dore okulları
Malatya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.72
  • ALTIN
    2526.9
  • BIST
    9524.59
  • BTC
    60567.89$

Öyle bir eseriniz olsun ki isminizle anılsın...


Öyle bir eseriniz olsun ki isminizle anılsın...
Narin

 103_103

ÖYLE BİR ESERİNİZ OLSUN Kİ İSMİNİZLE ANILSIN…

 YÜKSEL AKCA

 Kaat'ı sanatının günümüz temsilcilerinden İsmail Erdem Adana doğumlu bir sanatçı. Adana Borsa Lisesi'nden mezun olan Erdem Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünden mezun olmuş. 2011 yılından buyana da Aydın'da ikamet ediyor.

“Küçüklükten başladığım bir şeyleri icat etmem, bulmam bana el becerisi kazandırdı.” Diyen Erdem sanata olan ilgisini şu şekilde açıklıyor: “Ortaokul ve lise yıllarında karakalem ile girdiğim sanat hayatıma, üniversiteye gitmem ile tezhip, seramik kursları ile devam ettim. Hep daha iyi bir şeyler yapma hevesim beni Kaat'ı sanatının var olduğunu bilmeden bu sanat ile alakalı eserler üretmeye başladım diyebilirim. Başka kişilerin yazılarını kesmektense kendi yazılarımı keserim düşüncesi ile hat sanatımızın güzelliğine kapılarak bu sanata merak saldım ve Hazerfen Mesut Dikel hocamın(Allah ondan razı olsun) yönlendirmeleri ile bu sanatları icra etmekteyim. Ne bir sergim vardır ne de bir festivale katılmışlığım. Evliyim ve dünyadan güzel kız evlat sahibiyim.” Yaptığı sanatın inceliklerini ve projeleri üzerine konuştuğumuz İsmail Erdem'le farklı bir söyleşi gerçekleştirdik.

1002_570

 Diğer sanat dallarında olduğu gibi Kaat'ı Sanatı (İnce Kâğıt Oymacılığı), Sedef ve Metal Oygu, Naht Sanatı zahmet, sevgi ve sabır gerektirir. Bu meşakkatli sanat dallarındaki azminizin sebebi nedir?

 İlkokul çağlarında iken ileride evim böyle olmalı düşüncesi ile sahip olmak istediğim evin projesini eşyaları ile beraber çizmiştim en ince ayrıntısına kadar. Resmi sevmemin en büyük etkisi buydu. Çizdiğim resimlere bakanların beğenisi beni bir şeyler ile uğraşmaya sevk etti. Resim yapmaya başladım. Ortaokulda pastel boyalar ile yaptığım doğa tasvirleri, lise yıllarında karakalem çalışmalarım, üniversitede ise seramik kursu akabinde tezhip kursu almam ile beraber bir anda geleneksel sanatların içinde buldum kendimi. Çizdiğim desenleri keserek oluşturduğum kompozisyonlar Kaat'ı sanatının var olduğunu bilmeden bu sanat ile alakalı eserler üretmeye başlattı. Araştırmalarım doğrultusundan Osman Rıfkı'nın hoş levhasını gördükten sonra bu tarzda yalın kat çalışmalar yapmaya başlamış oldum. Hat yazılarını oyarken bu yazıları da ben yazmalıyım, yazdığım yazıları oymalıyım düşüncesi üniversitenin bitimi ile Hezarfen Mesut Dikel hocam ile tanışarak bir sene sülüs tarzı yazıyı meşk etmeye başladım. Bu sırada tayinim başka şehre çıkması sebebi ile bir süre posta ile meşk ettikten sonra el görmeme sebebi ile bu sanatın yapılamayacağına karar kılarak bırakmak zorunda kaldım. İnce kâğıt oymacılığı, okyanus kabukları, metallerin kesimi ile sanat hayatıma devam ettim. En son kendi tekniklerim ile yapmaya çalıştığım yaprak oygular ile sanat hayatıma, hat sanatını bırakmanın burukluğu ile devam ettik.

1003_419

 İLLA EDEP İLLA EDEP…

 Kaat'ı sanatı sizin için ne ifade ediyor?

