dore okulları
Malatya
23 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.92
  • ALTIN
    2440.1
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66727.94$

MİAD kongresindeki izlenimlerim


MİAD kongresindeki izlenimlerim
Murat Çetin yazdı..
Narin

Malatya İşadamları Derneği (MİAD)'nin 12. Olağan genel kurul toplantısı geçtiğimiz cumartesi günü yapıldı. Yunus Akdaş'ın yeniden Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine getirildiği toplantı Wyndham Grand İstanbul Otel'de 300 kişilik bir organizasyonla gerçekleştirildi. 

Toplantının organizasyonunda emeği geçenleri ayrı ayrı kutlamak isterim. Katıldığımız diğer toplantıların aksine gayet sıcak ve samimi bir ortam gördüm. Dikkatimi çeken en önemli detay, bütün misafirlerin her hangi bir protokol gözetilmeksizin karışık bir şekilde oturtulması samimiyeti ve kaynaşmayı daha da artırmıştı.

MİAD Genel Sekreteri Hakan Odabaşı'nın açış konuşmasını yaptığı toplantıda, MİAD'ın tanıtım filmi de gösterildi. Gayet başarılı bir film olduğunu gözlemlediğim filmde, MİAD kısa ve akılda kalır bir şekilde tanıtılmış, misafirlerin sıkılarak başka şeylerle ilgilenmesinin de önüne geçilmişti.

Malatyalı işadamlarının yanısıra geniş bir misafir yelpazesi vardı. Malatyalı milletvekili adaylarının, bürokratların ve sivil toplum kuruluşlarının yetkilerinin yoğun ilgi gösterdiği toplantıda 300'ün üzerinde misafirin olduğunu öğrendim.

YUNUS AKDAŞ'TAN BİRLİK VE BERABERLİK VURGUSU

Toplantıya katılımın yüksek olmasından duyduğu memnuniyet yüzünden okunan MİAD Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Akdaş, birlik ve beraberlik mesajları veren bir konuşma yaptı. Akdaş, MİAD'ın kuruluşundan bugün kadar emeği geçenlere teşekkür ederek sürdürdüğü konuşmasında, milletvekili adaylarına hitaben “1 Kasım genel seçimlerinde asıl başarının hükümet kurmak olduğunu düşünüyorum. Bu konuda partisi ne olursa olsun tüm vekil adayı hemşerilerimizin sağduyulu olacağına inanıyorum. Biz Malatyalıların farklı parti mensupları olmaktan ziyade bir aile hüviyeti vardır” dedi. Akdaş'ın konuşmasında dikkatimi çeken bir başka konu ise, son zamanlardaki terör olaylarına yaklaşımıydı. Türkiye olarak çevremizi saran bu ateşin ülkemize sıçramaması için birlik ve beraberlik içinde hareket etmemiz gerektiğini söyleyen Akdaş'a salondakiler alkışlarıyla katıldı. Yunus beyin konuşmasından kısa bir bölümü aktarmak isterim: “Malatyalıların İstanbul'daki dağınıklığın gidermek, ülkeye yapmış oldukları hizmetlerini göstermek ve ilerideki hizmetlerini artırmak adına çalıştım. İşim zor değildi, ama önyargılar vardı. Kimisi “Şucusun” kimisi “Bucusun” diyordu. Siviller adına düşünen, onların adına konuşabilen, özgürce ifade edebilen bir topluluk olmamız gerekiyordu. Ben de topluluğun kaptanıydım. Malatyalılar hoşgörü ve diyalogdan yanadır. Bireysellikten çok kolektif olmayı seven insanlardır. Burada epeyce bir yol aldığımızı düşünüyorum. Bugüne kadar Yüksel Çengel, Naci Ekşi gibi ağabeylerimizin büyük katkıları olmuştur. Mesela Ahmet Turan Koçer'in hayli emeği var. Burada şu anda aklıma gelmeyen birçok insanın emeği var. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Malatyalı işadamlarını değişik platformlara taşıdık. Sorunları göstererek çözüm üretmeye çalıştık. Burada siyaset yapmak isteyen kardeşlerim var. Hiçbir partiyi ayırt etmeksizin hepsini çok seviyorum. Ancak bütün siyasi partileri ve siyasilere şunu söylemek isterim. Ben 1970'li yıllarda bazılarına “Komünist” dedim. Bazıları da bana “Faşist” dedi. Bazıları da “Maocu”ydu. Yüksel ağabeye “Komünist” derdim mesela, Naci abiye de “Bu komünisti niye aldınız” derdim. O yıllar bizi böyle parçalamışlardı. Ben de bu oyunlara alet olanlardan biriydim. Bugün Naci bey ve Yüksel beyin en az benim kadar vatansever olduğunu biliyorum. Niye biliyorum. Çünkü o zamanlar hiçbirimiz diğeriyle konuşmuyordu. Zamanla konuşmaya başladık ve birbirimizi sevmeye başladık. 80'li yıllarda parçalanmış bir ülkeyi biraraya getiren bir Malatyalı çıktı. Adı Turgut Özal'dı. Ellerini başının üstünde birleştirip herkesi bir araya getirmeyi başardı. Dört eğilimi bir araya getirmişti. Hepimizin birlik ve beraberlik içinde olmamızı istedi. “Siz birlik ve beraberlik içinde olursanız güçlü olursunuz” demişti. Biz bir aileyiz. İyi bir topluluğuz Allah birlik ve beraberliğimizi daim etsin.”Akdaş'ın konuşmasında vekil adaylarından siyasi mesaj vermemeleri konusundaki isteği ise salondakilerin tebessümüne sebep olmuştu. Akdaş'ın bu sözleri ilerleyen dakikalarda, bir konuşmacının “Fırıncıya ekmek satma diyorsun başkan” şeklinde bir esprisine de malzeme oldu.

