dore okulları
Malatya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.83
  • ALTIN
    2508.3
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    64358.01$

O plan devrede mi?


O plan devrede mi?
Bu yazıyı yazıp/yazmama konusunda çok kararsız kaldım. Zamanı belki henüz gelmedi ama birilerinin bu yazıda yazılanlara cevap vermesi gerektiğine inanıyorum.
Narin

Bu yazıyı yazıp/yazmama konusunda çok kararsız kaldım. Zamanı belki henüz gelmedi ama birilerinin bu yazıda yazılanlara cevap vermesi gerektiğine inanıyorum. Gelinen süreçte öyle ilginç olaylarla karşılaşıyoruz ki; bazen ne yapacağımı-ne edeceğimi bilemiyorum. Öylesine tuhaf iddialar var ki, öylesine tuhaf kıyımlar yapılıyor ki, bu yazıyı kaleme almanın bir borç olduğunu düşünüyorum. “Biraz daha beklemek, başka türlü sorun ve sıkıntıların da yaşanmasına sebep olur” düşüncesiyle bu yazının elzem olduğunu düşünüyorum. Aslında, dillendirilmesi bile yürek isteyen bazı sorular sormak istiyorum. Bu sebeple bazı önemli olayları yazıp, konunun ciddiyetini görmeniz gerektiğini düşünüyorum. Şimdi bazı bildiklerinizi unutarak, aşağıdaki olayları analiz etmeye çalışın.

Ak Partiyi Bitirme Planı Devrede mi?

Bilmemiz gereken ilk olay, 2009 yılında bir gazetede yayınlanan “Cemaat ve Ak Parti'yi Bitirme Planı” başlıklı haber. FETÖ'yle iltisaklı olan bir gazetede manşetten verilen bu haberde, Genelkurmay Başkanlığı'nda hazırlandığı iddia edilen bir plandan bahsediliyordu. Plana göre cemaat ve Ak Parti bitirilmek isteniyordu. Kurmay Albay Dursun Çiçek'in “Islak İmzası”nı taşıyan bu plan sonrası, TSK içerisinde cemaate muhalif duran kişilere yönelik birçok operasyon yapıldı. Birçok insan müebbet hapis istemiyle dava edildi. Hatta Eski Genelkurmay Başkanı bile terör örgütü lideri olmak suçlamasıyla yıllarca cezaevinde yatmak zorunda kaldı. Peki nihayetinde ne oldu? Bu planın uydurma bir plan olduğu ve FETÖ'nün önünü açmaya yönelik bir proje olduğu, yani planın bizzat FETÖ'nün planı olduğu anlaşıldı. 15 Temmuz'da bunun sonuçlarını hepimiz gördük. 15 Temmuz'u uygulayan TSK mensuplarının çoğu, bu plan sonrası TSK'da terfi ettirilen kişilerdi. 15 Temmuz'dan sonra devletimizin almış olduğu kararlar neticesinde, FETÖ'nün devlet içerisindeki gücü büyük ölçüde sona erdirildi. Peki planın sahipleri durdu mu? Hayır! Plan FETÖ planıydı ve FETÖ bitse bile, FETÖ'nün arkasında duran güçler planın ikinci aşamasını mutlaka gerçekleştirmek isteyeceklerdir. Planın ikinci aşaması Ak Parti'yi bitirmekti. Aslına bakarsanız burada Ak Parti'den kastedilen şey, devletimizin yakaladığı istikrarlı büyüme hızıydı. Planı yapanların amacı devleti zayıf bırakmaktı ve bu konuda boş durmadıklarını açık açık görebiliyoruz. Bu konuda üzerinde en çok çalıştıkları konu, Reis'i yıpratmak ve güçsüz bırakmaktır. Son günlerde karşılaştığımız mağduriyetlerin temelinde bu sebep yatmaktadır. İnsanları bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde devletine düşman edecek kararlar alınıyor. Bu kararları almaktaki amaç, insanları devlete düşman edip, Ak Parti'yi güçsüz bırakmaktır. Plan sahipleri eskisi gibi istedikleri şekilde at sürdükleri bir Türkiye olsun istiyorlar. Kendi emir ve talimatlarından çıkmayan ve onların direktifiyle hareket eden bir yönetim istiyorlar. Bunu yapmanın tek yolu, Ak Parti'yi bitirmekten geçiyor. İşte mağduriyetler yaşanmasına sebep olan herkes bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde bu oyuna alet oluyor.

