dore okulları
Malatya
07 Mayıs, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.26
  • EURO
    34.80
  • ALTIN
    2407.6
  • BIST
    10178.41
  • BTC
    63672.83$

İslam’ın Örtüsü Batmakta Şizofrenin Gözüne


İslam’ın Örtüsü Batmakta Şizofrenin Gözüne
Narin

Ey Mehmet Akif Ersoy, sen ne yüce bir şairsin ki yıllar önce yazdığın şiirler, şimdilerde dilimize tercüman oluyor ve son zamanlarda başörtülü bayanlara karşı saldırıları görünce şu dize çıkmıyor dilimden: Bacımın örtüsü batmakta rezilin gözüne,  acırım tükürüğe billahi tükürsem yüzüne! Böylesine düşüncelerini açık yüreklilikle ifade edebilen bir üstadın ardından, maalesef nefret söylemleri içinde debelenenlerin ardı kesilmediği gibi rezilliklerininse haddini aştığını görmekteyiz. Bu sayede saklı kapıların ardından bir bir maskeler düşerken,  dışavurumculukla dindar kesimi gördüklerinde içindeki canavarı hortlatan kişiler, çirkeflikte sınır tanımıyorlar. Bir yerlerden tepki aldıklarındaysa zeytinyağı gibi üste çıkarak başörtülüleri yobazlıkla itham ediyorlar. Doğru ya bünyeleri dindar kesimi ve ibadetlerini hazmedemiyor ki deli danalar misali oradan oraya koşturmaktalar.

Bu hazmedemeyişinizi çok iyi anlıyorum, ama bir dava hâlini alan başörtü mevzusunda 28 Şubatları unutmadık. Hani "ya eğitiminden/mesleğinden olacaksın yahut başını açacaksın" diye tehditler savuran zihniyetle topluma açık alanlarda, başörtülü bayanlara "örümcek kafalı" diyerek oyunlar tezgâhlayan zihniyet arasında öyle çokta bir fark yok. O zamanlar askeri darbeyle başa gelen faşist yöneticilerin kanunları gereği başörtüsü yasağı vardı. Dönemin en büyük mağdurları da hiç kuşkusuz üniversite öğrencileriydi. Günümüze geldiğimizdeyse kamu personeli için başörtüsü yasağının kalkması, 1 Ekim 2013 tarihinde açıklanan demokratikleşme paketiyle oldu. Dolayısıyla hastanelerde, okullarda, adliyelerde başörtülü yetkilileri görmeye alıştık. Eee bizim bir tükürük kadar ederi olmayan karaktersiz kesimimiz yok mu, tabi ki bu durumu hazmedemeyecek. Bir oradan saldıracak "demokrasi elden gidiyor" bir de buradan savuracak "işimiz yobazlara kaldı" Acaba demokrasiden anladıkları nedir ki bir tek kendilerini düşünüyorlar. Oysa demokrasi, herkese eşit haklar tanıyan bir yönetim şekli değil miydi? İşte kendi kafalarından element uyduran bu idraksizler, söylemlerine ters düşen davranışlarıyla sahtekârlıklarını bir kez daha ele vermektedirler. Hadi girdiniz böyle bir çıkmazın içine bari terbiyesizliğinizi elinize, yüzünüze bulaştırmayın be kardeşim!

Seküler yapı sonucunda her ne kadar bu saldıralar, saikle yapılmış olursa olsun yüzde 99 Müslüman olan bir ülkede şiddetle kınanması gerekiyor. Çünkü bu tahammülsüzlüklerin ardında bir intikam duygusu var. Bu intikam ki kardeşi kardeşe düşman edecek derecede kin duyguları besliyor. İntikamın sebebiyse muhafazakâr kesimin, dindar kesimi yok etmeye çalışmasıdır. Sen onca zorbalığı yap, sonrada pervasızca intikam peşinde koşarken İslam'ın örtüsüne saldır. Samimiyetsiz olduğunuz o kadar açık ki bunun örneklerinden birine mart ayında tanık olduk. Bülent Kökoğlu diye bir densizin, Atatürk Havalimanında çektiği bir videoda başörtülü kadınlara yönelik bölücü ve hakaret içeren konuşmanın görüntüleri viral etkisiyle yayılınca her kesimden tepkilere neden olmuştu. Konuşmasında kendini haklı çıkarmak adına da "keşke Mustafa Kemal Atatürk geri gelse" ifadelerini kullanarak yine hadsizliklerini Atatürkçülük sempatisiyle örtbas etmeye çalıştılar. Lakin midemiz onlarınki gibi her şeyi kabullenmediğinden bu safsatasını yemedik. Bunun üzerine emniyet güçleri, savcılığın talimatıyla harekete geçti ve Bülent Kökoğlu gözaltına alındı.

Bir de Bülent Kökoğlu ile ilgili ortaya çıkan ayrıntılar ise dehşete düşürüyor. Bülent Kökoğlu, kendisine şifacı diyen bir dolandırıcı. Şifacı Bülent Kökoğlu, sosyal medya hesaplarından sözde enerji veren terapiler yaparak kadınları zayıflatıyor, hatta evlendiriyor. Bununla da yetinmeyen sahtekâr şifacı, eski sevgiliyi unutmak isteyen kadınlardan ise seans başına 1.500 lira para alıyor. Tüm bunları hesabından paylaşan şifacı, bunların hayır kurumlarına bağışlandığı yalanını uyduruyor. Kendisini deist olarak tanıtan Bülent Kökoğlu her seansında da besmele çekip, dualar okuyor. Gel de gülme şu ahmağın haline! Sen hem İslami değerlere saldırı hem de dini kelimeler kullanarak kâr elde etmeye çalış. İnanın ki bu çelişkilerle başörtülüleri yok etmeyi planlarken, kendi kuyularını kazmaktadırlar.

