SEÇİM SONUÇLARINA DAİR...

Adem İnsanoğlu yazdı
Yazıma başlarken 2015 Haziran seçimlerinin ilimiz, ülkemiz, milletimiz, islam alemi ve bütün insanlık için hayırlar getirmesini temenni edeyim.Oluşan sonuç halkın hür iradesi ile meydana gelen bir sonuç olduğundan, herkesin sonuçlara saygı göstermesi gerektiğini belirteliyim. Çıkan sonuçlar herkese mesaj verir nitelikteydi. Mesajlar iktidara, muhalefete olduğu kadar süreçte aktif rol alan; STK, sendika, cemaat ve şahıslara da yönelikti.
Herkesin seçim sonucundan çıkarması gereken dersler var. Her yönüyle farklı bir seçim olduğunu belirtmek lazım. Seçimin sonucunu hem yerel hem genel bazda değerlendirmek lazım. Seçimin Malatya'ya Yansıması Seçim öncesi yapılan anketlerde Ak Partinin büyük güç kaybedeceği görünüyordu. Fakat Ak Parti beklenildiği kadar güç kaybına uğramadı.
Ak Parti tarafından seçimden 1 hafta önce yapılan ankette durum 4-1-1 olarak görünmekteydi. Fakat seçim günü sonuç 5-1 şeklinde ortaya çıktı. Ülke genelinde büyük oy kaybı yaşayan Ak Partini Malatya'da aynı oranda oy kaybı yaşadı. Daha fazla oy kaybı beklenirken kaybın az olmasının en büyük sebebi; teşkilatın çok yoğun çalışmasıydı. Propaganda sürecinden çok kısa bir süre önce şekillenen teşkilat mükemmel bir sınav verdi. Başta İl Başkanı Hakan Kahtalı olmak üzere, teşkilatın bütün çalışanları bir alkışı hak ettiler.
Adaylar açıklandığı zaman halkta ki aşırı tepki iyi analiz edildi ve propaganda bu tepkiler üzerinden şekillendirildi. Bütün olumsuzluklar ile mücadele edilerek vekil sayısı aşağı çekilmedi. Tabi sadece Ak Parti teşkilatı çalışmadı, partiye gönül veren aklı selim birçok insanda çok destekçi oldu. Özellikle son gece ve seçim günü, başka partiye verme ihtimali olanlar birebir markaja alındı.
Sandığa gitmek istemeyenler ikna edildi. Yaşı kemale ermiş amcalar bile, son gece sözlerini dinleyecek herkesi arayıp; "aman ha!" diye uyarılarda bulundu. Neticede vekil sayısında düşme olmadan Ak Parti seçimden galip ayrıldı. Şunu da belirtmekte fayda var; bu seçimde oy kullananların sayısı geçen seçime göre 10.000 arttı, buna rağmen Ak Parti oylarında 36.000 civarında bir oy kaybı yaşandı. Ak Parti işte bu düşüşün sebebini iyi analiz etmeli ve hamlelerini ona göre yapmalıdır. Sandıkta en büyük yenilgiyi CHP yaşadı. CHP HDP'ye 25.000 civarında oy gönderdi.
CHP biraz daha az oy alsa muhtemelen bir vekil dahi çıkaramayacaktı. CHP'nin vekil çıkarmasında en büyük katkıyı 2. sıra adayı Hulusi Porgalı sağladı. Eğer Porgalı olmasaydı muhtemelen Veli Ağbaba vekil seçilemeyecekti. Bu durumda seçimden önce Ak Parti il Başkanı Hakan Kahtalı'nın, "Porgalı, Ağbaba'nın değirmenine su taşıyor" tespitinin ne kadar yerinde olduğunu görmüş olduk. HDP 35.000'den fazla oy alarak iyi bir sıçrama yaparken; MHP çok az bir farkla vekil çıkaramadı.
Malatya açısından geçmiş seçimlerden çok farklı olmayan bir seçim geçirdik. Fakat Türkiye genelinde, belkide siyasi tarihimizde görülmedik bir seçim geçirdik. Kimin kaybettiği, kimin kazandığı, birincisi sonuncusu belli olmayan bir seçim. Bir gün sonrasında ülkenin gideceği nokta belli olmayan, herkesin kazandığı herkesin kaybettiği, kendi eliyle kendini ateşe atan insanların seçimi.
Sonuçlar açıklandıktan hemen sonra "vermez olaydım" diyenlerin olduğu bir seçim. Ve daha neler neler... "Bir şeyi güzel görmek isteyenin güzel bakması gerekir" düsturundan hareket ile seçim sonuçlarının çok güzel bir netice verdiğini belirtmek isterim. Bu sonuçlar ile halk aslında muhalefete "siz ne yaparsanız yapın, iktidar olamazsınız" mesajını vermiştir. İktidara ise, tek başına iktidar için biraz daha çalışması, aday belirlemelerinin biraz daha demokratik olması ve sadece makro projeler ile değil mikro projeler ile de seçime gidilmesi gerekliliğini belirtmiştir. Bu seçimle öğrendik ki; en fazla oyu alan parti bile kazanan parti olmuyor.
