dore okulları
Malatya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    35.65
  • ALTIN
    2326.2
  • BIST
    9079.97
  • BTC
    71066.41$

PLANLA(MA)!


PLANLA(MA)!
Adem İnsanoğlu Malatya'nın planlama sorununu analiz etti
Narin

MALATYA TİME / ANALİZ
ADEM İNSANOĞLU YAZDI;



Planlama, her ne kadar modern yönetim anlayışıyla birlikte literatüre giren bir kavram olsa da tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. Planlama, şimdiki veriler ve gelecekteki muhtemel gelişmelerin ışığı altında belli bir amaca ulaşmada izlenecek yolu gösteren bir süreç olarak tanımlanabilir. Daha basit bir şekilde; neyin, ne zaman, nasıl, nerede ve kim tarafından yapılacağını önceden kararlaştırma süreci olarak da tanımlamak mümkündür. Planlama, yönetim sürecinin ilk aşamasını oluşturan en önemli yönetim fonksiyonudur. Diğer yönetim fonksiyonlarının başarısı, her şeyden önce iyi bir planlamaya bağlıdır. Planlar, kısa, orta ve uzun vadeli olmak üzere belirli bir zaman süresi için hazırlanır. Kısa süreli planlar, 1 yıla kadar olan zamanı; orta süreli planlar 1-5 yıllık zamanı ve uzun süreli planlar ise 5 yıldan fazla genellikle 10-15 yıllık süreleri kapsarlar. Başarılı bir planlama her şeyden önce planı hazırlayan kişilerin bilgi, tecrübe, zekâ düzeylerine ve özellikle de geleceği şimdiden tah­min etme yeteneklerine bağlıdır. Planlama eyleminde en büyük güçlük, geleceğin şimdiden, diğer bir deyişle, planların hazırlandığı sırada isa­betli bir biçimde tahmin edilmesi veya öngörülmesidir.

Yukarıdaki kavramsal bilgileri, planlama kavramının daha iyi anlaşılması için yazdım. Genel olarak; göçebe toplumlar planlama yapmadan hayatlarına devam ederler. Deyim yerindeyse; “nerde akşam, orda sabah” hayatlarını sürdürürler. Planlama deyince akla ilk gelen topluluklar; yahudi, siyonist ve emperyalistlerdir. Bunlar 100 yıllık planlar yapar ve planları günlük hatta saatlik olarak icra ederler. Türkiye'de yaşayan topluluklar geçmişlerinde göçebe hayat yaşadıklarından dolayı fazla planlama yapmazlar. Ülke olarak planlama kavramı özellikle Cumhuriyet tarihi ile birlikte önem arz eden bir konu haline gelmiştir. Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuş ve 5'er yıllık kalkına planları yapılmıştır. Orta ve uzun vadeli planlar yapılarak yürürlüğe koyulmuştur. Son yıllarda ise bütün bu işlerden sorumlu olarak, Kalkınma Bakanlığı kurulmuştur. Planlama konusunda millet olarak geri olduğumuz gerçeği bir tarafa, Malatya olarak Türkiye ortalamasının da çok gerisinde kalmışız.Biz Malatyalılar, “planlama” kelimesini, “planla” emrinin arkasına “ma” olumsuzluk son eki koyarak algılıyoruz. Bu sebeple planlama değil, planla(ma) olarak algılıyoruz. Bunun böyle olmadığını düşünenler Malatya'nın son 30 yılına bakmalıdırlar. Bu süre içerisinde Malatya'da yeni bir yol, şehrin çehresini değiştirecek bir yatırım, simge bir proje yapılmadığını hepimiz biliyoruz. Malatya'nın son 30 yılında Fahri Kayahan Bulvarı dışında yeni bir caddemiz yok. Bu caddede Afrika'nın geri kalmış 4. Sınıf ülkelerinin bile gerisinde bir plansızlık örneği. Yıllardır yapımı devam eden kuşak yollarının akıbeti belli değil. Yapılması düşünülen yeni çevre yolunun ne durumda olduğundan haberimiz yok. Uzun yıllardır yapıldı/yapılacak tartışmasının içerisindeyiz. Bugüne kadar ilerlediğimiz yola bakarak en erken 2030 yılında bitirileceğini tahmin ediyorum. Kuşak yolları neredeyse santim santim ilerliyor. Büyükşehir Belediye Başkanının, yapımı biten her 50 metre için cümbür cemaati toplayıp reklam yapmasına alıştık. Kuşak yolları Malatya'nın geleceği namına çok büyük bir katkı sağlamayacaktır. Buna rağmen yinede bitirilmesi gereken önemli bir yatırımdır. Malatya olarak plansız yaşayan bir kentiz. Elazığlıların deyimiyle “biz planlama yapmayı sevmiyik” diyesim geliyor. Bu sebeple Türkiye'nin en çarpık şehirleşmesine sahibiz. TOKİ tarafından yapılan konutlar bile bizim çarpıklığımıza ayak uydurmuş durumda.