SİYASET YAPMADAN EDEMEDİLER

Toplantıda konuşma yapma fırsatı bulan milletvekilleri arasında dikkatimi çeken birkaç ismin konuşmalarını vermek isterim. Belli bir sıralamaya tabi tutmadığım bu konuşmalarla ilgili görüşümü ise yazımın sonuna bırakarak, ilk konuşmacı olan MHP İstanbul Milletvekili Adayı Ali Derindağ'ın konuşmasını aktarmak istiyorum. İşte Ali beyin konuşmasından kısa bir bölüm:

“Malatyalılık bir markadır. Malatyalıları marka yapan ağabeylerimize çok çok teşekkür ediyorum. 30 Mart yerel seçimlerinde Kağıthane'den belediye başkan adayı da olmuştum. İnsanımızı ötekileştiren ve dışlayan insanlarla aramıza mesafe koymamız gerekiyor. Biz Malatyalılardan bunu görüp bunu örnek aldık. Yunus Başkanım uyuşturucudan bahsetmişti. 30 Mart seçimlerinde propagandamızı imar yolsuzlukları ve uyuşturucu sorununun üzerine kurmuştuk. Uyuşturucuyu eskiden zengin çocuklarının ulaşabildikleri bir şeydi. Son zamanlarda yaptığım araştırmalarda ilkokullarda 2 liraya 3 liraya uyuşturucu haplar satıldığını gördüm. Uyuşturucuyu ülkemizin önemli sorunları arasında görüyorum. Başkalarının sorunu olarak görürseniz, yarın öbür gün sizin de başınıza gelebilir. Bununla mücadele için yapılan çalışmalara hepimizin destek olması gerekiyor. MİAD'a bu konuya da el attığı için teşekkür ediyorum.”

Dikkatimi çeken bir başka konuşma ise MHP İstanbul Milletvekili Arzu Erdem'e aitti. İşte Erdem'in samimiyet kokan konuşmasından bir bölüm: “Aranızda bulunmaktan şeref duyduğumu belirtmek isterim. İyiki sizlerle beraberim. İyiki bana yüreğinizi açtınız. Malatya'da terör olaylarının olmaması sebebiyle ülkemizi birlik ve beraberliğinin tesisinin oradan olabileceğini düşünüyorum. Birliğin burada sağlandığını görüyorum. MİAD gibi kuruluşlarımız tabela dernekleri olmadıklarını her fırsatta gösteriyorlar. Bir evladınız, bir kardeşiniz olarak daima yanınızda olacağımı bilmenizi isterim.”

