Konukevimiz, 5 yıldızlı otelin özellikleriyle geliyor

SÖYLEŞİ: MURAT ÇETİN
Sayın Nalbant, öncelikli olarak bize zaman ayırdığınız için teşekkür etmek isterim. Hem iş dünyasında hem de sivil toplum kuruluşlarında aktif olarak yer alan birisiniz. Birçok hayır işinde isminizi görüyor ve bir Malatyalı olarak sizinle gurur duyuyoruz. MİAD çalışmalarının da içinde bulunduğu çeşitli hayır işlerinde de görüyoruz sizi. MİAD'ın Malatya'da faaliyete geçirdiği Sevgi Evleri ve Konukevi projelerinde sizin de aktif olarak yer aldığınızı kamuoyu biliyor. Ancak bu çalışmalarla ilgili detaylı bilgi almak isteriz. Sevgi Evi Projesi'nin çıkışı ve gelişmesi nasıl oldu?
Biraz önceki iltifatlarınız için teşekkür ederim. Elimden geldiğince hayır işlerinde bulunmaya çalışıyorum. Yaşımızın da el verdiği kadarıyla çevremizdeki insanlara tecrübelerimizi aktarma gayretindeyiz. Sevgi Evleri meselesine gelecek olursak, bildiğiniz gibi bu fikir, güzel ve iyi yürekli Yunus Akdaş kardeşimin fikridir. O dönemde maalesef Malatya'daki Çocuk Esirgeme Yurdu'nda kalan çocuklara kötü muamelede bulunduğuyla ilgili haberler vardı. Yunus Akdaş kardeşimiz de bu fikri ortaya attı. İsmini de “Sevgi Evleri koyalım” dedi. Projede 5 tane villa tarzı ev vardı. Bu projeyi duyurmak ve insanların katkısını almak için bir toplantı organize edildi. Dönemin Başbakanı sayın Recep Tayyip Erdoğan da bu toplantıya davet edilmişti. Sağ olsunlar, kırmayıp o toplantımıza iştirak ettiler. 5 tane villa yapılması fikri bana az gelmişti. Bu sayının artırılması gerektiğini düşünerek Sayın Erdoğan'ın nayına giderek fikrimi beyan ettim ve “Bu 5 tane azdır. Bu sayının daha fazla olması gerekiyor. Ben 2 tanesinin yapımını üzerime almak istiyorum. Siz de gerisini nasıl biliyorsanız öyle yapın” dedim. Sayın Başbakanımız da kürsüye çıkarak, “Ben buraya dilenmeye geldim. Sevgi evleri için dilenmeye geldim. Kim ne verecek?” dedi. O gün 17 tane villa için söz alınmış oldu. Daha sonra da 17 tane sevgi evi yapıldı. Türkiye'de ilk defa yapılan bir şeydi bu. Böyle güzel ve hayırlı bir işe önayak olan Sayın Erdoğan'a ve bu güzel fikri ortaya atan Yunus Başkanımıza ne kadar teşekkür etsek azdır. Bu güzel işle birlikte biraz önce belirttiğim Malatya'daki olumsuz tablo da silinmiş oldu. Şimdi oradaki yavrularımızın gülen yüzlerini görmek, “Baba-dede” diye seslendiklerini duymak ayrı bir şevk veriyor. Ancak Sevgi Evleri'yle ilgili olarak bir eksikliğimizi de belirtmek isterim. Maalesef böyle güzel ve hayırlı bir işi Türkiye genelinde yeterince duyuramadık. Hem basınımızın ve hem de halkımızın bu konuda bir eksikliği olduğunu düşünüyorum.
Sayın Nalbant, MİAD'ın sosyal sorumluluk projelerinden bir diğeri de Konuk Evi'dir. Bu konuyla ilgili de bilgi almak isteriz.
