dore okulları
Malatya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.46
  • EURO
    34.73
  • ALTIN
    2434.9
  • BIST
    9930.47
  • BTC
    63994.84$

Korona Değil de Cehalet Öldürecek Bizi!


Korona Değil de Cehalet Öldürecek Bizi!
Narin

2020'ye girdiğimizden beri sürekli olumsuz olaylar yaşadık. Hepsini öyle ya da böyle atlattık ama şu gözle görülmeyen, tüm dünyayı etkisi altına alan ve binlerce can alan korona virüsüne çare bulamadık. Çünkü vaka sayıları inişli çıkışlı devam ederken, alınan yasaklar gevşetilince kayışını koparan kendini attı dışarıya. Böylece kalabalıktan kendini soyutlamak istesen dahi imkânsız hale gelirken, içinde bulunduğumuz pandemi döneminin arz ettiği ciddiyetin bilincinde olmayanların sayesinde son zamanlarda vaka sayılarında ciddi yükselişler yaşandı. Sadece şehrimizde günlük vaka sayısı 600'lere ulaştı.  Bunun temel sebebi de "bana bir şey olmaz" diyerek alınan tedbirleri yok saymaktan başka bir şey değil.

 Hatırlarsanız Mart ayında ülkemizde ilk görülen vakayla birlikte bir dizi önlem alınmıştı ve sosyal mesafe+ maske+ hijyen üçlüsünü, hayatımızın bir parçası haline getirmemiz defalarca söylendi ve hâlâ da söyleniyor fakat bu basit ve zor olmayan üç kelimeyi beynine nakşedemeyenlerin ihmalciliği yüzünden gün be gün vakalar arttı. Özellikle 1 Temmuz tarihinden itibaren Doğu ve Güneydoğu illerimizde ciddi yükselişler yaşandı.

 Yaşanan vaka sayılarındaki artışın temel etkenleriyse şöyle;  tatilini değerlendirmek isteyen bireylerin memleketlerine ve tatil bölgelerine akın etmeleriyle virüse meydan okurcasına düğün, asker uğurlama, taziye ziyaretleri derken yere iğne atsan bulamayacağın kadar kalabalık olan bu ortamlarda temas sonucu ne sosyal mesafe kaldı ne de maske ve hijyen… Ama virüs aramızda kol gezdirmeyi ihmal etmedi, vakalar arttı, birçok mahalle karantinaya alındı ve en önemlisi de şehir merkezlerinin kalabalığından usandığımız zamanlarda ya da psikolojikmen güvenli bölge ilan ettiğimiz köylerimize bile gidemez olduk. Çünkü artık püfür püfür havasında serinlediğimiz, soğuk sularından kana kana içtiğimiz köylerimizde de karantina uygulamasıyla giriş çıkışlar yasaklandı.

 Bu durum aklımın ucundan bile geçmezdi.  Çünkü köylerimiz, bol oksijen kaynağının bulunduğu doğal yaşam ortamlarıydı. Ne yazık ki biz insanlar, durumun ciddiyetini ihmal ederek bu bölgeleri ve bölge halkını da karantinaya peşkeş çektik. Anlayacağınız yine kurunun yanında yaş da gitti.

 Ayrıca belirtmek isterim ki Haziran ayından sonra kısıtlamalar kalkınca toplumda virüs bitmiş gibi bir algı oluştu. Hatta "zorunlu olmadıkça dışarı çıkmayın, evde kal Türkiye!" çağrılarını da bir anda unuttuk. Daha sonra maskeyi çantasında, cebinde taşıyanların dışında, ağzına takmaktan aciz olup koluna maskeyi takanlar mı dersiniz yoksa kafasına takanlar mı? Maalesef hepsini de gördük. Sırf maskeyi takmamak için elinden geleni ardına koymayıp pandemi dönemini hafife alanlar yüzünden, atlattığımız yasaklar silsilesine geri dönmeye ramak kalmış demeye kalmadan, vaka sayılarının arttığı illerde bazı tedbirler uygulamaya girdi bile. Örneğin; 65 yaş üstü vatandaşların sabah 10'dan akşam 17:00 saatleri arası dışında sokağa çıkma kısıtlaması getirildi. Oysa bu yaş grubundan daha vurdumduymaz davranan ise orta yaş, genç kuşak ve çocuklar oldu. Kendi hayatımızı tehlikeye soktuğumuz yetmezmiş gibi başkalarının özgürlüklerinin kısıtlanmasına sebep olduk olmasına fakat yine kendimizden utanmadık.