Plansız yaşayan bir il olan Malatya'nın geleceğine dair planlama altında sunulan bilgilerin çoğu afakî bilgiler. Gerçek anlamda bir planlamadan bahsetmek mümkün değil. Ara sıra basında yer bulan; “turizm master planı, ulaşım master planı” gibi planlar uygulanırlığı tartışılan planlar. İsmin arkasına eklenen “master” kavramının da dikkat çekme ve kandırmacadan öte bir kavram olmadığını belirtmek gerekir. Malatya Valiliği bünyesinde faaliyet gösteren, İl Planlama ve Koordinasyon Müdürlüğü; şehrin geleceğine dair planlama yapması gereken bir kurum gibi görünse de genel olarak yapılmakta olan faaliyetler ile ilgili bilgi vermek dışında bir iş yaptığına şahit olan yoktur. Şehrin altyapısı ile ilgili bütün planlama; Maski tarafından yapılmakta. Ulaşım Planlaması, Büyükşehir bünyesinde faaliyet gösteren UKOME tarafından yapılıyor. Yolcu taşımaya dayalı ulaşım hizmetleri ile ilgili planlama MOTAŞ tarafından yapılıyor. Turizm ile ilgili planlamalar, Kültür Turizm Müdürlüğü ve ilgili firmalar tarafından yapılıyor. Yer altı ve yer üstü kaynaklara ilişkin planlama daha önceleri Özel İdare tarafından yapılıyordu. Büyükşehir yasası ile birlikte bu yetki Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığına devredildi. Malatya Valiliği bünyesinde faaliyet gösteren bu kurumun ne yaptığına dair bir bilgi mevcut değil. Kuruma ait internet sitesi yok. Bu sebeple faaliyetlerine dair bilgi almak mümkün değil. Malatya'daki kamu yatırımlarının tamamının izlenmesi ve denetlenmesini yapan bu denli önemli bir kuruluşun internet sitesinin olmayışı büyük ayıp. Yıllık 100 trilyonun üzerinde harcama yapan bu denli bir kuruluşta hangi birimlerin bulunduğunu ve bu birimlerden sorumlu kişilerin kimler olduğunu bilemiyoruz. Özgeçmişlerine dair ve kamu tecrübelerine dair herhangi bir bilgi yok. Fakat Malatya'nın doğal kaynakları ile ilgili geleceğe dair bir planlamalarının olmadığı aşikâr. Aynı kurum ildeki Organize Sanayi Bölgelerinin de ortağı. İldeki özel sektör yatırımları ve ekonomik duruma dair planlama yapmak, TSO'nun işi.