FETÖ'nün En Güçlü Olduğu İl Malatya mı?

Bilmemiz gereken ikinci bir konu, Gazeteci-Yazar Ömer Turan'ın iddia ettiği; “Gaziantep ve Malatya, FETÖ'nün en güçlü olduğu iller” konusu. Durum gerçekten böyle mi değil mi, zamanla bekleyip göreceğiz. Fakat 15 Temmuz'dan beri aklımızı zorlayan bir soru var. 19 Temmuz günü “haberseyret” isimli internet sitesinde, “Bisimit” imzası taşıyan yazıda geçen bir cümle oldukça önemli. Bu arada “Bisimit”, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın Suriye'deki faaliyetlerini yürüten ekibin takma adı. Hassasiyeti yüksek olan ve Reis'in oldukça ehemmiyet verdiği bir ekiptir bu. Bisimit yazısında, Cumhurbaşkanı'nın gitmeyi planladığı illerin; İstanbul, Ankara, Konya ve Malatya olduğunu yazıyor. O gece Malatya'dan yapılan ilk açıklamayı akıllara getirin. “2. Ordu Komutanı burada. 7. Ana Jet Üs Komutanı burada. Hepsi bizimle ve darbenin karşısında” minvalinde yapılan açıklamayı hatırlayın. Bu açıklamayı kim niçin yaptırdı? Zira sonrasında 2. Ordu Komutanı da 7. Ana Jet Üs Komutanı da tutuklandılar. Bu açıklama acaba Reis'e “Burada sıkıntı yok, buraya gel” çağrısı mıydı? Bu açıklama sonrası Reis Malatya'ya gelseydi, kendisini nasıl bir akıbet bekliyordu acaba? Havaalanında hazır bekleyen 39 kişi kimi veya neyi bekliyordu? Marmaris'te Reis'e yapılan saldırıyı saymazsak, Ankara ve İstanbul dışında silah sıkılan tek şehir Malatya'ydı. Peki neden? 2. Ordu Karargahı civarında çıkan çatışmalarda binlerce mermi sıkıldı, ama bir vatandaş yaralandı, bir binbaşı öldü, bir yarbay ve bir yüzbaşı hafif yaralandı. Peki binlerce mermi neden ateşlendi? Cevabını bilen, bize de söylesin ki biz de bilelim.

Dr. Şamil Horasanlı'ya Ne Oldu?

Kamu görevinden ihraç edilen ve halen cezaevinde tutuklu bulunan Malatya eski Vali Yardımcısı Dr. Şamil Horasanlı soyadından da anlaşılacağı üzere; Erzurum'lu, ülkücü bir ailenin çocuğu. Ülkücü camianın adamı, sülale boyu ülkücüdür. Buraya gelmeden önce üç yıl süre ile Cizre Kaymakamlığı yapmış ve PKK'ya göz açtırmamış bir isim. Hatta PKK'nın ölüm listesinde olduğu için devlet tarafından korunan bir şahıs. Geldiğimiz süreçte PKK ile FETÖ'nün işbirliğine dair birçok delil ortaya çıkıyor. Peki PKK ile FETÖ işbirliği yaptıysa; PKK'ya göz açtırmayan Şamil Horasanlı, nasıl FETÖ'cü olabilir? İşin burasını “Devletimiz bizden iyi bilir” diyerek, karıştırmak istemiyoruz. 15 Temmuz gecesi Erhaç Hava Üssü'ne giderek 39 darbeciyi derdest eden Şamil Horasanlı'nın, aşağıdan yukarıya bir bilgi akışıyla mı görevden alındığı yoksa yukarıdan direkt olarak mı görevden alındığı sorusunun sorulması gerektiğine inanıyoruz. Sahi o gece inen o uçaklar, içlerinde var olduğu söylenen sonra da yalanlanan o silahlarla ilgili Şamil bey neler biliyordu? Kimse bilgisine başvurdu mu?

