Malatya
07 Eylül, 2025, Pazar
  • DOLAR
    41.29
  • EURO
    48.43
  • ALTIN
    4756.8
  • BIST
    10.729
  • BTC
    110658.87$

'Sayın Çelik Mahkeme kadıya mülk değildir!..'


'Sayın Çelik Mahkeme kadıya mülk değildir!..'
Mahkeme kadıya mülk değildirMalatya İnönü Üniversitesi rektör seçimi dolayısıyla hareketli günler geçiriyor. İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemil Çelik?in görev süresinin bitmesi sebebiyle gerçekleştirilecek seçim için adaylar arka arkaya çıkmaya başladı. Prof. Dr. Ahmet Kızılay?dan sonra dün de Prof. Dr. İbrahim Keleş adaylığını açıklamıştı. Bu seçim sonrasında rektör olacak isim sadece Malatya İnönü Üniversitesi?ni değil bir anlamda Malatya?nın yönetiminde de söz sahibi olacak.ÖNCELİĞİMİZ MALATYA OLMALIDIRGeçmiş dönemlerde yapılan kötü uygulamalar sonrası kötü bir imaja sahip olan İnönü Üniversitesi, Prof. Dr. Cemil Çelik ile olumlu sinyaller vermeye başladı. Tıp Fakültesi?nin başarılı çalışmaları ve eski yasakçı zihniyetin ortadan kalkmasıyla çevre illere göre daha cazip bir hale gelen Malatya, yeni rektör ile birlikte bu açılımı sürdürebilecek mi? Bu sorunun cevabını birkaç ay sonra göreceğimizi ümit ediyoruz. Cemil Çelik İnönü Üniversitesi için olumlu olmuştur. Ancak bu olumlu çalışmalar sadece Cemil Çelik?e mal edilemez. Yanındaki yönetici kadrosunu göz ardı etmemek gerekir.ÇELİK?TEN VEFASIZLIK ÖRNEĞİAncak Cemil Çelik bu ekibin kıymetini bilememiş, bazılarının üniversiteden kırgın ayrılmalarına sebep olmuştur. Şu anda Konya Milletvekili olarak Meclis?te bulunan Prof. Dr. Cem Zorlu?yu maalesef küstürmüştür.Malatya İnönü Üniversitesi?ne gelmeden önce Almanya?da çalışmalarını sürdüren Cem Zorlu?ya İnönü Üniversitesi?nin İlahiyat Fakültesi?nde dekanlık teklifi götüren Cemil Çelik, bir müddet sonra hiç de insani olmayan bir biçimde O?nun uzaklaşmasına sebep olmuştur. Bu olayın gelişimini sayın Cem Zorlu?nun bundan 2 yıl önce yaptığı kamuoyu açıklamasını okuyalım: ?Hem arkamdan yapılan bazı su-i zanları bertaraf etmek, hem tarihe not düşmek hem de daha önce vermiş olduğum sözü yerine getirmek amacıyla bir açıklama yapmayı zaruri gördüm. Ayrıca bu makamda bulunduğum süre içerisinde çalışma aşk ve iştiyakımı bilen fedakârlıklarımı takdir eden Malatyalılarla bu sürpriz istifamın arkasındaki gerekçeleri paylaşmak istedim.  ?Malatya İlahiyat Fakültesine dekan olur musunuz?? teklifi karşısında son derece heyecanlanıştım. Zira hayır işlerine destek veren sempatik ve sıcakkanlı insanların yaşadığı bir şehirden davet alıyordum. Dekanlık teklifi almakla bu şehrimizin, bu güzide fakültemizin imajına olumlu bir katkıda bulunmak, ideallerimi ve projelerimi gerçekleştirmek aşkıyla ve azmiyle işe başladım.Göreve geldikten sonra, öncelikle İlahiyat Fakültemizin üzerindeki halktan kopuk olumsuz imajını gidermeye çalıştım. Bunun için de ben ve bazı akademisyen arkadaşlarım halkın içinde olmaya gayret ettik. Malatya'mızdaki sivil toplum örgütleriyle ve il müftülüğümüzle her türlü programlar yapmaya açık olduğumuzu ifade ettik. Malatya basınımızla diyaloga geçtik. Yazılı ve görsel basın yolu ile halkımızı doğru bilgilendirmek için fakülte hocalarımıza her türlü maddi ve manevi desteği vermeye çalıştık. Böylece halkımızın üniversitemizle, fakültemizle barışık olmasına çalıştık ve bunu başardık da hamdolsun.