Malatya
11 Eylül, 2025, Perşembe
  • DOLAR
    41.28
  • EURO
    48.41
  • ALTIN
    4811.9
  • BIST
    10.586
  • BTC
    114283.07$

Sülük: Planlama çok önemli


Sülük: Planlama çok önemli
Üç Kardeşler Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Mikail Sülük sitemize konuştu

Üç Kardeşler Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Mikail Sülük: Planlamayı iyi yapıp, sekteye uğratmazsan başarıya ulaşırsın

Malatyalıların ve özellikle Pütürgelilerin yakından tanıdığı bir ismi bugünkü gazetemize konuk etmek için aradığımızda Mikail Sülük'ten olumlu cevap aldık. Yaptığımız küçük araştırma ve geçtiğimiz seçimlerde Pütürge Belediye Başkan Aday Adayı olması hasebiyle Mikail Sülük ismiyle birçok bilgiye ulaşmıştık. Başarılı bir iş hayatı olmasına rağmen neden Pütürge'ye belediye başkanı olmak istediğiyle ilgili ilginç sorularda vardı edindiğimiz bilgiler arasında. Bu bilgiler ışığında hazırladığımız sorularla birlikte soluğu Edirne'de aldık. İstanbul Eminönü Bakırcılar'daki yerinden Edirne'ye ulaşan bir başarı öyküsü vardı aklımızda. 1992 yılında başlayan iş hayatını Edirne'de taçlandıran Mikail Sülük'le Üç Kardeşler Tekstil'in 2012 yılında yaptırdığı tesislerinde buluştuk. Büyük bir alçak gönüllük ve Anadolu insanının misafirperverliğiyle bizi kapıda karşılayan Mikail Sülük, bizden önce Edirne Valisi'ni misafir etmişti. Mikail beyin, iş yoğunluğu ve misafirlerinin çokluğunu belli etmeyen gayet samimi ve güler yüzlü bir insan olduğuna bir kez daha şahit olduk.

Yol yorgunluğumuzu üzerimizden attıktan sonra Mikail Sülük'e sorularımızı sıralamaya başladık.

Üç Kardeşler Tekstil Firması'nın kuruluşla ilgili kısa bilgiler veren Mikail Sülük, “Beyazıt'ta 1992 yılında, bir yandan okuyor diğer yandan da çalışıyordum. Başlarda triko alıp satıyorduk. Daha sonra imalata yöneldik. Ürünlerimizi önceleri iç piyasaya, sonraları da dışarıya satmaya başladık. İşlerimizi yeterince büyüttükten sonra Edirne'de şu anda bulunduğumuz tesisi 2012 yılında faaliyete geçirdik. Hali hazırda 200 kişilik bir istihdam sağladığımız bu tesiste takım elbise üretimi yapıyoruz.” dedi.

Mikail beyin bu mütevazicevabının ardından biraz daha detay öğrenebilmek için “Şirketinizin hitap ettiği pazarlar hangileri?” diye sorduk. Mikail bey, “Almanya, Kanada, Belçika, Amerika, İsveç ve Fransa'ya ihracat yapıyoruz. İç piyasada ise Karaca, Pierre Cardin ve Damat'la çalışıyoruz.” şeklinde cevap verdi.

Bakırcılar'da başlayan iş hayatının bu noktaya gelmesindeki sırrı sorduğumuz Mikail Sülük'e “Geçmişte bu durumu hayal edebiliyor muydunuz?” şeklinde popüler bir soruyu da ilave ettik. “Hayal etmediğin bir şeyi elde edemezsin.” diye konuşmasına başlayan Mikail bey, “Elbette insanın basamak basamak hedefleri vardır. Ben bunu 400 metre bayrak yarışına benzetiyorum. Bayrak yarışında ilk koşucu yüz metreyi bitirip bayrağı diğerine teslim eder, ilk yarışmacının hedefi sadece ilk yüz metredir. İkincisinin ikinci, üçüncünün üçüncü ve nihayetinde dördüncünün de dördüncü yüz metre hedefidir. Ancak hepsinin tek ortak hedefi 400 metredir. Biz de işimize böyle hedefler koyuyoruz. Şaşırmamak için hayatını, işini planlıyorsun. Planlamayı iyi yapıp, sekteye uğratmazsan başarıya ulaşıyorsun.” şeklindeki cevapla iş hayatının özetini de çıkarmış oldu.