Kağıt üzerinden bakıldığı zaman, geleceğe dair planlama yapması gereken kurumların tamamı belirlenmiş durumda. Fakat ortada geleceğe dair elle tutulur bir plandan söz etmek mümkün değil. Çevremizdeki iller ile son yıllarda yatırımlar konusunda yaşadığımız farklılıkların altında yatan neden, plansız çalışmalar yapmamızdır. Daha net bir ifade ile geleceğe dair planlama yapamadığımız için, çevremizdeki illere göre geri kalıyoruz. Bu durum böyle devam ettiği takdirde ilerleyen yıllarda aradaki fark daha da açılabilir. Aslında bazen güzel planlamalar yapıyoruz. Çok parlak fikirler ve uygulanabilir projeler üretebiliyoruz. Fakat genellikle bu projeler uygulama zamanı birilerinin menfaatiene kurban oluyor. Bizde kişilerin menfaati her zaman İlin menfatinin üzerinde tutuluyor. Yapılan imar planlarının tamamı birilerinin menfaati uğruna değişikliğe uğratılıyor. Yoğunluk transferi yapılmayacağında dair alınan prensip kararları çiğnenerek çarpık kentleşmenin önü açılmış oluyor. Şuyulandırma ve nazım imar uygulamaları hep birilerine rant kapısı sağlanarak, çarpıklaşmanın önü biraz daha açılıyor. İkinci Üniversitenin yeri konusunda bile anlaşmazlığa düşüyoruz. Malatyanın gelecekteki 100 yılı düşünülerek bir yer tespiti yapılması gerekirken, kime nasıl rant sağların hesabı yapılıyor. Böyle giderse 2. Üniversite planı suya düşer. Battalgazi'ye yapılacak Hastanenin yeri bile kısır bir çekişmeye kurban ediliyor. Battalgazi Belediyesinin “Yeşil Kuşak Projesi” yine aynı kısır çekişmeye kurban edildi. Hasıl-ı kelam biz planlamayı, şehir planlaması değil rant planlaması olarak algılıyoruz. Şu anda Malatya'nın geleceği açısından çok önemli 2 proje var. Bunlar; Horata Vadisi ve Gelincik Tepesi projeleri. Her ikisi de şehrin geleceğine yeni bir vizyon katacaktır. İnşallah bu projelerde birilerine rant sağlamak amacıyla rafa kaldırılmaz.

MASKİ Nereye?

Önceki yazımda Maski'ye dair bazı bilgiler vermiştim. 400-500 trilyon liralık bütçeye sahip olan Maski, giderek memnuniyetsizliğin merkezi haline geliyor. Özellikle son aylarda faturalandırmaya dair şikâyetlerde aşırı bir artış söz konusu. Bunun yanında fatura ile ilgili yazılım probleminin varlığı çok daha büyük bir yanlış. Fatura programının hatasını, “yazılım hatası” şeklinde geçiştirmek kabul edilebilir bir şey değil. Başkan Ahmet ÇAKIR'ın bu konunun üzerinde önemle durması gerekiyor. Faturalandırmaya dair önemli şikâyetlerden birisi de yapılan çalışmaların vatandaşa fatura edilmesi. Bu kanuni bir hak. Fakat daha önce bu bedeller vatandaştan alınmıyordu. Şimdi düşünsenize; içtiğiniz su için belediyeye ücret ödüyorsunuz, harcadığınız su kanalizasyon ile taşınıyorsa atık su bedeli ödüyorsunuz, bindiğiniz otobüse ücret ödüyorsunuz, nikâh için bedel ödüyorsunuz vs. Belediye tarafından size sunulan bütün hizmetler için bedel ödüyorsunuz. Bunun üzerine birde arıza olması halinde, arıza giderildikten sonra tarafınıza fahiş bir rakam daha fatura ediliyor. Şimdi o zaman sormak gerekmez mi, Nerede Belediyecilik hizmeti? diye. Hepsini anladık ve hepsini kabul ettik varsayalım. Yapılan iş ile ilgili Maski tarafından verilen bir garanti yok. Yani aynı işten dolayı yeni bir arıza olursa tekrar size fatura ediyorlar. Bu açık açık tüketici hukukuna aykırı bir durum. Kaldı ki ödemiş olduğunuz rakam piyasa fiyatının çok üzerinde ve kesinlikle makul değil. Bir başka konu ise bu tür ödemelerde kiracının hakkının korunmaması hususu. Yapılan bu tür masraflar su abonesinden tahsil ediliyor. Abone eğer kiracı ise fatura yinede kiracıya kesiliyor. Hakbuki yapılan bu tür yatırımlar sabit yatırım. Bu sebeple ev sahibine yansıtılması gerekiyor. Kiracının ev sahibine bunu rücu etme hakkı mevcut durumda imkansız. Zira bu borç kiracının borcu olareak kayıtlara geçiyor. Bu konununda mutlaka yeniden ve daha adil bir şekilde düzenlenmesi elzem. Bütün bunlar yakında çok daha büyük problemleri beraberinde getirirse şaşırmamak gerekir. Bana kalsa bir an önce bu yanlış uygulamadan dönülmelidir.