Yunus kardeşimin güzel işlerinden biri de konukevidir. Bildiğiniz gibi Malatya, sağlık açısından çevresindeki illerden biraz daha ileride bir konumda. Çevre illerden gelen hastalarımız var. Bu hastaların yakınları geliyor haliyle. Ancak bu hasta yakınlarının yatacak bir yerleri, yiyecek bir lokmaları olmayabiliyor. Adamın hastanede canı var. Bırakıp bir yere de gidemiyordu. Sokaklarda, parklarda, açıkta yatıp kalkanlar vardı. Yunus Başkanımız, bu konuyla ilgili de bir adım attı sağ olsun. Konukevi Projesi çok iyi bir şekilde ilerledi. Orada 60 tane oda olacaktı. Biz onların başında durarak 67 tane oda yaptırdık. Hastasının başında bekleyen insanımıza güzel bir hizmet oldu. Geçen sene 72 bin aileye hizmet verilmiş. Bunu öğrenice çok hoşuma gitti. Hem yatacak yerleri hem de yiyecek aşları var artık. Bir de giyim firmalarımızdan biri olan LC Waikiki oraya bir yer açmış. İhtiyacı olanlar gidip oradan ücretsiz olarak istifade ediyor. Oraya gelenler de sadece ihtiyacı kadar alıyor. İnsanımızın böyle edepli bir şekilde imkanları kullanıyor olması beni ziyadesiyle memnun ediyor. Orada kalan insanımıza sorsanız “5 yıldızlı otelde mi kalırsın, yoksa burada mı kalırsın?” desen herkes konukevini tercih eder. Gerçekten çok disiplinli, çok temiz ve çok düzenli bir ortam oluşturulmuş. Gayet modern bir ortam çıkmış ortaya. Bu konuk evi çok çok güzel bir uygulama “Keşke 1 tane değil de 10 tane daha yaptırabilsek” diye düşünüyoruz.
Yeni bir konukevi yapılacak. Bununla ilgili de bilgi verebilir misiz?
Hatırlarsanız, Yeni Malatyaspor, bir gece tertip etmişti. Saygıdeğer Bakanımız Bülent Tüfenkci'nin de iştirak ettiği o gecede Yeni Malatyaspor'a destek amaçlı para toplanacaktı. Oraya biz de davet edilmiştik. Para istediler. “Bülent bey de gelmiş, para istiyorsa vereceğiz tabii ki” dedim. Ama şunu da ilave ettim: Sayın bakanım ben topa para mara vermem” diyerek konuk evinin yetersiz olduğunu belirttim. “Buraya daha büyüğünü yapayım. Daha iyisini yapayım” dedim. “Üçte ikisini ben, diğerini de üniversitemiz veya belediyemiz versin” diye ekledim. Bu teklifim, Bakanımız tarafından olumlu karşılandı. O toplantının akabinde de proje için çalışmalara başladık. Projeyi Türkiye'nin en değerli mimarlarına yaptırdım. Konumunu yine çok kıymetli bir arkadaşımıza proje çizdirdim. Yapacağımız konukevi, her şeyiyle dört dörtlük olacak. 101 oda ve 200 yatak kapasiteli bir yer olacak. İçinde her türlü sosyal donatının mevcut olduğu bu projemiz de 5 yıldızlı bir otel gibi olacak. Bu projenin 3'te 2'sini ben, birini de üniversitemiz üstlendi. Yeni konuk evine birkaç gün önce başladık. İnşallah bir sene içinde bitireceğimizi düşünüyoruz. Önümüzdeki senenin 11. ayına yetişecek inşallah.
Sayın Nalbant, üniversiteden söz etmişken, o konudaki görüşlerinizi de almak isteriz.
Prof. Dr. Ahmet Kızılay'a gelince… Heyecanlı, bir şeyler olsun istiyor. Elinden geleni yapmaya çalışıyor. Onlara da bizlerin destek olması lazım. Hepimiz destek olursak Malatya çok güzel bir yere gelir. Sonucunda da örnek bir şehir olur. Bu şehri biz kendi aramızda neden büyütmeyelim ki?
Geçtiğimiz günlerde yaptırdığımız konuk evini gezerken, gördüm ki, üniversitemiz emin ellerdedir. Hem rektörümüz, hem de yanındaki arkadaşları büyük bir özveri ve disiplinle çalışıyorlar. Büyük bir gayret içinde gördüm her birini. Yaptıkları işleri, titizlikle, özveriyle ve disiplinle yürütüyorlar. Her birine bir Malatyalı olarak, bir vatandaş olarak teşekkür ediyorum.
Sizin gibi hayırsever insanların varlığı bizim ayrı bir gurur vesilesi. Bir Malatyalı olarak, böyle güzel işlere imza attığınız için teşekkür ediyorum. Malatya Time, okurlarına teşvik olması için hayır işleriyle ilgili görüşlerinizi almak isteriz.
Bazı sadakalar veya hayırlar vardır ki, bir verdiğinde daha çok vermiş olmak istersin. Bazılarını da unutursun gider. Sevgi Evleri ve Konukevi ise unutulmayan ve dahasını vermek için uğraşılan hayır işleridir. Hep daha fazlasını vermek istiyor insan. Bu gibi işler insanı mutlu ediyor ve huzurlu kılıyor. Allah herkese de nasip etmiyor. Şükürler olsun bize nasip etti. Kuşkusuz her nefesin hayırlısı da var hayırsızı da var. Hayırlısını elde edebilmek için Allah'ın emir ve yasaklarını düşünmememiz lazım. İyileri öne çıkarmak gerekiyor. Bu vesileyle iyileri öne çıkaran Yunusumuza sahip çıkalım. Saygıdeğer bakanımız Bülent Tüfenkci'ye sahip çıkalım. Her ikisi de iyilikleri öne çıkarmaya çalışan insanlar. Bu insanlara kanımızın son damlasına kadar sahip çıkmalıyız.
Sayın Nalbant, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'la geçmişe uzanan dostluğunuz var. Ayrıca 8. Cumhurbaşkanımızmerhum Turgut Özal'lı yılları da biliyorsunuz. Bize bu konuyla ilgili neler anlatmak istersiniz?
Rahmetli Turgut Özal, Atatürk'ten sonra gelen önemli liderlerden biridir. Özal olmasaydı Sayın Recep Tayyip Erdoğan da olamazdı. Özal olmasaydı, şimdiki işadamları da olamazdı. 1982'de KKTC'ye giderken parayı çorabımın içerisine koydum ve havaalanına gittim. Arıyorlar, korkumdan çıktım, uçağa hanımı ve çocukları gönderdim, onların bileti yanmasın diye. Ben de ‘Para yakalanacak' diye ertesi gün gittim. Allah gani gani rahmet eylesin, Özal çok şeyler değiştirdi. Özal'dan sonra her şey allak bullak oldu. Yiğit olarak Recep Tayyip Erdoğan çıktı. Dediğim gibi; Ak Parti şanslı. Bülent Tüfenkçi gibi adam gibi adamlar var. Arkanı dön, hiçbir şey olmaz. Ülkeye de partiye de. Ancak bazı kaypaklar da var. Onlar da büyük zarar veriyorlar. Avrupa bize dost değil. Amaçları bizi köle gibi yaşatmaktır. Onlara baş eğmeyen biri; Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan çıktı. Baş eğmiyor, helal olsun. Ona sahip çıkmazsak iki yakamız bir araya gelmez. Adnan Menderes'i 1961'de. İki yakamız bir araya gelmedi. “Asıldı” diye bayram etmişlerdi. Özal'ı da yaşatmadılar. 1990'lardan sonra gelenleri gördük! Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Süleyman Demirel…2002'ye kadar bittik. Bitirildik. “70 sente muhtaç ettiler bizi 1970'lerde. 2002'den sonra çalışmaya başladık. 2017'ye kadar bakıyorum da; bu kul işi değil, Allah'ın lütfudur. Allah öyle bir yardım ediyor ki. Allah'ın yardım ettiği kula sahip çıkmıyoruz! Türkiye'de yapılanların 15 yılda yapılması mümkün değil gibi görünüyor! Ama Allah da yardım ediyor. Allah bu ülkeye Recep Tayyip Erdoğan gibi bir kulunu vermiş. Allah ömrünü uzun etsin, gücünü-kuvvetini çok etsin. Onun kıymetini mutlaka bilmeliyiz. Birlikte olmalıyız, ikilik çıkartmamalıyız. ‘Dost' dediğimiz ABD ve Avrupa'dan çekilmemiz lazım. Çünkü dost değil bunlar. Öyleyse onların karşısında dimdik duran Cumhurbaşkanımız var. Onunla birlikte olmalıyız.