Daha sonra söz alan CHP Ankara Milletvekili Adayı Ali Şeker ise “Bugün ülkemizde siyaset kurumu maalesef germek ve birbirinden koparmak için kullanılıyor. Biz birbirimiz tanıyoruz. Biz 1000 yıldır bu topraklardayız. Herhangi bir afet sonrası yaralarımızı kendi içimizde sardık. Daha düne kadar en büyük sorun olarak ekonomiyi görüyorduk. Ancak Ankara saldırısından sonra “En büyük sorun terördür” demeye başladık. Milli Maç sonrası sevinip sevinmeme konusunu bile tartışır olduk. Kardeşliğimiz bitirilmek isteniyor. Biz siyasetçilerin görevi insanları birleştirmektir. Hizmet edebilmenin yolunu açmaktır. Devlet organizasyonu herkese lazımdır. Devlet organizasyonunu hakkıyla yapması lazım ki “Bu kapıdan çıktığımızda can güvenliğimiz var” diyebilelim. Bizden çözüm bekleyen bütün vatandaşlarımıza cevap verebilmeliyiz. Bu gemi battığında hepimiz batarız. Yunus Emre'nin dediği gibi “Dünya kimseye kalmaz” iktidarlarda kimseye kalmıyor. Şu anda birinci gündem maddemiz barış ve can güvenliği olmalıdır. İstanbul'un, Malatya'nın, Antalya'nın ve Rize'nin de buna ihtiyacı var. Barışı üretmek konusunda başarılı olmak zorundayız.” ifadelerini kullandı.

Rahmetli Mevlüt Aslanoğlu'nun yadigarı Erdem Aslanoğlu da toplantıda söz alanlar arasındaydı. İşte Erdem Aslanoğlu'nun konuşması: “Benim ailem MİAD'dır. Genç MİAD'da beni başkan yardımcısı yaptılar. Ben size babamın emanetiyim. Siz de bana babamın emanetisiniz. Hepiniz benim amcalarımsınız. Sizin karşınızda siyaset konuşamam. Babamın adıyla ben de güzel şeyler yapmak istiyorum. Babamın hizmetlerini ve ondan aldığım bayrağı ilerletmek istiyorum. Fazla vaktinizi almak istemiyorum. Eskiden “Mevlüt Aslanoğlu birinci sırada nasıl olsa seçilir” derdiniz. Ben ise şu anda Malatya'da ikinci sıradan adayım. Desteklerinizi bekliyorum.”

CHP'nin İstanbul 3. Bölge Milletvekili Adayı Eren Erdem ise, “Sevgili Yunus bey çok güzel bir tespitte bulundu. Hükümet kurulması yönündeki temennisi çok kıymetli ve özel bir temennidir. İş Nurettin bey ve bana kalmış olsaydı hükümeti çoktan kurardık. Nurettin bey ve benim gibi istikşafi diyalog hükümet kurmak için yeterlidir. Evet doğru hükümet kurulması lazımdı. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi olarak zaten hükümeti kurmak için masaya oturduk. Biz 3 aylık hükümet kurmak istemedik. Hükümet kurulurken 4 yıllık kurulmasını istedik. Bu konuda bütün şartlarımızı esnettik. Önce Türkiye dedik. Malatya'da terör eylemi yok ama Malatyalıların yaralandığı kaybettiği isimler var. Terör eylemini mikro-milliyetçi bir çerçeveden değerlendirmemiz doğru olmaz. Terör bütün ülkeyi kuşatan bir vebadır. Bu vebaya karşı birinci çözüm istikrarlı bir siyasal iktidarın ortaya çıkmasıdır. Bu ancak uzlaşma kültürüyle mümkündür. Artık evvelki siyasi kutuplaşmaların yaratacağı bir vesayet iktidarı değil, bütün siyasilerin masaya oturup uzlaşarak kutuplaşmaları ortadan kaldıracak bir söylem geliştirmesiyle terörü şiddeti önleyebiliriz. Bundan başka bir çözüm yolu göremiyorum. Siyasetin görevi öncelikli olarak ülkenin problemleriyle ilgilenmektir. Onun için ben 2 Kasım sonrası bir uzlaşma zemininin oluşacağından eminim. Hiçbir tereddüdüm ve şüphem yok. Bir yandan da endişeliyim. “ Kasımdan sonra bahara kadar geçecek süreçte kaybedeceğimiz canlardan endişeliyim. Askerlerimiz şehit oluyor, diğer taraftan barış dini olan İslam'ı ve Allah'ın Alemlere Rahmet dediği barış peygamberinin lafz ettiği Kur'an'ı istismar etmek suretiyle terör faaliyeti yapan IŞİD denilen bir terör örgütünün Türkiye'de yaptığı eylemlerden korkuyorum. Ben Kur'an'ın fıkhı ve İslam'ın tarihi üzerine 9 tane kitap yazmış biriyim. Bizim inancımızda şiddet yoktur. Bizim inancımızda barış vardır, bizim inancımızda kimlik siyaseti yoktur. Bizim inancımızda insanlık bir aile olarak tanınır. Bizim inancımızda insanlık o müşterek ailenin bir ferdir. Bugün üzülerek yapılan saldırılardaki ihmallere tanıklık ediyoruz. Bu ihmallerin ortadan kalkması için, Malatyalı hemşerilerimin hangi partide olursa olsun duyarlı olduklarını biliyorum. 2 Kasım'da Malatyalı hemşerilerimin daha büyük bir özveri göstermesi gerektiğini tekrar söylemek istiyorum. Yaşadığımız sürecin acılarının yarattığı bendeki ıztırapla hepinizi selamlıyorum.” dedi.