Sohbetimizin başında iç piyasada çalıştıkları markaları saydığı zaman Türkiye'nin gerçekten isim yapmış ve sektöründe öncü olmuş isimleri görmüştük. Bu markaların özel kriterleri vardı elbette. Bu markaların Üç Kardeşler Tekstil'i tercih etme sebeplerini sorduğumuz Mikail Sülük, “Bizi tercih etmelerinin en büyük sebebi kaliteli ürünler çıkarmamızdır. Bu markalar bizim dış pazarda çalıştığımız diğer markalara göre daha alt seviyelerdedir. Çıtayı ne kadar yükseltirsek o kadar iyi firmalarla çalışırız. Biz de çıtayı her daim yüksek tuttuk. İsveç'in Vinsor, Streson, Almanya'nın Christian Berk ve Fionse, Fransa'da Ferro gibi firmalarına çalışıyoruz. İç piyasada da ihracatı dengelemek için ürün alıyoruz. Ürün alırken üst seviyedeki firmaları tercih ediyoruz. Burada şu anda kurduğumuz tesis dünyada en üst teknolojiyle kurulmuş tek tesistir.” diyerek cevap verdi.

Üç Kardeşler Tekstil'in kendine ait markalarının olup olmadığıyla ilgili sorumuza Mikail Sülük'ün cevabı, “Kendimize ait 35 tane markamız var. Bu markalarımız yurt dışında. Yurt içinde markamız yok.” oldu.

Bu cevabın ardından hemen “Neden 35 marka?” dedik.

Mikail Sülük şu şekilde cevap verdi: “Genelde toptancılara ürün sattığımız için, bir pazarda bir markayı bir firmaya veriyorsak, diğer firmaya aynı markayı vermiyoruz. Mesela Malatya'da Ahmet Daniel Kahn markasını almışsa, Malatya'daki Mehmet de gelip bizden Yekta markasını alır. Bunları da sınıf sınıf, birinci kalite, ikinci kalite diye bölmüşüz. Gömlek grubuna vurduğumuz markalar farklı, Mont kaban grubuna ayrı markalar var. Aynı ürünü farklı markalarla da satıyoruz.”

Teknolojinin en üst seviyede kullanıldığı bu tesisi kurmak için Edirne'yi tercih etme sebeplerini sorduğumuz Mikail bey, “Edirne, hem İstanbul'a yakın, hem de sınır kapısına. Ayrıca müşterimizi Anadolu'nun herhangi bir yerine götürmek yerine Edirne'ye getirmek daha kolay. Eğer Batman'da böyle bir tesis kursaydık, ne kalitemize ne de ürünümüze güvenmezdi. İleride kendi memleketimiz Pütürge'de de böyle bir fabrika kurma hayalimiz var. Ancak şu anda çok yoğun müşteri sırası var. Kendimizi kanıtladık, ama kapasitemizi artırmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Önümüzdeki aylarda burada ikinci bir tesisin temelini atacağız. O tesis daha büyük olacak. Edirne'yi tamamladıktan sonra Pütürge'deki yerimizi daha rahat yaparız. Buradan da orayıbesleriz. Tek başına teşvik bölgesinde bu işi yapamazdık. Takım elbise tekstilin en zor dalıdır. 163 tane operasyondan geçer takım elbise. Kalifiye elemanı doğuya götüremezsiniz. Bakın şu anda Türkiye'de denemediğimiz ceket ustası kalmadı. Almanya'dan getirdik ustayı. Bu ustayı, Doğu'ya götüremezdik. Adamın kendisi gelse ailesi gelmezdi. Batı tarafını tercih etmemizin sebeplerinden biri de budur.” Şeklinde cevap verdi.

