dore okulları
Malatya
09 Mayıs, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.30
  • EURO
    34.93
  • ALTIN
    2397.4
  • BIST
    10247.75
  • BTC
    61220.05$

Malatyalı kötü adam


Malatyalı kötü adam
Algı dünyamız son çeyrek yüzyılda başta televizyon olmak üzere bütün kitle iletişim araçları yoluyla şekillendiriliyor. İnternet ise bugün bu işin daha kısa sürede gerçekleşmesini sağlıyor.
Narin

Üretilen filmler, yazılan kitaplar, dinlenen şiirler, hayatımızda yer edinen ve bizim için önem kazanan herşey düşünce tarzımızı şekillendiriyor. Bugün Doğu ile Batı arasında yaşanan etkileşim de bu durumdan nasibini alıyor.

Yıllar boyu Türkiye sadece İstanbul'dan ibaretmiş gibi çekilen filmler toplumumuzda büyük bir Batı özentisi oluşturdu. Bu filmlere göre her türlü fırsat Batı'da bulunabilirdi. İlerlemek, meşhur olmak, çok para kazanmak sadece İstanbul'da yaşamakla mümkündü. Eski Türk filmlerinde Doğu'nun adı sadece Adanalı pamuk krallarının ya da Kayserili açıkgöz vatandaşın İstanbul'a gelişiyle anılırdı. Anadolu'nun zengini işini büyütmek için İstanbul'a muhtaçtı. Bu yaklaşım hepimizin algı dünyasını etkileyen gizli bir etkiye sahipti. İster istemez bu etkiden payımıza düşeni almak zorundaydık. Öyle ki, hava durumlarında bile önce Marmara bölgesinin tüm şehirleri gösterilir, doğuya gelindiğinde sadece iki üç şehrin adı geçerdi. Doğu, geçiştirilirdi.

Zaman içinde bu hatalı yaklaşımdan dönmek için gayret edenler oldu. Doğu'yu yeniden keşfetmek için harekete geçen yapımcılar, sanatçılar ve yazarlar; sanki bin yıldır aynı yerde duran kültürü bugün doğmuşçasına ele aldılar. Bu girişim belki de yıllardır kabak tadı veren birbirine benzer hikâyeler yerine yeni malzemeler bulmak için meydana gelmişti, bilemeyiz.

Önce filmlerine konu ettiler Doğu'yu. Sivas, Gaziantep, Adana, Diyarbakır ve Trabzon gibi iller yükselen yeni değerler haline geldiler. Bu illerden ilginç karakterler üretip, toplumun Doğu'ya olan ilgisini artırdılar. Ancak çoğu kez tekrarlanan hataları görmezden gelen film sektörü girişimcileri Doğu'yu sevilen fakat endişe edilen bir yer olarak hafızalara kazıdılar. Töre cinayetleri, sonradan görmeler, dolandırıcılar, mafya babaları ve hoşgörüsüz halk teması ile bilerek veya bilmeyerek Doğu algısını olumsuz yönde etkilediler.

Onlara göre Malatya'da, Mardin'de, Diyarbakır'da halk çeşitli festivallerde gördüğümüz halk oyunlarındaki yöresel kıyafetlerle geziyor, bellerinde sakladıkları tabancalarla dolaşıyor ve saçma sapan bir Türkçe ile konuşmaya çalışıyorlardı. Bu, yapımcı ve senaristlerin Batılı olması ile ilgili değil elbette. Çünkü on yıl önce kendi içimizden bile bu yanlışa nasıl yol açtığımızın farkına vardık. Kanal 7'de gösterilen Dumanlı Yol dizisi bu konuda iyi bir örnektir. Bugün dahi bu dizinin etkilerini üzerimizden atabilmiş değiliz. Malatya halkının şehir merkezinde kalaşnikofla dolaştığı, atlarla seyahat ettiği ve hiçbir şekilde, bir Malatyalı olarak bizim bile, anlayamadığımız bir şiveyle konuştuğu dizi Malatyalıları tanımayanlar için endişe oluşturmuştu. “Malatya'da deve kullanılıyor mu?” gibi ilginç sorulara bile maruz kalmamız elbette sadece bu diziden dolayı değil. Malatya'yı bilmeyen, bilse dahi bu şehri dışarıya en ilginç bir şekilde anlatma gayretinde olan şahsiyetlerin oluşturduğu bilgi kirliliğini temizlemek oldukça zor bir iş.

