© Malatya Time

Kiğılı, başarının reçetesini verdi

Malatya Time’ın Vitrin 44 köşesi için bu haftaki konuğumuz Abdullah Kiğılı

Malatya Time'ın Vitrin 44 köşesi için bu haftaki konuğumuz Abdullah Kiğılı oldu. Dünya ve Türkiye piyasalarının yakından tanıdığı bir markanın kurucusu Abdullah Kiğılı, Malatya Time Yayın Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Murat Çetin'e önemli açıklamalarda bulundu.

RÖPORTAJ: MURAT ÇETİN

Abdullah iğılı ile daha önce bir röportaj yapmıştık. O röportajımızda bizi gayet sicıka ve samimi bir şeklide ağırlayan Abdullah Kiğılıyla ilgili hayli bilgi edinmiş olduğumuz için hazırlanmamız da kolay oldu. Yine önceki gibi bizi gayet sıcak karşılayan Abdullah Kiğılı'dan öncelikle kendisini anlatmasını istedik. Bize samimi bir şekilde kendini anlatan Kiğılı, “Malatyamızın bugünkü hükümet konağının bulunduğu yerdeki bir apartmanda 20 Nisan 1943 tarihinde dünyaya geldim. Babam ve amcam Malatyalılar tarafından tanınan ve bilinen iki kumaş tüccarıydı. Dolayısıyla ben de bu sektörde gözümü açtım desem yeridir. Babamın ticarethanesi Şirket Han'da, amcamın ki ise Yeni Cami'nin karşı köşesindeydi. İşlerini büyütmek ve ailesine daha iyi bir gelecek hazırlamak niyetiyle babam 1952 senesinde İstanbul'a göçtü. Tabii bizi de yanında getirdi İstanbul'a. Mesleğini Sultanhamam'da sürdüren babam, o günün şartlarında ailesini en iyi şekilde yaşatmaya çalışan bir insandı. Ben 1961 senesinde İstanbul Erkek Lisesi'nden mezun olunca, mağazamızda çalışmaya başladım. Şimdi geriye dönüp bakınca meslekte 50 senenin de üstüne çıktığımı görüyorum. Hazır giyim mağazamızı 1969 senesinde İstiklal Caddesi'nde açtık. Babamdan bir mağaza ve 4 personel devralarak başladığım iş hayatıma, bugün 200'ün üzerinde mağaza ve 2 binin üzerinde çalışanla devam ediyorum.  Rabbime verdiği nimetlerden dolayı hamd ediyorum.” ifadelerini kullandı.

HAZIR GİYİMİN GELECEĞİNİ İYİ GÖRDÜĞÜM İÇİN BU SEKTÖRE GİRDİM

Abdullah Kiğılı iş hayatına girişini ve bugünkü durumunu anlatınca, iş hayatındaki hedefine ulaşıp ulaşmadığını sorduk. Kiğılı, “Elbette o günkü hedefimizin çok çok üzerine çıktık. Daha önce de belirttiğim gibi ben muhafazakar ve kumaşla uğraşan bir ailenin çocuğuyum. Doğduğum günden bugüne kadar hep kumaşla haşır neşir bir hayat sürdüm. Kumaş ticareti yapan babam ve amcam kumaş tüccarıydı. O dönemlerde hemen herkesin evinde mutlaka bir dikiş makinesi vardı. Hatırlarsınız annelerimizin kullandıkları ayakla çalıştırılan siyah makineler vardı. Hal böyle olunca insanlar, kendi giyeceklerini evlerinde dikerlerdi. Herkes kendi giyim kuşamını kendi hazırlıyordu. Sadece özel günler için terzilerin yolunu tutardı insanlar. O dönemlerde hazır giyim sektörü diye bir şey yoktu. Ben de hazır giyimin ileriki yıllarda büyük bir gelir kapısı olacağını görenlerden biriydim. 1970'li yıllarda ısmarlama giyim, yerini yavaş yavaş hazır giyim almaya başlamıştı. Ben de zaman içinde hazır giyimin daha iyi konumlara geleceğini düşünüyordum. Gömlekle hazır giyim sektörüne girdim. Daha sonra pantolon, takım elbise, palto ve kaban işine girdim. 1980 yılında Kiğılı Konfeksiyon Fabrikası'nı kurduk. Almanya'dan getirttiğimiz eğitmenler vasıtasıyla kalifiye eleman yetiştirmeye ve işimizi büyütmeye başladık. İlk etapta Almanya gibi ülkelere fason işler yapmaya başladık. Daha sonra kendi imalatımıza yöneldik. Şu anda yurt içi mağazalarımızın yanı sıra 20'ye yakın yurt dışı mağazamız var.” diyerek cevap verdi.