Eren Erdem'in ardından söz alan Halis Dalkılıç da Ankara'daki bombalı saldırıya değinerek, “Sözlerimin başında ülkemizi korumak için canlarını veren şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Türkiye'nin zaman zaman belini doğrultup ayağa kalkmaya çalıştığı dönemlerde böyle saldırıların olduğunu biliyoruz. Bunun zamanlamasına dikkat etmek lazım. Yapılan olay kimin işine yarıyor bunu iyi görmemiz lazım. Buradaki Malatyalı hemşerilerimin değerli işadamlarımızın işine yaramıyor. Ben eminim ki CHP'nin de işine yaramıyor,MHP'nin de işine yaramıyor, bizim de işimize yaramıyor. Kim kan üzerinden siyaset ürettiğine dikkat etmemiz lazım. Birlik ve beraberliğe ihtiyacımızın olduğu bu dönemde birlik ve beraberliği sözde değil özde savunalım. Bizim dinimizin emri olan kardeşliğimizin önüne kimse geçemeyecek. Bu günleri atlatacağımızı düşünüyorum. 1 Kasım seçimlerinin, birlik ve beraberliğe vesile olmasını diliyorum. Daha iyi bir geleceğe, istikrarın olduğu bir ülke olmamıza vesile olmasını diliyorum. Bu yaşıma kadar çeşitli sıfatlarla anıldım. Benim gurur duyduğum tek sıfatım “Bu ülkenin sevdalısı”dır. Yunus beyin şahsında MİAD'a hizmet eden herkese teşekkür ediyorum. MİAD'daki birlik ve beraberliğin ülkemize örnek olmasını diliyor saygılarımı sunuyorum.” şeklinde konuştu.

CHP Milletvekili adayı Gülay Yedekçi ise, “İçinde bulunduğumuz Muharrem ayında bu tip kahvaltılı toplantılara gelmeyi çok doğru bulmuyorum. Ancak MİAD'ı kıramadığım için buradayım. Muharrem ayımızın, yas ayımızın daha iyi koşullarda icra edebileceğimiz dönemlerimizin gelmesini diliyorum. Türkiye her zaman için içinde bulunduğu jeopolitik konumu sebebiyle, her zaman için çok uluslu güçlerin, baskı uygulamak istediği bir ülke olmuştur. Ancak Mustafa Kemal Atatürk ve onun silah arkadaşları sayesinde kurtuluş savaşını kazandık. Onun sonucunda da bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti olarak yaklaşık 100 yıldır hayatımıza devam etmekteyiz. Ancak son 13 yıldır ülkemiz hiç olmadığı kadar ayrıştırılmaya başlandı. Biz artık kim Kürt kim Türk biliyoruz. Komşumuz Alevimi Sünni mi biliyoruz. Biz artık yanımızda oturan öğrenci kardeşimizin Yahudi veya Rum olduğunu biliyoruz. Ayrıştırmak çok tehlikelidir. Biz her zaman için birlik ve beraberlik içinde olmak mecburiyetindeyiz. Olmadığımız zaman işte o çok uluslu güçler dediğimiz az önce sayın vekilimizin dediği gibi bir düğmeye basılıyor. Ama biz gerçek anlamda sevgiyle kardeşçe birlik içeresinde olursak o düğmeye kim basarsa bassın, bastığıyla kalır. Ülkemiz her zaman huzur içinde kalır. Bizim yapmak istediğimiz şey, kimsenin etnik kökeni üzerinden siyaset yapmadığı, mezhebi üzerinden siyaset yapmadığı, dini üzerinden siyaset yapmadığı huzur içinde yaşayan bir ülke kurgulamaktır. Sabah çocuklarımızı okula gönderirken mutlulukla gönderelim. Akşam eve döneceğini bilelim. Düşünün savcısınız. Evinize sağ salim dönemiyorsunuz. Biri sizi yolda öldürebiliyor. Gazetecisiniz birileri sizi evinizin önünde dövebiliyor. Büyük bir medya patronusunuz belki yıllar önce hükümetler kurmuşsunuz. Birileri çıkıp size “Evine sağ salim gitmek istiyorsan, kendine çeki düzen ver” diyebiliyor. Burada bazı problemler var demektir. Bir mafya lideri “Oluk oluk kan akacak” diyorsa 3 gün sonra da Ankara'nın göbeğinde bizim kalbimizde kan akıyorsa kimse kusura bakmasın burada bir sorun var demektir. Biz, Türkiye'yi yürekten seven, Atatürk Cumhuriyeti'nin sonsuza dek durması için gözünü kırpmadan canını vermeye hazır olan Malatyalılar bu duruma daha da hassas yaklaşırlar. Artık bu kardeş kanı dökülmesin. Ben Arapgirliyim biliyorsunuz. Bizim orada, papaz evleri var, ermeni evleri var, alevisi, sünnisi var. Türk var, Kürt var. Şimdiye kadar herhangi bir sorun yaşamadık. Kim Kürt, kim Alevi, Kim Sünni… Bunu içimize sindirmemiz lazım. Birlik ve beraberlik içinde sevgiyle birbirimize bağlanalım. 1 Kasım'da da inşallah Türkiye Cumhuriyeti, Cumhuriyet Halk Partisi'nin iktidarıyla uyansın. Aydınlık bir ülkeyi birlikte kurgulayalım. Hepinize sevgi saygılarımı sunuyorum.” dedi.