İlahiyat Fakültesine bina kazandırmak ve öğrencilere burs temin etmek amacıyla (Malatya İlahiyat Derneği) MİLAD'ı kurduk. Malatya halkının desteğiyle oluşan bu derneğin çatısı altında farklı anlayış ve düşünceye sahip pek çok insan hayır yolunda kenetlendiler. İnönü Üniversitesi Rektörünün: ?Cem Bey! İlahiyat Fakültesi çok görkemli ve kaliteli bir binaya sahip olmalı; hatta Güzel Sanatlar Fakültesi'nin binasından daha gösterişli olmalı.? sözü bizi kamçıladı; Malatya en güzeline ve en kalitelisine layıktı. Türkiye'nin en ünlü mimarlarından birine mükemmel bir proje çizdirildi. Hem maliyet hem de proje bedeli pahalı olduğu için bu projeden vazgeçildi. Bir hayırsever müteahhit tarafından Sayın Rektörün ricası üzerine bedelsiz bir proje çizilmek üzereydi ki ?Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez? özdeyişinin tecellisi olsa gerek Sayın Başbakanımız Malatya'ya teşrif ettiler ve MİLAD yöneticilerinin, sayın milletvekillerimizin, Sayın Valimizin ve Sayın Rektörün çabalarıyla Başbakanımızın teklifini kırmayarak GİRİŞİM Grubu adına Yönetim Kurulu başkanı Sayın Erman Ilıcak İlahiyat Fakültesi binasını sekiz ayda yapıp teslim etme sözünü verdi. Artık, önemli bir zorluk aşılmıştı ve bu binanın GİRİŞİM Grubunun adına yakışır bir kalitede ve İlahiyat Fakültesi'nin ihtiyaçlarını karşılayabilecek yeterlilikte 8 ayda yapılıp teslim edilmesini de dört gözle bekliyoruz.İlahiyat Fakültesinde dil önemli bir unsurdur. Çünkü temel kaynaklara ulaşıp çalışmalarda bulunmak için iyi Arapça bilmek elzemdir. Bunun için de dil eğitiminde bir çığır açtık. İnönü Üniversitesi ile Şam Üniversite'si arasındaki protokol gereği bu eğitim-öğretim yılının 2. yarısında Hazırlık Sınıfı öğrencilerimiz Arapça dili eğitimi için Şam'a gönderileceklerdi ve gönderildiler de? Bu öğrencilerimizin finansal desteği ise büyük oranda MİLAD tarafından karşılanmaktadır.Binası tamamlanmış dil eğitiminde çıtayı ve kaliteyi yükseltmiş bir İlahiyat Fakültesinin hedefi artık kaliteli ve zeki öğrencileri Malatya'ya çekmek olmalıdır. Bunun için de Türkiye'de ilk 500, ilk 1000'e girmiş öğrencilerin Malatya İlahiyat Fakültesini tercih etmeleri durumunda bütün eğitimleri boyunca yüksek burslar vermek hedeflenmiş ve bu öğrencilerin barınmaları için 50 kişilik standardı yüksek bir yurt yapımı planlanmıştı. Böylece Türkiye'nin dört bir yanından gelen başarılı öğrenciler için yurt ortamında ilave özel eğitim verilerek çok kaliteli bilim insanı yetiştirmek hedeflenmişti ve Malatya İlahiyat eğitiminde marka bir şehir haline gelecekti. Umarın bu projeler Malatyalılar tarafından sahiplenilecektir.Biz bu