Sorularımız arka arkaya geliyor ancak Mikail beyin cevapları bize başka kapılar açıyordu. “Edirne'de olmanın maliyete etkileri nedir?” diye sorduğumuzda “Mesela her hangi bir ürünümüzü teşvik bölgelerinin en başında gelen Batman'da 50 liraya mal etsek, bunun buradakimaliyeti 100 liradır. Aynı şekilde İstanbul'da yapmaya kalksak bu işi yine Edirne'den ucuz olur. Yani Edirne diğer yerlere göre yüksek maliyetli ama daha kaliteli ürün çıkıyor.”

Mikail Sülük bize İstanbul ile Edirne arasındaki fiyat farkını anlatmıştı ama anlayamadığımız bu işin kalbi konumundaki İstanbul'daki kalifiye elemandan daha iyisini Edirne'de nasıl bulduğu konusuydu. Dolayısıyla bu minval üzerine sorduğumuz soruya verdiği cevap bizi tatmin etmişti. İşte Mikail Sülük'ün bu soruya verdi cevap: İstanbul'un elemanı ile Edirne elemanı arasında sürat farkı var. İstanbul'un elemanı Edirne'ye göre 1'e 2 daha hızlıdır. Ama Edirne'nin elemanın da kaliteli işi vardır. Çünkü İstanbul'daki adama işi gösterir “Böyle yapacaksın” dersiniz. Siz arkanızı döndüğünüzde “Ben 30 yıllık elemanım benden iyi mi bilecekler “der ve yine bildiğini yapar. Edirne'dekine ise işi siz öğrettiğiniz için sizin gösterdiğiniz şekilde çalışır.

Az önceki sözleri arasında önümüzdeki aylarda yeni bir tesisin temelini atacaklarını belirten Mikail beye söz konusu tesiste kaç kişiyi istihdam edeceklerini sorduk. “Yeni tesisimizi buradan takviye edeceğiz ve yaklaşık bin kişiyi istihdam edeceğiz. Siz gelmeden önce Edirne Valimiz buradaydı. Nezaket ziyaretinde bulunan sayın valimizle bu konuyla ilgili de konuşma fırsatımız oldu. Biz burada eğitim amaçlı elemanlar alıyoruz. İŞKUR ve Halk Eğitim'den elemanlar alıyoruz. Buranın Roman nüfusu fazladır. İşverenlerRomanları pek tercih etmiyorlar. Onlarla ilgili sosyal yardımlaşmada eğitim veriliyormuş. Bu insanları burada istihdam edebilir miyiz diye konuştuk. Bizden hem usta hem de makine istediler. “Yetiştirilen elemanları burada iş başı yaptırabilir miyiz?” diye konuştuk.

Ağırlıklı olarak dış piyasaya çalışıyor olmaları sebebiyle döviz kurundaki değişimleri nasıl gördüğünü merak ettiğimiz Mikail Sülük, “Biz anlaşmalarımızı yaparken, EURO 3 bin yüz le yüz elli liraydı. Şu anda 2 bin 800 lira civarında bir sene geçmesine rağmen zam alamıyoruz. Asgari ücrete, elektriğe, doğalgaza, parçaya makineye zam geliyor ama biz zam yapamıyoruz. Dolar da yükseldi. Orada bir avantaj var ama dünyanın genelinde bir savaş hali var. Biz de buna ayak uydurmaya çalışıyoruz.” diyerek merakımızı giderdi. Bulundukları sektörle ilgili sıkıntıları ve buna karşı aldıkları tedbirleri sorduğumuz Mikail Sülük, “Kaliteyi ucuza üretmeye çalışıyoruz. Burada bir örnek vermek gerekirse Çin araba üretiyor. Bunu da çok çok ucuza yapıyor. Ama sokaklarda Mercedes ve BMW daha fazla. İnsanlar kaliteye önem veriyor. Kaliteyi de belli bir fiyata istiyor. Kaliteyi ve fiyat düzeyini yakaladığın zaman savaş da olsa insanlar seni tercih ediyor. Biz de kaliteden ödün vermeden hareket etmeye çalışıyoruz.” diyerek cevap verdi.