Toplantının ev sahibi konumundaki Ak Parti Milletvekili Adayı Serap Yaşar da, “Burada hep kendimi, bir abla, bir kardeş, bir evlat olarak hissettim. Burada 2 dönemdir yönetim kurulu üyesiyim. Hem hemşerilerimi tanıdım hem de Malatyalılara hizmet ettim. Normalde bir derneğin genel kurulunda derneğin yaptıkları anlatılır. Fakat seçim sathı mahallindeyiz. Ülkemiz yeni bir seçime gidiyor. Ben iktidar partisinin milletvekili adayıyım 3. Bölgeden. Normalde iktidar partisinin milletvekili adayıysanız ve uzun bir müddet iktidar olmuşsanız çoğunlukla hizmetler konuşulur. Ak Parti olarak çok önemli hizmetlerimiz oldu. Sağlık, adalet, ulaştırma ve eğitimde sayısız hizmetlerimiz oldu. Fakat bugün görüyorum ki milletvekili adaylarımız hizmetlerden bahsetmiyor. Ben de inanıyorum ki ülkemizin şu anda en önemli sorunu terördür. Ben de iki çocuk annesiyim. Candan ötesi yok. Kısa bir zaman önce Başkentimizde meydana gelen patlamayla 100 küsur kişi, aralarında bizim de hemşerimiz olan 12 evladımız hayatını kaybetti. Bunu hangi insan hangi yurttaş ister. Ben bir anneyim. Anneliğin de dini ve milliyeti olduğuna inanmıyorum. Ölümden de ötesi yok. Terörü halletmeden hizmetlerden söz etmenin de bir anlamı yok. Önümüzdeki seçim bu anlamda bir memleket meselesidir. Parti meselesi de değil. Ben partinin kurucularındanım. Siyasette çok yeni değilim. 6 kongre dönemi gördüm. 3 dönem MKYK üyeliği, 3 dönem de Merkez Disiplin Kurulu üyeliği yaptım. İlk kez milletvekili adayı oldum. Bizim için her seçim önemlidir. 2002'de de seçim önemliydi. Aslında ülkemiz çok güzel koşullarda değildi Ak Parti iktidara geldiğinde. Ama bugün iç konjonktür bakımından koşullar yine aynı zorlukta olabilir. Ama dış etmenler bakımından daha zor bir seçim. Bu seçim memleket meselesidir. Aşağı yukarı 20 gündür alandayım. Vatandaşımla sürekli irtibat halindeyim. Neyi yanlış yaptık. Neyi eksik noksan bıraktık gönülleri kırdıysak onları onarmaya çalışıyoruz. Geldiğimiz noktada dış etkiler çok fazla. Mesela Güngören'in arka sokakların mülteciler çok fazla. 2 milyonun üstünde mülteci kabul edilmiş bu ülkeye. Büyük devlet olmak lafla olmuyor. Ölümden kaçan insanlara kapılarımız açmışız. Bir şekilde kapımıza dayanmışlar. Onlara kapıyı açmayalım mı? Bence bizimle ilgili oynanan oyunlar da buna benziyor. Ülke olarak tek partinin konforuna alıştık. İş dünyasının da sıkıntılarını görüyorum. Bu nedenle yeni dönemde tek parti iktidarı istiyorum. Siyaset yapmayacağımız söylediler ama diğer arkadaşlarımız da siyasi mesajlar verince beni de mazur görün. Tek parti iktidarının yeniden tesis edilmesinin bu konudaki iddialı olan tek partisi Ak Parti olduğu için oylarınızı ve desteklerinizi bekliyorum. Bu kongrenin hayırlı hizmetlere vesile olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum.” ifadelerini kullandı.

