Uğursuzluk Safer’de Değil, Zihniyette!

Safer ayına yüklenen uğursuzluk algısı, dinî bir gerçeklik değil, kültürel bir mirasın tortusudur. Kur’an’ın ayı ile hurafenin ayı arasındaki çizgi net olmalı.
Bazı aylar vardır; insanlar takvime değil, toteme bakar.
Adı “Safer” olan bu ay da onlardan biridir. Kimine göre bela ayı, kimine göre musibet dönemi… Kim bilir belki de yeni yıla uğursuz başlamanın bahanesidir sadece.
Ama din böyle demiyor.
Kur’an’ın ve sünnetin çizdiği hakikat rotasında “uğursuz ay” diye bir kavram yok. Çünkü hicrî takvimin her biri Allah’a ait 12 ayı vardır ve hepsi birbirinin şerefiyle eşdeğerdir. Safer ayı da bunlardan biridir. Ne eksiktir, ne fazla. Ne uğursuzdur, ne de bela yağdırır.
Peki bu algı nereden geliyor?
Cevap çok net: Cahiliye dönemi hurafelerinden.
İslam öncesi Arap toplumunda Safer ayı, savaşların, kıtlıkların ve felaketlerin başlangıcı olarak görülürdü. O dönemde yıldızlara, kuş uçuşlarına ve karanlık gecelere anlam yüklemek bir tür geçim kapısıydı. Safer ayına da bu anlamlar yapıştırıldı.
Ama biz hâlâ, 1400 yıl sonra bile, “Aman bu ayda nikâh kıymayalım”, “Yeni işe başlamayalım”, “Kötü şeyler olacak” gibi cümleler kurabiliyoruz.
Bu sadece inanç zayıflığı değil; aynı zamanda hakikat bilgisinden mahrumiyetin de göstergesidir.
Oysa ki hakikat basittir:
Ay değil, anlayış uğursuz olabilir.
Zamanı yaratan Allah’tır. Bela da, rahmet de O’ndan gelir. Ayların günahkâr ya da aziz olması değil, bizim onlara yüklediğimiz mananın doğru olması gerekir.
Hülasa:
Safer ayı da diğer aylar gibi Allah’a aittir. Uğursuzluk, ayda değil; aklı hurafeye, dini rivayete teslim eden anlayıştadır. Mü’min, takvimden korkmaz; takvayı takvime taşır.
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.