Mikail Sülük'ün Çin örneğini vermesi aklımıza başka sorunun da takılmasına sebep oldu. Bir örnekle bu soruyu şekillendirerek kendisine yönelttik: “Türkiye'de ithalatçılar Çin'deki bir ürünü ithal ediyorlar. Malın parasını yatırmadan Çin'den mal gelmiyor. Bizim tekstil sektörümüzün yüzde 80'i Malatyalı. Özellikle de Pütürgeli. Dolayısıyla tekstil sektörünü daha iyi biliyoruz. Dostlarımız arkadaşlarımız, Ukrayna'da ve Rusya'da savaş var. Gönderdiğimiz malın parası gelmedi” diyorlar. Para gelmediği için sıkıntıyadüştüklerini söylüyorlar. Bizniye Çin gibi “Parayı gönder ürünü göndereyim” diyemiyoruz?”

Mikail Sülük, “Ülkemizdeaçık hesap çalışma alışkanlığı var. İş hayatımıza böyle oturmuş bir uygulama var. Birinci sebebi maliyetler. Çin'le rekabet etmek için cazip bir halimizin olması gerekiyor. Türkiye'de ben bir ürünü 100 tane satıyorsam “3 tane müşteriye peşin satarım. Diğer 3'üne de veresiye satarım” diye düşünüyorsun. Bunu yaparken de savaş veya iflas gibi riskleri göze alıyorsun. Bizde bir de“malıma haram bulaştırmazsam param bir yere gitmez” mantığı var. Bu da olunca tolerans ve insanlara güven daha fazla oluyor. Tamamen güvene bağlı bir durum.” şeklinde cevap verdi. Sözün burasında araya girerek “Türkiye'deki cazibeyi muhafaza ederek, çalışanların parasını garantiye alabilecek bir sistem olamaz mı?” diye sorduk. Mikail bey, “Elbette olabilir. Her ülkeyle olamaz ama ilişkilerin iyi olduğu ülkelerle elbette olabilir. Bu siyasi bir projedir. Uygulanabilirliği de yüksektir. Mesela Bulgaristan'la bir anlaşma yaparsın. Oradaki işadamı bankalara başvurur. Kendisine belli limit çıkarılır.“Türkiye'de ticaret yapacağım” dediği anda adamın kredibilitesinebakılabilir. Yaptığı alış veriş için belli bir limitiolur. Bunu da devletler belirler. Bakın burada bir örnek vereyim. Bizim Amerika'da çalıştığımız bir firma vardı. Hollanda menşeli bir firmaydı. Çok büyük bir firmaydı. Bu firma battı. Bu batınca bir sürü firmanın alacakları çıktı ortaya. Türkiye'de 3-5 milyonluk zarara girenler oldu. Bu firma iflas etmiş ama bunu bizim gibi birçok firma bilmiyordu. Çünkü faturayı kestikten 75 gün sonra ödeme alınıyordu. Firmanın battığından kimsenin haberi yoktu. Mallar gönderildi. 75 gün sonra para gelmeyince firmanın iflas ettiği anlaşıldı. O yüzden çok büyük zarar eden firmalar oldu. Buna biz de dahil olduk.” diye cevap verdi.

