dore okulları
Malatya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.53
  • EURO
    34.90
  • ALTIN
    2439.9
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64943.7$

REİS GELMİŞ HOŞ GELMİŞ…


REİS GELMİŞ HOŞ GELMİŞ…
ADEM İNSANOĞLU YAZDI...
Narin

Geçtiğimiz günlerde İlimize gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir dizi açılış gerçekleştirdi. Katılımın beklenenin üzerinde olduğu miting Reis'e iyi bir moral oldu. Gittiği yerlerde Malatya'yı örnek olarak sundu Reis. Miting alanında bulunan seksenine merdiven dayamış yaşlı bir amcaya, “neden geldin” diye sorduğumda, “Reis gelmiş, ben nasıl gelmem” demişti. “Nerden geldin” deyince Pütürge'nin uzak bir köyünden geldiğini söylemişti. Milletimizde Reis'e karşı müthiş bir sadakat ve bağlılık bulunmakta ve hiçbir şey bunu engellemeye yetmiyor. Kimse kusura bakmasın ama kimsenin çalışmasıyla o kadar insan oraya gelmiyor; tek sebep Recep Tayyip Erdoğan sevgisi! Memleketin uzak/yakın her köşesine; “Reis Hoş Geldin” demekle kimsecikler o meydana yığılmıyor. Samimiyet istiyor insanlar. Kadın Kolları olmasa, İl Yönetiminde kimsenin pek de samimi bir çalışmasını görmek mümkün değil. İlçelerde de aşağı yukarı durum aynı. Tek istisna Pütürge! Zaten Pütürge'nin katılıma bakınca bu durum çok net görülecektir.  Bugün Reisin ziyaretini ve  açılışını yaptığı yerleri kısaca irdelemek istiyorum. Yuhalanan başkan ise gözden kaçmadı...

 

Bakan Tüfenkçi'ye Özel Teşekkür!

Cumhurbaşkanı konuşmasının başında referandumda alınan sonuçtan dolayı Malatya halkına teşekkür ederken, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi'yi unutmadı. “Bakanınızın bu konudaki gayretlerine birebir şahidim” diyerek, adeta Tüfenkçi'yi onure etti. Zaten referandum sürecinde ve sonrasında biz de bu konuya defaatle dile getirmiştik. Reis teşkilatına da teşekkür etti ama daha kısık ve cılız bir teşekkür sesi duyduk. 

 

Stadyum Açıldı Ama Hala Yarım!

TOKİ tarafından şehrimize yaptırılan İnönü Üniversitesi karşısında bulunan yeni stadımızın açılışı resmi olarak yapıldı ama stadyum hala açılmadı. Muhtemelen Ekim ayı başına yetişeceği düşünülüyor. Bitmemiş stadın açılışını yapmak veya yaptırmak ne derece doğru bilemiyorum! Ama Malatya'lı zevatın “bitmemiş stadı neden bana açtırdınız!” şeklinde Reis tarafından fırçalandığı biliyorum. Malatya'dan uzun süre sonra inşasına başlanan stadyumların tamamı bitti; fakat ne hikmettir Malatya Stadyumu hala bitirilemedi. Bağlantı yolları bile açılıştan sonra yapılmaya başlandı. Yol konusunda Karayolları Büyükşehir Belediyesini, Büyükşehir Belediyesi Karayollarını suçladı; ama neticede zararı Malatya gördü.

 

Altyapı Projeleri Hayatı Mahvetti!

Altyapı modern şehirler ve müreffeh bir yaşam için olmazsa olmazlardan biridir. Malatya büyükşehir statüsü aldıktan sonra altyapı ile ilgili bütün işler MASKİ Genel Müdürlüğüne devredildi. MASKİ'nin bu konuda hayli mesafe kat ettiğini belirtmek gerekir. Fakat şehrin her tarafını bir anda kazmak çok mantıklı gelmiyor. MASKİ alt yapıyı bitiriyor ama ne hikmetse üst yapısı olduğu gibi bırakılıyor. Bu durum Malatya'yı yaşanılmaz bir şehir haline getirmiş durumda. Üst yapısı bitirilmeyen alt yapı projeleri hayatımızı mahvetti. Malatya'lı yöneticilerin ilk çözmeleri gereken mesele, altyapı nedeniyle yapılmayan üst yapıların bir an önce yapılması! MASKİ'nin alt yapı çalışmalarına yapılan en büyük eleştirilerden birisi de yeni döşenen içme suyu hatlarının derinliğinin az olması. Önceki içme suyu hattı 1,5-2 metre derinlikte iken yeni hatlar 50-70 cm derinlikte yapılıyor. Hal böyle olunca içme suyu yaz aylarında aşırı ısınıyor ve musluktan banyo edilecek sıcaklıkta akıyor. Isınan su; kokusunu, rengini ve tadını kaybeder. İçilebilir şebeke suyu bu sebeple içilemez duruma geliyor ve sağlık açısından da riskler taşıyor.

