İktidarı bekleyen kötü ihtimal
ÖZEL HABERAdem İnsanoğlu küskünlükler üzerinden yaşanabilecek sıkıntıya dikkat çekti
Seçim hareketliliğinin giderek artmaya başladığı bugünlerde, çeşitli senaryolar yazılmaya devam ediyor. Seçimde bütün stratejilerin üzerine yazıldığı konu; Ak Partinin 330 milletvekili alıp/alamayacağı konusu. Bütün partiler, medya kuruluşları, dış mihraklar, sivil toplum kuruluşları, kişiler ve ilgili kurumların hepsi bu konu üzerinde odaklanmış durumda. Bu konu kadar önemli olmasa da, seçim sonrası için çok önemli olan bir başka konu; HDP'nin barajı aşıp aşamayacağı mevzusu. HDP'nin baraj konusuna dair çeşitli senaryolar yazılıp çiziliyor. Aşarsa çeşitli senaryolar, aşmazsa çeşitli senaryolar yazılıyor. Barajı aşan bir HDP'nin hangi tarafta yer alacağı oldukça önemli bir konu. Barajı aşmaması halinde ise açılım sürecinin nasıl sonuçlanacağı, üzerinde önemle durulan konulardan bir tanesi. MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın istifasını bu minval üzerinde değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Bana göre Fidan'ın istifası karşı taraf için bir güvence niteliğindeydi. HDP'nin barajı aşması yada aşmaması halinde sürecin akamete uğramayacağına dair bir güvence.
Ülke genelinde seçime en hazır parti olarak MHP'nin ismi bütün otoriteler tarafından söyleniyor. MHP'nin Ak Partiye dayalı bir strateji yerine, kendi vaatlerine dayalı bir strateji izlemesinin daha faydalı olacağını düşünüyorum. Yine MHP için en önemli sınav paralel yapı ile ilişkisi olacak gibi görünüyor. Bütün MHP tabanının düne kadar her türlü hakaretle hakaret ettiği ve vatana ihanet ile suçladığı paralel yapı ve liderine, MHP üst yönetiminin bakışı önemli bir sınav olarak karşımıza çıkıyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçelinin, paralel yapıya ait bir derginin masasında bulunduğu bir sırada, çektirip servis ettiği fotoğraf çok önemliydi. Ana Muhalefet CHP'de ise karışık bir durum söz konusu. CHP'nin kendi içerisindeki sıkıntıları devam etmekle birlikte, onlarda da paralel yapı ile ilişki, tıpkı MHP'de olduğu gibi önemli bir sınav olarak görünüyor. CHP için önemli bir başka sınav ise HDP'nin barajı aşabilmesi için verilecek olan destek. CHP'lilerin çoğu HDP'nin barajı aşması halinde CHP ile ortak hareket edeceğini düşünüyor ve bu sebeple HDP'nin desteklenmesi gerektiğine inanıyor. Seçim öncesi en karışık parti CHP. Seçimde varlık gösterme ihtimali olan partilerden bir tanesi de, Saadet Partisi. Ak Partiye küsen insanların büyük bir çoğunluğu Saadet Partisine oy verecek. Saadet Partisine oy verecek önemli bir başka gurup ise, Ak Parti tarafından küstürülmüş cemaatler. Şimdiden birçok insanın ağzından, "ben bu vebali kaldıramam. Bu sebeple oyumu Saadet Partisine vereceğim." sözlerini duydum. Saadet Partisinin baraj sorunu olduğunu herkes biliyor. "Barajı aşmazsa oyum boşa gider" düşüncesiyle insanların düşünceleri değişir mi? Onu zaman gösterecek.
Benim bu yazıyı yazmamın ve en kötü senaryo başlığını atmamın sebebi; Ak Parti tarafından küstürülen/küstürülecek olan cemaatlerden dolayı oy kaybı yaşayıp yaşamayacağı konusu. Küskün kişilerin seçime yakın, seçim barajı nedeniyle fikirlerinin değişeceğini düşünsek de; Ak Partinin bu konuda çok hassas davranması gerektiğini düşünüyorum. Küskünlerinin sayısının fazla olması halinde bu Ak Parti için hiç de iyi sonuçlar doğurmayacaktır.