Mikail Sülük, ticari anlamda konulara hakim bir görüntü sergiliyordu. Tekstil sektörüyle ilgili sıkıntılarının neler olduğunu sorduğumuz da, “Bakın size bir Bulgaristan örneğini vereyim. Bizim bir işçi için sigortamaliyetimiz 500 lira. Bulgaristan'ın ise maaşı, sigortası, servisi, elektriği ve doğalgazı hepsi 600 lira. Biz Avrupa firmalarını bu şartlardaki Bulgaristan'dan koparıp getirmeye çalışıyoruz. Bizim burada bir işçinin maliyeti 2 bin 500 lirayı buluyor. Haliyle rekabet zorlaşıyor. Dolayısıyla artık kimse tekstil yapmak istiyor. İnsanlar paralarını getirip faize yatırıyor. Veya üyke dışında değerlendirmeye çalışıyor. Mesela bana Moldova'dan teklif geldi. İşçinin oradaki maliyeti sadece 100 dolar. Devlet “Bu maaşın üstünde de maaş vermeyeceksin” diye sınırlama getirmiş. Bunun Mısır'ı var, Tunus'u var, hatta Bangladeş'i var her birinde çok büyük yatırımcılarımız iş hayatını devam ettiriyor. Bizim rakiplerimizin her birini ayrı ayrı takip etmemiz gerekiyor. Başka türlü başarı elde edemeyiz. Her zaman en önde sen olacaksın ki herkes seni izlesin. Bir yarıştan örnek verecek olursak en önde olmayıp ortalarda olursan kimsenin gözü sizin üzerinizde olmaz. Biz de en önde koşmak ve düşmeden kaliteli iş çıkarmak zorundayız. Kaliteden ödün vermeden hep gözönünde olmak için çalışıyoruz.” diye cevapladı.

Mikail beyle ilgili görüşme talebimizin asıl sebebi olan siyasete girmek istemesinin sebebini öğrenmek için küçük bir tespitle konuya girdik. “Şirketinize ve tesisinizin özelliklerine bakınca bir de çalıştığınız büyük firmaları görünce, bir çok insan gibi biz de siyasete neden girmek istediğinizi anlayamadık. Geçtiğimiz dönemde Pütürge'den Belediye Başkan Adayı olmak istemiştiniz. Bununla ilgili olarak da hem zamanınızı hem de paranızı harcadınız. “Benim elimde böyle bir şirket olsa burayı bırakıp da gidip Pütürge'ye belediye başkanı olmaya çalışmazdım” diyen bir sürü insanla görüştük. Hatta bu uğraşınızın altında başka sebepler arayanlar da çıktı. İşin aslını astarını sizden duymak isteriz.” Diye görüşümüzü samimi görüşümüzü bildirdiğimiz zaman Mikail Sülük, teşekkür ederek şunları söyledi:

“Siyaset bir hizmet aracıdır. Biz de kendi memleketimize hizmet etmek istedik. Bu alanda bir boşluk hissettim. Size mesleğimle ilgili bir örnek vermek isterim. Eğer bir pazara girmek isterseniz. Orada bir boşluk ve talep yoksa o pazara giremezsiniz. Önce bir araştırma yaparsınız. Bakarsınız ki pazarda bir memnuniyetsizlikvar veya ucuzluk isteniyor. Siz de bunu oluşturup o pazara girersiniz. Burada mesleğimden örnek verdim. Kimsenin yanlış anlamasını da istemem. Sonuçta biz de Pütürgemize hizmet edip hemşerilerimizin duasını almak istedik. Belediyeye talip olurken, hedefimiz Pütürge'deki yaşanabilir ortamı geliştirmekti. Yolu, okulu, geliri ve gideriyle insanlara projeler sunmak istedik. Bu projelerle istihdam oluşturmak istedik. Kazansaydık, buradaki işimiz zaten yürüyecekti. Çünkü biz sistemleri kurup, işleyişini destekleyen insanlarız. Burada 24 saat bulunmamıza gerek yok ki. Bu iş yine yürürdü sonuçta ben olmasam kardeşim burayı yürütmeye devam ederdi. Bizim Pütürge'de Belediye Başkanı olmak istemimizin altında başka sebepler aramaya gerek yoktur. Sonuçta olmadı.”

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!