 

Trambüsler Nerede?

Reis Malatya'da 10 tane yeni trambüsü hizmete aldı. Trambüs ilk gününden beri sürekli eleştiri konusu yapılan bir ulaşım aracı. Malatya trafiğini rahatlatma konusunda hiçbir katkısı olmadığı gibi trafikte engelleyici yönü daha çok ön plana çıkan bu araçların, yakıt tasarrufu dışındaki tek artısı elektrikle çalışmaları dolayısıyla klimalarının etkin olarak çalışması. Trambüsler seyahat etmek açısından ferah bir ortam sunuyor fakat seyahat süreleri bu ferahlığı engelliyor. Normalde basına açıklama yapılırken 5 dakika arayla trambüs seferleri yapılacağı söylendi, planlama yapılırken 10 dakikaya çıkan süre, programda 15 dakikaya çıkarıldı. Fakat her ne hikmetse 20 dakikadan önce trambüs bulmak mümkün değil. Özellikle yoğunluğun olduğu sabah saatlerinde trambüsle seyahat adeta bir çile haline geliyor. 10 yeni trambüs almak o sebeple hiçbir anlam ifade etmiyor. Önemli olan seyahatin müreffeh bir şekilde gerçekleştirilmesi. Bizde sefer sayısı belirlenirken insanların konforlu seyahat etmelerinden ziyade, kelle sayısı hesaplanır. “Az insan bindi, tıklım tıklım değildi, daha yer var, arka taraf boş” vs... gibi anlamsız bahaneler ile sefer sayısı azaltılır ve illa insanlar paketlenerek seyahat ettirilir. Hâlbuki önemli olan kelle sayısı değil, insanlara konforlu bir seyahat sunmaktır. Başkan Çakır bu konudan haberdar mıdır bilmiyorum. Daha doğrusu umursadığını da düşünmüyorum. Yoksa bir kişiye “git 2 saat boyunca gelen giden trambüsleri say ve saatlerini yaz getir” derse sorunu zaten görecektir. Bu arada seyahatten konu açılmışken, Halk otobüsü uygulamasının bu şehrin başına gelen en büyük belalardan birisi olduğunu belirtmek gerekir. Denetimsiz, sorgusuz, soruşturmasız ve cezasız olarak çalışan bu halk otobüsleri tam bir bela. Belediye şirketi MOTAŞ'ın bunlara hesap sorduğu yok. Şikâyetlerin değerlendirmeye dahi alındığı yok. “Sizi taşıyorlar işte, daha ne dert yanıyorsunuz” şeklinde şikâyetlere verilen cevaplar dahi var! Bırakın bu kişilerden hesap sormayı, bu kişiler “az para kazanıyoruz” sitemiyle Belediyeden hesap sorar hale getirilmiş durumda.

 

Kayısıyı Satmayın!