 Neden mi?

 Vakaların günden güne arttığı ilimizde hâlâ insanlar kol kola gezerek sosyal mesafeyi zaten ihlal ediyorlar ve hiç bir şey yokmuş havasıyla günlük yaşamlarını sürdürüyorlar. Böyle düşüncesiz davrananlar diyelim ki kendini düşünmüyor ya da özgüveni tavan yapmış olabilir ama umursamaz davranışlarının başka bireylerin hayatını tehlike koyduğunu bilmeyecek kadar aptal olabilmelerine ihtimal vermek istemesem de gördüklerimiz buna işaret ediyor.

 Bazen de bu umursamaz tavır öyle bir hâl alıyor ki şaşırıp kalıyorsunuz yerinizde. Şöyle ki korona virüsünün bir ilacı ya da bir aşısı olmadığı şu günlerde COVID-19 testi pozitif çıkan vatandaşlardan bazıları hastanede tedavi görürken, hastalığı hafif geçirenler de evlerinde izole ediliyor. Bu uyarılara ses verip evinde karantinada kalanlara diyecek söz yok ama testi pozitif çıkıp da karantinada duramayıp, rutin işlerine devam edenlere ne söylesek az! Üstelik bunu yaparken de sosyal alanlarda bulunup bireylerle temas kurmalarıysa cabası.  Bunun bir örneğini geçtiğimiz günlerde Kilis ‘deki bir yerel gazetenin paylaştığı habere göre COVID-19 testi pozitif çıkan çiğ köftecinin biri, doktorların kararıyla evinde karantinaya alındı.  Fakat çiğ köfteci, karantinada kalması gerekirken dükkânını açıp çiğ köfte satışı yapıyor. Sonrasında yakınlarından birinin ihbarı üzerine güvenlik güçleri tarafından kontrol altına alınıyor. Böylesine duyarsız davranan kimseler, herhalde zoru görmeden bir şeyleri idrak edemiyorlar.

 Unutmadan bir de testi pozitif çıkıp evde karantinada olan bazı kişiler de durumunu kimseye bildirmemektedir. Sanki bu durum utanç verici, kara bir lekeymiş gibi düşündüklerinden çevresindeki eş, dostun artık onları istemeyeceği korkusuyla karantinada olduğunu sır gibi saklayanlar yok değil. Olur da bildirenler varsa da istiyorlar ki kolu komşu, akraba herkes ziyaretine gitsin. Gitmeyince de trip atmazlar mı, artık kime nasıl davranacağımızı bilemez olduk. Ayrıca aile bireylerin de virüse yakalanan birileri varken aynı ortamda bulunan diğerlerinin de test yaptırması gerekirken es geçenler de çok fazla. Hatta bu kişilere  "neden test yaptırmıyorsunuz?" diye soru sorarsanız,  muhtemelen çoğu "korkuyorum, pozitif çıkacak" cevabını verir. Ya hu zaten toplumdaki bu korku popülasyonu ve ihmalsizlikler sayesinde kurtulamadık gitti şu virüs musibetinden. Aynı durum bizim de başımıza gelmeyecek değil ama böylesine cahilce davranırsak, koronadan önce cehaletimizle boğuluruz. Oysa bilinçli bir toplum aşıladığımız takdirde her şeyin üstesinden gelebiliriz.

 Bu sebeplerden ötürü bana bir şey olmaz rahatlığıyla alınan kurallara uymuyorsak kendimizi hiçe saydığımız gibi çevremizdekilerin hayatını da tehlikeye soktuğumuzun farkında değilsek, bilin ki durum daha da vahimleşiyor. Bilakis yaptığınız kul hakkına girmiyor mu be kardeşim. Haa kul hakkına giriyor diyorsan o halde kimsenin, başkalarının sağlığını gasp etmeye hakkı yokken en azından çantanızda, cebinizde taşıdığınız veyahut kolunuza taktığınız maskeyi bir zahmet ağzınıza takmayı deneseniz diyorum. Belki o zaman pandemi sürecindeki önlemlere kulak vererek, virüse engel oluşturabiliriz. Yoksa cahillik semptomlarıyla işi yokuşa sürüklediğimizle kalırız.

 Selma Karakaş Tutuş

 

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!