projelerimizi gerçekleştirme adına yoğun bir şekilde gayret ederken ve İlahiyat Fakültesini Malatya halkı ile kaynaştırma çabalarını sürdürürken İnönü Üniversitesinin Sayın Rektörünün ?Buyurgan, şüpheci ve aşırı merkeziyetçi? yönetim anlayışı ve ayrıca 17.12.2009 tarihinde Üniversitenin Senato Salonu?nda yapılan toplantıda İlahiyat Fakültesi?nin bütün öğretim elemanları önünde kişiliğimi ve haysiyetimi rencide eden tahkir edici ifadeler kullanması ve aynı toplantıda bazı İlahiyat fakültesi öğretim üyelerinin şahsıma yönelik iftiralarına ve hezeyanlarına sessiz kalması şahsımı istifa noktasına getirmiştir. Belki istifa etmeden önce beni bağrına basan, bizlerden hizmet bekleyen MİLAD'ın kıymetli yöneticilerine, Malatya'mızın ileri gelen kanaat önderlerine danışmak gerekirdi. Ancak, daha önceki yöneticilerin İlahiyat Fakültesi üzerindeki tutum ve söylemleri sebebiyle aniden gelişen şartlar karşısında bir ilahiyat fakültesi dekanı olarak onurlu bir duruş sergilemem gerektiğine inanıyordum. Aslında böyle bir hakarete maruz bırakıldığımda istifa edeceğim düşünülerek istifaya zorlanmam için bu oyunun bir tezgâh olabileceğini de göz ardı etmiş değilim.Sayın Rektör bir basın kuruluşuna yaptığı açıklamada ?Yöneticilik zor ve fedakârlık isteyen bir görevdir.? ifadelerini kullanmıştır. Evet, yöneticilik zor bir görevdir; bunun idrakiyle yurt dışındaki görevimi bırakıp Malatya'ya geldim. Ve herhangi bir girişimim veya düşüncem daha yok iken, dekanlık teklifini de Üniversite Rektörlüğü yapmıştı. Hatta hakkımdaki araştırmalarından sonra oluşan olumlu kanaati üzerine Almanya'da görevime devam etmekte iken benimle görüşme isteği üzerine Malatya'ya gidişim/gelişim de Sayın Rektörün isteği üzerine olmuştu.Ancak projelerimizde, işlerimizde bizlere yardımcı olması gereken ve bizlere maddi ve manevi destekte bulunması gereken Sayın Rektörün her adımımızda, her teşebbüsümüzde işimizi zorlaştırıcı tutumu bizi yormuş ve yıldırmıştır. Almanya'da hem ekonomik hem sosyal hem de eğitim imkânlarımız kıyas edilmeyecek derecede iyi ve kaliteli iken bu imkânları bırakarak Malatya'ya sadece ve sadece hizmet amacıyla gelmemiz ve harcanma pahasına da olsa projelerimizi hayata geçirmek, yeni ve kaliteli bir bina kazandırmak için direnmemiz fedakârlık değil de nedir? Bu itibarla kimin fedakârlık yaptığı meselesini de kamuoyunun vicdanına ve değerlendirmesine bırakıyorum.İstifamın ardından piyasaya sürülen bir dedikoduya da cevap vermeyi gerekli görüyorum. Kamuoyuna ?cemaatçi? bir anlayışla Fakülteyi yönettiğime dair aslı astarı olmayan, tamamen ispattan uzak ve gerçek dışı bazı hezeyanlar sunulmuştur. Görev yaptığım süre içerisinde her türlü düşünceye saygı duyduğum ve bütün mağdur arkadaşların  ?hangi düşünceye sahip olursa olsun-  kadrolarını temin etmek için azami gayret sarf ettiğim bir vakıadır. Hatta kadro ilanlarının 1 yıla sarkması da bütün ısrarlarıma rağmen üst yönetimin işi zamana yaymasından kaynaklanmıştır. Diğer yandan ?cemaatçilik? yapmış olabilmemin en önemli göstergesi yeni elman alımında yapabileceğim tarafgirliktir ki, görev yaptığım süre içerisinde bir tek eleman alma imkânı verilmiştir; işin garip tarafı da o arkadaşımızın işe ehil olmasının dışında ?