Reis-i Cumhur mitingde “kayısınızı 3-5 alavere dalavereciye satmayın!” diye telkinde bulunurken; kimse çıkıpta “peki kime satalım?” diye bir soru sormadı. Ya da “o zaman Devlet malımızı alsın!” diyende olmadı. Malatyalı siyasetçilerin hangisi bu tür bir taleple Cumhurbaşkanına gitti bilmiyorum ama giden olsaydı reklamını kesinlikle yapardı ondan eminim. Reis, “kayısınızı satmayın” derken devletin kayısı aldığını zannediyordu! Devletin kayısı almadığından haberdar edilmemişti. Reisin 3-5 alavere/dalavereci diye tabir ettiği ve halka da onaylattığı kayısı tüccarları bir gün sonra soluğu Ak Parti de aldılar. Bu defa sazı, Ak Partili milletvekili eline aldı ve aynen şöyle dedi; “Malatyamızda 300 tane kayısı ihracatçısı var ve bunlar için 3-5 kişi demek doğru değil!” Hayda, daha 2 gün öncesinde Reis 3-5 alavere/dalavereci demişti. Peki, ne oldu da 300 saygın tüccar oldu bunlar? Kime nasıl bir baskı kurdular? Halkın menfaatini düşünenleri tenzih ederek soruyorum, bu insanlar için 3-5 alavere/dalavereci yakıştırmasını Reise kim söyletti? Reisi mi kandırdınız yoksa adamlar baskı yapınca korktunuz mu? Kimse kusura bakmasın, kayısı fiyatını 3-5 alavere/dalavereci belirlemekte ve halkın emeğini sömürmektedir. Devletin alıcısı olmadığı bir piyasada fiyatı belirleme yetkisi yoktur. Şimdi “satmayın” diyoruz ya, yarın bu tüccarlarda piyasaya çıkıp “biz almıyoruz” derlerse ne olur? Mesele çözülebilir mi yoksa daha da içinden çıkılmaz bir hal mi alır? İşte bunun yaşanmaması için, devletin kayısı alması zaruri!

 

Kayısıda “Win Win” Olabilir mi?

Malatya'mızım çiçeği burnunda Valisi Ali Kaban, Ordu Valisi iken fındık ile ilgili “win win” veya Türkçe ifadesi ile “kazan kazan” projesinin ekibini Malatya'ya davet etti. İyi niyetli bir düşünce olmakla beraber yanlış olduğunu düşünüyorum. Zira fındık ve kayısının durumu birbirinden oldukça farklı. Bir kere fındığı hem TMO alıyor hem Fiskobirlik hem de özel sektör alıyor. Kayısıyı ise sadece özel sektör alıyor. Ayrıca Ordu'daki ekibi çağırmak yerine Malatya'da bu konuda çalışma yapan kişiler ile istişare edilseydi daha faydalı olurdu. Diğer kurumların çalışmaları bir tarafa, bu şehrin köklü bir Üniversitesi var ve bu Üniversitenin bir Ziraat Fakültesi var. Ziraat Fakültemizde kayısı ile ilgili çok güzel çalışmaları olan akademisyenlerimiz var. Bu akademisyenlerin hazırladıkları proje ve çalışmalar incelenmeden, bu kişilerle görüşülmeden, kayısıya tamamen yabancı kişilerin fikirlerinin alınması bana göre büyük bir talihsizlik. İnşallah Vali Bey, Ziraat Fakültesindeki akademisyenleri de kayısı ile ilgili projelere dâhil eder.

 

Kayısıyı Kurtaracak Proje!

Geçtiğimiz günlerde Antalya'lı çiftçiler Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi'yi ziyaretleri sırasında, Sayın Bakan “tarımda kooperatifçiliği geliştireceğiz ve arttıracağız. Bu sayede çiftçimizin sorunlarını asgariye indireceğiz” demişti. Aslında Malatya kayısını kurtaracak yollardan birisi Kooperatifler kurmaktan geçiyor. Her köyün veya her köy olmasa bile birkaç köyün bir araya gelerek kuracakları kalkınma kooperatifleri kayısı ile ilgili sorunların büyük bir kısmını halleder diye düşünüyorum. Çiftçinin etkinliğinin yüksek olduğu bu tür kooperatiflerin bir araya gelerek oluşturacakları bir birlik, güzel çalışmalara imza atabilir. Her köyün çiftçisi, malını kendi kooperatifine verecek ve kooperatif çiftçinin malını alarak çiftçi ile tüccar arasında köprü vazifesi görecektir. Tabi bunların olması için, kayısı ile ilgili standartların en başından belirlenmesi gerekiyor. Bu konuda daha önce “Kayısı Belgelendirme Kurumu” kuruldu ama akıbeti ne oldu bilmiyoruz. Kooperatifler Genel Müdürlüğü, Malatyalı olan Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi'ye bağlı bir birim. Sayın Bakanın bu konuda bir çalışma yapması ve olumlu olarak neticelendirmesi halinde, bu durum O'nun adını altın harflerle Malatya tarihine yazacaktır.