 Kaat'ı Sanatının benim hayatımdaki yeri ve serüveni hep farklı yerde oldu. “Kur'an-ı Kerim Mekke'de indi, Mısır'da okundu, İstanbul'da yazıldı” sözü; Bana Kaat'ı sanatını neden icra etmeliyim felsefini zuhur ettirdi. Bu söz Türk hattatlarının bu sanattaki üstünlüğünü göstermeye kâfidir. Türkiyeli Katta'ların (ince kağıt oyma sanatı ile uğraşan sanatkarların çoğuluna denir.) ince kağıt oymacılığındaki üstünlüğünü göstermek ve Kaat'ı sanatına ne katabilirim, bu sanatı bir üst noktaya nasıl taşırız ve en önemlisi böyle güzel sözlerin Katta' lar için de söylenebilmesi için bu sanattaki azmim bunun içindir. (“Kuran şimdi İstanbul'da hem okunuyor hem yazılıyor şükür”) Şunu da belirtmek istiyorum günlük yaptığımız işten ya da insanların bize yüklediklerinden fazlasıyız. Sanatkâr sanatını icra ederken kendini hayattan soyutlar özüne yaklaşır. Gönülden seçtiğimiz sanatımız, kendimizi ifade etmek için kullandığımız yollardan biri olur. Bir de şunu da eklemek isterim zahmet, sevgi ve sabır'ın önünde İlla edep illa edep…

1004_208

 Geleneksel Türk süsleme sanatlarının pek bilinmeyen Kaat'ı sanatını okuyucularımıza tanıtmak adına ne söylemek isterdiniz?

 Kaat'ı sanatı Türklerin öz benliklerinden oluşmuş kültürlerinin önemli bir parçası olarak gelişmiş ve gelenekselleşmiş yani bize ait olan bir sanat dalımızdır. Kâğıdın ince ince oyulmasıdır. Ya da kâğıdın sabır taşı ile şekillenmesidir. Çizdiğiniz deseni yâda motifleri, yazılan herhangi bir yazıyı kompozisyon oluşturduktan sonra kâğıt veya deriyi (-eskiler deride kullanmışlardır) belli bir mantık çevresinde oyarak yapılan sanattır. Oyulan çalışma tek parça ise buna yalın kat oyma (tek parça) denir. Yalın katta ise oyulan kısma dişi, çıkarılan kısım erkek oyma denmektedir. Kâğıttan oyulan parçalar yine belli bir mantık çevresinde muhallebi kullanarak kat kat yapıştırılarak elde edilen çalışmalarda çok katlı kaat'ı çalışmalar denmektedir.  Ana malzemesi kâğıt olan Kaat'ı Sanatı kâğıdın bulunması ile oluşmaya başlanmış. Dolayısıyla kâğıdı Çinliler bulduğu için ilk örnekler Çin'de ortaya çıkmış oradan orta Asya'ya böylece Türklere ulaşmıştır. İlk örnekler 15 yy. Herat'ta yaşamış orada eserler üretmeye başlamış olan Abdullah Kaat'ı dır. Kâğıt oyma sanatının Osmanlılara gelişi XVI. yüzyıl başlarında olmuştur. Bu tarihten sonra büyük ustalar kendi betimlemeleri ile eserler üretmiş albümler oluşturulmuştur. Benim kâğıt ile yapmış olduğum çalışmalar genellikle dişi oyma yalın kat kaat'ı çalışmalarıdır. Çok katlı çalışmalarımda mevcuttur. Çalışmalarım sadece yalın kat ve çok katlı değil birçok ülkenin kendi üslupları ile de çalışmaktayım. Ayrıca Amerikalıların kâğıt heykel dedikleri tarza eserlerim mevcuttur.

1005_112

 HEP DAHA İYİSİNİ DAHA GÜZELİNİ İSTEDİM

 Basından öğrendiğimiz kadarıyla yaprak oymacılığında kendi icadınız olduğunu söylediğiniz bir uygulama var. Yaprak oymacılığıyla ve icadınızla ilgili bilgi verebilir misiniz?

