dore okulları
Malatya
19 Mart, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.34
  • EURO
    35.09
  • ALTIN
    2239.8
  • BIST
    8895.8
  • BTC
    62610.91$

Malatya yaşam pınarı oldu


Malatya yaşam pınarı oldu
Narin

 

 

İbni Sina'nın, İbni Biruni'nin tıp tarihine katkı sağladığı coğrafya, günümüz tıbbının da en iddialı alanlarında marka oldu. Turgut Özal döneminde üniversite ile atağa kalkan Malatya özellikle karaciğer nakillerinde, son dönemlerde tercih edilen yer olma özelliği taşıyor. Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, “Ağabeyimin karaciğer nakli ihtiyacı olunca ilk başvurduğumuz yer Malatya Turgut Özal Tıp Merkezi oldu. Hem Rektörü Ahmet Kızılay hem Sezai Yılmaz bizimle ilgilendiler. Özellikle Sezai Hoca'nın bu konudaki başarısı, gayreti, ameliyat ettiği herkesin kendisinden memnun olması, şöhretini daha da arttırmıştı. Şu anda sağlığı da çok iyi” diye konuştu.  Prof. Dr. Ahmet Ağırakça ile Turgut Özal Tıp Merkezi'ni, üniversite çalışmalarını ve gelecek projelerini konuştuk.

7000_30

Söyleşi: Murat ÇETİN

 

Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?

1950 Mardin doğumluyum. Ortaöğrenimimi Mardin'de gördüm. Sonra İstanbul'da Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Ortaçağ Tarihinde lisans yüksek lisans ve doktoramı yaptım. Doçentlik ve profesörlüğümü de aynı edebiyat fakültesinde aldım. Bu dönemden sonra en az 30 yıldan fazla İstanbul Edebiyat Fakültesi'nde çalıştım, bir ara yurt dışına gittim. Döndükten sonra tekrar Edebiyat Fakültesinde 5 yıl çalıştım. Daha sonra Mardin Artuklu Üniversitesi'ne geçtim. Orada 2 yıllık dekanlıktan sonra 4 yıldan beri de rektörlük yapmaktayım.

Mardin Üniversitesi Rektörlük görevini yapıyorsunuz. Aynı zamanda da Akdem İstanbul adıyla eğitim faaliyetlerini sürdürüyorsunuz. Bu konuda bilgi verebilir misiniz?

28 Şubat sürecinde üniversitenin dışında YÖK tarafından bir müddet tutularak görevimden atılmamadan dolayı 28 Şubat zulmü döneminde Kemal Gürüz ve Kemal Alemdaroğlu bana kafayı taktılar ve beni üniversitenin dışında tuttular. Ama ben daha sonra hukuki mücadelemi verdim. O dönemi de boş geçirmemek için Akdem İstanbul adıyla bu eğitim kurumunu kurdum. Arapça, İngilizce ve Türkçe dil kuraları vermekteyiz. Bunun yanında telif hakları ajansımız var. Birçok dünya dilinden Türkçe 'ye, Türkçe 'den de birçok dünya diline telif çalışmaları yapmaktayız. Bunun yanında Akdem stor ve Akdem yayınları adında bir yayınevimiz vardır. Ben üniversite rektörlüğü görevime geçtikten sonra bu kurumlarla oğlum ilgileniyor. Hafta sonları buraya geldiğimde ilgileniyorum.

Malatya Turgut Özal Tıp Merkezi karaciğerini kaybetmiş insanlara umut ışığı oluyor. Sizin de geçmişte ağabeyinize bir nakil yapılmıştı. Bizimle bu süreci paylaşabilir misiniz? Malatya'da istediğinizi buldunuz mu?