Kemal Sunal'ın Malatyalı olduğunu gururla söylediğiniz bir ortamda “Ama nasıl olur?” gibi bir ifadeyle bugünlerde daha çok karşılaşıyorsunuz. Ya da Doğu'daki sorunların ballandırılarak anlatıldığı toplantılarda “Dilerseniz Doğu kökenli arkadaşların da görüşlerini alalım,” diyerek ortamdaki tek Malatyalı olan sizi işaret edebiliyorlar. “Batı kökenli” dostlarımıza, Malatya'nın, bahsi edilen kronikleşmiş sorunlarla bir ilgisi olmadığını anlatmak her zaman zor olmuştur. Çünkü sarsıcı cinayetlerle ve skandallarla adı anılan Malatya'nın zaman içinde dışarıya yansıtılan imajı böylesi yaklaşımlar doğurmaktadır.

Malatya'yı anlatamıyoruz, Malatya anlaşılamıyor. Malatya'nın farklı unsurlardan meydana gelen bir zenginliğe sahip oluşu sanki ispat edilmesi gereken bir varsayım gibi algılanıyor.

Tüm bu sorunlar devam ederken gösterime yeni giren “Ulan İstanbul” dizisindeki antipatik “Malatyalı” karakteriyle tanıştık. Dizideki lakabı “Malatyalı” olan mafya babası, ana karakterlerden olan şarkıcı Yaren'i devamlı rahatsız etmektedir. Gazinoda kendisine şık kayısı tabakları gönderen Malatyalı'nın kayısı tüccarından bozma bir mafya olduğu rahatlıkla anlaşılıyor. Yaren'in her seferinde bir tehdit unsuru olarak bahsettiği “Malatyalı”, diziyi ve Yaren karakterini sevenler için de tatsız bir mana ifade etmekte.

Elbette her memleketten buna benzer insanlar çıkabilir. Bunun, filmlerde yer alması da özgür ifadenin gereğidir. Ancak senaristlerin toplumun hassas olduğu konularda temkinli davranmasında fayda vardır. Kötü ama sempatik bir karakter üreterek veya kötü Malatyalı'nın karşısında iyi olan bir hemşehrisinin yer almasıyla denge kurulabilir. Çünkü imaj tazeleme konusunda sorunlar yaşayan bir ilden bahsediyoruz. Bazı izleyicilerin, “Kayısı tüccarları böyleyse sizin fındığa yetişmeniz zor,” gibi yeni yeni başlayan ifadeleri bir komedi dizisinden bile ne tür ciddi sonuçlara varıldığını gösteriyor.

Artık görev bilinçli yapımcılara, senaristlere ve özellikle Malatyalı girişimcilere düşüyor. Biz memleketimizin daha iyi tanıtılması amacıyla her türlü fedakârlığa hazırız. Aynı şekilde kendi içimizden bizi olduğumuz gibi tanıtacak filmcilerin yetişmesi gerekiyor. Bu yönde büyük bir potansiyelimiz var. En azından Malatyalıların Urfa ağzıyla konuşmadığını, sanılanın aksine büyük ve karmaşık bir kültür yumağı olduğunu ve halkının şimdiye dek yansıtıldığı gibi silik karakterli değil girişken ve becerikli olduğunu ve “İyi Malatyalı” sayısının daha fazla olduğunu vurgulayan yapımlar ortaya çıkabilir.

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!