 Hiçbir zaman yaptığım bir iş ile yetinmedim hep daha iyisini daha güzelini daha farklı ne yapabilirim düşüncesi, beni süregelenden farklı bir şeyler üretmem tasarlamam gerektiğine yöneltti. Yalın kat kaat'ı çalışması olarak yapmış olduğum bir çalışma var “Dut Yaprağı”. Gerçek bir dut yaprağını dijital ortamda büyüttükten sonra desenini kâğıda aktardım ve bütün damar yollarını tek tek oymuştum. Bu çalışma bana ışık oldu ve gerçek yaprak oymaya böylece başlamış oldum. Kendi tekniğimi oluşturmaya başladım. Hangi yapraklar, bu oygu işi için uygun, hangi yaprak ne kadar kurutulacak nerde kurutulacak nasıl kurutacak. Desen yaprağa ne zaman aktarılacak nasıl aktarılacak ve en önemlisi kesildikten sonra son kuruma işlemi nasıl yapılacak ve korunacak. Yıllardır deneme yanılma yaparak bir şeyi baştan icat eder gibi yaprak oyma hakkında bilgiler topladım ve çalışmalara başladım. Sonuçlardan gayet memnunum. Tabi araştırma geliştirme çalışmalarımda devam etmektedir. Yaprak oymacılığı çok yeni bir teknik haliyle bu teknikler tam oturmadığından beni çok yoruyor. Piyasa da bulunan hiçbir bıçak ucu yaprak oymak için uygun değildir. Kendi ucumu kendim yapmaktayım. Öyle bir zor yanı vardır ki; yaprak oymaya başladığın zaman oygu işi bitene kadar kalkmak yok başından. Yaprağın mukavemeti su oranı düştükçe azaldığından kesilen yer daha çok ısı çektiğinden oyulan yer oyulmayana göre nem içeriğini kaybettiğinden, yaprak gerilip büzülerek desen bozulmakta ve kopmalar başlamaktadır.

Bir seferinde kesmeye başladığım yaprağı bitirmek için gece ikiye kadar çalıştım, bitiremeyince sabah devam ederim dedim. Sabah yaprağın başına tekrar oturduğum da çizdiğim hendesi deseni yaprağın büzülmesinden belirsiz hale gelmişti. Anlayacağınız yaprak ve emeğim çöpe gitti.

1006_60

 Metal oygu ve naht sanatları ile de uğraşıyorsunuz. Okuyucularımıza bu sanatlar hakkında bilgiler verir misiniz?

 Hiçbir sanatın hiçbir zerresinde şu an kendimi göremiyorum. Sanatkâr kendini bir yerde görmemeli, ürettiği eserler ile o sanatın ehli olan kişiler seni bir yere koyar. Belki ham bile değilim daha. Hezarfen Mesut Dikel hocam ile sülüs meşk ederken onu hep küçük bir masanın başında minnacık şeyleri keserken görürdüm. Yazılarımı kontrol etmesi için beklerken hocamın kıl testere ile bir şey kesmesini izlemek bile beni mutlu ederdi. Kullandığı malzemelere hayran kalmıştım. Aydın'a yerleştikten sonra ben de denemek istedim ve ajut tarzı testere uygu çalışmalara başlamış bulunduk. Hocamın yönlendirmeleri ile bu kıvama geldik şükür. Metal olarak pirinç (-sarı metalde diyorlar.), alüminyum, alpaga ve gümüş kesmekteyim. Üstatların yazılarını bir kompozisyon oluşturarak yada tek başına keserek, kendim yaptığım doğal kaplamaların üzerine yada yaprak akik taşın üzerine monte ederek tablo oluşmaktadır. Bu çalışmaların en önemli bir özelliği yüzyıllar boyu bozulmadan kalabilmeleridir. Maden oyma işi diğer sanatlardan ayıran en belirgin özelliği hatayı düzeltme şansınız yok denecek kadar azdır. Hat sanatında yazıda incelme olduğu zaman boya biraz fazla sürülür ya da kalın olan yerin boyası kazınır harf anatomisi sağlanabilir. Veya tezhipte hatalar boya ile düzeltilebilir. Ama metal ve sedef oyguda bunlar yapılamaz, çünkü malzeme kendisidir. Kalın kestiğin bir deseni, yazıyı veya motifi düzeltemeye çalıştığın zaman anatomi bozulur ince oyulsa kaynak ya da yapıştırma yapılmaz.

1007_35

 Sedef oygu çalışmalarınız ile ilgili neler söylemek istersiniz?

