bile alkış almış ve giderken mazlum rolü almış bir kişi. Bu durumda Recep Tayyip Erdoğan sonrası; Cumhurbaşkanlığı veya -Anayasa değişirse- Başkanlığın en güçlü adayıdır. İstifa sonrası sergilediği tavrı devam eder ve yeni bir oluşumun içerisinde yer almazsa, gelecekte Tayyip Erdoğan'ın makamının en güçlü adayıdır.

Sayın Davutoğlu'nun ekibinin aynı kaderi yaşayacağını zannetmiyorum. Devlet içerisinde yeni bir yapılanma söz konusu olursa durum tamamen farklı bir mecraya çekilebilir. Hatta yeni operasyonlar ve yeni paralel yapı operasyonları bile yapılabilir. Davutoğlu'na yakınlığı ile bilinen ve neo paralel olarak ifade edilen ve Malatya'yı gizli bir el gibi yöneten gurubun akibetini de çok parlak görmüyorum. 

Yeni Yönetimde Malatya'nın Durumu

Yeni yönetimde de Malatya'nın en az bir kişi ile temsil edileceğini düşünüyorum. Aynı şekilde yeni hükümette kabinede yine bir Malatya Milletvekili olacağı kanaatindeyim. Numan Kurtulmuş hariç kim genel başkan olursa olsun, Öznur Çalık partinin yönetim kademesindeki yerini korur hatta daha da güçlendirir. Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfekçi'nin yerini koruyacağı kesin gibi. Zira Kabinenin en çalışkan bakanlarınının başında yer alıyor. Öznur Çalık'ın yeni kabinede kendine yer bulacağına dair iddialar olmasına rağmen, bunun mümkün olacağını sanmıyorum. Malatya için yeni yönetimde durum değişecek gibi görünmüyor. 

Cumhurbaşkanının Malatya Ziyareti

Geçtiğimiz hafta sonu Reis-i Cumhur şehrimizi ziyaret ederek, bir dizi açılış yaptı ve birde miting düzenledi. Mitinge katılım, eski mitinglere oranla çok az olsa da beklentileri karşılamış görünüyor. Önemli olan katılım sayısından ziyade, tertip heyetinin beklentisini karşılayıp/karşılamadığıdır. Görünüşe göre tertip heyeti katılımdan oldukça memnundu. Recep Tayyip Erdoğan'ın her mitingi gibi bu mitingde de yağmur eksik olmadı. Yağmurun yağmasını, kimileri rahmet kimileri zahmet olarak görse de, ben rahmet olarak görüyorum. Reis-i Cumhurun açılışını yaptığı yeni bir mekan göremedik. Açılışı yapılan yerlerin hepsi mevcut olan halihazırda kullanımda olan yerlerdi. Açılışı yapılan yerlere ait listeyi zorlama ürünü olarak gördüm. Rakamların yükseltilebilmesi için, iyi bir çaba sarfedildiği kesin. Bütün bunların yanında Reisten herhangi bir müjde duymadık. Hükümetin seçim vaatlerine de değinmedi Reis. Her ne kadar Davutoğlu'nun istifası sonrası ilk ziyaretin Malatya'ya olması önemli olsa da herhangi bir vaadin olmaması, ziyaretin önemsiz olduğunu gösterdi. Özellikle 2. Üniversite, çevreyolu, onkoloji hastanesi, Battalgazi hastanesi vs. gibi konulara Cumhurbaşkanının değinmemiş olması, bu vaatlerden vazgeçilmiş olabileceği izlenimi yarattı. 

5. Malatya Anadolu Kitap Fuarı

Eski Valilerimizden Ulvi Saran'ın başlattığı Malatya Anadolu Kitap Fuarının bu yıl beşincisi düzenlendi. Malatya'da bu denli önemli bir organizasyon yapılması, bir hayli sevindirici bir şey. Fuar 10-15 Mayıs tarihleri arasında yapıldı ve dolu dolu geçti. Fuarın bu denli dolu dolu geçmesinde en büyük katkı, yayınevlerine ait. Özellikle fuarcılık konusunda profesyonelleşen yayınevleri, fuarın hareketli ve renkli geçmesinde en büyük paya sahipler. Özellikle yayınevlerinin getirdiği yazarlar, düzenledikleri kampanyalar ve düşük fiyatlar dikkat çekiciydi.

Önceleri Malatya Valiliği fuara öncülük ederken, son iki yıl Valiliğin varlığını göremedik. Fuarı tamamen Malatya Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. düzenliyor. Hal böyle olunca da bir takım sorun ve sıkıntıların olması kaçınılmaz oluyor. Özellikle resmi olarak davet edilen ve masrafları fuar bütçesinden karşılanan yazar tercihleri hatalı yapılıyor. Belediye içerisinde etkin olan guruba ait yayınevi ve bu yayınevinin yazarları, belediyede tanıdığı bulunan yazarlar, Kültür A.Ş.'de birilerini tanıyan yazarlar; kaç kitap yazdıklarına ve ne kadar okunduklarına bakılmadan davet ediliyorlar. Bu durum beraberinde büyük haksızlıklara sebebiyet veriyor. Bazı popüler ve çok satan yazarlarda davet ediliyor fakat çoğunluk yukarıda yazdığım şekilde seçiliyor. Bu konuda Malatya'lı yazar Raşit Kısacık'ın, “hakkımı helal etmiyorum” çıkışına sonuna kadar katılıyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse fuara onur konuğu olarak katılan birkaç yazar dışındaki bütün yazarların, ilgili yayınevleri tarafından getirilmesi gerektiğine inanıyorum. Ayrıca bu kişilere kuruş dahi masraf edilmesine karşıyım. Adamlar buraya gelip hem kitaplarını satarak para kazanıyorlar hem de bütün masrafları halkın sırtına yükleniyor. Bunun adil olmadığına inanıyorum.

