dore okulları
Malatya
16 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.43
  • EURO
    34.45
  • ALTIN
    2489.3
  • BIST
    9679.8
  • BTC
    62571.15$

Meşale deyince...


Meşale deyince...
Narin

Son zamanlarda daha çok şehrimiz Malatya'yı dolayısıyla Türkiye'yi ilgilendiren “Meşale grubu” üzerinde yapılan tartışmaların Türkiye'nin gündeminde abartılıp servis edilmesi çok ilginç. Bu düşünceyi pekiştirmek için “şelale” diyenler de cabası… Bu yazıyı yazarken yaptığım araştırmalarda Meşale bir dernekten çok siyasi bağlantıları en üst seviyede tartışılıyor olmasıyla karşılaştım, üstelik “Malatya grubu” olarak bilinen Meşale derneği likid bir muhafazakar çizgide ki rolü üzerinden yapılıyor tartışma. Ne var ki 28 Şubat post-modern vesayetçi darbeye karşı baş kaldırmış bir kaç kişinin etrafında birleşen dindar insanların Boğaziçi çay ocağından bu güne sirayet etmiş birlikteliklerinin tanımlamasıdır “Meşale.”

Buna rağmen konunun kolektif bir terör örgütü ambiansına çekilmesi etik olmasa gerek. Haddizatında kamuoyumuzun bu kadar iç siyasete odaklı şekillenişi, şekillenirken de; “cemaat” kavramının ülkemizde bıraktığı negatif algıya dayanılarak ‘Meşale'yi linç etmenin zemini otomatikman hazır olduğundan; hem iç siyasetin hemde büyük ölçüde partilerin ve şehirlerin seçilenlerin de belirleyici olduğu gibi bir kanı sürekli gündeme getirilmiştir.

Deniliyor ki; Malatya başta olmak üzere bir kaç ilin vekil ve belediye başkanları Meşale'nin belirlediği isimler haricinde seçilmesi imkansızdır.

Öyleyse mevcut Malatya büyük şehir belediyesi Başkanı Selahattin Gürkan potansiyel bir Meşaleci o zaman. Diyebilir miyiz? Şayet ortaya atılan tez doğru ise Sayın Gürkan meşaleci olması gerekmiyor mu? Oysa doğru olan sayın Gürkan'nın Meşale derneğiyle uzaktan yakından bir alakası olmadığı gibi üstelik bu guruba -anti duygular beslediği kamuoyunca bilindiğine göre söylenenler demekki hepsi birer şehir efsanesinden ibaret. Yada bu kadar güçlü, kudretli bir siyasal enformasyona sahip örgüt; başkan Gürkan'nın kendilernden olmadığını bile bile nasıl kabullendi, neden başkanlık koltuğuna oturmasına izin verdi? Soruları bir hayli hayli çoğaltabiliriz.

Biraz evrensel düşünelim. Ortada domino taşı etkisiyle birbirini takip eden yanlış-kirli bilgi silsilesinin üst üste devrilmesi sonucu atılan her adımın yalnışta olsa doğru da olsa Meşale'ye mal edilmesinin “beka kavgası” ile açıklandığı, yönetimlerde ki başarısızlıkların birilerine ciro edilmesi gerektiği için bu kurbanın en kestirme biçimi Meşale'ye başvurulduğu…

Dahası, zaman zaman “Meşaleciler Malatya'yı ele geçirmiş” konusunun siyaset dünyasına karşı bir meydan okumanın varlığı olarak servis edenlerin başka maksatlar peşinde olduğu…

Olumlu yada olumsuz her şeyi bir yerlere bağlayan politik söylemin hâkim olduğu bir intibada, kamuoyunu yönlendiren toplum mühendislerinin sürekli siyasi tabelada bir hedef göstermeleri mecburiyetlerinden ötürü… Aslında dikkatlice değerlendirilmesi gereken bir hususu herhalde birazda abartıyor, biraz da asıl anlamından saptırıyoruz.


Öte yandan, Malatya merkezli sadece 28 Şubat fırtınasına karşı dik durmuş bir avuç muhafazakar doktrinden gelen insanların başlattığı oluşum; “TÜRKİYEYİ ELE GEÇİRECEKLER” tartışması üzerinden ne ölçüde ciddiye alınabileceği konusu ise apayrı bir parodi… Bir kere Meşale çıkışının gerçek sebebi ortada. 28 şubat sürecinde yapılan zulmün halkta yarattığı tepkiye dönüşmesinin nihai bir sonucu olarak ortaya çıkmış; bu gün etkili-tehlikeli-konvansiyonel bir etki meselesi sıfatına indirgemek bir hesap hatasından öte, siyasi çıkarların neden olduğunu gözden kaçırmamak lazım. Yani bu yönüyle konjonktürel bir problem olarak işaretlendiğinde kısmen Malatya şehir prestiji üzerinde de ters tepkiye neden olacağı aşikar. O da ayrı bir bir mesele.