Ergenekon Mağduru FETÖ Üyesi Olur mu?

2013 yılı sonbaharında Malatyalı bir iş adamımızla aramızda geçen bir konuşmayı yazmak istiyorum. Ergenekon davalarında müebbet ile yargılanmış bu ağabeyimiz, o zamanlar davanın Yargıtay aşamasını bekliyordu. “Bütün bunlar Fetullahçıların işi, başımıza bu komploları onlar kurdular. Ama olsun, korkmuyorum ve Allah'ın takdirini bekliyorum” demişti. Eşi bir kamu kurumunda doktor olan hemşerimiz, “Konunun en acı tarafı nedir, biliyor musun? Benim çocuklarım bile onların okuluna gidiyorlar. Bulunduğumuz bölgede çocukları gönderecek adam akıllı özel okul yok. Devlet okuluna verelim dedim, hanım itiraz etti. Statümüze uymaz diyerek reddetti. Mecburen onların okuluna verdim” diyerek olayın en acı tarafını söylemişti. Ömrü FETÖ'yle mücadelede geçen bu kişi eğer Malatya'da yaşasaydı, kesinlikle eşi FETÖ'den ihraç edilirdi. Zira Malatya'da bunun onlarca örneği var. Çocuklarını onların okuluna gönderdiği için ihraç edilen bir sürü insan var. İçlerinde; 28 Şubat mağduru da var, başka mağduriyetler yaşayanlar da… Hele bazıları var ki, çocuğunu gönderdiği okul FETÖ'nün okulu değil. Fakat ortaklarından birisi FETÖ üyesi. İşte bu olayların hepsi, milleti devletine düşman etmek için özel bir çaba ve projenin var olduğunu ve birilerinin bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde buna alet olduğunu aklımıza getiriyor.

Millet Devlete Nasıl Düşman Olur?

Bir insanın elinden; ekmeğini, aşını, eşini, işini alırsanız size düşman olur. Eğer bir insanı haksız yere görevinden alıyorsanız, o kişi devletine düşman olur. O'nun zürriyeti de aynı şekilde düşman olur. Gerçek devlet düşmanlarını ihraç edelim. Ya mağdurlar?.. Safları sıklaştırmaya en çok ihtiyaç duyduğumuz, dünya kadar düşmanla uğraştığımız şu günlerde bir de kendi insanlarımızla uğraşmayalım. En ufak bir şüphede dahi insanların ölüm fermanlarını imzalıyorsak, biz devlete değil, devletin düşmanlarına hizmet ediyoruz. Malatya'da öyle ihraçlar ve açığa almalar var ki; aklın almayacağı türden. Sadece “Bank Asya'da hesabı veya kredi kartı var” diye hatta “Havale yaptı” diye açığa alınan insanlar var. Evet, Bank Asya'ya yüklü miktarda para yatıran, başka bankadan kredi çekip yatıran veya evini/aracını satıp yatıranlar örgüt üyesi. Fakat sadece kredi kartı veya kullanılmayan hesabı olanlar örgüt üyesi değildir. Çocuğunu sırf daha iyi eğitim alsın diye onların okuluna gönderenler, sadece bundan dolayı “FETÖ'cüdür demek” vicdansızlık olur. Malatya'da bu vicdansızlıkların daniskası yapılıyor. Öyle bir durum var ki Malatya'da; “15 Temmuz'da şehit olanların bazıları yaşasaydılar ve Malatya'da kamu görevlisi olsaydılar, ihraç edilirlerdi” diye bir sonuca varıyoruz. Zira, Malatya'da bu işin bir standardı yok. Peki kime yarıyor bu kıyımlar? Vallahi devlete yaramıyor, Devletin düşmanlarına yarıyor. Geçtiğimiz günlerde bunun en büyüğünü hepimiz gördük. Üniversitede yaşanan hadiseyi herkes biliyor. Bunun karşısında duran STK'lar olmasaydı, olay bugün çok farklı mecralarda olacaktı. Yaşanan hadise kime ne kazandırdı? Biz, yargının veya kolluğun işine karışmıyoruz ama uyarıyoruz; “Yaptığınız iş devlete yarar sağlamıyorsa, FETÖ'ye veya devletimizin diğer düşmanlarına fayda sağlar” diyoruz. Şimdi birileri çıkmış, STK'ların bildirisiyle ilgili “İhanet bildirisi” diyorlar. Sevsinler onların o benzetmesini. Biz sizi de biliyoruz, o STK'ları da. 15 Temmuz'da gördük, sonrasında da… Şimdi birileri çıkıp bu STK'larla ilgili soruşturma başlatırlarsa şaşırmayız. Ama onlara şunu söyleyelim; “Siz polis korumalarınızla gezerken, bu STK'lar şehadet şerbeti içmek için meydanları hınca hınç dolduruyorlardı, yanlarında silahlı korumaları olmadan!” O STK'lar var olduğu için 15 Temmuz'da hainler başarılı olamadı. Siz halen görevinizin başındasınız.

