dore okulları
Malatya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.57
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2423.2
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64096.99$

Siyasetle halk arasında bir ilçe başkanı!


Siyasetle halk arasında bir ilçe başkanı!
Narin

 

İkbali biat edenler değil
Kıyama kalkanlar belirler…

Dr. Fatih Erbakan'a ait yukarıdaki sözün belli başlı içerdiği anlam, 28 Şubat'a giden sürecin kahramanı ve babası Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın “Milli Görüş” siyasal kodlarını devam ettireceğinin en belirgin göstergesidir.

Fatih Erbakan, Milli Görüşün mimarı ve bir dönem Türkiye siyasetine damga vuran Erbakan'ın son partisi REFAH Partisi'nin başına “YENİDEN” jargonunu ekleyerek, Türkiye siyaset sahnesinde “ben de varım” dedi.

Zaten babasına duyulan derin bir sevgi ve hayranlık, insanların bilinçaltında hissettiği o güven en büyük referansıydı.

Kuşkusuz, her ne kadar kökleri 1950'lerden beri başlayan mücadelenin Milli Nizam Partisi (MNP), Milli Selamet Partisi (MSP), Fazilet Partisi (FP) ve en son Refah Partisi'ne (RP) dayanan Erbakan Hocanın siyaset tarihçesi 28 Şubat post modern darbe ile pasifize edilmiş, son 5 yıllık siyaset yasağıyla birlikte hocanın siyasi hayatına nokta koymaya götürmüş ise de yaşanan süreçten bugüne Türkiye siyasal entiljansı hiç bu kadar çok çeşitli ve yönlü olmamıştı. Eski dönemlerde “sağ partiler” bir de “sol partiler” vardı. Bugün de sağ-sol kavramları devam etmekte lakin çok çeşitlilikten kastım; liberal düşünceler daha keskin hale geldi. Demokratlar kendi içlerinde kaça bölünmüş, milliyetçilerin level atladığı, modern Avrupa-i yaklaşım takınan yeni siyasi görüşler, muhafazakarların daha normalleşmiş düşüncelere savrulduğu siyasi mekanizmalar, otokratik yöntemler, monarşiye duyulan özlem gibi farklılıklar almış başını gidiyor.

18 yıldır bir fiil Türkiye'yi yöneten AK Parti aynı siyasi doktrinin bizzat menbasından çıktığını da not düşmek gerekir.

Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları aynı misyonun gelenekleriyle yetişmiş, her ne kadar iktidara geldikten bir müddet sonra; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, “Milli Görüş gömleğini çıkardık. Geçmişi unutun, yeni bir partiyiz” açıklamasına rağmen, AK Parti milletvekilleri yine de Milli Görüş'e destek vermeyi sürdürdükleri ayan beyan bir durumdu.

Yani her ot kendi kökü üzerinde büyürdü misali. Hal böyle ilken 23 Kasım 2018 günü Dr. Fatih Erbakan'ın “Yeniden Refah Partisi” adıyla bir parti kurduklarını açıklaması üzerine eş zamanlı olarak Türkiye çapında çok hızlı şekilde teşkilatlanmaya gidildi. Hızlı bir şekilde teşkilatların her il ve ilçede kurulması, bir dönem kendi ideolojik çekirdek yapısını değiştirmeyen “Milli görüşçülerin” ortak paydada yeniden organize olması ve bir de merhum Erbakan Hocanın teşkilatlanmada önemli bilgi-birikim ve tecrübeyi geride bırakması olarak açıklamak mümkün. Yani Erbakan hoca siyasi kadrolaşmada Türkiye siyasetinde yeni çığır açmış bir liderdi. Kadın kollarının ev ziyaretleri 1995 seçimlerinde beynelmilel bir şekilde işe yaradığı hala anlatılmakta, üstelik Ak Parti bu yöntemleri birçok kez girdiği seçimlerde denemiş ve başarı elde ettiği bilinmektedir.

Mevcut kadrolaşma sonucunda Yeniden Refah Partisi'nin Malatya il başkanlığına ise iş adamı Bilal Yıldırım atandı.

Pütürge ilçe başkanı ise Hasan Hüseyin Karlıdağ…

Yazımın asıl başlığını yeniden Refah Partisi Pütürge ilçe başkanı Hasan Hüseyin Karlıdağ'a getirmek olduğu için konunun daha iyi anlaşılması nedeniyle bazı temel bilgileri hatırlatmam gerekti. Elbette kadrolaşmanın beyni sayılan ilçe/belde ve köyler siyasi partiler için çok önemlidir. Haliyle ilçe ve beldelerde seçilen başkanlar da bir o kadar etkiyi temsil ediyor. Bir siyasi iradenin en küçük temsilcileri aslında tepeye doğru genişleyen yelpazenin mikro merkezleri olduğuna göre, her ilçede kadrolaşmanın ayağını oluşturan sıfat/lar en tepedeki makro temsilcilerin verilerinin oluşması ve kemikleşmesinde başlıca temel taşlar oldukları göz ardı edilemez.