Bu sene düzenlenen fuar ilk defa bir kişinin anısına, Bosna Hersek'in kurucusu merhum Aliya İzzetbegoviç adına düzenlendi. Aliya İzzetbegoviç ismine bir itirazım yok fakat neden tercih edildi, kim teklif etti bilmiyorum. Halbuki Malatya'dan çıkan ve adı tarihimize altın harflerle yazılmış, Merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal anısına bile, bugüne kadar Malatya'da fuar düzenlenmedi. Turgut Özal dururken Aliya İzzetbegoviç anısına düzenlemekteki maksadı kavrayamadım. Kaldıki bu durumda her yıl ilgili/ilgisiz birilerinin adına fuar düzenlemek zorunda kalacağız. 

Arif Emecen'in Ayrılışı

Malatya Büyükşehir Belediyesinde Genel Sekreter olarak görev yapan Arif Emecen geçtiğimiz günlerde bu görevinden ayrıldı. Sayın Emecen'in, başkandan sonra en önemli görev olan genel sekreterlik makamından ayrılış sebebini henüz bilmiyoruz. Kendisinin İETT Genel Müdürü olarak görevlendirileceği iddia ediliyor. Arif Emecen'in ayrılışı kafalarda birçok soru işareti bıraktı. Ayrılma sebebi ile ilgili resmi hiçbir açıklama yapılmadı. 2 seneden daha uzun süre o makamı işgal eden Emecen'in, Belediyeye ne kattığını bilmiyoruz, ne için gönderildiğini de? Eğer performans düşüklüğü nedeniyle gönderildiyse neden bu kadar beklendi? Yok performansı ve yeteneği yeterliyse o zaman neden gönderildi? Buna benzer onlarca soru sorabiliriz. Ayrıca yerine atanacak kişinin kim olduğuda oldukça önemli. Zira bu kadar önemli bir makama atama yapılırken ince elenip sık dokunması, ehliyet ve liyakata önem verilmesi gerekmektedir. Bu konuda çok ümitvar değiliz ama “neden olmasın?” demekten de vazgeçmiyoruz.

Paralel Yapı Operasyonları

Doğrusunu söylemek gerekirse, ülke genelinde Fetullahçı Terör Örgütüne (FETÖ) yönelik operasyonların göstermelik olduğunu düşünüyorum. Aynı şekilde yapılan yargılamaları da, tiyatral bir komedi gibi görüyorum. Bütün bunların Recep Tayyip Erdoğan'a göstermelik olarak yapıldığı kanaatindeyim. Maksat Sayın Erdoğan sorduğu zaman, “FETÖ ile mücadele ediyoruz” imajı verilmesi. Bu operasyonlar ile Cumhurbaşkanının gözünün bağlandığı kanaatindeyim.

Özellikle Malatya'da FETÖ üyeleri korunuyorlar. Bunun en bariz sebebi, işin ucunun kendilerine dokunacağını bilen yöneticiler. Yapılan yargılamaya bakıyorum, tamamıyla bir tiyatrodan ibaret olduğuna eminim. Herkesin bildiği birkaç tane iş adamı dışında neredeyse tutuklu sanık yok. İçlerinden birisi, etkin pişmanlıktan yararlanarak ifade veriyor. Verdiği isimler birkaç kişi ve hepsi yurt dışında. Bahsettiği paralar birkaç bin lirayı geçmiyor. Trilyonlarca liralık vurgun yapılan SODES projelerinde, bütün suç tek kişiye atılıyor. SODES proje ofisinin soorumlusu/sorumlularının hiçbir suçu yok. Onların amiri durumundakilerin hiç müdahelesi yok. Tamamıyla orada görevlendirilmiş bir öğretmen bütün bu işleri organize edebiliyor. Adamın iddiaları bu şekilde. Kimse çıkıpta bu tiyatroyu göremiyor. Kimse SODES'ten alınan bu paralar için SODES Proje Ofisinin sorumlusu hakkında işlem yapmıyor. Kaldı ki ofisin sorumlusu, ekibiyle birlikte Büyükşehir Belediyesi tarafından transfer dilerek terfi ettiriliyor. SODES dışında İŞKUR aracılığıyla bu örgüte ait derneklere aktarılan paraların hesabını soran yok! Bütün bunları düşününce tamamıyla bir tiyatro izlediğimiz kesinleşiyor. Birileri senaryo yazıyor, birileri oynuyor, bizde seyrediyoruz. Adına da FETÖ ile mücadele deyip, Reis-i Cumhuru kandırıyoruz. Peki Neden? Çünkü işin ucu başkalarına ulaşmamalı!

Malatya'nın ve ülkemizin son zamanlardaki ahvali bu minval üzere devam ediyor. Şimdilik bu yaşadıklarımızın, hayır mı/şer mi olduğunu bilemiyoruz. Gönlümüz “hayırdan” yana olsa, “nasılsanız, öyle idare edilirsiniz” uyarısını da göz ardı etmiyoruz. Şimdilik durum bu, inşallah akıbetimiz hayr olur.

Selametle…

Adem İnsanoğlu

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!