Aklı selim insanların çoğu; yeni anayasa için Ak Partiye bir şans daha verilmesi gerektiğini düşünüyor. Aynı kişilerin Ak Partiden tek istekleri; her kesimden ehil insanlara adaylık verilmesi. Çeşitli platformlarda Ak Partinin sadece bir cemaat mensuplarına partide yer vereceği, diğer cemaatlere ise yol vereceği dillendiriliyor. Bu bilinçli bir kampanyada olabilir. Buna rağmen Ak Partinin bu konuya gerekli ehemmiyeti vermesi gerekiyor. Ortalıkta dolaşan söylentilere göre; Ak Partinin "Eski İrancı Yeni İhvancılar" dışında hiçbir cemaate adaylık vermeyeceği iddia ediliyor. Bu durum Ak Parti açısından önemli bir oy kaybı olacağı gibi, yeni bir paralel yapının da doğmasına sebep olacaktır. Aynı şekilde bu tür hareket eden cemaat/cemaatler için de sonun başlangıcı olur. Zira cemaatler siyasete bulaştıkça yok olup giderler. Bunun örneklerini çok gördük. Cemaatlerin siyaset üstü bir politika izlemeleri, onların varoluş gayelerine daha uygundur. Zira cemaatlerin temel gayesi; tebliğdir. Siyasete bulaşmaları halinde; dünyalık istek, heva ve hevesleri artacaktır. Bir yerde dünyevileşip, maneviyattan uzaklaşmış olacaklardır. Cemaatlerin iktidar kavgasına düşmeleri, devlet içerisinde makam mevki kapmaları; başlangıçta olumlu gibi görünse de zamanla bu istekler artacak ve yavaş yavaş istenmeyen vahim durumlar baş gösterecektir. Cemaatlerin aday belirleme sürecine etki etmeleri halinde, ortaya çıkan önemli bir başka konu ise adayların ehil olma durumu. Zira cemaatler aday belirlerken; ehil olmaktan ziyade, cemaatin çıkarlarına aykırı hareket edip/etmemelerine bakarlar. Çok yetenekli ve özellikli insanlar yerine; profili düşük kişileri tercih ederler. Söylenen emri yerine getirme konusunda itiraz etmeyecek, cemaat çıkarlarına aykırı hareket etmeyecek kişiler tercih edilecektir. Bu durumda memleket sorunlarına ayrılacak olan mesai, başka şekilde kullanılacaktır. Bu tür bir adayın memleket meseleleri ile ne kadar alakadar olacağı ise meçhuldür.
Ak Parti ile ismi çok yoğun bir şekilde anılan bir cemaatin, 2015 seçimlerinde Ak Partinin adaylarının belirlenmesi konusunda çok aktif olacağı iddia ediliyor. Bu durumun diğer cemaatler üzerinde olumsuz etki yapacağı aşikar. Devlet içerisinde güçlenecek olan bir cemaat; güçlü kalabilmek için, kendinden olmayan diğer cemaatleri bir şekilde diskalifiye etmek için çaba gösterecektir. Bu, devlet içerisinde yeni bir paralel yapının oluşmasına sebep olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti halihazırda bu tür bir yapı ile mücadele ederken, yeni bir paralel yapı oluşturmak ne kadar doğrudur? İşte bu sebeple aday belirleme sürecinde, sadece bir cemaatin adamlarına yer verilip, diğerlerinin yok sayılması halinde; cemaatlerin buna tepkisinin büyük olacağını düşünüyorum. Daha önce bu tür bir yapılanmadan dolayı, çok sıkıntılar çeken cemaatler bu sefer aynı duruma düşmemek için, tepkilerini ortaya koyacaklardır diye düşünüyorum. Bu, 330 milletvekili isteyen ve yeni anayasa değişikliği vaadiyle seçmen karşısına çıkan; Ak Partinin stratejileri ile de uyumlu olmayacaktır.
2015 seçimlerine dair yurt genelinde, en kötü senaryo bu. Türkiye genelinde bu önemli bir sorun iken; bu işin başını çeken Malatya'da durum daha kötü. Birçok insan şimdiden adayların belirlendiği ve sıralamanın yapıldığını iddia ediyor. Bu iddiayı ortaya atanlar, Ak Parti içerisinde aktif siyaset yapanlar. Eğer iddia edilenler doğru ise; Ak Partinin 3 milletvekilinden fazla çıkaracağını sanmıyorum. Küskünlerin sayısı ile bağımsız adayların Ak Partiden alıp koparacağı oyların matematiksel hesabı; Ak Partiye Malatya'da en fazla 3 vekil veriyor. Listenin ilk üç sırasında; Öznur Çalık, Bülent Tüfekçi ve Mustafa Şahin'in olacağını düşünerek, şu soruyu sormak istiyorum. Yukarıdaki durumun vuku bulması halinde; bu üç zatı muhterem Malatya'ya ne verebilirler? Malatya ve Malatyalıların hangi sorunlarına çözüm üretebilirler? İşte Malatya için en kötü senaryo bu.
Selametle…
Adem İnsanoğlu
İlginizi Çekebilir