Maski'nin yanlış uygulamaları bir tarafa geleceğe dair hiçbir planlama yapmaması ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Maski tarafından Malatya'nın içme suyunun geleceğine dair yapılan bir çalışma hiç duymadım. Hali hazırda Malatya'nın içme suyu kaptajdaki kaynağından alınarak el değmeden ve enerji harcanmadan evlerimize kadar geliyor. Birinci derece deprem bölgesi olan Malatya'da olası bir deprem, kaptajdaki suyun başka bir yere kaçmasına sebep olabilir. Bu durumda alternatif bir kaynak bulmak gerekir. Alternatif kaynak direkt kaynak olabileceği gibi, içme suyu barajları da kurulabilir. Mevcut sulama barajlarımızdan bir veya birkaçı bu konu ile ilgili alternatif kaynaklar olarak kullanılabilir. Olası bir kaynaksızlık halinde mevcut durumda şehre su vermek yıllarca zaman alabilir. Bu sebeple alternatif kaynakların şimdiden hazır hale getirilmesi gerekiyor. Fakat görünen o ki; bu tür bir çalışma mevcut değil. Aynı şekilde Kaptaj bölgesine yapılacak biyolojik veya kimyasal saldırı sonucu koca bir şehir susuz kalacaktır. İlk olarak bunun önleminin alınması bunun dışında da yine alternatif kaynakların bulunması gerekiyor. Kaptaj bölgesinin birinci derece güvenlik bölgesi ilan edilmesi ve buna göre güvenliğinin sağlanması gerekiyor. Özellikle biyolojik ve kimyasal saldırılara karşı bu tür bir önlem alınması şart. Aksi halde olası bir saldırı halinde koca bir şehir susuz kalır. Hali hazırda Kaptaj neredeyse herkesin elini koklunu sallayarak gidip gezdiği bir yer halinde. Bu durumda buranın güvenliğinin sağlanabildiğinden bahsetmek mümkün değil. Malatyanın geleceğini planlayan Maskinin öncelikle Kaptajın güvenliğini sağlaması sonrasında da acilen alternatif bir kaynak bulması gerekiyor. Yapacağı diğer bütün yatırımlar bundan daha önemli değil.

Malatya'ya Serbest Bölge Neden Olmasın?

Serbest Bölge, bulunduğu ülkenin siyasi sınırları içinde yer alan fakat dış ticaret, vergi ve gümrük mevzuatı açısından gümrük hattı dışında sayılan bölgedir. Serbest Bölgelerde sinai ve ticari faaliyetler için ülkede sağlanandan daha geniş muafiyet ve teşvikler tanınır. Türkiye'de Serbest Bölgeler Türkiye Gümrük Bölgesi'nin parçası olmakla beraber, serbest dolaşımda olmayan herhangi bir gümrük rejimine tabi tutulmadığı; gümrük vergisi, ticaret ve kambiyo uygulamaları bakımından Türkiye gümrük bölgesi dışında kabul edildiği ve serbest dolaşımdaki eşyanın ise çıkış rejimi hükümlerine tabi tutularak konulduğu yerlerdir.