Türkiye'de en meşhur karaciğer nakli yapılan merkez Turgut Özal Tıp Merkezi. Bu konuda da en usta hoca Sezai Hocadır. Sezai Hocanın bu konudaki başarısı, gayreti, ameliyat ettiği herkesin kendisinden memnun olması, şöhretini daha da arttırmıştı. Dolayısıyla benim abimin karaciğer nakli ihtiyacı olunca ilk başvurduğumuz yer Malatya Turgut Özal Tıp Merkezi oldu. Hem Rektör Ahmet Kızılay hem Sezai Yılmaz bizimle olabildiğince ilgilendiler. Abimin yatışı yapıldı ancak nakil yapılması için bir müddet beklenmesi gerekiyordu. O anda Sezai Hoca tarafından ameliyatın çok acil olmamasından dolayı daha acil ameliyatlara öncelik tanıyoruz denildi. 6 ay gibi bir süre bekleme dönemine girdik. O süre içinde kadavra beklendi. Daha sonra bir kişinin karaciğeri 3 kişiye nakledilmek üzere ameliyat yapıldı. Sırayla 4 hasta yan yanaydı. 3 kişiye nakil yapılacaktı. Diğer kişiye de kardeşi tarafından karaciğeri verilecekti. Bu şekilde değişik bir uygulama ile abimi ameliyata aldılar. Ameliyat sırasında nakil yapılan 2 kişinin dokusu uydu. Onlar sağlığına kavuştular. Abimin 8. Gününde bir mide bulantısı oldu. Ben o sırada abimin yanındaydım. Abim fenalaşınca yoğun bakıma alındı. Sezai Hoca 8 gün sonra vücudun karaciğeri kabul etmediğini söyledi. Bu gibi durumlarda yapılabilecek bir şeyin kalmadığını öğrendik. Sezai Hoca hastamızı kurtarma yollarını aradı. O gece İzmir'den bir karaciğer bulundu. Karaciğeri helikopterle Malatya'ya getirdiler. Abimi sabaha doğru ameliyata aldılar. Ancak abimin bu süreçten haberi yoktu. Yeni karaciğer gelince abimi sabaha doğru bayıltıp ameliyata aldılar. Uzun süren bir ameliyattan sonra ikinci nakil yapıldı. İkinci nakil Türkiye'de nadirdir. 9-10 gün içerisinde iki defa nakil yapılması hastanın da sonradan sağlığına kavuşmuş olması bir mucizedir. Bu operasyon Sezai Hocanın büyük bir başarısıdır. Bu başarıyı bütün dünyanın bilmesi lazım. Orası dünyanın muhtelif yerlerinden biri haline geldi. Dünyanın çeşitli yerlerinden oraya hastaların geldiğini işitiyoruz, gittiğimiz her yerde de bunu anlatıyoruz. Böyle bir merkezin Türkiye'de olması hem Türkiye'yi tanıtma bakımından hem Türkiye'de karaciğer naklinin ne kadar ileri bir safhada olduğunu göstermesi açısından son derece önemlidir. Abim yapılan ikinci nakil sonrası 15-20 gün kadar hastanede kaldı. Daha sonra abim evine döndü. Bu süre içinde 15 günde bir kontrolleri vardı. Daha sonra bu kontroller ayda bir, üç ayda bir, altı ayda bir olmak üzere devam etti. Son zamanlarda ise uzun bir süredir kontrollere gitmedi. Abim şuanda 75 yaşında ve sağlığına kavuştu. Anlattığım nakil yaklaşık 2 sene önce oldu. Şu anda sağlığı gayet iyi. Günlük aktivitelerini rahatlıkla yapabiliyor.

Tedavinin başarılı olacağına dair bir umudunuz var mıydı?

Vardı. Sezai Hocanın bir akademisyen olarak duruşunu, yaklaşımını, bize anlattıklarını duyunca ben kesinlikle bu hasta kurtulur ümidiyle beklemeye koyulduk. Bu dönemde moral çok önemliydi. Doktorun neticeden moralli olması ve beklentisinin olumlu olması doktoru başarılı kılar. Hastayı ve yakınlarını ümit olduğuna inandırır. Biz ümitle bekliyorduk. Çünkü çok ağır bir vaka da değildi.

Bu süreç zarfında servisleri gezme imkanı buldunuz mu? Oraya yurt dışından da hastalar gelmekte. Yurt dışından gelen hastalar ile konuşma imkanınız oldu mu?

Pek konuşma imkanım olmadı. Fakat benim Arap dünyasından misafirlerim olur. Bu konu onlarla birlikteyken gündeme geldiğinde böyle bir merkezin Türkiye'de bulunduğunu anlattık. Herhangi bir vesileyle anlatmaya çalışıyoruz. Bununla ilgili olarak Arap dünyasına bir tanıtım da yapabiliriz. Sosyal medyadan da Arap dünyasına ulaştırabileceğimiz bir tanıtım yapmamız mümkündür. Türkiye şuanda bir sağlık cennetidir. Orta Doğu'dan Türkiye'ye nakiller için gelenlerin olduğunu görüyoruz.

Hükümet tarafından da Turgut Özal Tıp Merkezi'ne desteklerin sağlanması gerekiyor. Yoksa merkez belli bir süre sonra tıkanıp kalabilir. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?

Bildiğim kadarıyla rahmetli Turgut Özal'dan beri bu merkeze hükümetler tarafından gerekli destekler verilmektedir. İnönü Üniversitesi gibi Türkiye'nin eski bir üniversitenin bünyesinde yer alıyor. Zaten gerekli desteği üniversite tarafından görüyor. Bunun yanında da halkın destek vermesi önemli. Hayırseverlerin, iş adamlarının ve imkanı olan kimselerin buraya destek vermeleri de gereklidir. Hükümetin bu konuda elinden geleni yaptığına ve yapması gerektiğine inanıyorum.