Kurt Puslu Havayı Sever!

Kurdun puslu havayı sevmesi fıtratında vardır. Bir de puslu havayı seven, her olaydan kendine bir rant devşirmenin derdinde olan kişilikler vardır. Bunların bazıları tüzel kişiliktir. Bazıları özel. Dört bir yandan düşmanlarımızla uğraştığımız şu günlerde, bir de içimizdeki düşmanlarla uğraşıyoruz. Aslında FETÖ'cü olmayan fakat burnu kötü kokular alıp, ortalığı bulandırmaya çalışan tipler görüyoruz. En ufak olumsuz bir durumda, devleti sıkıştırmaya veya Ak Parti'yi zayıflatmaya çalışanlardan bahsediyorum. Yeter ki ufacık bir sorun olsun, “Ben buradan nasıl Ak Parti'ye yüklenirim” hesabını yapanlar var. Malatya'da da bu türden birçok insan var. Bir zamanlar kendilerine “Beyaz Malatyalılar” yakıştırması yapılan, kendilerini Malatya'nın sahibi olarak gören ve Ak Parti'nin iktidar sürecinde güçlerini iyice yitiren bir güruh var. Bu güruhun internet siteleri ve diğer yayın organları var. Bu kişiler en ufak bir sorunda, kendilerine pay çıkarmanın derdindeler. İddia ettikleri gibi memleket meseleleri onların umurunda değil. Üniversitede yaşanan hadiseden ve sonrasında yapılan açıklamalardan kendilerine pay çıkarmaya çalışan bu güruh, devlet düşmanlarından başkasına fayda sağlamıyor. İşte bu tür insanlara malzeme vermemek adına, herkesin yaptıklarına dikkat etmesi gerekiyor. Kurdun puslu havayı sevdiği bu ortamın, en kötü ortam olduğu gerçeği unutulmamalıdır. İçeride ve dışarıda bir sürü düşmanla uğraştığımız şu zamanlarda, bir de küçük hesaplar yüzünden birbirimize düşersek halimiz nice olur? Basit, anlamsız ve delilsiz iddialardan dolayı insanları gece yarısı evlerinden alıp, bir gün sonra bırakmak kime ne fayda sağlıyor? Elbet zamanla bu puslu hava değişecek, güneş açacak ve bahar gelecek. Eğer yaşarsak birkaç yıl sonra, “Ne günlerdi” diyeceğimiz günler yaşıyoruz. Bu bilinçle herkes yaptığına/konuştuğuna daha fazla dikkat etmek zorundadır. Aksi halde sadece pusuda bekleyenlere malzeme vermiş oluruz.

Bütün Bunlardan Kurtuluşun Yolu Nedir?