Milletvekili adayları içinde bana göre son noktayı Nurettin Yaşar koydu. İşte Ak Parti Malatya Milletvekili Adayı Nurettin Yaşar'ın ders niteliğindeki konuşması: “Arkadaşlarım açık açık veya dolaylı bir şekilde kendi partisine oy verilmesini istedi. Siyaseti sadece partiler arası karşıtlık üzerinden değerlendirirsek, sağlıklı bir siyaset çıkmaz. Siyaset kelimesinin etimolojik kökenini toplumu ahlaki bir şekilde yönetmek demektir. Dolayısıyla siyaset doğası içerisinde bir ahlak taşır. Şimdiye kadar aşağılandığı gibi istiskal edildiği gibi genellikle toplum iradesinin yönetime yansımasını istemeyen vesayetçi yapılar, Türkiye gibi yarı müstemleke ülkelerde siyaseti dolayısıyla toplumun iradesini aşağılamışlardır. Milletvekilinin maaşı üzerinden siyaset aşağılanmış, toplumun iradesi aşağılanmıştır. Sonuç olarak Cumhurbaşkanımızın da telaffuz ettiği, yerli ve milli kavramı çerçevesinde yerleşmiş ve o çerçevede hareket eden siyaset değerlidir, erdemlidir ve saygı değerdir. Zihni, beyni, dinamikleri ve referansları da yerli olan ve milli olan buradaki milli kavramı toplumun tüm unsurlarını içeren demektir. Yerli ve milli bir siyaset yapmaya ihtiyacımız var. Her ne kadar Alevi'yi ve Sünni'ye yeni öğrendik denilmiş olsa da geçmişte biz bunları çok gördük. Yıllar önce Maraş, Çorum veya Dersimlerde insanlar kırılmadı mı? Milli kelimesi daha önce başka anlamlarda kullanılıyordu. Türkü, Çerkezi, Kürdü, Alevisi ve Sünnisi'nin tamamını içine alan kelimedir milli kelimesi. Hemşerimiz Özal, 1980'li yıllarda bütün eğilimleri bir araya getirmişti. 1990'lı yıllar kayıp yıllarımızdır. Kürtler 90'lı yıllarda PKK'nın kucağına itilmiştir. Devletin içindeki bazı unsurlar yapmıştır bunu. Biz bilgiyle konuşursak, parti tüzüklerimizle, parti sözcülerimizin sözleriyle konuşmazsak, kendi vicdanımızdan konuşursak ortada karışık bir şeyin olmadığını görürüz. Menderes'ten Özal'a, Özal'dan Erbakan'a, Erbakan'dan Erdoğan'a bu yerli ve milli kavramı Türkiye'nin iç barışının, sosyal adaletinin, gelişmesinin ve büyümesinin ana akımıdır. Bu çizgiden gelen insanlar Türkiye'yi bir yerlere getirmiştir, geliştirmiştir. Sonra birileri gelip o birikime tekme atmıştır. Mesela Erbakan, havuz sistemini getirmiştir. Devletin parası olan kurumlarının paralarını bir havuza koyalım,parası olmayan kurumlarına verelim demiştir. Böyle basit ve etkili bir sistemi getiren Başbakan'ı biriktirdiğine tekme atılmıştır. Bu tabiri caizse sütü sağılan ineğin kovaya tekme atması ve sütü devirmesi gibidir. Birileri sürekli tekme atmıştır. Sonunda bir Ak Parti hükümeti gelmiştir. Eksiklikleri, aksaklıkları ve yanlışları var. Ama bir gelişme trendi yakalanmış. Bu program zaman içerisinde konjonktür olarak belirlenmemiş, 2001'de parti kurulurken yazılan tüzük neyse o doğrultuda devam edilmiştir. Bugünlere kadar gelinmiştir. Önceki yönetimlerde ötekileştirilmiş kesimlerine özgürlüklerini geri vermiştir. Kürtler biz hakkımızı alamadık diyerek hiçbir zaman Ak Parti'nin kapısına dayanmadı. Dindarlar Ak Parti'nin kapısına dayanmadılar. Aleviler Ak Parti'nin kapısına dayanmadılar. Ak Parti, iç çatışmanın bitirilmesi için çalışmıştır. Şuna inanıyorum, eğer Türkiye'de toplumsal barışı sağlayan, yerli ve milli zihin ve gövdesi bir olan bir yönetim yapısını şekillendirsen, teknolojisini geliştirsen, bölgesinde büyüyen ve toplumsal barışı sağlayan bir yönetim olsan ve bu iktidar CHP de olsa, Ak Parti'nin Tayyip Erdoğan'ın karşılaştığı zorluklarla engellerle karşılaşır. Bunlar bu coğrafyanın kaderiyle ilgilidir. Biz burada ne konuşursak konuşalım farklı