Tarihçi kimliğinizin yanında aynı zamanda eğitimcisinizde. İstanbul Fatih ve Başakşehir'de faaliyet gösteren eğitim kurumlarınız var. Keza Mardin'de üniversite rektörüsünüz. Bunlarla birlikte tıp tarihinde çeşitli çalışmalarınız var. Bu kadar yoğunluk arasında tıp konusunu da ihmal etmediğiniz göze çarpıyor. Bu enerjinin kaynağı nedir? Bununla birlikte tıp konusuna neden eğilme ihtiyacı hissettiniz?

Enerji meselesi insanın hayatını dolu dolu geçirme isteğinden doğar. Hayatın dolu dolu geçmesi halinde üretmek mümkündür. Allah'a şükür sadece İslam tıp tarihi değil, 19 tane telif, 13 tane tercüme kitabım var. Ben yardımcı doçent iken İslam Medeniyeti Tarihi dersi vermeye başladım. İslam Medeniyeti dersini vermeden önce kurumlar tarihini verdim. Kurumlar Tarihinden sonra İlimler Tarihi dersini verdim. Bunlar içinde astronomi tarihi, fizik tarihi, kimya tarihi, matematik tarihi bunların yanında eczacılık ve tıp tarihi dersleri vermeye başlayınca Tıp Tarihi ile ilgili köklü bir çalışma olmadığını gördüm. Bunun üzerine farklı, şimdiye kadar yapılan çalışmalardan daha değişik, kimsenin yapmadığı-yazmadığı tarzda bir kitap çıkartabilir miyiz dedik. Tekrar olmamasını istedik. Bunun için de Arapça 'da Farsça 'da ve İngilizce 'de Tıp Tarihi ile ilgili yazılmış bütün kitapları önüme koydum. Onlarda olmayan bir metot ile b kitabı yazmaya başladık. Ben bunları yaklaşık 10 yıl ders notları şeklinde okuttum. Yüksek Lisans ve doktora öğrencilerine verdik. Bu dersleri sürekli olarak geliştirdik. Nihayetinde 400 sayfalık bir çalışma ortaya çıktı. Aykut Kazancıgil diye duayen bir tıp tarihçisi abimiz büyüğümüz olan bir hocamız var. Osmanlı tarihinde teknoloji tarihi diye bir kitap yazmıştı. Kendisi benim kitaptan bahsederken şöyle bir ibare kullanmıştı: “ Kolay kolay aşılamayacak bir şaheser”… Ayrıca bu kitabın Türkçe' den İngilizce' ye çevrilmesi için teklif gelince bunu çevirip yayınladık. Geçtiğimiz hafta kitabın Farsça' sı yayınlanmak üzere İran'dan gelen bir akademisyenler grubu kitabı aldılar ve Farsça' ya çevirmek istediklerini söyleyip götürdüler. Almanya'da da bir teklif aldık ancak arkası gelmedi. Kitabımızı 3. Baskıya hazırlıyoruz. Yeni baskıda da ilaveler olacak. Bunun yanında benim İslam Medeniyeti adlı bir çalışmam var. İslam dünyasında ilmi ve fikri hareketler diye bir çalışma var. Bunun yanında da siyasi tarihle ilgili 19 tane çalışmam var.

Mardin ile rektörlükle ilgili görev dediniz. Başka bir görev mi olacak?

Hayır, emekli olup yine bu bahsettiğim kitaplarımı bitireceğim. Rektörlükten sonra İstanbul'a gelip kütüphaneye kapanacağım ve çalışmalarımı tamamlayacağım.

Rektörlük dönemi nasıl geçirdiniz? Yaptığınız çalışmalardan söz eder misiniz?

Ben üniversitenin 2. Rektörüyüm, üniversiteyi yeniden kurduk. Kurucu rektör gibi çalıştık. Üniversitede Güney Doğu'da olmayan bir kütüphane, çok güzel yemekhane ve kafeterya ve alışveriş merkezi, bunun yanında çok iyi bir kız öğrenci yurdu, ayrıca yüzme havuzu, spor tesisleri, üniversitenin bütün peyzajları ve yolları yapıldı. Yine Güney Doğu'nun en büyük camisini üniversite kampüsü içerisinde yaptık. Üniversitemiz alt yapısı tamamıyla yenilendi. Süs havuzundan kamelyalarına kadar ağaçlandırmaya kadar bütün çalışmaları yapıldı ve gayet güzel oldu.

7001_17

Kaç öğrenciniz var?