Verdiğim bu örnek üzerinden aylar geçmesine rağmen hâlâ ıslah olmayan, başörtülülere tahammül etmeyen şizofrenlerin ardı kesilmiyor. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Karaköy'de arkadaşıyla birlikte yolda yürüyen başörtülü genç kız, hemcinsi başı açık bir bayanın sözlü ve fiziki saldırısına uğradı. Gözaltına alınan ve adliyeye sevk edilen saldırgan, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek suçundan tutuklandı. Bu saldırgan kişinin, kınanması gerekirken olayı basitleştirerek saldırganın sağlık sorunları olduğu yalanını öne sürdüler. "Yok, efendim bu saldırıyı gerçekleştiren bayan, şizofreni hastasıymış da bilinçli olarak yapmamış bunları" diyerek savunanlar oldu. Hadi bunu böyle kabullendiniz  diyelim ama; bu tahammülsüzlüğü dışa vurmak için fırsat kollayanların hangi biri şizofren değil?! Oysa akli dengesi yerinde olan birey böyle ucuz numaralara kalkışmaz, saygı ve hoş gürü çerçevesinde kimsenin kılık kıyafetine dil uzatmaz.

Ayrıca böyle despot saldırılarla başörtüsünü yok edebileceklerini düşünenlere karşılık, şehrimizde gün geçtikçe başörtülü bayanların sayısı giderek artıyor. Bununla birlikte İstanbul gibi metropol şehirde, bu sayı kat be kat daha da artarken bunda hazımsızlık duyanlar, kuduruyor ve içindeki nefreti kusabilmek için fırsat bekçiliğine girişiyorlar.

İşin garip tarafı, başörtüsü farklı bir aksesuar olarak kullanıldığında herhangi bir sorun yok. Ama başımıza taktığımızda kin ve nefret söylemleri fitillenip duruyor. Ta ki birileri fitili alevlendirmesi için işaret verene kadar. Sonrasında bu provokatörler, ateş olsa cürmüm kadar yer yakarlarken, koluna kelepçeler takılıp adliyenin yolunu tuttuklarında yaygaralarının az da olsa dindiğini görmekteyiz.

Belki bu noktada günümüzde tesettürün modaya esir olduğunu öne sürüp "günümüz başörtülülerini mi savunuyorsun" diyerek birçok bayanın, başörtüsünü hakkıyla eda edemediğinden şikâyetçi olabilirsiniz. Bunu şöyle izah edebilirim: Başörtüsünü hedef alan zihniyetin mensuplarından bazıları, gerçekleştirdikleri eylemlerindeki saldırganlıkla bir yere varamayacaklarını anlamış olsa gerek ki yozlaştırma politikası izliyor. Bu politikayı uyguladıklarında yozlaştırdıkları değerleri, biz bayanlara moda olarak yutturup istedikleri kılığa girmemizi bekliyorlar. Zaten sonrasında fazlasıyla albenisi olan moda tuzağına düşenler olmuyor değil. Tabii bu seçimi yaparken kendi özgür iradeleriyle karar veriyorlar. Bir bakımdan başörtüsü karşıtlarının ekmeğine yağ sürüyorlar. Dolayısıyla böyle bir grubun var olduğunu biliyoruz. Ama başörtüsünü dinin bir gereği olarak görenler için ağzınızda bir şeyler geveleyip şikâyetçi olacağınıza, şöyle bir silkelenin de dindarlığa saldıran zihniyeti caydırıcı fikirler üretin!

Dolayısıyla gerek basın yayın organlarının haberlerinde gerekse sosyal mecralarda karşılaştığımız başörtüsü hazımsızlığıyla kişileri ötekileştirip, şuursuzca saldırılarda bulunuyorlar ve bunu bireyler arasında bir kutuplaşmaya dönüştürüyorlar. Kutuplaştırma gayesiyle yüz yıllardır insan haklarından, demokrasiden bahsedenlerin yeri geldiğinde nasıl canavarlaştıklarını çok net görebiliyoruz. Böylelikle hem dindarlığa karşı olup hem de başörtüsünü hedef alarak bölücülük yaratmak istiyorlar. Hâlbuki muhatap aldıkları örtülüler, geçmiş dönemlerde olduğu gibi susmuyor aksine direniyor. İşte bu durumdan hiç hoşnut kalmıyorlar. Onlar istiyor ki her haltı yesinler, kimse ses çıkarmasın. Fakat onları caydırmak adına eylemlerine karşı birlik olup, direnmemizle fıttırmaları an meselesi.

Bilakis anadan üryan fikirlerle 100 yıllık bir mücadelenin ardından, bu ülkede başörtülü bayan bırakmamayı arzuladılar ama bu istekleri geri tepti. Dahası laiklik zihniyetinin arkasına sığınarak, startı alınmış durumlarla mensup olduğumuz dinin, kutsal saydığı başörtüsünden nefret edecek kadar şizofrenleştiler. Ve bu kişilere rahatlık batıyor olmalı ki Müslümanım diye gezinirken Müslüman kardeşinin örtüsüne dil uzatacak kadar nankördürler. Oysa bir köpek kadar sadakati yok bunların. Köpek bile yediği kaba tükürmezken, şu insanoğlunun yaptığına ne demeli?

 Selma Karakaş Tutuş

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!