 

Yiyin Beyler Yiyin!

Çiftçinin durumunu yazmışken, burada yazmadan edemeyeceğim bir başka konuya değinmek istiyorum. Daha önce defalarca yazdım, aşırı derecede lüks harcamaların yapıldığını. Özellikle belediyelerin yaptıkları harcamalarda sınır yok. Herkes bulunduğu makamı genişletmenin derdine düşmüş durumda. Lüks makamlar, lüks araçlar ve etrafta pervane gibi dönen çalışanlardan dolayı, yöneticilerimiz halkın sorunlarını görmez olmuşlar. Belediyeler bir tarafa artık kurum müdürleri de aşırı lükse kaçmaya başladı. Valilik dâhil her yerde aşırı bir israf ve lüks tutkusu almış başını gidiyor. Bir kurumun en tepesindeki kişinin makam odasının yüzlerce metrekare olduğu iddiası var. Belediyeler daha 2-3 yıl devlet memuriyeti bulunan kişileri idareci yapıp altlarına lüks araçlar veriyorlar. Kişi zaten toy birde makam sahibi olunca iyice zıvanadan çıkıyor. Bu durumda bu kişiden iş beklemek ahmaklık olur! Bu kişi olsa olsa “emret komutanım” babından bir emir eri olur. Büyükşehir Belediyesinin yeni Genel Sekreter Yardımcısı daha 35 yaşında. Ömrünün hepsi tecrübe olsa yine o makam için yeterli değil ama zaten belediyedekilerin % 70'i öyle. Birde bardağın diğer tarafındaki garibanlar var; 50 derece sıcak altında çoluk çocuğuyla, bebeği yaşlısıyla çadırda kalan mevsimlik işçiler. Sahi Başbakanlık, “bu insanların durumuna göz atın ve ilgilenin, ben size istediğiniz kadar ödenek yollayayım” babında bir Genelge çıkardı. Malatya'lı hangi yönetici bu konuda ne yaptı? Kaç yönetici gündüzün sıcağında bu çadırlara uğradı? Hadi gündüz çok sıcak ve çadırda klima olmadığı için yöneticimiz terler diyelim, ya akşam serinliğinde kim ne yaptı? Çadırdan kafasını sokup, “bir derdiniz var mı?” diye soran oldu mu? İş lafa gelince Hz. Ömer'i örnek vermeyi iyi biliyoruz ama icraata gelince ortada yokuz! O çadırlarda kalan insanlarda en az o makamlarda oturanlar kadar devletin malı üzerinde hak sahibidirler. Eğer bunların hakları birilerinin lüks merakına kurban gidiyorsa, bunun vebali büyük olur. Bu makam ve lüks tutkusu ülkemizin sonu olacak endişesi taşıyorum. Bir tarafta aşırı lüks bir tarafta aşırı sefalet! Giderek Afrika ülkelerindeki adaletsiz görüntüleri olduğu bir şehir haline geliyoruz. Tarih boyunca birçok medeniyet ve birçok devlet aşırı lüks tutkusundan helak olmuşlardır. Allah sonumuzu hayretsin.

 

Muhalefet Ne İş Yapar?

Malatya'da onca sorun ve sıkıntı var fakat ortada muhalefet yok! Malatya muhalefeti ne iş yapar anlamış değilim. Olur/olmaz her konuda meclise önerge veren CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, bu kadar önemli sorun varken bu konuları neden gündemine almaz anlamış değilim! Malatya'nın içme suyu üzerine HES kurulurken, Ağbaba'dan ses çıkmıyor! Malatya çiftçisi perişanlığı yaşarken, Ağbaba ortada yok! Mevsimlik işçiler 50 derece sıcaklıkta çadırda barınırken, Ağbaba bir gün kapılarını aralamıyor! Fakat basit basit işlerle gündem de kalmaya çalışıyor. İşte bunu anlamakta zorlanıyorum. Tabi mesele sadece Ağbaba'nın meselesi değil, diğer muhalefette ortada yok! Aslında “Ak Parti neden iktidarda kalıyor?” sorusunun cevabı burada ortaya çıkıyor, çünkü ortada muhalefet yok! Ya da “CHP neden iktidara gelmiyor?” sorusunun cevabı burada gizleniyor.

 

Selametle…

Adem İnsanoğlu

 

 

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!