şayet varsa- hangi cemaate ve meşrebe bağlı olduğunu bilmemekteyim. Hem kadro ilanlarında hem de yeni eleman alımında tarafgirlik yapılmadığına göre acaba ?cemaatçi? bir anlayışla bir kurum nasıl yönetilebileceğinin cevabını bu iftirayı atanlara sormak gerekir ve müşahhas bir delil ortaya koymadan bu iftirayı atan korkak, bedevi ve kişiliksiz müfterileri de Allah'a havale ediyorum. Kaldı ki illegal olmayan her hangi bir sivil toplum örgüt üyesi, bir cemaat mensubu olmayı da suç olarak görmüyorum. Üniversitemizde her türlü düşüncede insanların, hocaların olmasından daha doğal ne olabilir ki? Buralar düşünme, fikir üretme, alternatifler ve projeler üretme yuvalarıdır, tek tip mamullerin çıktığı fabrikalar değil?Bütün bunlara rağmen temennim ve duam o dur ki Malatya kazansın, üniversitemiz kazansın, İlahiyat Fakültesi kazansın? Zira önemli olan İlahiyat Fakültemizin yıllarca öğrenci almaması nedeniyle sahip olduğu olumsuz imajından bir an önce kurtulması, kendine yakışır bir binaya verilen süre içerisinde kavuşmasıdır. Yoksa mahkeme kadıya mülk değildir. Kişiler gelip geçicidir. Ancak hizmet ettikleri müddetçe orada bulunmalarının bir manası olur.Beni rencide eden bir konuyu daha kamuoyu ile paylaşmak isterim. İdarecilik ekip işidir. Bu ekibin oluşturulması gayet doğaldır. Bu arada yıldızları barışmayan, birlikte çalışmakta verim alınamayacak kişilerle, idarecilerle yolların ayrılması da gayet doğaldır. Ama bunun da bir usulü, edep ve adabı vardır. Birlikte çalıştığınız mesai arkadaşlarınıza başkalarının yanında hakaret etmek insani ve medeni olmadığı gibi, kendini bilen bir idareciye de yakışmadığına inanıyorum. Ayrıca bir yıl daha Almanya'da kalabilecek iken Almanya'da ve Konya'da yerleşik düzenimi bozarak ve çocuklarımın eğitim sürecini alt üst ederek sırf hizmet amacıyla geldiğim Malatya'dan istifa ile ayrılmak durumunda kalmamın akabinde Sayın Rektörün, adeta bir ayak bağından kurtulmuş veya istifa etmeme sevinmiş gibi bir tavırla, bir helalleşme lütfunda bulunmadan bir kış günü getirdiği bir mesai arkadaşını yine bir kış günü göndermesini de Kamuoyunun takdirine sunuyorum.  Saygılarımla??USUL VE ADAP BİLMEK GEREKCem Zorlu?nun yukarıdaki açıklamasından da anlaşılacağı üzere Cemil Çelik, insani veya vicdani bir adım atmamış kendi teklifi ile getirdiği mesai arkadaşını dışlamıştır. Sebebi ne olursa olsun bir işçiyi bile işten çıkarmanın bir usulü, bir adabı vardır.Bundan sonra gelecek rektörün daha dikkatli olması gerektiği gibi usul ve adap ile hareket etmesini ümit ediyor, Malatya ile üniversitesine yakışır, temiz, dürüst, çalışkan ve mesai arkadaşlarını satmayan biri olmasını diliyoruz.

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!