Tayyip Bey, benim oğlumun (Nurkan Nalbant) nikahını kıydı. 1997 senesiydi. O zaman İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı idi. Sağ olsun geldi, şeref verdi. O dönem ben Umre'ye gittim. Getirdiğim hurma ve zemzemle yanına gittim, bizi kabul etti. Oturduk, konuştuk. Ben de onu gördüğüm zaman başka duygulara kapıldım. Dostluğumuz orada başladı. Partiyi kurduklarında bana da haber verdiler. Elimizden geldiği kadar yardımcı olduk.
O gün, bugün dostluğum, sevgim, günden güne artıyor. Sebebi de şu: Kendisi çok, çok büyüdü. Mütevazılığını zerre kadar yitirmedi. O zaman belediye başkanıydı, şimdi Cumhurbaşkanı. Ancak o günkü mütevazılığından zerre kadar bir şey eksiltmedi. Her yerde bana karşı sevgisini görüyorum. Ben de ona bağlıyım. Seviyorum, sevdiğine de inanıyorum. Onun hakkında kimse benim yanımda bir şey konuşamıyor, konuşturmam da. Eleştiremezler benim yanımda.
Bana takılan çok. Ama benim yanımda Tayyip Bey'e asla kimse bir şey diyemez. Dediği zaman ben biraz asabileşiyorum. Haklı olduğuma inanıyorum. Eğer o gibi doğru kişilere sahip çıkmazsak bu ülke elden gider. Onun için kim olursa olsun, doğru, dürüst olacak. Yalan söylemeyecek, şahsı için değil, ülke için çalışacak. 2002 ila 2017 arasında yapılanları, “Allah'ın lütfu.” olarak değerlendirdiniz. Bir işadamı olarak 2002 öncesi ve sonrasını analiz edebilir misiniz? 2002'den önce kaybettikleriniz, ardından kazandıklarınız?
2002'den sonra yapılanları bir çırpıda saymak zor, çünkü çok fazla. 2002'den evvele bakarsak… 10 bin dolarla kur değiştirilebiliyordu. 10 bin-50 bin doları bankaya götür, yazdır, kur değişiyordu. Gecelik faizler 7 bin 500'lerdeydi. Bunu belki yeni nesil bilmez. 10 bin dolar bankaya koydum mu hemen 7 bin 500 geldi mi, 20 bin dolar oluyor. Fabrikada böyle bir para kazanılması mümkün değil ki? Yani parayla, para… Bunu biz değil, dış ülkeler getiriyordu. 50 bin dolar çekilince de kurlar değişiyordu. Bunlar basit göstergeler. Şimdi 50 bin dolar değil, 1 milyar dolar götür, kuru değiştiremiyorsunuz.
Sayın Nalbant, Gümrük ve Ticaret Bakanı sayınBülent Tüfenkçi ile ilgili görüşlerinizi de öğrenebilir miyiz?
Gümrük ve Ticaret Bakanı Sayın Bülent Tüfenkçi gibi örnek kişilerin mutlaka tanıtılması lazım. Siyasî açıdan iyi olduğu kadar eksik taraflarını da söylemek gerek ki bunları gidersin. Bunu, Bülent Bey'i hatalı gördüğümden söylemiyorum. Kesinlikle böyle bir şey düşünülmesin. Bülent Bey, biliyorsunuz 5. sıradan girdi, bakan oldu. Allah onu takdir etti. Bakanlıktan sonra daha mütevazı oldu. Düzgün halini görünür hale getirdi ki bunu mutlaka yansıtmak gerek. Malatya'da 5 milletvekili var. Bunların hepsi de birbirinden değerli. Bülent Bey ise bir başkadır. Çok başarılı çalışmaları var, şarlatanlığı yok. Öbür tarafta başkaları ufak bir şey yapıyor, onu öyle bir büyütmeye çalışıyor ki sanki ondan başka kimse yokmuş gibi! Bülent Bey benim de tahminlerimin üzerinde bir iş çıkardı, öyle de gidiyor. Ben önce doğruluğa, dürüstlüğe, memleketimize, ülkemize neler getirmiş, niyeti nedir, onlara bakarım ve ona göre değerlendiririm. Bülent Bey'in getirdikleri çok. Daha güzel şeyler yapacağına da inanıyorum. Bülent Bey, Ak Parti'nin bir şansıdır. Allah da Ak Parti'ye şans vermiş. İyileri seçmede baştalar. Dürüst, davranışları, çalışması, ülkeye bakış açısı son derece güzel. Herkes öyle olmuş olsa Türkiye çok güçlü yerlere gider. Menfaatlerini düşünenler de belirleniyor, görülüyor.