11 bin öğrencimiz var. Önümüzdeki süreçte 2500 öğrenci bekliyoruz. Bu sene yabancı öğrenci bekliyoruz. Yabancı öğrencilerle ilgili kontenjanlar değişti. Eskiden öğrencilerimizin yüzde 10 kadarını yabancı öğrenci olarak alıyorduk. YÖK'ün aldığı karara göre yüzde 50 öğrenci alabileceğimiz kararlar var. Hindistan'dan Nijerya'ya kadar bütün dünyadan öğrenci alabileceğiz.

Mardin'e turizm anlamında neler yapılmalı?

Üniversitemize turizm fakültesi kuruluyor. Turizm fakültesini kurduktan sonra şehir içerisinde STK'lar ile meslek odalarıyla epey yakın temaslarımız oldu. 2018 yılı itibarıyla 3 milyon 200 bin turist Mardin'e geldi. Sabah gelip akşam dönenler hariç. 2019 yılında ise 4 milyon turist bekliyoruz. Turizm ile ilgili güzel çalışmalar yapıldı. Valilik tarafından güzel çalışmalar yapılıyor. Bunun yanında Ulusal Turizm Kongresini Mardin'de yaptık. Sempozyumlar yapılıyor. Bizim üniversiteniz Sosyal Bilimler üniversitesidir. Türk Dili ve Edebiyatı başta olmak üzere; Arap Dili ve Edebiyatı, Kürt Dili ve Edebiyatı, Süryani Dili ve Edebiyatı, İngiliz Dili ve Edebiyatı, Fars Dili ve Edebiyatı üniversitenizde mevcut.  Bunların yanında Ermeni Dili ve Edebiyatı ile İbrani Dili ve Edebiyatı bölümlerini açmayı düşündük, hoca bulduk ancak YÖK'ten destek almadık. YÖK bu bölümleri açmadı.

Arapça ‘ya hangi milletten daha çok teveccüh var? Türkiye'de Arapça 'ya yeteri kadar bir teveccüh var mı?

Teveccüh var. İstanbul'da ikamet edenlerin katılımları var. Yazın bu dönemde Rusya'dan, İran'dan gruplarımız var. Aralarında rektör yardımcıları ve dekanlar vardı. Cezayir, Endonezya, Bulgaristan, Malezya'da, Makedonya'dan da gruplarımız var. Önümdeki hafta 22 kişilik bir İngiliz grubumuz Arapça öğrenmek için gelecekler. 2-6 ay arasında değişen sürede eğitimler alıyorlar. Arapça öğrenmek için en az 2 yıl gibi bir süre sıkı bir şekilde çalışmak gerekiyor. Burada kursun dışında Arap Dili ve Edebiyatı çalışmamız var.

Müderrisler genelde Arap asıllılardı. Verilen eğitimin kalitesinin yükselmesi için hocaların dili ne derece önemli?

Gramer kısmını yurt dışında eğitim almış Türk hocalara veriyoruz. Pratik Arapça dersleri ise Arap hocalar vermekte. İngilizce de aynı şekilde. İngilizce ‘de geçen gün 30 yıl İngiltere'de yaşayan birisiyle anlaştık. Tam bir İngiliz aksanıyla konuşan hocalar alınıyor. Türkçe öğrenen 46 ayrı ülkeden öğrencimiz var. Brezilya'dan İtalya'ya kadar Endonezya, Malezya, Pakistan'a kadar buraya gelip, özellikle Balkanlardan Bulgaristan ve Makedonya'dan öğrencilerimiz Türkçe öğreniyorlar.

Türkiye'de maalesef kelime dağarcığı alanı daralıyor. Türkçe' ye yabancı kelimeler girdi. Bunu nasıl ayarlıyorsunuz?

Bence öyle değerlendirmemek lazım. Orta Asya'dan bugüne kadar gelmiş bir geleneğimiz var. Bu her dönemde bütün diller için söz konusudur. Diller içinde yaşadığı kültür havzasından etkilenirler. Türkçe Selçuklular zamanında Farsça' dan etkilenmiştir. Farsça' dan dilimize giren çok kelime var. Ama bunlar artık Türkçeleşmiş. Mesela namaz ve oruç kelimeleri bunlardan en basitleri. Ayrıca Arapça'dan Türkçe' ye yerleşmiş kelimeler var. Kelime, kitap, defter, kalem, kurban kelimeleri Türkçe' ye yerleşmiştir. Kurban vekaleti bedeli diyoruz hepsi Arapça kelimelerdir. Bu kelimeler Türkçeleştikten sonra olay biter. Kullandığımız kelimelerin Türkçe olduğuna inanılır. Bunlara artık yabancı kelime demiyoruz. İnformasyon artık Türkçe' ye girmiştir. Türkçe böylece çok zengin bir dil olmuştur. Bu konuyu böyle değerlendirmek lazım. Kültürümüzü yansıtarak eğitim vermemiz gerekiyor.  Daha fazla kelimeyle konuşmuş oluyoruz.

 

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!