HEMŞERİLERİMİ, SÖZ SAHİBİ BİR KONUMDA GÖRÜNCE GURUR DUYUYORUM

İşini geliştirip büyütmesinde önemli yol kat eden ve bir dünya markasını ülkemize kazandıran Abdullah Kiğılı'ya İstanbul'daki Malatyalıların ağırlıklı olarak kendi sektöründe gördüğümüz belirterek, ‘Sektörünüzde Malatyalılarla ilgili ne söylemek istersiniz?” diye sorduk. Kiğılı, “Malatyalı hemşerilerimin benim satışım veya ticaretimle herhangi bir ilgileri yok. Ancak her sektörde olduğu gibi karşılıklı etkileşimlerimiz elbette oldu. Bu sektörde söz sahibi olan Malatyalıları gördükçe memleketimle gurur duyuyorum. Birbirimize yardımcı olmaya gayret gösteriyoruz. İster Malatyalı olsun ister diğer memleketlerden olsun gençlere tecrübelerimizi aktarmaya ve doğru işler yapmanın yollarını gösteriyoruz. Bizimyetiştiğimiz ortam yoklukların yaşandığı bir ortamdı. Genç kuşağın bu sıkıntıları yaşamaması için elimizden geleni yapıyoruz. Bilgi birikimimizi onlara aktarmaya çalışıyoruz.”

BORÇLA BÜYÜMEYİ DÜŞÜNMEDİM…

Abdullah Kiğılı'nın bu sözleri bir başka soruyu da beraberinde getirdi. “Ekoniminin bel kemiği olan hazır giyim sektöründe en az 50 sene bulunmuş bir insansınız. Ülkemizin yaşadığı ekonomik krizleri de gördünüz. O günlerdeki tecrübeleriniz ışığında neler anlatmak istersiniz?” şeklindeki sorumuza Kiğılı  “İş, siyaset veya özel yaşamımızda önceliğimiz daima ülkemizin ve milletimizin menfaati olmalıdır. Daha sonra diğer işlerimize ve uğraşlarımıza ağırlık vermeliyiz.” Diyerek cevap vermeye başladı. Kiğılı devamında şu görüşlere yer verdi: 19 Şubat 2001'de sadece finans sektörü 40 milyar dolar civarında bir kayıp vermişti. Diğer tüm sektörler büyük kayıplar yaşadı. Hamdolsun milletimizin basireti ve idarecilerimizin iş bilirliği sayesinde krizi atlattık. Bugünlere gelebildik. Bugün Avrupa Birliği'ne üye birçok ülkede büyük krizlerle boğuşuyor. Komşumuz Yunanistan'ın bu krizden çıkmasının mümkün olmadığı söyleniyor. Biz çok şükür krizleri atlattık. Kriz yönetimini de öğrendik. Bundan sonra Türkiye krize girer mi derseniz. Kesinlikle girmez diye düşünüyorum. Bulunduğumuz coğrafi konum itibariyle de geleceğimizin çok parlak olduğunu düşünüyorum. 2001'dekikrizi bizim atlamamız biraz daha kolay oldu. Borçlanarak büyümeyi sevmeyen ve ortağı olmayan biriyim. Krizin yaşandığı vakitlerde 15 mağazamız 217 de çalışanımız vardı. O dönemde borcumuz yoktu. Elimizde bayağı bir mal vardı. İşler baş aşağı gidiyordu ama yine de hiçbir çalışanımızı işten çıkarmadık. Benim prensiplerim arasında krediyle büyümek yoktur. Ayrıca devletle iş yapmayı sevmem. Kendi işimden başka bir işe girmem. Ortakla iş yapmayı sevmem. 2001 krizinde Türkiye'nin toparlanma sürecindeki en etken mesele neydi? Krizlerin yaşandığı dönemlerde Türkiye'yi yönetenlerin işini bilen kişiler olması büyük bir şanstır. Mesela bir krizde Turgut Özal baştaydı. Özal'ın kriz yönetimini başarmış olması Türkiye'nin düzlüğe çıkmasındaki en önemli unsurdur. 2001 krizinde ise siyasi otorite değişti ve şu anki hükümet işbaşına geldi. Bunlar da son derece iyi yönettiler.”

SİSTEMİ İYİ YÖNETİRSENİZ KRİZ YAŞAMAZSINIZ

Ülkemizin bir kriz yaşama ihtimalini de göz ardı etmediğinin altını çizen Abdullah Kiğılı, “Yine krize girmeyeceğimizi düşünüyorum. Ekonomik yapı gayet sağlamdır. Sistemi doğru yönetirseniz ve bunlardan ders alırsanız krize girmezsiniz. Bizim bir sloganımız var “Doğru ürünü, doğru zamanda, doğru fiyata satıyoruz?” Bugün giyim sanayinde fiyatlar bu kadar uygun gidiyorsa bunda Kiğılı'nın etkisi vardır.Türkiye'de aile bireyleri içinde giyimini en son düşünen kişi erkektir. Erkeğin kendine harcayacak parası yoktur. Eşine ve çocuklarına harcamaktan çekinmezken kendisine aldığı bir şeyi kırk kere düşünür öyle alır. Eskiden özellikle erkeklerde siyah renk pek tutulmazdı. Şimdi ise bizim satışımızın yarısı siyah üzerinedir. Türkiye'de gittiğiniz davetlere veya toplantılara dikkatle bakarsanız, erkeklerin büyük çoğunluğu siyah giyer. Kumaşçılık yaptığım dönemleri hatırlıyorum. O zamanlar siyah kumaşı düğünlerde veya yılbaşlarında satardık.” dedi.