değil onlar için. CHP'li olmamız veya Ak Partili olmamızın hiçbir farkı yok bunlar için. Türkiye biraz güçlendiği zaman “Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar” sözlerini söylemeye başlamıştır. Peygamber Efendimiz, “Fitne kol gezdiği zaman. Koşuyorsanız, yürüyün, yürüyorsanız durun, duruyorsanız oturun” diye buyurmuştur. Bu fitne ateşine odun atmayın anlamındadır. Bu yaşadığımız terör olayının failinin bazıları PKK olmasını istiyor. Bazıları da IŞİD olmasını istiyor. Burada terör aynıdır. Sonuçta biz bunu gördük. Sağcı ile Solcu çocuğu vuran silahın aynı silah olduğunu gördük. Sağcıyla solcuyu birbiriyle çarpıştıranın aynı olduğunu gördük. Süleyman Demirel ile Hüsamettin Cindoruk'un şimdiki CHP'yle aynı olduklarını gördük. Bu ülkeyi karıştıranların aynı frekansla aynı tonda cevap vermezsek ülkemizi bölmeye çalışanlara yarayacak. Yapacağımız şey, parti siyaseti üzerinden konuşmakla olmaz. Mesela Çetin Emeç'in karısı ‘O zaman Failin kim olduğunu bilmiyorduk ama Failin İran olduğunu söylemek işimize geldi” demişti. Uğur Mumcu'nun karısına Mehmet Ağar “Fazla zorlama, Bu duvardan bir tuğla çekersen bu duvar çöker” demişti. Benim hafızam sağlam. Günlük düşünürsek Türkiye'ye katkımız olmaz. 102 tane canımız gitti. 102 tane genç, Türkiye'nin geleceğiydi bunlar. Oradaki çocuklar da bizim. DHKPC saflarındaki çocuklar da bizim. PKK'lılar da öyle. Ya zorla götürülüyor ya da halkın için şehit olacaksın diyerek kandırıyorlar. IŞİD'in yanına gidenler de öyle. Asker de bizim polis de bizim. Hepsinin cenazesi aynı camiden kıldırılıyor, aynı sokaktan kaldırılıyor, aynı mezarlığa gömülüyor. Bunun artık bitmesi lazım. Bunun bitmesi için de şu kısır parti siyasetinden vazgeçilmesi gerekir. Türkiye'nin milliyetçiliği savunma sanayi yerli üretiminin artırılmasıdır. Türkiye'nin milliyetçiliği fert başına milli gelirin yükselmesidir. Türkiye'nin sosyalistliği, toplumda adaletin yaygınlaşmasıdır. Eşit paylaşımın yaygınlaşmasıdır. Türkiye'nin bölgedeki konumunun güçlü bir konuma gelmesidir. Biz bunu aştığımız zaman, hangi parti iktidara gelirse gelsin hiç fark etmez. Şu anda ilk defa Türkiye Cumhuriyeti'nin askeri, Kürtleri korumak için PKK'ya karşı operasyon yapıyor. Şu anda 90'ların danışıklı dövüşü yok. Halkın kılına zarar gelmesin diye asker de polis de hassas davranıyor. İlk defa ciddi bir operasyon yapılıyor. Şimdi Göktürk uydusuyla, kendi İHAsıyla, kendi, helikopteri, kendi silahı ve tankıyla bu operasyonu yapıyor Türkiye. Bu sözümü tırnak içinde söylüyorum, kendi polisi ve kendi askeriyle yapıyor. Yani kısaca milli bir operasyon yapılıyor. PKK bir Kürt örgütü değildir. Kürtlerin hakkını savunan bir örgüt değil. Türkiye'nin önünü kesmeye çalışan şer odaklarının kurduğu bir örgüttür. O örgütün etrafında sağcısı, solcusu, milliyetçisi, sosyalisti ve hatta “Kürtlerden lahmacun bile almayın” diyen derginin yazarları bile PKK'nın etrafındadır. Türkiye'nin müstemleke olmasını isteyenlerin bir maşası olan PKK'yla mücadele ediliyor. İşadamları olarak, memleketini seven sayan bir kardeşiniz olarak, en fazla üç sene sonra Türkiye'nin 2 katı kadar büyüyeceğini söylüyorum. 3 sene içinde yatırımlar 2 ye 3'e katlanabilir. 2002'de bugünkü gelişmeyi anlatmış olsaydık hayal denilirdi. Bu söylediklerimi 3 yıl sonra göreceğinize inanıyorum. Hepinize teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.”
MİAD'ın toplantısının ardından geçtiğim bilgisayar karşısında konuşan milletvekili adaylarını şöyle bir düşününce birkaç notumu yazmak istedim. Sıralamaya bakmadan düşüncelerimi aktarıyorum:

