dore okulları
Malatya
09 Mayıs, 2025, Cuma
  • DOLAR
    38.61
  • EURO
    43.78
  • ALTIN
    4135.9
  • BIST
    9.279
  • BTC
    102916.45$

Malatyalı Ahmet Kaya


Malatyalı Ahmet Kaya
Beni sağcılar sevmez, beni solcular sevmez, beni İslamcılar sevmez,peki kardeşim kim bu benim albümlerimi alan milyonlarca insan,kim bu konserlerime gelen on binler?Ahmet KAYA
Narin

 

Hasan Batar yazdı

İletişim Uzmanı
[email protected]

‘Penceresiz Kaldım Anne’ diyerek hüznümüzü, ‘Siz Benim Kime Küstüğümü Nerden Bileceksiniz’ diyerek sitemimizi, ‘Kum Gibi Ezip Geçme’ diyerek sevgiliye olan hasreti, ‘Ağladıkça Güneşi Tutacağız’ diyerek umudu dillendiren ve her bir şarkısında kendimize ait bir şeyler bulduğumuz, sevdasını, hüznünü doruklarda yaşayan Malatya’lı Ahmet Kaya’yı anlatmak istiyorum. Belki de neden Ahmet Kaya diye soranlarınız olacaktır? Belki de kafanızda deli sorular dolaşacaktır olumlu veya olumsuz. “Bazen Türküm, Bazen Kürdüm; Benim Kavgam Yeter Bana” diyen Adil Avaz’ın bu dizeleri Ahmet Kaya için yazılmadı lakin ben bu dizeleri her anımsadığımda hak savunuculuğu karşısında protest kişiliği, başörtüsü yasağı ve daha birçok toplumsal olay karşısındaki dik duruşu, Anadolu coğrafyasında ekmeğinin kavgasına tutunmuş her Anadolu genci gibi Ahmet Kaya geliyor aklıma. “Yüreğim ve beynim, yaşadığım sürece dünyanın her yanında acılar çeken halkların yanında olacak. Bunun bedeli beni yaşadığım topraklardan, ülkemden, halkımdan, işimden, ailemden, sevenlerimden koparmak bile olsa, ben ceketimi daima yağmurlara asacağım.” demesi de bundandır.

Türkiye’nin sancılı dönemlerinde kendine has üslubu ile söz yazarlığı yapıp kasetler çıkartan, sürekli yasaklanan şarkıcı olmasına rağmen bildiğinden şaşmayan, müzik tarzı ile sözleri ile daha doğrusu gönlünün coşkunluğu ile herkesin zihnindeki Ahmet Kaya kimdi peki? Müzik tarzı da siyasi görüşü de daima doruklarda olan, her dönem en çok dinlenilen; solcuların da, sağcıların da, muhafazakârların da kendilerinden bir şeyler bulduğu, protest müziğin önemli temsilcilerinden biridir Ahmet Kaya. 

1990’da tüm albümleri listelerde zirveye otururken 20. albümü ile sesi oluyordu umudun, aşkın, hüznün yanık bağırlı coğrafyasına. Protest müziği ve sosyal adalet konusundaki duruşu ile Malatya’nın deli dalgası Ahmet Kaya, şarkılarında inatla annesine olan sevgisini ve yeşermesi için umudunu avazı çıktığınca haykırıyordu yüreği nasırlı Anadolu’nun toprağına. Çünkü bu coğrafyada en iyi yeşeren şey umuttur. Bundandır binlerce badireden geçtiği halde dimdik ayakta durma iradesi ortaya koymasının sebebi.

1957 yılında Adıyamanlı Kürt bir babanın ve Erzurumlu Türk bir annenin beşinci çocuğu olarak Malatya’da doğan Ahmet’in babası Sümerpark Mensucat Fabrikası işçisiydi. İlkokulu Malatya’da okudu. Müzikle tanışması ise altı yaşında oldu. Babasının hediye ettiği bağlama ile özgün müziğe ilk adımlarını atmaya başladı. Bir babanın ekmeğinden ayırdığı üç beş kuruşun karşılığı olan bağlamanın her telinden elbette yıllar sonra fırtınalar kopacaktı. Ve 9 yaşında babasının çalıştığı fabrikada işçi gecesinde sahne alıyordu Ahmet Kaya; filiz filiz hareleniyordu doruklara sevdası Ahmet’in.

Okul dışında geri kalan zamanlarda plak ve kaset satan bir dükkânda çalışan  Ahmet Kaya ekonomik sebeplerden dolayı ailesi ile birlikte 1972 yılında İstanbul’a gitmek zorunda kaldı. Yine bir ekmeğin kavgasıydı bu netice. İşportacılık ve çeşitli işyerlerinde çıraklık yapan Kaya, lise öğrenimini dışarıdan bitirdi, sonra da Eğitim Enstitüsü’nün Keman bölümüne girdi. Anadolu’dan büyük bir şehre taşınmanın yaşatmış olduğu problemleri birebir yaşamış olmalı ki bir belgeselde kendisi şöyle anlatıyor; “Onlarla konuşmuyordum, çünkü onlarla konuşamıyordum. Giyimleri başkaydı, konuşmaları başkaydı. Terzinin yaptırdığı pantolonların üzerime uymadığımı görüyordum. Onlara yakışıyordu bana yakışmıyordu. Bir kız vardı bizim okulda. Bir gün gittim dedim ki: “Biraz seninle konuşak beş dakika; kaçıyorsun hep… Bana dedi ki “rica ederim” Öyle bir ağrıma gitti ki: “Ben de sana rica ederim dedim, ben o zaman anlamını bilmiyordum, yani onu bir küfür zannettim” diyor.

Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılan bir etkinlikte Ruhi Su ile tanışma fırsatı buldu ve Mahsus Mahal isimli Ruhi Su türküsünü söyledi. 1978 yılında Gelibolu’da askerlik yaparken askeri orkestrada müzik çalışmalarına da devam ediyordu Malatyalı Ahmet Kaya. Askerden döndükten sonra Emine adlı ilk eşiyle evlendi ve 1982 yılında kızları Çiğdem doğdu. Ancak bu evlilik uzun sürmedi. Daha sonra Yusuf Hayaloğlu’nun kız kardeşi Gülten Hayaloğlu ile evlendi. Bu evlilikten, 1987 yılında ikinci kızı Melis dünyaya geldi.

1985’te ilk albümü ‘Ağlama Bebeğim’ ile adını duyuran Ahmet Kaya’nın yükselişi, 80’lerin ikinci yarısında 12 Eylül karanlığını yırtan emekçi hareketliliğiyle aynı döneme denk geldi. Bu dönemde ‘Acılara Tutunmak’, ‘An Gelir’, ‘Şafak Türküsü’, ‘Yorgun Demokrat’, ‘Başkaldırıyorum’ gibi ardı ardına çıkardığı albümlerle geniş bir dinleyici kitlesine ulaştı. Ahmet Kaya’nın siyasi içeriği belirgin şarkılarında öne çıkan yanlardan biri, usta şairlerin eserlerinden yararlanıyor olmasıydı. Özetle, Ahmet Kaya’nın müziği özgün müziğin ve arabeskin kesişme noktasındaydı lakin Türk Halk Müziğinin de etkisi altındaydı. Çünkü bu topraklarda mayalanmıştı sözleri, çünkü bu topraklarda mühürlenmişti aşka ferman dizeleri. 

10 Şubat 1999’da Magazin Gazetecileri Derneği’nin düzenlediği ödül töreninde ‘Yılın En İyi Sanatçısı’ ödülünü aldı ve ödül konuşmasında, “Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klibi yayınlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, yayınlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını bilmiyorum” dedi. Bu sözleri üzerine davetlilerin bir kısmı tepki gösterip, küfür etmeye ve kendisine çeşitli eşyalar fırlatmaya başladılar. Kaya, MGD görevlileri tarafından kongre salonunda yaşanan arbede sırasında dışarıya çıkartıldı. Ne gariptir ki öldükten sonra 2013 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kaya’yı “müziği, kendine özgü tarzı ve söylemiyle farklı geçmişlerden insanları bir araya getirme yeteneğinden dolayı” Büyük Ödül’e aday gösterdi. 28 Ekim’de Kaya’nın doğum gününde açıklandı. Kariyeri öldükten sonra dahi devam eden tek Malatyalı Ahmet Kaya.

Ahmet Kaya’nın ölümü de hayatı kadar konuşuldu. Ahmet Kaya, 16 Kasım 2000’de Hoşça kalın Gözüm isimli albümünün kayıtlarını yaparken, Paris’in Porte de Versailles semtindeki evinde bir gece kalp krizi sonucu hayata gözlerini yumdu. 57 yaşında ölen Ahmet Kaya’nın naaşı 17 Kasım 2000 yılında 30.000’in üzerinde kişinin katıldığı törenle Paris’in Peré Lachaise mezarlığına defnedildi. Ülkesinden ayrılığın hüznünü taşıyamayan kalbiydi Ahmet’i 57 yaşındayken yolda bırakan.

Milyonlarca insan tarafından yazılan, söylenen, dinlenen yüzlerce şarkıdan sonra, bu ülkenin erkek ve kadınlarının sevinçlerini ve acılarını dile getiren adam, “Kürtçe şarkı söylemek” istediği için “hain” ilan edilmemeliydi. Yağmurun bile yabancı olduğu topraklarda ıslanmamalıydı. “Öldüğümde kimse arkamdan ülkesini sevmediğini söylemesin” diyordu Ahmet Kaya. Ben de bu ülkeyi Ardahan’dan Edirne’ye kadar seviyorum” diyordu Ahmet Kaya. Bu toprağın türkülerini seslendiren birisi elbette ki bu ülkeyi seviyordu. Çünkü ülkesinin farklı dillerde söylenecek şarkılarla bölünmeyeceğini biliyordu Malatyalı Ahmet Kaya…
Ruhu şad olsun

KAYNAK: MALATYA TİME DERGİSİ

 

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!