Yaşınız itibariyle 1960 askeri darbesini de görmüş birisiniz. 15 Temmuz 2016'da ise hain darbe girişimi yaşandı. “Türkiye'yi parçalayacağız, iktidarı ele alacağız.” hesapları yapanlar vardı. Bu konu hakkındaki yorumunuz nedir?
Geçmişi bilmeyen geleceğe yön vermekte çok büyük sıkıntı çeker. Ben 1952'den beri piyasadayım. Çok iktidarlar geldi, gitti. Çok liderler geldi, gitti. Atatürk'ü görmedim. Allah bir tane Atatürk göndermiş, o zaman Türkiye'yi kurtarmış. Ondan sonra gelen siyasetçiler, politikacılar, har vurmuş, harman savurmuş. Dış ülkelerin buyruğuna girmiş. “Şunu şöyle, bunu böyle yap.” emrine hep, “Başım üstüne.” denilmiş. Tabii içimizde de, geçmişteki siyasetçilere bakınca bunu algılayan hiç kimse yok. Bir kere rahmetli Turgut Özal geldi, o da algıladı bunu.
Bütün perdeleri kaldırdı. Türkiye'nin, gençlerin yolunu açtı. Yoksa dış ülkeler bize dost değil. İçimizde de dışın etkisinden çıkamayan kişiler, kuruluşlar var. Onlar ne derse onu uygulamaya çalışıyorlar. 50-100 senedir Çanakkale'deki gibi bir ruha sahip olabildik mi? O ruhu yeni algılamaya başladık. Atatürk'e gerçek değeri asıl şimdi gösteriyoruz. Atatürk'ün hayali bugünkü yönetimdir. Eğer bugünkü iktidara hep birlikte sahip çıkarsak dünya gelse Türkiye'ye zerre kadar zarar veremez. Burası batmayacak bir ülke. Batırmaya çalışıyorlar ama batıramıyorlar. Merhum Özal'ı yok etmişlerdi. Kim? Tabii içimizdekiler, dışarıdakiler. Avrupa'yı dost sanıyorduk. ABD, Rusya da onlar gibi dost değil ki. Dostluğu önce kendimizde aramalıyız. Herkes çıkarı için çalışıyor. Böyle bir şey olmaz. 15 Temmuz önümüzde gazete gibi serili. Oku, her şeyi tüm çıplaklığıyla görüyorsun. 15 Temmuz'u hazırlayanlar kimler? 30 sene PKK'yı beslediler. Besleyenler belli. Öcalan, 30 sene evvel neydi? ABD tuttu bize Öcalan'ı verdi. Arkasından Fethullah'ı çekti, aldı. Orada istediği gibi yetiştirdi. Yetişmeseydi o gücü nasıl elde edecekti? Hiç kimsenin aklına sığar mı ki Fethullah orduya, yargıya, devlete girsin? Bunu düzenleyen devletler var. Destekleyen bir devlet değil. Bütün devletler destekliyor.
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ
- Küçük Kardeşlerin Ölümüyle Sarsılan Aile: Adalet Az Da Olsa Yerini Buldu
- Bakanlık Harekete Geçti: Nüfusa Göre İtfaiyeci Sayısı Artıyor
- Malatya’da Yurt Çevreleri İçin Yeni Güvenlik Tedbirleri Alındı
- MABESEM Kursiyerleri Hayallerine Kavuştu
- Akçadağ’da İki Kardeşin Ölümüne Neden Olan Kazada Mahkeme Kararını Verdi
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.