Geçtiğimiz yıl yapılan Haziran seçimleri sonrası Sayın Devlet Bahçeli'nin ısrarla karşı çıktığı bir konu vardı. “Koalisyon” Sayın Bahçeli, koalisyon olmaması için her şeyi yaptı ve neticesinde yinelenen seçimde Ak Parti, tek başına iktidar oldu. Geldiğimiz süreçte ülkenin koalisyonlardan kurtulması gerektiğine en çok inanan kişilerden birisi Sayın Bahçeli'ydi. Ülkede en son görev yapan koalisyon hükümetinin bir ortağı olan Bahçeli, durup dururken Başkanlık sisteminden bahsetmedi. Görünen o ki; ülkemizin koalisyonlar dönemini kapatması gerekiyor. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirinden ayrı kalmalarının yegane yolu, Başkanlık sisteminden geçiyor. İster Türk tipi olsun, ister yerli olsun, ister yabancı; ülkemize en uygun model Başkanlık sistemidir. Herkesin bu konuda üzerine düşeni yapması gerekiyor. Ak Parti yönetimlerinin bu modeli iyice öğrenip, halkı bilinçlendirmesi gerekiyor. Ak Parti'nin 14 yıllık iktidarı süresince bu memlekete yapacağı hayırlı işlerden birisi bu olacaktır. Belki de en hayırlısı… Başkanlığa geçiş süreci muhtemelen sandık ile olacak ve halktan bu sistem için oy istenecektir. İşte bu sebeple ne kadar az insan küstürülürse o kadar faydalı olacaktır. Her bir insanın mağduriyeti, oldukça önemlidir. Ne insanlar mağdur edilmeli ne de puslu havayı teneffüs edenlerin ellerine koz verilmelidir. Başkanlık sistemi oylaması sonuçlanıncaya kadar azami özen ve gayret gösterilmelidir. Sisteme geçmemizi istemeyen bütün şer güçler, sonuna kadar mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerdir. O zaman sistemin savunucuları olarak bizim de en az onlar kadar çalışmamız şart.

Birkaç Söz de Ahmet Çakır'a Olsun!

Sayın Çakır, başınıza gelen olaylardan haberimiz var. Nasılı - ne içini de biliyoruz. Sizin 15 Temmuz gecesi yaptıklarınızı kimse yapmadı bu memlekette! Bu sebeple biz size 15 Temmuz'a kadar olan haklarımızı helal ettik. Ve fakat, ammaaa! Sizin o gece yanınızda durmayanlara dair bir tasarrufunuz olmadı. Twitter kapatılıncaya kadar, twitter hesabınızdan halkı toplamaya yönelik twit atılmadı, yüzbinlerce kişiye atılan SMS'leriniz atılmadı. Bu sistemi kullanan kişiye dair de bir tasarrufunuz olmadı. Biz bunların hiçbirini dert etmiyoruz. Fakat dert ettiğimiz bir konu var. Siz, bu şehrin şehremini olarak, şehrin kaynaklarını adaletli bir şekilde dağıtmıyorsunuz. Şehrin kaynaklarının büyük bir kısmını Fahri Kayhan ve Bostanbaşı bölgelerine harcıyorsunuz. Unutmayın, 15 Temmuz gecesi meydanlara ilk inenler o bölgelerin sakinleri değil, Taştepe'nin, Melekbaba'nın, Çöşnük'ün, Eski Malatya'nın, Orduzu'nun ve diğer varoş diye tabir edilen yerlerin sakinleriydi. Elbette o bölgelerde de meydana inenler vardı. Ama kitlesel olarak değil. Bunun böyle olmadığını düşünüyorsanız, Fahri Kayhan'da bulunan belediyeye ait Esenlik Marketi'nin o geceki cirosuna bakınız. Sizin bütün kaynaklarınızı aktardığınız bölgenin insanları marketlerde yağma peşindeyken, hizmet götürmediğiniz bölgelerin insanları vatanı kurtarmanın peşindeydi. Daha 10 yıllık geçmişi olan Fahri Kayhan'ın altyapısını yenilediğinizi söyleyip bununla övünüyorsunuz, Fakat 50 yıllık Taştepe'nin altyapısı için bir çalışmanız yok. Allah vergisi Kaptaj giderek kuruyor veya kurutuluyor. Bu sebeple Malatya'nın suyu yetersiz kalıyor bunu biliyoruz. Bari var olan suyu adil bir şekilde paylaştırınız. Günlük sürekli su kesintisi yapılan yerler var. Fakat hiç kesinti yapılmayan yerler de var. İşte biz bu adaletsizliklerinize kızıyoruz. Unutmayın, siz bu şehrin eminisiniz ve adalet mutlaka size de lazım olacaktır.

Selametle…

Adem İnsanoğlu

 

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!