MALATYA'NIN ÖMER’İ KİM?

Eğer siyasileri sorgulayacaksak, bu şehrin en önemli ve en karakteristik isimlerini bir araya getirmemiz gerekiyorsa; teşkilatlarda göreve getirilecek isimler için parti yönetimine talimat veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öyle isimler bulun ki, o ilin Ömer'i olsun. Sözüne güvenilen isimler olsun. Şaibesi olmasın.” sözünden başlamalıyız. Doğal olarak bizlerde ilimizden, Malatya'dan bahsedeceğiz demektir. Reisin belirtmiş olduğu “o Ömer kim?” yada “kim olacak?” sorusu üzerinde yoğunlaşmalıyız. Tıpkı bu güne kadar Malatya'yı yönetmiş isimlerden alfabetik bir sıralama yaptığımızda Ömer hangisiydi, “Ömer” kavramına layık olan kim? Yeni Ömerlerin eski Ömerler'den farklı olması gerekiyor mu benzeri tüzel tanımlar ve bu tanımların bizlere sunacağı ekstra yeni bir yönetim biçimine halk olarak bizler de hazır mıyız sorusu?

Siyaset elbet kolay iş değil. İnsanların istekleri, sorunları, zamanlama hataları, boğuntusunu iliğine, kemiğine kadar hissetmiş, bu boğuntuyu teşhir etmek, teşhir ederek aşmak için mücadele etmeyi vazife kılan çok teferruatlı bir süreç içinde dikkatlice, arada ki mayınlara basmadan adımlamak demektir.

Şehirler, köyler, mahalleler ve tüm bu coğrafyayı temel alan farklı görüş, ideoloji, inanca egemen olanların dünyası, kavgası, kavgasını son nefesine kadar taşıyacak coşkusu ve inadı, hırsları, mal-mülk, serveti, umutları, devletinden beklentilerine kadar ilgisini eksik etmeyecek; kuşkusuz bir elinde terazi, diğer elinde kalem, belinde kılıcı olan yeni bir siyasi aktörün anlamıdır bahsedilen Ömer.

Adalet ona, o adalete yakışmalı. Devletin işini devletin mumuyla, kendi işini şahsına ait mumla yapmalıdır. Sırası geldiğinde devesinden inerek yardımcısına “sen bin bu kez” demeli. Cumhuriyetten sonra bu benzetmeye yakın bir siyasetçimizin yetiştiğini söylemek çok zor. 96 yıla aşkın genel siyasal kariyerimizde, günümüz alışkanlıklarına göre çok fazla adalet kavramını bu denli, adaletiyle ünlü Hz. Ömer'in sıfatıyla birleştirmeye indirgememiştik.

O halde iş ciddi! Mevcut siyasilerin halk nezdinde ki durumu ikaz alarmı verdi ki; bu boşluğun acilen doldurulmadığı taktirde bir şeylerin yolunda gitmediğini gören reis böyle bir uyarı yapma gereği duydu. Gelen rant, ihale, kayırmacı, liyakatsiz, halka tepeden bakan, ultra sorun teşkil eden şikayetler CİMER posta kutusunu doldurunca; birer Ömer'in varlığına ihtiyaç duyuldu noktasına iş geldi dayandı. İllerde lokal siyasi tecrübesiyle, toplum gönlündeki yerine kadar, duruşu ve kişiliğiyle de sadece Ömer gibi olmasada şehirlerimizin yorgunluğuna en azından bir nefes aldıracak önemli ve özgün isimlerden birisi temennimiz olmalı.

Ömer'mi değil mi bilemeyiz. Heybesinde ne var, pazarda ne satar? Zamana, insana, hayata ve dünyaya karşı sorumluklarının ne kadarının farkında olur, siyasi tavrı, genel kişiliği nedeniyle bütünsel bir dengenin kilidi olabilecek mi? Gerek biçim açısından, gerek düşünce sistemi bakımından bıraktığı intiba nedir hepsini bir arada farklı eğilimlere sahip şekilde değerlendirecek bir Ömer bulmalıyız.

Reisin bahsettiği Ömer'i siyasi çizelgemize göre dışarıda bulmak gibi bir şansımız olmadığına göre yine elimizdekilerden seçmek zorundayız. O halde çok uzağa gitmeden; elimizde ki isimleri şöyle bir harmanlayıp “Ömer olmaya en yakın kim?” diyerek elimizi atıp bir isim seçmek gerekiyorsa ortak noktaları herkesin bilinçaltında eşit konumlanmış ve insan kaynaklı konulara verdikleri ağırlık oranını göz önünde tutmalıyız derim.

Cemal Akın şu an itibariyle Malatya'da Ömer kim sorusuna cevap olarak verilebilecek isimlerin başında yer alıyor. Üstelik AK partinin Malatya'da ki ilk “A” takımından ve bir hayli çalışmayı esas göstermekle birlikte belediye reisliği gibi önemli mevkilerde bulunmuş, geçmişiyle, aktif olmadığı dönemlerde ki siyasi hayatı en azından temiz, hukukçu, adelet ve onu temsil edenler hakkında tutarlı bir bilgi sahibi…

Avukat Cemal Akın'dan tutup bir Ömer beklemek elbet hadsizlik sayılır. Lakin “ya devlet başa ya kuzgun leşe” denilen noktada, Ömer olmaya yakın-en yakın, adalet kavramına layık olabilecek varoluşcu diye yeni bir sayfanın kapak yüzü olacaksa, bugüne kadar ki yapılanma, hatıratlar, esas başlıklar, normlar, sanrı ve hitaplar, imalar hatta kullanılan kelimeler dahi yeni bir bilinç altının gün ışığına çıkması gibi en başından değiştirilmeli, terk edilmeli hatta yeniden yazılmalıdır.

Çünkü toplumsal yaşantıyı ihmal etmeden bireyi, daha çok adalet sözüyle karşılaştıracak etkilerle bu değişim önceliğini sonuna kadar hissettirilebilir. Şayet Ömer diye gelen kişi aynı şema ve şartlar üzerinde devam ettiği taktirde demek ki salt bir psikolojik çöküntü ile karşı karşıyayız. Haliyle reisin belirlediği kriterlere de uymuyor demektir. İnsanların iç dünyasının toplumla girdiği ilişkilerde bir değişimin belirlenmişliğin de açığa çıkarmayı hedefleyen kim olursa işte REİS'in bahsettiği Ömer odur!

Bu olağanüstü süreçte “uygunluktadır” diyeceğimiz tek isim olarak Cemal Akın isminin altını rahatlıkla çizebiliriz. Çözümler bazen kendi sorunun içinde gelir. Tarih hafızamızı kurcalamalıyız biraz. Ve geçmişe dönüp iyice bir baktığımızda; anlamlar, standartlar, ortak dil tek bir kelimede birleşebilmelidir. Sonra elimizi vicdanımıza koymaktan bahsetmeliyiz. Ben böyle düşünüyor, bunu görüyorum. Sizce de makul değil mi?

TİMUR İNCE