dore okulları
Malatya
02 Mayıs, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.36
  • EURO
    34.65
  • ALTIN
    2394.0
  • BIST
    10192
  • BTC
    59173.98$

İyiliği Allah'tan, fenalığı kendinden bil!


İyiliği Allah'tan, fenalığı kendinden bil!
Narin

 

Aziz Kardeşlerim!

İnsanın ihtiyârıyla işlediği hayr veya şer fiillerinde üç mes'ele vardır:

1. Muktazî (taleb eden, isteyen)

2. Cüz'î irâde-i insaniye

3. Halk

Şimdi bu üç mes'elenin hayır ve şerdeki durumuna bakalım:

Önce hayr olan bir ameli ele alalım. Meselâ; sen لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ dedin. Bunda üç mes'ele vardır.

Birincisi: Muktazîdir. Yani, bu kelime-i kudsiyenin söylenmesini isteyen, rahmet-i İlâhiye'dir. Eğer Cenâb-ı Hak, rahmetiyle sana kendisini tanıttırmasaydı veya peygamberini göndermeseydi veya sana akıl vermeseydi veyahut rahmetiyle hava, su, Güneş ve toprak denilen dört unsuru sana musahhar etmeseydi, sen, bu kelimeyi söyleyemezdin. O halde bu kelimenin söylenmesini isteyen ve emreden, rahmet-i İlâhiye'dir.

İkincisi: Cüz'î irâde-i insaniyedir. Yani, bu kelime-i tevhîdi söylemeyi bilfiil tercîh eden, yani rahmet-i İlâhiye'nin istediği bu hayrı reddetmeyip kabullenen, cüz'î irâde-i insaniyedir. 

Üçüncüsü: Halkdır. Yani, bu fiili yaratan ise, Hâlık-ı Kadîr'dir. Evet, havayı gönderip, dili çevirerek o kelimeyi halk eden, yalnız Cenâb-ı Hak'tır.

Demek hayırda; muktazî ve halk, Ellah'tandır. Cüz'î irâde, yani tercîh etmek ise, insandandır.

Şer olarak işlenen bir amelde; meselâ bir adamın yaptığı gıybet fiilinde ise, yukarıda geçen üç mes'ele aynen cârîdir. Şöyle ki:

Birincisi: Muktazîdir. Yani, bu gıybet fiilini isteyen, nefs-i insaniyedir. Muktazî, yani taleb, nefs-i insâniyeden doğmuştur. Çünkü Ellah, gıybet fiilinden razı olmaz ve Kelâm'ında bu günahı yasaklamıştır.[1] O halde burada muktazî, nefs-i insâniyedir.

İkincisi: Cüz'î irâde-i insaniyedir. Yani bu gıybet fiilini bilfiil tercîh eden, cüz'î irâde-i insaniyedir. Öyle ise mes'ûliyeti de o çeker. 

Üçüncüsü: Halkdır. Yani insanın cüz'î irâdesinin sarfından sonra o fiili yaratmak ise, Ellah'a âiddir.

 Demek şerri bilkuvve taleb eden, nefs-i insâniyedir. O şerri bilfiil tercîh eden, irâde-i insâniyedir. Netîcede o fiili yaratan ise, kudret-i İlâhiye'dir. Çünkü yaratmak, yalnızca Cenâb-ı Hakk'a mahsûstur. Hayrı ve şerri yaratan, O'dur. Cenab-ı Hak, bu husûsu, Kur'an-ı Kerîm'de şöyle açıklamaktadır:

وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ

“Ellah, sizi ve bütün yaptıklarınızı yaratmıştır.”[2]

Elhâsıl: Hayırlarda üç hisseden ikisi, Ellah'a; bir hisse ise, insana âiddir. Yani hayırlarda “muktazî” ve “halk”, Ellah'a âiddir. İnsana âid olan ise, cüz'î irâdesiyle o hayrı bilfiil tercîh etmek; yani rahmet-i İlâhiye'nin istediği o hayrı, reddetmeyip kabullenmektir. Şerlerde ise üç hisseden ikisi, insana; bir hisse ise, Ellah'a aiddir. Yani şerlerde “muktazî” (o şerri bilkuvve istemek) ve “cüz'î irâde” (o şerri bilfiil tercîh etmek) insana âiddir. Zira rahmet-i İlâhiye, hiçbir zaman küfre razı olmaz, şerleri ve günahları istemez.

Buna binâen şerler, insana âiddir ve insan, irtikâb ettiği şerden mes'ûldür. Hayırlar ise, Cenâb-ı Hakk'a âid olduğundan insanın, hasenâtıyla iftihâra hakkı yoktur. Bu hakîkat, Nisâ Sûresi'nin 79. âyet-i kerîmesinde sarâhaten şöyle ifâde edilmiştir:

مَٓا اَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّٰهِۘ وَمَٓا اَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَۜ

“Tekvînen ve teklîfen sana hayırdan her ne isâbet etse, o, Ellah'tandır ve sana şerden her ne isâbet etse, o da senin nefsindendir.”

 

(Semendel Yayınlarından 26. Söz Kader Risalesi ve Şerhi adlı eserden alınmıştır.)

 


[1] Hucurat, 49:12.

[2] Saffât, 37:96.

 

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!