İşte Yeniden Refah Partisi Pütürge ilçe başkanı Hasan Hüseyin Karlıdağ'ı yazımızın konusu yapan ve farklı kılan iki önemli özelliği var. Birincisi: Popülist siyaset yapmaktan uzak duran bir isim. Günün konjonktürel gelişmelerine göre hareket etmiyor, halkın içinde biri olarak, kendine has üslubuyla sürekli bölge insanlarının reel sorunlarına ortaklık eden yapısı ve yaşantısıyla, vatandaş-siyasetçi arasında en güçlü bağ olduğunu sessiz sedasız sürdürmeye çalışmaktadır. İkincisi: Temsil ettiği kitle ile partisinin geçmişi, görüşü, vizyon ve diyaloğunu iyi okuyabilen… Hatta partinin tekelleşmesini kapsayan orijinal dokuyu geniş bir perspektiften ele alıyor, bu mütevazi genel tabloyu dokunduğu bireylerle birleştirmeyi başaran bir ilçe başkanından söz ediyoruz.

Bir ilçe başkanı nasıl olmalı?” sorusuna verilecek en yakın cevap.

Sürekli göz önünde olmak, gündem olmak için elindeki argümanları zorlamak, “bakın bakın ilçe başkanıyım” varyantını insanların gözüne sokmak, sahada sahte görüntüler vererek “buradayım” derken geride içi boş bir siyasetçi portföyü çizmek yerine insanların sorunlarının hep bir parçası olması/insanların sorunlarının parçası olamıyorsa dahi yakınında durması onu fazlasıyla popüler yaptığı ortada zaten.

Standart siyasetçi ve siyasetçi gibi davranan kalıplardan uzak bir çizgide yer alıyor. Şöhret olayım, ruhsatlı silah alıp belime takayım, toplumda itibar elde edeyim, rant elde edeyim, birilerine/bir yerlere yaranayım gibi klişe konumlamalardan tamamen soyutlanmış…

Bazen kocaman dev traktörü ile bir tarlada ekin ekerken onu görürüz. Bazen elinde orak buğdayın başında biçerken veya arabasını yol kenarına çekmiş lastiği patlamış birine yardım ederken. Bazen kravatsız-takım elbisesiz, nezih, doğal duruşuyla toplumun ihtiyaçları doğrultusunda sorunları olan kimselerin ilk başvuracağı kişi.

Hem, biz böyle siyasileri istememiş miydik?
Halkın içinde, halktan biri… Bizim gibi, bizimle ağlayan, bizimle gülen…

Reklamını yapmıyor, irtibatlı olduğu insanlara bir şeyleri kanıtlamak derdinde değil, ast-alt sınıfsal ayırımcılığa başvurmuyor, siyasetçiyim havalarına girmiyor, başkan seçildiği öncesi ile sonrası arasında “zerre” kadar değişim göstermemiş, tabiri caizse ekmeğinde işinde gücünde, bizimle-bizden.

Kurt puslu havayı sever. Ortalıkta çok görünmek yerine “o günü” bekliyor demek daha uygun.

O halde insanların ümit ettiği böylesine doğal bir siyasi tabloda şunu diyorum aslında. Siyaset yapılacaksa böyle yapılmalı. Samimiyetten taviz vermemek. Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi olmak. Gerçekten insanların duygu düşünceleriyle empati yapabilecek tüm muhteviyatlara sahip olunmasının getireceği kazanımların değeri hiçbir şeyle ölçülmez. Dün birçok önemli koltukta yer alan bakan, milletvekili, siyasetçi, bürokrat bugün unutulmuş gitmiş, kimsenin aklına gelmiyorsa samimiyetle davranmamış demektir. Merhum Necmettin Erbakan hala insanların gönlünde bir şampiyon ise o samimiyeti de iyi incelemek lazım. Demek ki dürüst, samimi, rasyonel ve toplum dilini iyi bilenler tarih oluyor.

Son bir dipnot olarak; önemli bir siyasetçi, mühendis, akademisyen ve Türkiye başbakanı Necmettin Erbakan Başbakanlık görevini 28 Haziran 1996 ile 30 Haziran 1997 tarihleri arasında sürdürmüş, Erbakan hocanın eski videolarını izlediğimizde gelecek bir Türkiye için yaptığı tespitleri gerçekten muazzam. Belki anlaşılmadan-onu anlayamadan elde ettiği tecrübesinden faydalanmadığımız Erbakan; siyonizmin ne denli tehlike olduğunu her koşulda dile getirdi. “Dünyayı ezen sömürü canavarının beyni siyonizm, kalbi haçlı Avrupa, sağ kolu Amerika, sol kolu Rusya'dır.” derken ne demek istediğini tam olarak bugün anlıyoruz. Ve de saygıyla yâd ediyoruz.

Vesselam…

TİMUR İNCE

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!