Bu seçim aslında bir turnusol görevi de gördü. Kimin mavi kimin turuncu olduğunu, seçim sonuçları açıklanır açıklanmaz öğrendik. Ak Parti Neden Oy Kaybetti? Ak Partiye oy kaybettiren yüzlerce etken sayılabilir. Birkaç tanesi önemli olduğu için yazmak lazım.
1- Ak Parti seçim sürecinde, açılım sürecini bir tarafa attı. Deyim yerindeyse rafa kaldırdı. Milliyetçi kesimden oy alabilmek için, "Kürt sorunu yoktur" bile dedi. Yani açıkçası açılım süreci ile ilgili ürkek bir tavır sergiledi. Bu durum HDP'nin işine yaradı. Özellikle Doğu/Güneydoğu ve Batıda yaşayan Kürtler bu sebeple Ak Partiye oy vermediler.
2- Ak Partiye kaybettiren bir başka önemli konu; aday belirlemelerin demokratik bir ortamda yapılmamasıydı. Özellikle bir guruba ait vekil adaylarına ağırlık verilmesi diğer gurupların propaganda sürecine etkin katılım göstermemesine sebep oldu. Yine akraba ve ahbap/çavuş ilişkileri de çok fazla ön plana çıktı.
3- Ak parti seçmenden oy isterken; hep makro projeler ile kendini lanse etti. Halbuki seçmen daha çok yerel projeler istiyordu. Diğerlerinin asgari ücret ve mazot fiyatları üzerinden verdikleri vaatler, Ak Parti tarafından eleştiri konusu yapıldı ama Ak Partinin bu konuda bir söylemi olmadı.
4- Üçüncü dönem kuralına takılan partinin ağır topları, propaganda sürecinde aktif görev yapmadılar. Neredeyse bütün propaganda sürecini Başbakan tek başına yürüttü.
5- Ak Partide ön plan çıkan kişiler; halka tepeden bakan, halktan uzak bir görüntü verdiler. Efkan Ala, Yalçın Akdoğan gibi toplum içinden gelmeyen ve gülümsemeyi dahi bilmeyen kişiler, propaganda sürecinde çok ön plana çıktılar. Bu durum halk nazarında olumsuz etki yarattı. Bunlar yerine Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu vb. siyasetin içinden gelen ve halka daha yakın kişiler ön planda olsaydı, durum daha farklı olabilirdi.
6- Doğu/Güneydoğu da dindar kişilerden ziyade, sosyalist düşünceli kişiler ilk sıralara yerleştirildi. Örneğin Orhan Miroğlu gibi, din ve dindarlıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan kişiler liste başı yapıldı. Rakip parti HDP ise bunun tam tersini yaptı ve dindarları seçilebilecek yerlerden aday gösterdi. Zaten HDP bugüne kadar sürekli sosyalist düşüncedeki kişileri aday gösterdiği için oy alamıyordu. Mardin'li kendisi HDP'li sülalesi Ak Partili bir arkadaşımı aradım; seçim değerlendirmesini aldım. "Abi bu defa bizimkilerin hiçbirisi Ak Partiye vermedi" dedi. "Neden?" diye sorduğumda, "Abi Orhan Miroğlu'nu birinci sıraya koymuşlar, HDP'de O'nun gibi yüzlerce adam zaten var, neden HDP'ye vermesinler ki?" dedi.
7- Toplum tarafından itibar görmeyen bir takım yazarların, süreçte çok fazla ön plana çıkmaları. Özellikle geçmişini herkesin bildiği, ağzı alkol kokan, dindarları temsil etmeyen kişilerin TV programlarında aşırı fanatik tavır takınmaları, olumsuz etki yaptı. "Havuz Medyası" ve "Yandaş Medya" tabirlerinin yaptığı olumsuz etkiler bir türlü aşılamadı.
8- Reis-i Cumhurun yaptığı mitingler, Başbakanının konumunu sorgulatır oldu. Yine elinde kuran ile mesaj vermeye çalışması; "oy avcılığı" olarak görüldü. Zira Kürtçe Kuran Kerim yıllardır zaten mevcuttu ve isteyen herkes alıp okuma özgürlüğüne sahipti. Sanırım bu konuda Reis-i Cumhur yanıltıldı. Konuyu Mehdi Eker veya Hüseyin Çelik'e sorsaydı zaten söylerlerdi.
9- Temayül yoklaması, STK temayül yoklaması vs. adı altında yapılan yoklamaların; bir itibarının olmaması. Özellikle STK yoklaması sonuçları Ankara'ya bile ulaşmadan, listenin belli olduğunu dair Ak Partiye yakın medya kuruluşlarından haberler servis edilmeye başlandı. Bu durum STK temsilcileri ve halk üzerinde olumsuz etkiye neden oldu.
10- Genel anlamda 28 Şubat sürecinin zulümleri ve ülkeye getirdiği felaketler ön plana alınarak, bu sorunların giderildiği üzerinden propaganda yapıldı. Bu durum 25 yaş altı yaklaşık 3 milyon seçmen üzerinde hiçbir itibar görmedi. Zira onların hiçbirisi bu süreci bilmiyordu bile. Gençler için yapılan reklam filmi de yeteri kadar ilgi görmedi.