SAP İLE SAMANI KARIŞTIRMAK…

Milletvekili adayı çıkmış ilahiyat kökenli olduğunu vurguluyor. Ardından başlıyor ideolojik yaklaşımla konuşmaya, Kerbela hadisesinden bahsederek, Kur'an ile İŞİD belasını aynı cümlede kullanıyor. İslam'ın temel esaslarından  biri olan cihadı  bir nevi inkar ediyor ve bu hususta 9 kitap yazdığını belirterek “Kur'an'da cihat yoktur” demeye getiriyor. Belli ki sap ile samanı bir birine karıştırmışsın. Sen siyasetini yap kitap yazmayı da ehline bırak. Ki Türkiye istiklal harbinde cihad yaptı. Cihad yoksa şehadet'de yoktur...

KAHVALTILARA KATILMAYACAKMIŞ AMA!..

CHP İstanbul Milletvekili Gülay Yedekçi, Muharrem ayının yas ayı olduğunu, dolayısıyla bu tarz kahvaltılı toplantıları doğru bulmadığını belirtti. Gafla başladı, provokasyon ve ajitasyonla devam etti. Oy isteyerek bitirdi. Sonra… Oturup bir güzel kahvaltısını yaptı. Bu arada Muharrem ayının yas ayı olduğunu vurgulayan milletvekili aynı hatayı yapmasın diye kendisine bir tavsiyede bulunuyoruz.. Muharrem ayı yas manasına gelmez haram kılınmış, tahrim olunmuş ay demektir

AK PARTİLİLERİN DE SEMPATİSİNİ KAZANDI

Milletvekilleri arasında, çevremdeki Ak Partililerin de sempatisini kazanan bir MHP'li vardı. Sayın Arzu Erdem'in hanımefendi duruşu herkesin takdirini topladı.

SİYASİ RAKİPLERİ ZOR ANLAR YAŞADI

Ev sahibi konumundaki Milletvekili adaylarımızdan Serap Yaşar'ın, nezaketten ve nezafetten taviz vermemek için büyük çaba sarf ettiğine şahit oldum. Suya sabuna dokunmadan siyasi mesajlar vermeye çaba gösteren Serap Yaşar, siyasi rakiplerini zorlayan isim oldu.

NURETTİN YAŞAR, DERS VERDİ

Ak Parti Milletvekili, Nurettin Yaşar beyefendiyi ilk defa dinleme fırsatı buldum. Zekasına hayran kaldığımı itiraf etmek isterim. Hazır-cevaplılığıyla karşısındaki insanı sadece susturmakla kalmıyor, zamandan ve tarihten gelen dokularla bir müderris gibi siyasi gelişmelerin arkasındaki sır perdelerini aralıyor.

 

 

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!