Ancak başta Malatya olmak üzere çevre iller ile ülkemizin öteden beri içinde bulunduğu siyasi tutarsızlıkların zaman ve şartlara göre kendi denklemleri içindeki İdeolojik hegemonyalardan rahatsızlık duyulan konularda bir çıkış yolu aranır. İşte bir çıkış yolu bazen siyasi bir parti, bazen gündemi öteleyecek bir konu yada toplumun dikkatini üzerine çekecek bir isim veya oluşum olabilir. Bu gün Meşale denilen gerçek bu çıkış yolunun köprüsü konumunda yer alıyor.

Nerdeyse “Meşale ordusu” gibi açıklamalara varacak boyutta başlıklarla gündem meşgul edileceğini düşünüyoruz artık. Malatya'da -Meşale'yi bu denli abartmak, üstelik alternatif arayışına girişmek- Türkiye siyaseti çerçeveli baskın rolü üzerinden yeni siyasi hegemonyalar üretmek sadece halkın kafasına deli saçmalığı bulaştırmak mantığından başka bir şey değil.

Açıkçası, her ne kadar bizlere Meşale-FETÖ bir elmanın iki yarısı şeklinde toplum derinliklerine şırınga ile zehirli bilgi enjekte edenlerin, aslında derdi Malatya'yla. Malatya'nın kaymağını tek başına yemek olduklarını görüyoruz. Oysa işin iç yüzü başka. 28 Şubat post-modern darbeye karşı bedenlerini ortaya koyanların varlığı birilerini rahatsız ediyor bu gün. İstemiyorlar, kabul etmiyorlar yada hazmedemiyor bu dik duruşu. “Başörtüsü furuattır” diyenlere karşı yumruğunu masaya sertçe vuranları düşman ilan etmenin altında ki fitnelikleri iyi analiz edebilmeliyiz. Tüm sorun bu! Algı ve farkındalık. Türkiye'ye ayar vermeye çalışanlar ihtiyacı kadar veriyor ihtiyacı kadar tüketiyor. Malatya adını kullanarak ülkemiz kıtası bütünlüğü üzerinden “sevimsiz kardeşler” başlığıyla bir sayfayı siyasi tournerde açık tutmak gayesini ve bu sayfayı açık tutmak isteyenler kimler/kim olabilir/amaçları nelerdir net tahlil edebildiğimiz taktirde bazı tespitleri isabetli yapacağız.

Ne Meşale'nin “28 Şubat harici bize haksızlıklar yapıldı, ikinci sınıf muamelesi gördük, ötekileştirdik” diye ülkemiz yönetim anlayışına bir karşı gelinme söz konusu, ne de ülkemiz tarafından “bayrağa, bütünlüğe, ilkelerimiz ile anayasal kuramlarımıza bir baş kaldırı var” diye çatlak sesle sesleniyor. Malatya'da Meşale hakkında kalem oynatanlar, hunharca yorum yapanlar, felaket tellallığı görevi üstlenenler tutup meşaleyi kendinizle karıştırdınız. Önce Anadolu platformu'nun neler yaptığını bir öğrenin ondan sonra ön yargılarınıza yeni kuyruklar icad edin. Boğaziçi çay ocağından başlayan Meşale'ye ve Anadolu platformuna dönüşmesi yelpazesinin ülkemiz inanç, merhamet ve çıkarlarını gözeten tutumunlarına nasıl perde çekebiliriz şimdi, bu sosyolojik bir cinayet sayılmaz mı?

Meşale'nin ortaya çıkışında bile; dindar, 28 Şubat'a karşı, seküler kodları red etmeye yönelik bu bakışın etkisi oluşumu bu güne değin taşıdığı bir gerçek. Gazeteci Ömer Turan'ın toplamda 6 tivitiyle Meşale ve oluşumuna son verme arzusu FETÖ projesinin en temel motivasyon kaynağı olduğunu hatırlatıyor bizlere. Her ne kadar Meşale kendine ait hesaplarda çıkıp geniş ölçekli bir açıklama yapmamışsa da olağan maksatları “Birlik-Beraberlik-Barış-kardeşlik”ten beklentileri arasında Türkiye'nin güçlü bir şekilde yarınlarla buluşmasını sağlamak ve bunun gerçekleşmesi için üzerine düşen vazife ne olursa olsun üstlenmeye hazır olduklarına dair gösterdikleri hassas reflekstir…
Angaje etmek için çok çaba sarfedenler unutmayın ki o da Malatya'nın bir değeri bir markası. Bir çayını için ondan sonra konusun. Zaten herşey bir çalıcağında başladı.

TİMUR İNCE

 

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!