 Sedefe baktığınız zaman tefekkür etmemek elde değil. Bir malzeme bu kadar mükemmel olabilir. Kabuğun oluşumu kat kat yaprak şeklindedir üzerini çizseniz aynı malzeme altında da vardır. Hakim renk beyaz olsa da; ışığa göre açık mavi, pembe, yeşil, sarı tonlar görebilirsiniz. Milyonlarca yıl dayanabilirler. Sedef Oygu çalışmaları Sedefkârlıktan (sedef kakma) farklıdır. Sedefkâr, oyulabilecek nitelikteki herhangi bir malzeme üzerine, istediği şekilleri oyar açılan yuvalara, sedeften oyulan şeklin aynısından keserek bu parçaları kakarak yerleştirir. Biz ise sedefi (genellikle mercan sedef kullanırım) tek parça halinde üzerinde oluşturduğumuz kompozisyonu kıl testeresi kullanarak oyarız. Böylece tek parça ürün elde etmiş oluruz.  Sedef çok kırılgan bir malzemedir işlerken çok dikkatli olmak gerekir. Titreşimin olması bile olmaması çatlamalara neden olabilir. Çok sert ve amorf yapıda bir malzeme olduğundan çok yavaş kesilir. Bazen 5 mm mesafeyi 1 saatte kestiğim oluyor.

1008_23

 Sanatınıza ayırdığınız vaktin bir hayli fazla olduğunu tahmin ediyoruz. Dolayısıyla aile ve sosyal hayatınıza ayırdığınız vakitle ilgili tepkiler alıyor musunuz?

 Zorunlu ihtiyaçlarım dışında masanın başından kolay kolay kalkmıyorum. İşten arta kalan bütün zamanlarım kesim ile geçiyor. Sürekli kesimdeyim, kesmek benim için öyle bir şey oldu ki kendi mesleğimi boş zamanlarımda yapar oldum. Boş zamanlarımda mühendislik yapıyorum diye kendimi nitelendiriyorum. Hal böyle olunca eşime de büyük bir iş düşmüş oluyor. Sanatkar olmanın yolu iyi bir eşten geçiyor bence. Bir ses sanatçısı düşünün şarkısını söylediği zaman herkes onu alkışlar ama orkestrayı alkışlama düşüncesi dinleyicinin aklından bile geçmez. Ben eşimin özverisi ile bu kadar güzel başarılara imza atıyorum. Çayını tek içiyor, dünya tatlısı kızıma kendisi bakıyor, hafta sonlarını tek geçiriyor. Rabbim(c.c.) iki cihanda onu bahtiyar eylesin.

 Bir sanatçı olarak, gelecekle ilgili bazı tasavvurlarınız elbette vardır. Gelecekle ilgili ne gibi projeleriniz nedir?

 Aklıma neler geliyor bir bilseniz Yüksel Bey. Hepsini yapmak istiyorum on bin hayal ile gömülmek istemiyorum. İnşallah Rabbim kısmet eder de o günleri görürüz. Kuran-ı Kerim baştan sona kadar oymak istiyorum. 6666 ayet, 30 cüz, 114 süreyi tek tek nakış nakış oyarak Kaat'ı sanatına kazandırmak isterim.

1009_24

 ÇOK KONUŞMAMALI, ÇOK ÇALIŞMALI

 Geleneksel sanatlara ilgi duyanlara mesajınız nedir?

 O kadar zengin kültürel mirasımız olmasına rağmen sanatta o kadar ileri bir toplum değiliz ne yazık ki. Günümüz yüzyılında ve geçtiğimiz yüzyılda ancak belirli sayıda sanatçılar herkesin ilgisini çekecek eserler üreterek tarihi damgasını vurmuşlar. Bir nevi toplumun gelişmesine sanat ve sanatçı katkı sağlamışlardır. Toplumun gelişmesinde sanat mı yoksa bilim mi daha önemli diye sorsanız; bence sanatın rolü bilime göre daha fazladır ve toplumların gelişmesinde sanat daha fazla önemlidir. Eski Türklerin nasıl yaşadıkları, neler yaptıkları, nasıl beslendiklerini,  mağaralara çizdikleri resimlerden, Osmanlıda günlük yaşantıyı dönemim minyatürlerinden öğreniyoruz. Yani sanat, insanların ve toplumların hayatları ile ilgili bilgileri bize sunuyor. Birisi Avusturya deyince benim aklıma Mozart, Schubert geliyor, Fransa denilince Victor Hugo, Balzac, Descartes, Emile Zola, Rusya denilince Tolstoy, Çehov, Dostoyevski, Gogol Yunanistan denilince Sokrates geliyor aklıma. Sözlerim sadece geleneksel sanatlar ile uğraşana değil diğer sanatlarla da uğraşan gönül veren herkese gelsin.

Öyle bir eseriniz olsun ki isminizle özdeşsin. Çok konuşmamalı, çok çalışmalı.

102_138

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!