Serbest Bölge kurulması için Bakanlar Kurulu tarafından karar alınması gerekiyor. Serbest Bölgeler özel şirketler tarafından işletilmekte ve Ekonomi Bakanlığı Dış Ticaret Müsteşarlığına bağlı olarak faaliyet göstermektedir. Serbest Bölgeler yabancı sermaye yatırımlarını ve dış ticareti arttırmak, yerli üreticilerin dünya piyasalarındaki fiyattan girdi temin etmelerini sağlayarak uluslararası rekabet güçlerine katkıda bulunmak, ihracata dönük sanayilerin gelişmesini teşvik ederek ihracatı arttırmak, döviz girişini arttırmak, yeni iş imkânları yaratarak istihdam sorununun çözümüne yardımcı olmak, gelişmiş üretim ve yönetim tekniklerinin yurtdışından getirilmesiyle ekonomik standartları yükseltmek amacıyla kurulurlar. Ülke ekonomisine katkı sağladığı gibi, bölgede faaliyet gösteren işletmeler içinde oldukça fazla avantajlar sağlarlar. Serbest bölgelerde, Yüksek Planlama Kurulunca uygun görülecek her türlü sınai, ticari ve hizmetle ilgili faaliyetler yapılabilir. Yerli veya yabancı gerçek veya tüzel kişiler Dış Ticaret Müsteşarlığından ruhsat almak kaydıyla bu bölgelerde faaliyette bulunabilirler.

Türkiye'de hâlihazırda 19 tane Serbest Bölge bulunmaktadır. İstanbul'da 4 bölge, İzmir'de 2 bölge, Kocaeli'de 2 bölgenin yanı sıra; Antalya, Adana, Bursa, Denizli, Gaziantep, Kayseri, Mardin, Mersin, Rize, Samsun ve Trabzon'da serbest bölge bulunmaktadır.

Malatya'ya serbest bölge kurulması halinde, bunun İl ve Ülke ekonomisine nasıl bir katkı sağlayacağı iyi hesap edilerek; bu tür bir talebin iletilmesi gerekiyor. Başta TSO olmak üzere; İşadamı Dernekleri, Valilik, Basın, STK'lar ve Siyasi kuruluşların ortak bir plan dâhilinde hareket etmeleri gerekiyor. Topyekûn bir şekilde bu tür bir talebin iletilmesi halinde; Bakanlar Kurulunun bu konuya kayıtsız kalmayacağını düşünüyorum. Tabi bu tür bir talepten önce, konunun enine boyuna iyice araştırılması ve fizibilite raporlarının hazırlanması şart. İyi bir fizibilite raporu sonucu yüksek sesle dile getirilen böyle bir talep için geriye kalan iş; Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi'ye düşüyor. Bu konuda en büyük desteği; hemşerimiz Fatma Güldemet Sarı'dan görecektir. Tabi sadece Serbest Bölge kurulası ile ilgili karar almak ile iş bitmiyor. Asıl mesele; bu tür bir karar sonrası, buraya yatırım yapmaları konusunda, müteşebbislerin ikna edilmesidir. Yoksa sadece bölge kurulması ile ilgili Bakanlar Kurulu Kararı aldırmak tek başına bir anlam ifade etmez.

Malatya denilince akla oldukça fazla sayıda ünlü isim gelir. Fakat Malatya'ya katkı sağlayanlar diye bir soruya, hemen Turgut Özal ve Recai Kutan isimleriyle cevap verilir. Son yıllarda bu iki kişi ile birlikte Eski Valimiz Ulvi Saran'ında ismini duyuyoruz. Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfekçi, bu listeye ismini yazdırma ihtimali en yüksek kişi. Daha önceki yazılarımda da yazdım; Malatya'nın geleceği için atacağı her olumlu hareket, O'nu unutulmazlar arasına koyacaktır. İşte Malatya'ya Serbest Bölge kurulması işi de bu tür bir iş. Eğer Malatya'ya Serbest Bölge kurulur ve aktif olarak işletilebilirse, bu durum Bülent Tüfenkçi'yi Malatya'nın efsaneleri arasına koyacaktır. Bu sebeple Sayın Tüfenkçi'nin bu konuya ayrı bir ehemmiyet göstererek, gerekli araştırmaları yaptırması gerekiyor. Bu, Malatya'ya olan vefa borcunun gereğidir.

Selametle...

Adem İnsanoğlu

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!