11- Genel olarak reklam filmlerinde yapılan ve yapılmakta olan dev projelerden örnekler verildi. Önceki seçimlerde ise milli/manevi değerler ön plana çıkartılırdı. Şark kültürünün baskın olduğu toplumumuzda her zaman milli/manevi değerler, maddi değerlerin önüne geçmiştir. Seçimde Asıl Kaybedenler Seçim sonuçlarına göre kaybedenler çok görünebilir ama asıl kaybeden iki gurup var. Bunlardan birisi paralel yapı diğeri kürtler. CHP içerisinde Ergenekon davasından yargılanan vekiller ve parti mensupları mevcutken; CHP, paralel yapı elemanlarına sahip çıkmaz.
Tam aksine paralel yapı ile mücadele konusunda çok daha istekli ve acımasız davranabilirler. Yargı ve emniyet içerisindeki paralel yapı elemanları ile ilgili davalara bakanların tamamı ülkücü kesimin adamları. Durum böyle iken MHP'nin, paralel yapıya destek olacağını düşünmek ahmaklık olur. Geriye bir tek HDP kalıyor ki; onların da hangi gün nasıl davranacaklarını kestirmek mümkün görünmüyor. Zira HDP'de bir zafer sarhoşluğu var ve ayakları henüz yere basmıyor. Her gün birbirinden farklı açıklamalar yapılıyor. Bu sebeple onlarında paralel yapıya bir gün destek verip diğer gün desteğini çekeceğini düşünüyorum. Yani paralel yapı bu seçimle birlikte tümü ile kaybetti ve sıfırlandı. Yavaş yavaş yok olacaklarını düşünüyorum. Süreçte kaybeden diğer gurup Kürtlere gelince; onlar aslında kendi ayaklarına kurşun sıktılar. Bundan sonra Doğu/Güneydoğuda HDP'ye sırtını dayayan herkes; kendine yeni bir devletçik kuracaktır. Devlet memurları çalışamaz duruma gelecektir.
Devletin sosyal yardımları hak edenlerin eline değil, HDP'nin istediği kişilerin eline geçecektir. Yatırımcı HDP'nin belirlediği kişilere haraç vermek zorunda kalacaktır. Dağa çocuk kaçırma hadiseleri artarak devam edecektir. Bütün her şey HDP'nin istediği şekilde olacak ve böylelikle sosyal bir adaletten söz etmek mümkün olmayacaktır. Devlet yardımı kesilen vatandaş muhatap bulamayacaktır. Hastaneye giden şahıs kendisine bakacak doktor bulmakta zorlanacaktır. Ve daha neler neler...! Bütün bunlardan sonra cinayet ve katliamlar yaşanırsa şaşırmayın.
Bunlara inanmayıp "HDP sosyal adaleti sağlar" diyenler; seçimden hemen sonra Diyarbakır'da yaşanan cinayetleri iyi araştırsın. Amma eğer güçlü bir iktidar olursa bunlar yaşanmayabilir, aksi halde hepsi yaşanacaktır. Koalisyon Olur mu? Bu sorunun cevabından ziyade benim gönlümden, CHP-MHP-HDP koalisyonunun geçtiğini belirtmek isterim. Kısa adı CMHDP olan bu koalisyon olursa, bizlere rahmetli Erbakan Hocanın dediği gibi; "koltuğa yaslanıp kahvemizi içmek" düşer. Düşünsenize böyle bir koalisyonda; birbirlerine hitap şekilleri nasıl olur? Mecliste CHP gurubu "yoldaşlar", MHP "ülküdaşlar" ve HDP "hevaller" olarak yer alır.
MHP'li bir vekilin HDP'li bir vekile "Heval Ahmet" diye hitap ettiğini O'nunda karşılığından "buyur reisi" dediğini düşünün; çok güzel olur kanımca. Yine böyle bir durumda; Demirtaş "Serok Selo", Bahçeli "Devlet Reis", Kılıçdaroğlu ise "Müdür" diye adlandırılır kanımca. MHP'liler HDP'lileri Tekir'e davet ederler, onlarda MHP'lileri Kandil'e. Müthiş bir koalisyon olur aslında! Mükemmel bir tiyatro seyrederiz. Ömrü bir yılı geçmez ama velev ki 4 yıl bile olsa; bir sonraki seçim Ak Parti 400'den fazla vekil çıkartır.
Böyle bir koalisyona karşı çıkanların temel tezi; devlet bunların eline bırakılırsa hazinenin boşaltılacağı ve kurumların tarumar edileceği varsayımıdır. Ben böyle olacağını düşünmüyorum ve Reis-i Cumhurda buna izin vermez, müsaade etmez diyorum. Devletin hükümetsiz bırakılmaması adına bir koalisyon şart ama ben koalisyondan ziyade transferler ile bu sorunun halledilmesinden yanayım. İlla bir koalisyon olacaksa bu açılım sürecine zarar vermeyecek şekilde; Ak Parti ile MHP arasında kurulmalıdır.
Selametle... Adem İnsanoğlu
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.