 

MALATYA'DAN KOPMAMAYA ÇALIŞIYORUM

 

Abdullah Kiğılı ile sohbetimiz sürüyor, sözlerinin arasından ilginç detaylar yakalamaya çalışıyorduk. Malatyalı olması hasebiyle memleketine yaptığı yatırımlarla ilgili bir soru yönelttik. Kiğılı'nın cevabı şu şekilde oldu: “Malatya'da 2 tane mağazamız var. Bir Malatyalı olarak Malatyalılara hizmet ediyor olmak beni memnun ediyor. Ticari faaliyetlerimizin dışında amcamın yaptırdığı Fahri Kiğılı Camii ve vakfı var. Vakfın çalışmalarında tüm aile bireyleriyle birlikte çalışıyoruz. Babalarımızdan amcalarımızdan kalan mirastır bize. Yatırımlarımıza da devam ediyoruz. Bir Malatyalı olmaktan her zaman gurur duymuşumdur.Maalesef son döneme kadar Malatya arzu edilen gelişmeyi gösterememiştir. Siyasi otoritelerin de bu işte büyük rolü olduğu kanaatindeyim. Yıllarca İsmet İnönü'nün Malatyalı olmasından dolayı CHP'nin kalesi oldu Malatya. Bütün bu zaman zarfında muhalefeti temsil eden bir il olarak kaldı. Çevresindeki iller devletin nimetlerinden daha fazla faydalanırken Malatya hep daha azını aldı. Son dönemde iktidar partisinin kazandığı bir il oldu. Son zamanlardaki gelişmelerin ışığında biraz daha gelişmeye başladı. Malatya coğrafi olarak çok önemli bir iklime ve toprağa sahiptir. Dünya'da eşi benzeri olmayan bir ürünü yani kayısısı var. Son dönemde bunun daha iyi işlenmesi ve pazarlanmasıyla ilgili çalışmalar yapıldığını duyuyoruz. İstanbul'da çok önemli oranda Malatyalı işadamı var. Eğer birlik ve beraberliğimizi daha sıkı hale getirirsek Malatya'nın gelişmesine katkı sağlayabiliriz. Mesela bir işadamı olarak MİAD'ın ve Yunus Akdaş beyin çalışmalarını görüyorum. Yakın gelecekte çok ciddi projeler için çalışmalarımız olacak. Bunların da geliştirilmesi için elimizden geleni yapacağız.İşlerimizin yoğunluğundan fırsat buldukça Malatyalı hemşerilerimin organizasyonlarına katılmaya çalışıyorum. MİAD'ın ve başkanımızın yaptığı organizasyonları yakından ve ilgiyle takip ediyorum. Her birine gidip katılmamız mümkün olmuyor ama yine de katılmak için gayret gösteriyoruz. MİAD yönetimini takdirle takip ettiğimi belirtmek isterim. Gücümüzün yettiği oranda yönetime destek olmaya çalışıyoruz.”

BAŞARININ REÇETESİ…

Abdullan Kiğılı ile yaptığımız sohbetin sonuna gelmiştik. Ekonominin duayen isimlerinden Abdullah Kiğılı'ya son sorumuz “Ticari hayatta başarılı olmuş bir insan olarak gençlere tavsiyelerinizi alabilir miyiz?” şeklinde oldu.

Abdullah bey bu sorumuzu şu şekilde cevapladı: “Dürüstlükten kesinlikle vazgeçmeden, ahlaklı ve adil olmayı her şeyin üzerinde tutmalılar. Bir insanyanında çalıştırdığı insanların hakkını yemiyorsa, kul hakkına riayet ediyorsa iş hayatında da özel hayatında da sevilen başarılı biri olur. İş hayatında marka olmak için bir reçetem var. Odaklanmak, etik değerlere sahip çıkmak, sabırlı olmak, değişime ayak uydurmak, müşteriyi merkeze koymak, nakdi iyi yönetmek ve insana yatırım yapmak. Bu reçeteyi uygulamaya özen gösterdim bu zamana kadar. Başarılı olmanın yolunu ise şu sözlerle açıklayabilirim. Moralinizi hep yüksek tutun. Motivasyona önem verin. Hata yapmaktan korkmayın. Ama hatadan ders almayı bilin. Hayal gücünüzün hantallaşmasına müsaade etmeyin. Heyecanınızı yitirmeyin. Çok çalışın ama asla sosyal hayatın dışında kalmayın. Tutamayacağınız sözleri vermeyin.  Bardağın dolu tarafını görerek, yeni iş imkanlarını oluşturun. Cesur olup, risk alın. Her şeyden önemlisi, adil olun.”

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER