dore okulları
Malatya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.33
  • EURO
    35.09
  • ALTIN
    2298.0
  • BIST
    8988.79
  • BTC
    70589.46$

KESRETTEN VAHDETE


KESRETTEN VAHDETE
Narin

"İnanmazsan; anlatamam ki sana..."
Böyle başlıyor 'İlm-i Aşk'ın önsözü ve ebediyette yankılanan sonsuz sözü.

"İnanmazsan; anlatamam..."
Duymazsan; duyuramam, görmezsen; gösteremem ve bulamadıysan; boşuna zahmet etme.

"Sinemdeki ben gibi Sen" diyordu 'O' Hak eri.
Ve hâlâ sen, ben olamadıysan; arama.

Kendini kandırmanın sayısız labirenti, sonsuz yolu var; oysa hakikâtin ve O'nunla yüzleşmenin tek.

"Ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer." [Enfal, 24]
Senin ile senin kalbin arasında Allah. Öyle ki; sana, senin kalbinden yakın.
Kalbinde mukim olan zaten orada. Sana senin kalbin O'ndan daha uzak.

'Sinemdeki ben gibi Sen'i göstermiyorsa gönül pusulan; bulmak için yorulma. Fırtınayı cam arkasından seyrediyorsan, rüzgârla birlikte soğuyup üşümen gerekmez. Kıyamet de kopsa kılın kıpırdamaz. Ne donarsın, ne titrersin. Fırtınaya kaptırdıysan kendini, rüzgârın gücüyle savrulursun, eser geçersin, uçar konarsın, hüzünlenir sevinir, heyecanlanır coşarsın. Yeri gelir ürperir, yeri gelir sakinleşir yatışırsın. Daralırsın belki ama eninde sonunda genişler ferahlarsın. Nereden seyrediyorsun kendini aynada?

Utanıp sıkılacak, sevinip sarılacak, ürperip coşacak, sakinleşip yatışacak, tebessüm edip gözyaşını silecek mesabesinde misin kalbinin?

Yoksa "Elbette Ben sizinle buluşmaya sizden daha çok istekliyim" buyruğunu kulaklarına duyurmayacak, seni sana sağırlaştıran çığlıkların, gürültülerin çınlayan yankısında mısın?

Halbuki alelâde bir camdan değil, hakkıyla 'görmek için' sana ikrâm edilen gözünü ve hatta görebilirsen özünü seyredebileceğin aynan orada, tam karşında, en içinde; yerde, gökte, her yerde..

Özünün 'akl-ı meâd' olduğunu hatırlarsan ancak hatırlayamadığının ve hatırlayamadıklarının, unuttuğun ve sana unutturulanların vasfını kendine beyân edebilirsin. Öyle ki, akl-ı meâd, içinde yaşadığın hayatı ve ötesini dikkatle sorgulayan, her ikisi arasındaki dengeyi muhafaza etmeni mümkün kılan emânetin.

Yani, maddesel, dünyevî ihtiyaçları ve karşılıklarını bilebilecek şuur, zevk edebilecek hissiyât, kolay kılabilecek kuvvet; ama aynı zamanda uhrevî ve sonsuz güzellikleri temâşâ edebilecek izân, ötesini tercih edebilecek irâde, tercihine sâdık kalabilecek teslimiyet, tüm bunların hayatına ve dâhi yaşantına tatbikini gerçekleştirebilecek hürlükte bir akıl.

Zihninde husûle gelen, kalbine değmiyorsa; zihninde dâhi o yükü taşıma, zihnin dipsiz karanlıklarını aydınlatan nurânî tarafı gör. Görmeni engelleyen ne varsa; 'sinemdeki ben gibi sen'i sana yabancı kılan benliğin olduğunu farket.

O sinendeki aşk pûtesinde, varlık vehmini erit, yok et ki; akl-ı meâdın, aynasında aşk-ı hakikîyi seyrân edebilsin. Ne dünya, ne ötesi, ne gördüklerin, ne göremediklerin, istediklerin, belki tahayyül edip isteyemediklerin; tümünü benliğinde ifnâ et. Ama önce inan. Aynanda, seyredenin sen olduğunu tahkik, seninse müessir olanı (tesir edeni) gösterdiğini tasdik et.

Senden sevenin, görenin, duyanın, hükmedenin, sarfedenin, irâd edenin (söyleyip, duyurmak isteyenin) sendeki tasarrufunu, senden sana nüfuz edişini hisset. Hissetmenin ölçüsü inanmak; anlamak istediğin kadar inan.

Hülâsa, bir tasdik; bir ömür ister.
Hünerini ve mârifetini ortaya koy ki; aklın sahasıyla, aşkın sahası arasındaki mesafede kaybolma. İnanmanın bir mânâsı da budur. Bu mânâyı akletmenin, aşkı akıl aynasında görmenin neticesinde zuhûr eder.

O âyân-ı sabitede de en keskin taayyün, gerçek yani mutlak varlık âlemidir ki; Hakk'ın zâtıyla beyândır. Bunun izâhı ise ancak kelâm-ı zahirdir. Dolayısıyla o aynadaki ilk tecellî, nur-u Muhammedî kelâm ve yansımayla idrâk edilmiş, zâhir olmuştur. Bundandır ki; sineler, kalpler, ruh-u ilâhi ve nur-u Muhammedî'nin tecelli makâmıdır.

Hakikî mânâda tamamlanış; 'Sinemdeki ben gibi Sen' Bir'liğidir; başka her şey sonsuz ayrılık.

Çünkü, bilinmeyi murâd etti. "Kanellah ve lem yekün maahû şey.
Allah vardı; O'nunla birlikte hiçbir şey yoktu."

Ve ancak; "Lâ ilahe illâllah" benlik iddiasını yok eder. Vâcibu'l Vücüd'un ancak Allah olduğunu ispat eder. Bu ikrâr da ancak Allah'a muhabbet duyan, özünde Allah'ın kendi zatına duyduğu muhabbetin bir yansıması olan Muhammedî Nur'da kendini gösterir, kevn-ü mekân ve kelâma nakşeder.

Öyleyse, çokluk âleminde kaybolmanı istemeyen, kesretten vahdete, çokluktan birliğin şuuruna ermenin tecellisi O Zat'a sen de dön ve de ki: Her şeyde gösterilen ve görülmesi gerekensin, gizli bir hazineyken, bulunmak da istenensin, bütün cezbe ve hakikât eksenindeki her zerreyi döndüren, aşkla devrân ve seyrân ettirensin.

Tâ kendisisin; "Sinemdeki ben gibi Sen"...

Sümeyye Deniz KARTAL

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!